Mehmet Acet / haber7
IŞID-ESAD-MALİKİ İLİŞKİSİ
Eldeki bilgiler şöyle:
Türkiye’de Irak Şam İslam Devleti olarak bilinen IŞID, 2003 yılında ABD’nin Irak müdahalesi sonrası, Esad rejiminin verdiği destek ile Suriye’de küçük gruplar halinde ortaya çıkmaya başladı.
Esad rejimi, örgütü önce Irak’ta Amerika’ya karşı kullanmaya çalıştı.
2007 yılında ABD Irak’lı Sünnilerle anlaşıp Tarık Haşimi gibi aktörlerin önünü açınca, El Kaide bağlantılı yapılar marjinalleşti.
Bu türden gruplar, Suriye’de Şam yakınlarındaki Sednaye cezaevine, Bağdat’ta ise, Ebu Gureyb cezaevine tıkılıp beklemeye alındı.
Bir bölümü de ABD’ye teslim edilip Guantanamo’ya gönderildi.
Sonraki yıllarda, Irak’ta Maliki yönetiminin Şiiler dışındaki etnik grupları ezme politikası, Esad rejiminin özgürlük mücadelesi başlatan Suriye halkına karşı giriştiği acımasız tutumla zamanlama bakımından da kesişince IŞID’cılara yeniden gün doğdu.
Esad ve Maliki, IŞID’ı hem kendi mevzilerini güçlendirmek, hem de dünyaya “bakın biz El Kaide’ye karşı savaşıyoruz” mesajı verme arayışında birleştirdi.
Esad, 2011 yılında Sednaye cezaevini boşalttı.
Kısa süre içinde Maliki Şam’dan gelen pası aldı ve Ebu Gureyb Cezaevindeki El Kaidecileri ‘kaçtılar’ görüntüsü vererek serbest bıraktı.
Bu gruplar önce Suriye’de birleşti ve sözde Esad rejimiyle savaşıyor görüntüsüyle ama asıl savaşı Suriyeli muhaliflere karşı vererek hızla büyümeye başladı.
Karada bir varlık gösteremeyen Esed rejimi havadan yerleşim bölgelerini bombalıyor, bombardıman nedeniyle muhaliflerin boşalttığı bölgeleri IŞID girip teslim alıyordu.
Esad rejimi ile IŞID’ın bu paslaşması Maliki rejimi ve arkadan İran’ın verdiği destek sayesine Suriye’de Esad’ın ömrünü uzattı.
(Esad-Maliki işbirliğini anlamak için Maliki’nin sürgün döneminde Suriye’de yaşadığı bilgisini eklememiz, bu işbirliğinin derinliği konusunda bir fikir verebilir.)
Hem mali bakımdan, hem de silah gücüyle büyüyen örgüt son dönemde Irak’taki hedeflere yöneldi.
Ve kimsenin beklemediği bir sonuçla Musul’u kontrolü altına aldı.
Şimdi soru şu: Maliki bugüne kadar bu örgütü destekledi ise, Musul’da ortaya çıkan sonucu nereye koyacağız?
Ankara’da bu konuyu sorduğumuz ilgili isimler, iki türlü ihtimalden söz ediyor.
1-“Besle kargayı oysun gözünü” atasözünde karşılığını bulduğu şekliyle, bu örgütü başka niyetlerle kullanma çabası beceriksiz ve sığ politikalarla birleşince bu örgüte destek veren Maliki, son yıllarda büyük bir ‘yabancılaşma’ yaşayan Sünni grup ve aşiretlerin IŞID’la yakınlaşmasına sebebiyet verdi.
2-İkinci ihtimal ki; bunu da yabana atmamak lazım, Maliki dışarıya verdiği mesajla bunun tam zıddı bir yerde duran asıl politikasını uyguluyor. Yani, görünürde, IŞID’la büyük bir sorun yaşıyormuş görüntüsü verse de, Musul’daki Irak askerlerini bilinçli bir şekilde geri çekerek, başka aktörler ve başka projeleri (bunu Türkiye ve Barzani biçiminde de okuyabilirsiniz) etkileme arayışı içerisinde.
Ankara’da bu iki ihtimal de değerlendiriliyor ve neyin ne olacağının kısa süre içerisinde ortaya çıkacağı düşünülüyor.
ASIL HEDEF ŞİİLER VE KÜRTLER Mİ?
Burada temel bir nokta daha var.
IŞID’ın bundan sonraki temel iki hedefinin Irak’lı Şiiler ve Kürtler olma ihtimali.
Maliki yönetiminin Sünnileri ezen politikalarının, Sünni gruplar arasında Şiilere karşı büyük bir nefret duygusu geliştirdiği ortada.
Maliki’nin Musul düştükten sonraki “yandım Allah” tutumuna girmesi, (eğer muvazaalı bir durum değilse) bu panik halinin bir dışavurumu olabilir.
Diğer hedeflerin ise, Barzani yönetimi ve Suriye’nin Kuzeyi’nde mevzi kazanan PYD olabileceği değerlendirmesi yapılıyor.
IŞID, önümüzdeki günlerde yeniden PYD hedeflerine yönelirse, bu kimseye şaşırtıcı gelmemeli.
Son birkaç gündür can korkusuyla kaçan yüzbinlerce kişinin büyük bölümünün Kürtlerden oluştuğu bilgisi de, bu görüşü önemli kılıyor.
PEKİ ANKARA NE YAPACAK?
Ankara’nın bu gelişmeler karşısındaki öncelikli hedefi, Musul Başkonsolosluğu’ndan rehin alınıp bir yerlere götürülen diplomatlar ve diğer vatandaşların kurtarılmasını sağlamak
Şu aşamada, öncelik konuştuğum yetkili ismin ‘temas trafiği’ adını verdiği yöntemle, kaçırılanlar dahil olmak üzere bütün TC vatandaşlarının kurtarılması.
Eş zamanlı olarak Ankara, bu meselenin geldiği nokta itibariyle hangi siyasi sorunların sonucu olduğuna dair değerlendirmeleri, bütün aktörlerle paylaşacak.
Gelinen noktada bu olup bitenlerin Türkiye-Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi yakınlaşması ile yakın ilişkisi dikkate alınırsa, icap etmesi halinde Barzani Yönetimi’ne destek verilmesi ihtimali de gündemde.
Ana fotoğrafa bakıldığında Irak’ın Şii-Sünni-Kürt bölgeleri diye üçe bölünmesi senaryosunun daha bir güçlendiği görülüyor.
11 yıl önceki ABD müdahalesinden sonra Irak merkezli gibi görünse de bütün Ortadoğu coğrafyasını yakından ilgilendiren yeni, bir başka sarsıcı süreçle karşı karşıya olduğumuz ortada.