Bizim kurtarıcı geç kaldı! Matrix filmindeki Neo karakterinin aslında Hz. İsa’yı karşıladığını söyleyen Turgay Güler, Mehdix kitabında bir olasılık teorisi geliştirdiğini ifade ediyor. Kitabın ana fikri ise yazarının diliyle şu: “Dik duruşa ve onurlu bir mücadeleye karşı hiçbir gücün ayakta kalacağına inanmıyorum”
Bir kitap yazdı ve bir anda gündeme oturdu. Kitap onun hayali ama aynı zamanda gerçekleşeceğine inandığı umudu. Kur’an’da yazılan kıssalardan aldığı örneklerle hayata bakış açısını çizmiş. O tek başına hayatın karşısında dimdik durmayı hedefleyen bir televizyon habercisi.. Beklediği bir kurtarıcısı var. MEHDİX
Türk ordusunun başına geçip bütün dünya devlerine kafa tutacak bir lider MEHDİX. Bütün İslam âleminin beklediği Mehdi’nin farklı bir versiyonu. MEHDİX Paşa günümüzün teknolojisini kullanıp haberleri internetten alıyor. Nemrutu öldürüp bir krallığı batıran topal sinek gibi bir olasılıkla savaştan galip çıkılabileceğini gösteriyor milletine. Popüler Yayınları’ndan çıkan ve ilk baskısı 100 bin satan kitap Turgay Güler’i en çok peşinden koşulan kişi durumuna getirmiş bile.
Sevimli, candan, samimi her şeyden önce kimsenin düşünmediğini düşünen, kimsenin görmediğini gören biri o.
MEHİX, 2020 yılında geçiyor. Tesadüfi bir tarih mi bu, yoksa büyük olayların olabileceği bir tarih mi?
Yıl 2020. Türkiye Avrupa Birliği’ne girecek mi girmeyecek mi bu tartışılıyor. Hani birden bire bir ilham gelir ya, bu düşünce de öyle geldi aklıma.
Dönem başkanlığının yapıldığı bu ülkede son bir toplantı var. Türkiye’nin Avrupa birliğine girişine evet veya hayır denecek. Bütün dünyanın gözü bu toplantı üzerinde. Buradan çıkacak netice bekleniyor. Toplantıda Avrupa Birliği liderleri Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına ve bürokratlara diyorlar ki “Sizin bir ödeviniz daha var, onu da yerine getirmeniz lazım. Ayasofya kilise olarak ibadete açılacak”. Taviz istiyorlar yani. Salonda buz gibi bir hava esiyor. Türkler yapacak bir şey olmadığını anlıyorlar ve toplantıyı terk ediyorlar. Böylece Avrupa macerası da burada sonlanıyor. Günlerden Çarşamba. Genel Kurmay Başkanı, Başbakanı Genel Kurmay Karargâhına davet ediyor ve ona diyor ki. “Ayasofya’yı cami olarak ibadete açın”. İşte kitabın kırılma noktası burası. Başbakan diyor ki “Bu mümkün değil efendim”
Aslında Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldığı zaman Ayasofya’da ilk namazını kılar ve buranın ilelebet namaz kılınacak bir ibadethane olması için vasiyette bulunur değil mi?
Evet doğrudur. Başbakan Ayasofya’nın neden ibadete açılamayacağını anlatır ama Genel Kurmay Başkanını ikna edemez. Neticede Başbakan ikna olur, Ayasofya Cuma günü ibadete açılır. Fakat bu süreçte Amerika, Avrupa hatta İsrail Türkiye’nin karşısına dikilir. Bunun 3. dünya savaşı sebebi olacağı, derhal geri adım atması gerektiği söylenir. Ortalık iyice karışır ama Türkiye geri adım atmaz.
19 Ağustos 2020 Cuma günü: Herkes Sultanahmet meydanına akıyor. Öyle ki Tanrı tanımaz ateistler, komünistler solcular, milliyetçiler, dindarlar, sofular herkes orada. Sembolik bir değer var. Kimi Cuma namazı kılmak için gitse de, kimi o onurlu baş kaldırışa destek vermek için oradadır. Askeri güçler meydanın üzerinde uçaklarla geçip sorti yaparlar. Dünya bu olay karşısında çileden çıkar.
Bu verdiğiniz tarihler size gelen bir ilham yani…
Emin olun bu böyle. Ben biraz sıra dışı düşünen bir insanım, farklı düşünüyorum. Aynanın tersinden baktığınız zaman başkalarının görmediğini görürsünüz. Camdan dışarı baktığınızda herkese sorarsınız ne görüyorsunuz diye. Herkes aynı şeyi görür siz kimsenin görmediğini görürseniz farklısınız demektir. İlham geldi evet, çıkış noktası budur. Türkiye’de bir takım filimler yapıldı, kitaplar çıktı. Bir takım söylemler çıktı. Bunları alt alta koyduğunuz zaman toplumu yıldırdılar. Umutsuzluğa sevk ettiler. Dediler ki bu güçler bizim her şeyimizi biliyorlar. Bize istediklerini yapabilirler. Kimi isterlerse onu seçiyorlar. Maneviyatımız çöktü.
MEHDİX PAŞA nasıl bir karakterdir?
MEHDİ: kurtarıcı, X: bilinmeyen, MEHDİX: Yani bilinmeyen bir kurtarıcı. Ahit sandığını elinde bulunduruyor (akasya ağacından yapılmış tamamı altın bir sandık. İçinde Allahın yazdığı taş levhalar var. Allahın kendi yazısı olduğu için şu an dünyadaki en önemli meta) Birde HZ Musa’nın asası var. Bununda Topkapı sarayında olduğu bilinir ama birçok filimde herkes bu asanın peşindedir. Aslının Mescidi Aksanın altında bir yerde olduğu söyleniyor. İşte bu kutsal emanetler artık MEHDİX paşanın eline geçmiştir. Bayrak düştüğü yerden kalkacaktır.
Siz olaya karamsar bakmıyorsunuz. İnanç ile her şeyin hallolacağını düşünüyorsunuz…
Bunlar bütün dediklerini yapabilirler. Ama dik duruşa ve onurlu bir mücadeleye karşı hiçbir gücün ayakta kalacağına inanmıyorum. Karşıdaki düşman ne kadar büyük olursa olsun, emin olun yürek bilekten güçlüdür. Mesela bir topal sinek operasyonumuz var kitapta. Kur’an’da Nemrut’un burnundan girip onun ölümüne sebep olan bir sinek var. Bakıyorsunuz Kur’an bir savaşı anlatıyor insanlara. İlahlık taslayan Nemrut kapının deliğinden giren bir sinek ile ölüyor. Zamanımızda bir topal sinek niye olmasın.
Siz teknoloji çağının topal sineğini açıklıyorsunuz kitapta. Savaşların yönünü değiştiren bir güç.
Neden bir bilgisayar virüsü olmasın bu. Belki bu size ütopik gelebilir ama sinekte ilk önce ütopik gelmiştir insanlara. Genel Kurmay Başkanı MEHDİX Paşa bir bilgisayar virüsü ile bu savaşta birçok problemi hallediyor.
Kitabınızdaki bilgiler sağlam temellere dayanıyor. Kaynağınız nedir. Sadece ilham demeyeceksiniz herhalde?
Mehdi, Deccal, Mesih, tüm bunlar benim konularım değil. İlahiyatçı da değilim. Zaten kitapta dini bir kitap değil ama bilgileri aldığım kaynaklar belli şu hadis, şu ayet diye kaynaklarımı gösterdim. Mehdi gelir mi gelmez mi bunun tartışmasını yapmıyorum. Ben sadece bir kurtarıcı arıyorum. Her milletin, her topluluğun bir kurtarıcısı var. Bizim kurtarıcı biraz geç kaldı.
Filmler olasılık teorileri üzerinden ilginç doneler veriyor. Gerçekleşkmesi imkansızmış gibi görüne pek çok şey zamanla gerçekleşiyor. Bizim neden bu tarz kurgularımız yok?
Tabii şimdi filimler de ışınlama var mesela. Mutlaka bir gün gerçekleşecek. Batının bir hikâyesi yok, Amerikanın hiçbir şeyi yok. Hikâyesi olmayınca da Harry Potterler çıkıyor De Vinci şifresi çıkıyor ortaya. Ve bu hikâyeler inançlarını kamçılıyor. Bizimse muazzam hikâyelerimiz var. Kimse bu hikâyeleri yazmıyor neden? İşte bunu yazmak da bana kaldı. İlk defa bir yerli kurgu yazıldı. Ve bu kitap birden bir ivme kazandı. İlk baskısı 100 bin adet sattı..bu çok ciddi bir rakam. Ve öyle zannediyorum, umut ediyorum ve arzu ediyorum ki son yılların en çok okunan kitabı olacak.
Kitap için yorumlar nedir olumlumudur, tepki var mı?
Bir kere herkes mutlaka beyaz perdeye aktarılsın talebi ile geliyor. Yine bir yazar arkadaş sen biraz kaşınmışsın sonra başını ağrıtırlar dedi. Niye ağrıtsınlar ki ben bu ülkede yaşayan bir Türk genciyim. Niye hayal edemeyeyim ki, neden fantastik kurgu yapamayayım. Bu kitap aslında bir olasılık teorisidir. Kitap yazmak için hayal edebilmelisiniz. Hayalinizin de bir mesajı olmalı. Bu mesaj anlaşılır olmalı, kitlelere ulaşmalı. Çok ilgi uyandırdı bu kitap.
“MEHDİX beyaz perdeye aktarılmalı”
MEHDİX adlı kitabınız ilk etapta bize Matrix’i anımsatıyor. Bu filmle bir benzerlik taşıyor mu?
Biz Matrix diye bir film seyrettik. Orada Neo diye bir karakter vardı. O İsa Mesih’ ti. Belki çoğumuz bunu fark etmedik bile. İzlerken sıradan bir Amerikan filmi olarak izledik. Aksiyonu bol bir filmdi ama çok ince mesajları çok ustaca aralara giydirmişlerdi.
Mesela Nabukatnezar diye bir gemi vardı arkada. Hepimiz biliriz Nabukatnezar İsrail oğullarını Mısır’dan süren bir komutandır. Bu filme hiç kimse de tepki göstermedi. Aslında tamamen dini içerikli bir filmdi. Evet Hollywood’un bütün filmlerine baktığınızda kutsal kitaptan çok mesaj ve kehanetler vardır. Hıristiyanlığın bütün işaretlerini kullanmışlardır.
Peki siz bu filme alternatif bir kitap mı yazdınız?
MEHDİX, Matrix’in karşısında duran bir kitap. Herkes şunu söylüyor “ Beyaz perdeye mutlaka aktarılmalı” Ben bir ilki gerçekleştirdim. Ben bir haberciyim, haber dili ile bir roman yazdım. Anlaşılır cümlelerle herkesin okuyunca anlayacağı cinsten.
Asıl düşman İsrail
Kitapta Amerika için yazdığınız olabilirlikler var, nedir onlar?
Evet, ilginç olanlardan biri Amerikanın Deccal olarak ilan edilmesidir. MEHDİX Paşa Genel Kurmay Başkanı, gece bir rüya görüyor, uykudan şaşkınlıkla uyanıyor. Gördüğü Deccal.. Bilgisayar ve cep telefonunu kullanıyor.. Bir kere MEHDİX Paşa vahi almıyor, Amerika ile mücadelede teknolojiyi kullanıyor. Ama asıl düşmanın Amerika değil, İsrail olduğunu fark ediyor.
Amerikan filmlerinde sürekli bir felaket vurgusu yapılır. Siz de ABD’nin bir felaketle üçüncü dünya ülkeleri arasına düşeceğini söylüyorsunuz.
Amerika, California’da San Andreas fayı üzerinde.7. 4 büyüklüğünde suni bir deprem oluşturuyor. Taş üzerinde taş kalmıyor. Yüz binlerce insan ölüyor. Beyazlarla zenciler arasında bir takım yardım dağıtımında ayrımcılık yapılıyor ve ayaklanmalar başlıyor. Bu kasırga hadiselerinde yaşanmıştı. Amerika’da ipler kopuyor. Amerika’nın bu enkazı kaldırması lazım ama kaldıramıyor. Çünkü orduları Türkiye’yi vurmak için yola çıkmış. Dünyanın dört bir yanında askerleri konuşlanmış. İçeride askeri kalmamış. Askerler depremden sonra ailelerini merak ediyor ama haber alamadıklarından huzursuzlar, çözülmeler başlıyor geri dönmek istiyorlar.
Sizce bu anlattıklarınızın olasılığı ne kadar, siz inanıyor musunuz yazdıklarınıza?
Kitabın arkasında bu soruyu soranlar için şöyle bir ifade kullandım. Olmayanı hayal etmek imkânsızdır. Hayal edilenler birgün niye gerçekleşmesin? İnsan bilmediği bir şeyi hayal edemez. Eğer hayal edebiliyorsa bir gün mutlaka olabilir Ondan gayri olmadığımıza göre değil mi? Aslında söylemek istediğim şu. İnsanlar dik durmayı öğrenmeliler.
Bu millet artık develerini istemeyi bilmeli
Kur’an’da Fil suresinde geçen, Peygamber Efendimizin doğumundan önce gerçekleşen bir olay anlatılır. Ebrehe fil ordusu ile Kâbe’yi yıkmaya gidiyordur. Yol üzerinde Abdülmuttalib’in develerini görür ve onlara el koyar. Abdülmuttalip Ebrehe’ye ulaşır ve “Benim develerimi ver” der. Ebrehe “Sen ne diyorsun. Ben Kâbe’yi yıkmaya gidiyorum fillerden ordularım var benim, sense develerinin hesabını soruyorsun” der. Abdülmuttalib’in cevabı çok ibrettir. Valla Kâbe’nin bir sahibi var. O onu korur. Ben O’na karışmam, ama sen benim develerimi ver” der. Nitekim fil ordusu ebabil kuşlarının attığı taşlarla helak olur.
Ben Kur’an’ın bahsettiği, Peygamberlerin bu mucizelerinin teker teker gerçekleşeceğine inanıyorum.
Röportaj: Güzin OSMANCIK