Aşk Şairi
Kıdemli Üye
Türk düşmanlığı, Türk karşıtlığı ya da Türk fobisi[1] (İngilizce: Anti-Turkism[2] ya da Turcophobia[3]), Türklere, Türk kültürüne, Osmanlı İmparatorluğu'na, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk halklarına karşı olan düşmanlık olarak tanımlanır. 19. yüzyıl sonlarında William Gladstone Türkofobiyi Britanya politikasında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir politika değişikliği olarak ortaya atmıştır.[4].
Anti-Türkizm her zaman sadece Türk halklarına karşı değil, Balkan müslümanlarına, özellikle Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar ve Torbeşler'e de yönelir. Ayrıca günümüzde Almanya, Belçika, Ermenistan, Fransa, İran ve Rusya gibi ülkelerde Türkler'in ırkçı saldırılara uğradıkları bilinmektedir.[5
Türkofobyanın kökleri haçlı seferlerine kadar dayanır. Selçukluların Anadolu'yu fethi ve bunu takip eden Bizans'ın umutsuz durumu Papa II. Urban'ı bütün Hıristiyan dünyasını Türkler'e karşı bir savaşa çağırmasına yol açmıştır.[kaynak belirtilmeli]1400'lerin ortalarında Türklere karşı özel olarak Avrupanın her yerinde katolik dini törenler düzenlenmiştir,[6] bu dini törenlerde verilen mesaj Türklere karşı bir zaferin sadece Tanrı'nın yardımıyla kazanılabileceği ve bu yüzden hiristiyan aleminin Türklerin zalimliğine karşı direncini yitirmemesi gerektiğidir.[kaynak belirtilmeli]
Viyana piskoposu Johann Faber (1478 - 1541) şöyle demiştir:
"Dünyada yaş ve cinsiyet ayırımı yapmadan çocuk yaşlı herkesi kesen, hatta ana rahmindeki bebeği bile katleden Türkler kadar acımasız ve kaba bir ırk yoktur."[6]
16. yüzyılda Türk düşmanlığıyla alakalı tüm Avrupada 2500 civarında (1000'den fazlası Almanya'da) kitap basılmıştır. Bu kitaplarda özellikle “kana susamış Türk” imajı okurların kafasına sokulmaya çalışılmıştır. Hatta 1480-1610 yılları arasında Amerika'nın keşfi ile ilgili olan kitap sayısının iki katı kadar kitap Türk düşmanlığı için yazılmıştır.[6]
Bu dönemde Osmanlılar Balkanları fethetmiş ve Viyana’yı kuşatmıştı. Bu sebebten dolayı Avrupada Osmanlılara karşı büyük bir korku vardı.[kaynak belirtilmeli]Martin Luther'in yakın arkadaşı ve protestanlığın en önemli isimlerinden olan Philipp Melanchthon Türklerin “Kızıl Yahudiler” olduğunu iddia etmiştir. Buna dayanak olarak Türklerde ve Yahudilerde ortak olan erkek çocukları sünnet ettirme ve diğer ortak adet ve görenekleri göstermiştir. Kızıl benzetmesini de Türklerin adeta bir kan tazısı gibi katleden ve savaşan bir millet olmasına bağlamıştır.[6]
Martin Luther, Türkleri papalık makamı ile kilisedeki yolsuzluk ve bozulmaya karşı hiristiyan dünyasına Tanrı'nın bir cezası olarak görmüştür. 1518'de, 95 Tez'ini açıkladığında, Martin Luther, Tanrı'nın hiristiyanları veba, çatışma, ve depremlerle cezalandırması gibi bu sefer de Türkleri yollayarak cezalandırdığını iddia etmiştir. Papa Leo X buna karşılık olarak Luther’i kiliseden atmakla tehdit etmiş, onu Türklere karşı verilen kapitülasyonları savunmakla ve Türklerin avukatlığını yapmakla suçlamıştır.[6]
Bazı ilahiyatçılara göre Türk kelimesi "torquere"den ("torture", işkence) gelmektedir, bir diğer popüler teoriye göre Türkler, zalim bir ırk kabul edilen İskitler'le aynı ırktandır.[6]
Avrupada Türklere karşı olan bu negatif imajın sorumlusu biraz da Kurt-Türk hikâyeleridir. Bu hikâyelerde Kurt-Türk karışımı, insan yiyen, yarı insan (Türk) yarı kurt, kurt kafası ve kuyruğu olan gerisi insan biçinde bir yaratığın varlığı iddia edilir. Askeri güç ve acımasızlık Türklerin kökeni hakkında yapılan bu iddialarda defalarca tekrar eden bir özelliktir.[6]
İsveç'te geçmişte Türkler Hıristiyanlığın ana düşmanı olarak gösterilirdi. Buna örnek olarak Erland Dryselius tarafından yazılan ve 1694’te basılan Luna Turcica eller Turkeske måne, anwissjandes lika som uti en spegel det Mahometiske vanskelige regementet, fördelter uti fyra qvarter eller böcker ("Muhammed’in dört parçaya ve kitaba bölünmüş olan tehlikeli kanununu ayna gibi yansıtan Türk hilali") adlı kitap verilebilir. Dini törenlerde, Türklerin nasıl fethettikleri yerleri sistematik olarak yakıp yıktığı, Türklerin acımasızlığı ve kana susamışlığı hakkında vaazlar verilirdi. İsveç'te 1795 yılında yazılan ve okullarda okutulan bir kitapta İslam "Büyük düzenbaz Muhammed tarafından uydurulan, günümüzde Türklerin tamamen kabul ettiği sahte din" olarak tarif edilmişti.[6]
Anti-Türkizm her zaman sadece Türk halklarına karşı değil, Balkan müslümanlarına, özellikle Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar ve Torbeşler'e de yönelir. Ayrıca günümüzde Almanya, Belçika, Ermenistan, Fransa, İran ve Rusya gibi ülkelerde Türkler'in ırkçı saldırılara uğradıkları bilinmektedir.[5
Türkofobyanın kökleri haçlı seferlerine kadar dayanır. Selçukluların Anadolu'yu fethi ve bunu takip eden Bizans'ın umutsuz durumu Papa II. Urban'ı bütün Hıristiyan dünyasını Türkler'e karşı bir savaşa çağırmasına yol açmıştır.[kaynak belirtilmeli]1400'lerin ortalarında Türklere karşı özel olarak Avrupanın her yerinde katolik dini törenler düzenlenmiştir,[6] bu dini törenlerde verilen mesaj Türklere karşı bir zaferin sadece Tanrı'nın yardımıyla kazanılabileceği ve bu yüzden hiristiyan aleminin Türklerin zalimliğine karşı direncini yitirmemesi gerektiğidir.[kaynak belirtilmeli]
Viyana piskoposu Johann Faber (1478 - 1541) şöyle demiştir:
"Dünyada yaş ve cinsiyet ayırımı yapmadan çocuk yaşlı herkesi kesen, hatta ana rahmindeki bebeği bile katleden Türkler kadar acımasız ve kaba bir ırk yoktur."[6]
16. yüzyılda Türk düşmanlığıyla alakalı tüm Avrupada 2500 civarında (1000'den fazlası Almanya'da) kitap basılmıştır. Bu kitaplarda özellikle “kana susamış Türk” imajı okurların kafasına sokulmaya çalışılmıştır. Hatta 1480-1610 yılları arasında Amerika'nın keşfi ile ilgili olan kitap sayısının iki katı kadar kitap Türk düşmanlığı için yazılmıştır.[6]
Bu dönemde Osmanlılar Balkanları fethetmiş ve Viyana’yı kuşatmıştı. Bu sebebten dolayı Avrupada Osmanlılara karşı büyük bir korku vardı.[kaynak belirtilmeli]Martin Luther'in yakın arkadaşı ve protestanlığın en önemli isimlerinden olan Philipp Melanchthon Türklerin “Kızıl Yahudiler” olduğunu iddia etmiştir. Buna dayanak olarak Türklerde ve Yahudilerde ortak olan erkek çocukları sünnet ettirme ve diğer ortak adet ve görenekleri göstermiştir. Kızıl benzetmesini de Türklerin adeta bir kan tazısı gibi katleden ve savaşan bir millet olmasına bağlamıştır.[6]
Martin Luther, Türkleri papalık makamı ile kilisedeki yolsuzluk ve bozulmaya karşı hiristiyan dünyasına Tanrı'nın bir cezası olarak görmüştür. 1518'de, 95 Tez'ini açıkladığında, Martin Luther, Tanrı'nın hiristiyanları veba, çatışma, ve depremlerle cezalandırması gibi bu sefer de Türkleri yollayarak cezalandırdığını iddia etmiştir. Papa Leo X buna karşılık olarak Luther’i kiliseden atmakla tehdit etmiş, onu Türklere karşı verilen kapitülasyonları savunmakla ve Türklerin avukatlığını yapmakla suçlamıştır.[6]
Bazı ilahiyatçılara göre Türk kelimesi "torquere"den ("torture", işkence) gelmektedir, bir diğer popüler teoriye göre Türkler, zalim bir ırk kabul edilen İskitler'le aynı ırktandır.[6]
Avrupada Türklere karşı olan bu negatif imajın sorumlusu biraz da Kurt-Türk hikâyeleridir. Bu hikâyelerde Kurt-Türk karışımı, insan yiyen, yarı insan (Türk) yarı kurt, kurt kafası ve kuyruğu olan gerisi insan biçinde bir yaratığın varlığı iddia edilir. Askeri güç ve acımasızlık Türklerin kökeni hakkında yapılan bu iddialarda defalarca tekrar eden bir özelliktir.[6]
İsveç'te geçmişte Türkler Hıristiyanlığın ana düşmanı olarak gösterilirdi. Buna örnek olarak Erland Dryselius tarafından yazılan ve 1694’te basılan Luna Turcica eller Turkeske måne, anwissjandes lika som uti en spegel det Mahometiske vanskelige regementet, fördelter uti fyra qvarter eller böcker ("Muhammed’in dört parçaya ve kitaba bölünmüş olan tehlikeli kanununu ayna gibi yansıtan Türk hilali") adlı kitap verilebilir. Dini törenlerde, Türklerin nasıl fethettikleri yerleri sistematik olarak yakıp yıktığı, Türklerin acımasızlığı ve kana susamışlığı hakkında vaazlar verilirdi. İsveç'te 1795 yılında yazılan ve okullarda okutulan bir kitapta İslam "Büyük düzenbaz Muhammed tarafından uydurulan, günümüzde Türklerin tamamen kabul ettiği sahte din" olarak tarif edilmişti.[6]