Türkçe Ezanda çevrilmeyen Tek Kelime...

GÖK GÖZLÜM

AŞKIM SEN OL RABBİM
Katılım
8 Nis 2008
Mesajlar
591
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Konum
yaşadığım yerde
Biliyor muydunuz, Türkçe ezanda Allah kelimesi dâhil her kelimeyi değiştirmişler, sadece bir kelimeye dokunmadan olduğu gibi bırakmışlardı.
Hangi kelime olduğunu izah edeceğim. Ama önce gelin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, 18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılı genelgesiyle ezan ve kametin Türkçe okunacağını bildiren kararının ardından, tam 18 yıl boyunca Türkçe okunan ezanın ilk defa Arapça okunduğu gün Edirne’den Artvin’e, Sinop’tan İskenderun’a kadar tüm Türkiye’yi gözyaşlarına boğan günün hikâyesine bir göz atalım.

Tarih 16 Haziran 1950.

Yani tam 57 yıl öncesi.

Yer Sultanahmet Meydanı.


Bir dönem Diyanet İşleri Başkan Vekilliği de yapan, 2006 yılı mayıs ayında kaybettiğimiz Yaşar Tunagür Hoca verdiği bir röportajda o günü şöyle anlatıyor: “Ezanın Türkçe okunduğu günlerdi. Cuma namazlarını Sultanahmet Camisinde kılmayı kendime adet edinmiştim. Cuma namazlarını meşhur Hafız Saadettin Kaynak kıldırırdı. Yani ilk defa Türkçe ezanı okumuş olan Hafız…

Yine böyle bir Cuma günüydü ve Sultanahmet camisine namaz kılmaya gidiyordum. Fakat her zamankinden farklı olarak caminin avlusunda büyük bir kalabalık ve telaş vardı. Ben ve yanımdaki arkadaşım, merakla cami avlusuna doğru ilerledik. Baktık ki caminin içinden çok, avluda insan var. Onlar bir şeyler duymuşlar ama biz henüz bilmiyoruz. Girdik içeri. Avluda baktık ki herkes yukarı bakıyor. Camiye giren falan yok. Herkes yukarı bakıyor. Birden cami minarelerinin bütün şerefelerinden, “Allahu Ekber! Allahu Ekber!” diye Arapça Ezan okunmaya başladı. Meğer caminin imamı olan Saadettin Kaynak, her bir şerefeye bir müezzin yerleştirmiş, birbiri ardına nasıl ezan okuyacaklarını da onlara güzelce tembihlemişti. Durumdan haberi olmayan caminin içindeki cemaat da Arapça Ezanı duyar duymaz kendilerini dışarı attı.

Avlu hıncahınç doluydu. Herkes İstanbul semalarını inleten Arapça Ezanı dinliyordu. 14 müezzin 6 minarenin 14 şerefesinden biri başlıyor, öbürü bitiriyor, yarım saate yakın sürdü ezan. Bunu, İstanbul’un diğer camileri takip etti… İstanbul’un bütün minarelerinden, yıllardır özlemini çektiğimiz ezan sedaları yükseliyordu göklere… Bir an için rüyada olduğumu sandım. Fakat bu bir rüya değil, gerçekti. Minarelerden Arapça Ezan okunuyordu. (Duygulandı ve gözlerinden akan yaşları sildikten sonra devam etti): Arapça Ezan sesini duyan herkes olduğu yerde durmuştu. Sanki yere çivilenmiştik; ben ve Sultanahmet Meydanı’nı dolduran bütün insanlar… Sokakta oynayan çocuklar bile oyunlarına ara verip, Allahu Ekber, Allahu Ekber’leri dinler oldular… O an anlatılmaz, yaşanır ancak… Büyük bir daüssıladan sonra, öz vatanımıza kavuşmuş gibiydik… Allah bir daha göstermesin o günleri…”

Türkiye ayakta…

O gün ülkenin dört bir yanında benzer manzaralar yaşandı.
Ezanın Arapça okunmasına imkân kılan Meclis kararı o gün radyolardan ilan edilince, Türkiye'nin dört bir yanında halk sevinçten sokaklara döküldü. Tüm gözler minarelere çevrildi ve ilk ezan sesi beklenmeye başlandı. Halk sevinçten çılgına döndü. Gözyaşları tüm Türkiye'de sel olup aktı. Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede yayınlandığı gün, aynı zamanda Ramazan ayının da ilk günüydü. Bu durum halktaki duygu yoğunluğunu daha da artırdı.

Gelelim yazıya başlık olan ayrıntıya.


Aralarında Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi isimlerin bulunduğu komisyonun çevirisini yaptığı "Türkçe ezan" metni şöyleydi:


''Tanrı uludur, Tanrı uludur
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'dan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'nın elçisidir Muhammed.
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felâha, haydin felâha
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı'dan başka yoktur tapacak.''

İşte o kelime…

Ezanın Türkçeye çevrilmeyen tek kelimesi ‘felâh’ oldu.
Sebebi, halkın felah kelimesinin ‘kurtuluş’ anlamına geldiğini bilmemesini sağlamak ve ezan okunurken, “haydin kurtuluşa” manasına gelecek bir çağrıda bulunmamaktı.

Allah’a ulaşmak özgürlüklerin en güzelidir. O an tüm dünyevi ayak bağlarından sıyrılır ve başka bir boyuta geçer insan. Namaz bu duygunun en yoğunluklu yaşandığı andır. O an kendine gelir ve her şeyiyle Rabbine döner insan. Kula kul olmaktan kurtulur. Hani Milli Şairimiz Mehmet Akif, “O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar…” der ya… İşte namaz insana, Allah’tan başka kimseye boyun eğmemeyi talim ettirir.
İşte ezanı Türkçeye çevirenler, ‘felah’ kelimesini de Türkçeye çevirip “haydi kurtuluşa” anlamına gelen bir çağrıya zemin hazırlamamakla, namazın temel fonksiyonunu acaba nasıl etkisizleştirebiliriz düşüncesinde olmuşlardır. Şimdilerde ara ara aynı düşünceyi seslendirip “millet anlamıyor, Türkçe okunsun” diyenlerin amacı milletin anlaması değil, değerlerinden kopmasının kapısını aralamaktır.

Milletin değerleriyle cebelleşmeyi kendine vazife edinen dünyanın başka neresinde bu tür insanlar vardır acaba? Çok yazık. Çok şükür o günler geride kaldı. Geri getirme heveslilerinin çabaları da kursaklarında kalmaya mahkûmdur.

Allah bugünlerimizi aratmasın...
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Milletin değerleriyle cebelleşmeyi kendine vazife edinen dünyanın başka neresinde bu tür insanlar vardır acaba? Çok yazık. Çok şükür o günler geride kaldı. Geri getirme heveslilerinin çabaları da kursaklarında kalmaya mahkûmdur.

Allah bugünlerimizi aratmasın...
Amin..
Hayya alel-felah Hayya alel-felah
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Yah yah bu millet neleri görmemişki, vallahi zamanımız eskiye bakınca çok iyi. Ama o solcularda bir tükense ne güzel olacak.
 

GÖK GÖZLÜM

AŞKIM SEN OL RABBİM
Katılım
8 Nis 2008
Mesajlar
591
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Konum
yaşadığım yerde
işte öyle ama yüce ALLAHIM ın verdiği bir imtihan buda napalım.
müslümana rahat yok bu dünya da
ölelim de görelim derlerya beklicez artık....sabırla
 

Şah Hatayi

Paylaşımcı
Katılım
10 May 2008
Mesajlar
115
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
49
ezanın türkçeleştirlmesi konusu ideolojik bir faaliyet olarak, ülke tarihimizde kendini göstermiştir.bu konuya tepki göstermek doğrudur. ancak objektif baktığımızda; kur an ayetlerinin türkçeleştirilmesi anlamında bir sakıncayı görebilmiş değilim. kuran ın veya ezanın türkçeleştirlmesi ile ilgili ne gibi sakıncaların bulunduğunu sormak istiyorum bu konu ile ilgili ayet veya hadis bilen varsa, paylaşsın isterim..

ezanın ve genel anlamda kur anın türkçeleştirlmesi ve daha anlaşılır hale getirilmesi konusuna sıcak bakmak gerek.

Arapça dili ve edebiyatı bölümü mezunu bir arkadaş suud i arabistan a gider. bir taksiye bindiğinde, bildiği arapça ile soföre gideceği yeri söylediğinde şoför 'sadak allah ul azim' der. yani konusulanı ku an dan bir ayet sanır...

bu anlatım ne kadar doğrudur bilinmez ancak, okunanın türkçe olması bence olumludur ve arapça diye dayatmanın çok anlamı olduğunu düşünmüyorum.

ha,dil tecümelerindeki anlam yönünde sapmalar düşünülerek bazı bölümlerei arapça kalması doğal ve çevrinin ideolojik taraftarlıktan uzak tutulmasıda önemli bir konu..
 

Şah Hatayi

Paylaşımcı
Katılım
10 May 2008
Mesajlar
115
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
49
Yah yah bu millet neleri görmemişki, vallahi zamanımız eskiye bakınca çok iyi. Ama o solcularda bir tükense ne güzel olacak.

solcular tükenince sağcılar birbirine girmesin sonra:)

şaka bir yana;bir kuşun her zaman iki kanadı olmalı. yoksa uçamaz. ha ayrıca islama sadece socularmı zarar verir??!!

bu ülke tarihinde, TSK da asker ihraç etme rekorunun kime ait olduğunu biliyormuyuz acaba??!

yada başörtüsü sorunu hangi yönetimler sırasında, en büyük zulüm olduğu konusunda fikrimiz varmı??!! yoksa çabucak unuttukmu geçen zamanı..
 
Üst