Tunus`ta seçim öncesi oyunlar

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Müjdele olsun arkadaşlar

Yıllardır Tunus'u diktatörlükle yöneten Laik General Bin Bin Ali patlak veren olayların devrim ile sonuçlanması ile ülkeyi terkedip kaçtı..


Tunusda sokakta ki insanların başörtüsüne dahi müdahale ederek Türkiyede ki kemalistlere rahmet okutan diktatör ülkeden kaçmakla kurtulduğunu sanıyor olmalı..


Ülkeyi 23 yıldır demir yumrukla yöneten 74 yaşındaki Devlet Başkanı Zeynelabidin Bin Ali önce erken seçime gitme kararı almak, ardından da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.




http://www.timeturk.com/tr/2011/01/1...-terketti.html

Bu şunu gösteriyor ki hiçbir zulüm ebedi değil hiçbir zalim yenilmez değil
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Güzel bir haber gerçekten..

Tunus'un gençleri diktatörleri gömer!

Bir ülkenin kaderi bu yazıya başlarken başkaydı, yazı bittiğinde bambaşka... Dün, Tunus'taki isyanı anlatan yazıya şu cümlelerle başlamıştım:

Tunus'tan Lübnan'a, Mısır'dan Sudan'a bütün bölge derin bir sarsıntı geçiriyor. Bir yanda ortaklıklar inşa edilirken diğer yanda iç çatışmalar, krizler hatta ülke bölünmeleri hızlandı. Ülkelerin fay hatları harekete geçirildi, zaafları kullanıldı ve yeni bir kriz dalgası biçimlendi.

Uzun zamandır, hayali bile kurulamayan ortaklıklar, yakınlaşmalar izlerken bir anda dikkat çekici, aynı ölçüde endişe verici gelişmelerin ortaya çıkması nasıl açıklanabilir?

Tunus'ta günlerdir devam eden isyan ne anlama geliyor? Başkente sıçrayan çatışmalar diğer ülkelere yayılır mı? Tunus'taki olay üstesinden gelinebilecek bir hoşnutsuzluk gösterisi mi yoksa rejimi temellerinden sarsacak bir devrimin öncüsü mü? Ortadoğu'da otoriter rejimlere yönelik bir "kalkışma"ya dönüşebilir mi? Mısır, Cezayir durumu nasıl izliyor? Yeni kriz dalgasını dikkatle izlemeyi öneriyorum.

Tunus'ta askeri darbe mi oldu?

Üniversite mezunu bir seyyar satıcının, aracına el konulmasını protesto etmek için kendini yakmasıyla 18 Aralık'ta patlak veren gösteriler ve çatışmalar dün itibariyle başkente sıçradı.

Gayri resmi verilere göre şu ana kadar 90'dan fazla gösterici güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Okulla tatil edildi, üniversitelerde eğitime ara verildi, birçok şehirde genel grevler yapılıyor.

Tunus yönetimi, yüz binlerce işsizin haklı taleplerini görme yerine güvenlik tedbirlerine bel bağlamış durumda. Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne gitmeye hazırlanan avukatlar, güvenlik güçlerinin ateşkes ilan ederek kışlalarına çekilmesini istiyor, daha fazla özgürlük çağrıları yapıyor.

Devlet Başkanı Zeynel Abidin bin Ali, televizyondan halka sükunet çağrısı yaptı ve taleplerini "anladığını" açıkladı. Ayrıca, kabinede revizyon ve üç yüz bin kişiye iş vaadinde bulundu. Ancak bu açıklama çatışmaları durdurmaya yetmedi.

Öyle görünüyor ki, isyan ve çatışma ülke geneline yayılacak. Belki de ülkenin siyasal yapısında radikal değişikliklere yol açacak. 2009 yılında beşinci dönem için Devlet Başkanı seçilen hem de yüzde 90 oy (!) alan Bin Ali görünüşte 2014'e kadar kendini güvenceye almıştı. Ama işler pek öyle gitmeyecek gibi.

Ortadoğu tipi otoriter rejimler için çok ciddi uyarılar var Tunus'ta. Bu yüzden de bütün bölge ülkeleri gelişmeleri dikkatle izliyor. Libya, Tunus'tan gelenlere kapıları açacağını açıklarken, işsizlik ve hayat pahalılığına yönelik protestolar Cezayir'de de görülüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, olaylara "taraf almadıklarını" açıklayarak sonuca bakacaklarını duyurdu. Bölge ülkelerinin ne tür tavır alacakları şu an için belirginleşmiş değil.

Cezayir'de İslami Selamet Cephesi'nin seçimleri kazanmasının ardından, ABD ve Fransa'nın desteğiyle harekete geçen "zinde güçler", seçimi yok saymış, demokrasiyi askıya almış, ülkeyi çok kanlı, acımasız bir iç savaşa sürüklemişti.

Ancak bu sefer seçim sonuçları değil, baskıcı bir rejime karşı kitlesel öfke kendini gösteriyor. Tunus'ta da benzer bir tehlike söz konusu olur mu? Eğer olursa, kimlerin hangi tarafta yer alacağını kestirmek hiç de zor değil.

Ortada dolaşan ancak hiçbir resmi veriye dayanmayan bir iddia var. Zeynel Abidin bin Ali'ye karşı askeri darbe yapıldığı iddiası bu. Bölge ve dünya medyası, olayın siyasi boyutuna hiç değinmiyor, gelişmeleri rejimle bağlantılı ele almıyor. Darbe yapıldığı ve General Raşid Ammar'ın geçici Devlet Başkanı olduğuna dair iddia resmi çevrelerde ve medyada yer almadı. Ama biz aktaralım.

Tunus'taki gelişmeler, Ortadoğu tipi rejimler için tehlike canlarının çalmasına yol açar mı? Bunu şimdilik bilmiyoruz. Bütün bölge ülkelerinin alarmda olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Ama hepsinden daha dikkatli izleyen ülkenin Mısır olduğunu not edelim.

Yazı bitmeden asker sokağa indi

Tunus'la ilgili bu yazıyı bitirmiş başlığını da "Tunus'ta askeri darbe mi oldu" şeklinde koymuştum. Sonra başlığı "Tunus'un gençleri diktatörleri gömer" şeklinde değiştirdim. Ardından da olayların Mısır'a nasıl yansıyabileceği üzerinde durdum "Ortadoğu tipi rejimlerin sonunu getirebilecek bir dalga mı gelişiyor" şeklinde tahminler yürüttüm, örnekler verdim.

Yazının sonunu şöyle bağlamıştım:

Mısır için en önemli soru, Hüsnü Mübarek sonrasının ne olacağı? Mübarek ve Bin Ali döneminin sonuna gelinmiş olabilir mi? Ve bu son, Ortadoğu'da varolan rejimleri sarsabilir mi? Habip Burgiba rejiminin sonu mu geldi? "Tunus modeli" acımasızlığını Türkiye'ye model seçenlerin kalkıp konuşması lazım..

Yazıyı gönderirken Metin Mutanoğlu geldi. "Tunus'taki olayları izliyor musun" dedi? Meğerse ben yazıyı yazarken bir saat içinde olaylar kontrolden çıkmış. Asker sokağa inmiş. Polisle karşı karşıya gelmiş. Halk askerleri alkışlıyormuş. İnternet bağlantıları kesilmiş. Bin Ali'nin oğlu ve kızı Kanada'ya kaçmış...

Devamı yarına. Hep birlikte izleyelim...

İbrahim Karagül
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
"Ortadoğu tipi rejimlerin sonunu getirebilecek bir dalga mı gelişiyor"
Bunu ümit ediyoruz ancak bu dalgayı besleyecek kuvvetli rüzgarlara ihtiyaç var
Tunus bir devir ile hesaplaşabilir mi
Mısır demokratikleşebilir mi
Arabistan ve diğer rejimler bir bütünlük arzedebilir mi göreceğiz
Ama Tunusda ki bu hadise şuanda Tunuslular için çok heyecan verici olmalı
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Gerçekten sadece bir halk hareketiyle ülkeden kovdularsa bu adamı, müthiş bir olay bu.. Diğer Ortadoğu halkları için de örnek olabilir.

Karagül bugünki yazısında Sezai Karakoç'un şiirine yer vermiş ve "Yeni bie dünya kuruluyor, ayağa kalkın" demiş..

Tunus; ekmek, kurşun ve şiir

Ötesini Söylemeyeceğim

Kırmızı kiremitler üzerine yağmur yağıyor

Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz

Yağmur yağıyor ve bazı tahtalar vardır

Suyun içinde gürül gürül yanan

Dudağımı büküyorum ve topladığım çalıları

Bekçi Halilin kız kardeşinin oğluna ait

Daha doğrusu halasından kendisine kalacak olan

Arsasındaki yıkık duvarın iç tarafına saklıyorum

Hiç kimsenin bilmesine imkan yok

İmkan ve ihtimal bile yok sizin bilmenize Bay Yabancı

Ve yağmur yağıyor ben bir şeyler olacağını biliyorum

Ellerime bakıyorum ve ellerimin benden bilgili

Bir hayli bilgili olduğunu biliyorum

Bilgili fakat parmaklarım ince ve uzun değil

Sizin bayanınızınki gibi ince ve uzun değil

Annemi babamı karıştırmayın işin içine

İnanmazsınız ama onların şuncacık

Şuncacık evet şuncacık bir alakaları bile yok

Sizin def olup gitmenizi istiyorum işte o kadar

Ali de istiyor ama söylemekten çekiniyor

Halbuki siz insanı öldürmezsiniz değil mi?

Gidiniz ve öteki yabancıları da beraber götürünüz

Tuhaf ve acaip şapkalarınızı da beraber götürünüz emi

Boynunuzdaki o uzun ve süslü şeritleri de

Kirli çamaşırları tahta döşemelerin

Üzerinde bırakmamanızı yalvararak istiyeceğim

Yalvararak istiyeceğim diyorum Medeni Adam

Siz bilmezsiniz size anlatmak da istemem

Kardeşim Ali gömleğinizi mutlaka giyecektir

Halbuki ben Bay Fransız sizin gömleğinizi

Hatta Matmazel Nikolun o kırmızı ipekli gömleğini

Hani etekleri şöyle kıvrım kıvrımdır ya

Bile giymek istemem istemiyeceğim

Evimizin tahtadan olduğunu biliyorsunuz

Kibrit gibi iç içe sıkışmış tahtadan

Hem şu bildiğiniz usule de lüzum yok

Tepesi demir askerleriniz babamı alıp götürmeseler

O zaman siz görürsünüz Bay Yabancı

Ağaçların tepesine çıkabileceğimizi

Ben ve kardeşim Alinin anlayabileceğinizi umarım

Siz uyuduktan sonra odanıza girebileceğimizi

-Ben bunu ispat edeceğim-

Hani sizin şu yüzü kurabiye bir bayanınız var ya

Beyaz ve yumuşak

Hani tepesinde ikisi kısa biri uzun üç tüy var

Onu siz başka yerlerden getiriyordunuz

Sayın Bayanınızın gözleri çakmak çakmak yanıyordu

Siz ötekini Bay Yabancı gizli gizli öpüyordunuz

Elinizle onu belinden tutuyordunuz sonra öpüyordunuz

Siz bizi görmüyordunuz

Biz ağacın tepesinden seyrediyorduk

Siz onu çok öpüyordunuz

Ötesini söylemiyeceğim Bay Yabancı

Ben siz belki bilmezsiniz on yaşındayım

Annem böyle konuşmak ayıptır dedi

Annem o kadına şeytan diyor

Bizim kediler de ona tuhaf tuhaf bakıyorlar

Siz şeytanı çok seviyorsunuz galiba Bay Yabancı

Siz şeytanı niçin bu kadar çok öpüyorsunuz

Kabul ediyorum sizinki bizimkinden daha güzel

Ama bizimki sizinkinden daha efendi daha utangaç

Onu hiç görmedim o bize hiç gelmiyor

Hele yağmur onu hiç deliğinden çıkarmıyor sanıyorum

Ben yağmuru çok seviyorum Bay Yabancı

Sizin ıslak saçlarınızı hiç sevmiyorum

Tunusluların saçlarına benzemiyor sizin saçlarınız

Bizim saçlarımıza benzemiyor sizin saçlarınız

Ben karayım beni de amcamın oğlu seviyor

Sizin o kadını sevmiyor Süleyman

Süleyman benden başka kimseyi sevmiyor

Ben de onu seviyorum

Onu ve bizim evi seviyorum

Bizim evin her tarafı tahtadandır

Ayrıca matmazelin üzerine

Bir akrep atabileceğimi de düşünün

Tam karnının beyaz yerinden tutarsanız bir şey yapmaz

Ama onu Matmazel bilmez ki o tam kuyruğundan tutar

Sizin Matmazel bir ölse siz onu bir daha göremezsiniz

Halbuki bizim ölülerimizi teyzem görüyor

Onlarla konuşuyor onlara ekmek veriyor

Onlar ekmek yiyor anladın mı Bay Yabancı

Matmazel bir ölse ona kimse ekmek vermez

Onun için gidip şapkalarınızı da beraber götürün

Melekler bir demir parçasının üzerine oturmuşlar

Her biri bir damla atıyor aşağıya

İşte yağmur bunun için yağıyor

Ben bunun için yağmuru seviyorum

Yağmur bizim için yağıyor

Çalılar için Süleymanın tabancası için

Kalkıp gidin kırmızı kiremitler üzerine

Bizim tahta evin üzerine yağmur yağıyor

(Sezai Karakoç, Şiirler III körfez/şahdamar/sesler, 6. baskı, İst.1996)

Sudan bölündü. Mısır kaosa sürükleniyor. Lübnan'da hükümet çöktü, iç savaş uyarısı yapılıyor. İsrail, "bu yıl İran'la savaşırız" diyor. Akdeniz ve Balkanlar'da Türkiye karşıtı cephe oluşturuluyor. İsrail, Yunanistan, Bulgaristan ortak bakanlar kurulu topluyor. Nil'in suyu ve petrol üzerine yeni ve çok kötü senaryolar yazılıyor. Almanya ve Fransa, Akdeniz'den ve İsrail'den Türkiye'yi vuruyor. Türkiye, bütün bölgeyi derleyip toparlamaya çalışıyor. Tayyip Erdoğan, coğrafyaya çağrı yapıyor; "birbirimize yeteriz, yeni bir dünya kuruluyor, ayağa kalkın" diyor. Tunus'ta gençler, okumuşlar, fakirler ayağa kalkıyor. Ekmek, iş, özgürlük isteğine kurşunla cevap veriliyor, tanklar sokağa iniyor, sokaklar boşaltılıyor.

Yüz yıl sonra yeniden dirilişi bütün dünyanın konuştuğu günlerde biz nerede duruyoruz? Sezai Karakoç'un, 1955'te Tunus'un bağımsızlığı için yazdığı bu şiir, aslında durduğumuz, durmamız gereken yeri gösteriyor. Hatırlattığı için Işın Eliçin'e teşekkür ederim..

İbrahim Karagül
 

Okyanus

Profesör
Katılım
11 Şub 2008
Mesajlar
1,317
Tepkime puanı
163
Puanları
0
Müslümanlar uyanışa geçiyor.Rabbim yardımcımız olsun.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Allah hayıra çıkarsın, dikkatle gelişmeleri izliyoruz. İnşallah Ümmetin lehine olur.
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Tunus devrimi ne anlama geliyor?

Amerikan Carnegie Vakfının Ortadoğu uzmanlarından Amr Hamzavi, Tunus'ta Devlet Başkanı Zeynelabidin Bin Ali'nin ülkeden kaçışıyla sonuçlanan olayların Arap dünyasına hakim otoriter rejimler için bir uyarı niteliği taşıdığını söyledi.

Yasemin Devriminin bir Arap liderin devrilmesiyle sonuçlanan bu türden ilk halk ayaklanması olduğuna dikkati çeken Hamzavi, bunun bölge ülkeleri için bir esin kaynağı olabileceğine dikkati çekti ve Tunus'ta halkı ayaklandıran işsizlik, polis baskısı ya da demokratik kısıtlamalar gibi unsurların Fas, Cezayir, Mısır ve Ürdün'de de görüldüğünü anlattı.

Hamzavi, "Tunus örneği, değişimin Arap toplumlarının kendisinden gelebileceğini de gösterdi. Yani Irak'takine benzer bir müdahaleye gerek yok" dedi.

Lübnan gazetesi Ennahar'da da "Arap dünyasında eşi benzeri görülmemiş bu olayın yankısının bölgede tek bir ülkeden fazlasında duyulacağına şüphe yoktur" ifadesi yer aldı.

Bin Ali'nin 23 yıllık iktidarının son bulması, uzun yıllardır Hüsnü Mübarek'in devlet başkanlığını yürüttüğü Mısır'da da yankı uyandırdı. Göstericiler, "Tunusluları dinleyin, şimdi sıra sizde Mısırlılar" gibi sloganlar atarken, sokaklarda şöyle bir fırka dolaşıyor: Bin Ali'nin uçağı (Mübarek'in ikametgahının bulunduğu) Şarm El Şeyh'e geldi ama kalmak için değil başka yolcu almak için.."

Amerikan Maryland Üniversitesinden Bilal Saab, paylaşılan kültür, kesin olmayan sınırlar dolayısıyla Ortadoğu'da siyasetin bir ülkeden bir başka ülkeye kolaylıkla geçebileceği uyarısında bulunuyor. Buna en iyi örnek de Tunus ile aynı zamanda hayat pahalılığının insanları sokağa döktüğü Cezayir. Ürdün'de de dün binlerce kişinin işsizlik, enflasyon nedeniyle hükümet değişikliği için protesto gösterisi düzenlediği biliniyor.

Kahire'deki El Ahram Enstitüsünden Amr El Şobaki, "Tunus'un mesajı çok güçlü. Ama olan bitenlerin bir başka yerde örneğin Cezayir ya da Mısır'da tekrarlanıp tekrarlanmayacağını bilmek zor" ifadesini kullandı.

AA-Habervaktim
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Tunus sokakları kıyamda

Sene 1956. Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlığına kavuşan Tunus'ta büyükelçilik açıyor. Fethi Gemuhluoğlu (Allah ganî ganî rahmet eylesin), Arapgir Postası'nda diyor ki: "Mücahid Tunuslu kardeşlerimize Anadolu'nun bağrında hür insanların yurdu olan bir dağ kasabasından, Arapgir'imizden selam ve iyi dileklerimizi yolluyoruz... Tunus ile Türkiye arasında hayırlı ve mes'ut inkişaflar bekliyoruz..."

İnkişaf haberi kısa sürede geliyor, fakat hayırlı ve mes'ut değil: "Tunus, Arap Birliği'ne karşı Türkiye ile beraber hareket etmek istiyor". Haydaaa! Bu sefer 'Ne oluyor yahu? Tunus ile Türkiye'nin ortak paydası bu mudur yani?' mealinde bir yazı yazıyor Gemuhluoğlu. İlk hayal kırıklığı.

Zamanla iyice anlaşılıyor ki 'resmi Türkiye' ile 'resmi Tunus' arasında İsrail yandaşlığı ve Kemalizm'den başka ortak payda yok.

Meğer Tunus'un istiklâl kahramanı ve ilk cumhurbaşkanı Habib Burgiba, sıkı bir Mustafa Kemal hayranıymış. Kemalist devrimlere bayılıyormuş. Bir tanecik 'şerh'i varmış sadece. Tunuslu bir ağabeyimden dinlemiştim; "resmî dini İslam" olan yeni devletin düzenini kurarken şöyle demiş Burgiba: "Mustafa Kemal çok akıllıydı, ama bir konuda ben ondan daha akıllıyım. Laiklik ilan ederek lüzumsuz bir gerginliğe yol açmayacağım. 'Tunus bir İslam devletidir' diyeceğim. Mustafa Kemal'in Türkiye'yi laikleştirmesi ve Batılılaştırması gibi ben de Tunus'u laikleştireceğim ve Batılılaştıracağım, ama bunu İslam devleti adı altında yapacağım. Böylece kimse 'Kâfir devlet' diyemeyecek."

İşçilere ve memurlara orucun yasaklandığı bir İslam devleti! Tesettürü ayaklarının altına alan bir İslam devleti! Kur'an'a çağıran âlimleri ve onların çağrılarına kulak veren kitleleri "Siz Kur'an'ı Ulu Önder Habib Burgiba'dan farklı bir şekilde yorumlamaya nasıl cür'et edersiniz?" diye hapse tıkan, işkenceden geçiren, katleden bir İslam devleti! Kısacası, İslam'la savaş halinde bir İslam devleti!

İsrail'e "yumuşak ve ılımlı" davranılması gerektiğini savunan ve öyle de davranan Habib Burgiba, kendi halkı söz konusu olduğunda aslan kesiliyordu. En ufak bir eleştiriye bile tahammülü yoktu. İslamcı, sosyalist, komünist ve liberal muhaliflerinin kökünü kazımaya ahdetti. 30 yıl buyunca astı, kesti, Tunus'un kanını emdi. Nihayet, 1987 senesinde, zindana tıktığı İslamcı Nahda Partisi lideri Raşid Gannuşi ve arkadaşlarını asmaya hazırlanırken, dönemin İçişleri Bakanı Zeynelabidin Bin Ali tarafından devrildi.

Burgiba'nın koltuğuna oturan Bin Ali, başlarda umut vaat ediyordu. Demokrasi sözü vererek geldi. Gannuşi ve arkadaşlarını serbest bıraktı. Ülkenin ilk serbest seçimlerine Nahda Partisi'nin de katılmasına izin verdi. Ve... Nahda Partisi'nin aldığı oyları (bir rivayete göre yüzde 30) fazla bulunca, 'Tunus Baharı buraya kadar!' deyip sıkı yönetim ilan etti. Diktatörlük silbaştan!

O gün bugündür Tunus'ta her türlü muhalefete yine kan kusturuluyor, zindanlar yine siyasi tutuklularla dolup taşıyor, işkenceler yine gırla gidiyor. Bin Ali'nin halkta uyandırdığı tek duygu korku ve nefret, ama Tunus basını Bin Ali'yi göklere çıkarıyor ve seçim sandığından daima yüzde 100'ü kıl payı kaçıran (!) ezici bir çoğunlukla Bin Ali çıkıyor, kimse de "Bu ne iştir yahu? Nahda'nın oyları da mı Bin Ali'ye gitti?" diye soramıyor.

Sözde demokrasi var, basın özgürlüğü var... Bunların yalan olduğu ayan beyan ortada ve fakat özgürlük ve demokrasi şampiyonluğunu kimseye bırakmayan Batılılar bu yalanları çok seviyorlar. Hele "Ekonomide Tunus Mucizesi" ve "Ilımlı Müslüman lider Bin Ali" yalanlarına âşıklar. Bu yalanları yıllardır anlatıp duruyorlar. Tunus zindanlarındaki İslamcı ve solcu tutuklular maruz kaldıkları vahşi işkencelere dikkat çekmek için açlık grevine gittiklerinde ve sürgündeki Nahda lideri Raşid Gannuşi de onlarla dayanışma adına Londra'daki Tunus Sefareti'nin önünde oturma eylemi yaptığında ise Batılılardan tık yoktu. Şimdi, "ekonomik mucize"den yaka silken Tunusluların isyanını ve "ılımlı lider"in o isyanı bastırmak için oluk oluk kan akıttığını görünce ağızlarında bir şeyler gevelemeye başladılar ama ne dedikleri belli değil. Belli olsa ne olacak? "Bin Ali diktatörlüğünün arkasında biz varız ve yaptığı fenalıklardan sorumluyuz" demedikten sonra...

Tunuslu rejim muhalifi gazeteci Sihem Bensedrin konuşuyor: "Kuzey Afrika'da yaşananların sorumlusu doğrudan doğruya Avrupa Birliği'dir. Avrupa Birliği, Tunus'ta olup bitenleri görmezden ve duymazdan geldi. Ekonomik mucize diye bir iddia ortaya attılar, Tunus'ta yok öyle bir şey. Sosyal mucize de yok. Hiçbir mucize yok... Son günlerde meydana gelen katliamlar, Tunus Dışişleri Bakanı'nın Fransa'yı ziyaret etmesinden bir gün sonra başladı. Bu herhalde tesadüf değil... Gerçekler ortada. Fransa, Bin Ali diktatörlüğünü başından beri destekledi. Özel timler, Fransa ziyaretinden bir gün sonra devreye sokuldu. 50'den fazla ölü var ve uluslar arası topluluk tepki vermiyor... Avrupa Birliği bu rejimin suç ortağı..." (Die Tageszeitung / Almanya, 11.1.2011)

Bir şey daha söylüyor Bensedrin: "Bin Ali rejimi bu isyanı atlatamayacaktır." (Amin)

Tunus'un kıyama kalkmış sokaklarına Cenâb-ı Hakk'tan rahmet ve bereket yağmurları diliyoruz.

Hakan Albayrak
Yenişafak
 

reis

Kıdemli Üye
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
10,901
Tepkime puanı
414
Puanları
0
Konum
Karadeniz
Tunus da esen rüzgar sebebiyle bizim(!) Laikuslar nezle olmuşlar. Pek yakında kalp spazmı geçirmeleri halkımız tarafından dört gözle bekleniyor... :)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Tunus, Bir Başlangıç Olabilir mi?

Ahir zamanın da ahirini yaşadığımızdan Allah'ın izni ile eminiz. Mübarek Resulullah efendimiz, Allahu alem bu zamanımızı şöyle tarif etmiştir:

Dünya zulümle, düşmanlıkla, ihtilaflarla (görüş ve inanç ayrılıklarıyla), sarsıntı, kargaşa ve karışıklıklarla, peşpeşe savaşlar, saldırılar ve biri bitip öbürü başlayan fitnelerle, basit nedenlerle çıkacak fitnelerle, yol kesmelerle, cevir ve baskılarla dolar. Zalim ve katil yöneticiler idareyi ele alır. Yeryüzü Müslümanlara hepten dar olur. Merhametsizlik, insafsızlık alır başını gider. Vakar ortadan kalkar. Fesad ve bozulmalar her tarafa yayılır. Haramlar helal sayılmaya başlar. Açıktan Allah ve Resulü inkar edilir. İslam'ı bilmeyen Müslümanlar çoğalır. İşler bozulur. vs. vs.

Bu karanlık, karışık ve zulümle dolu olan dönemin peşinden dünyanın 2. Asr-ı Saadeti olan Mehdi As. dönemi başlayacak, yukarıda yazılanların vb. tersi gerçekleşecektir inşallah.

Dünyanın yaşadığı gelişmelere biraz da bu pencereden bakıyoruz ve Tunus'da yaşananlar bizi bu açıdan da ilgilendiriyor.

Hadis-i Şeriflerde, çökük burunlu Mısır melikinin, iktidarını (gücünü) kaybedip ülkesinden kaçacağı; Rum'a sığınacağı, peşinden Rum ordusunu getirip Müslümanlarla savaşacağı yönünde haberler vardır.

Tunus Cumhurbaşkanı zalim Zeynel Abidin Bin Ali'nin yaşanan olaylardan sonra ülkesinden kaçıp, denilen doğru ise Suudi Arabistan'a sığınması ne hikmetse, bize bu Hadis-i Şerifi hatırlatmıştır.

Yanlış anlaşılmasın, biz o Hadis-i Şerifin zuhur zamanı Tunus hadiseleridir diye kesin bir iddiada bulunmuyoruz. En doğrusunu ve işlerin iç yüzünü elbette Allah Teala bilir.

Sadece takip ediyoruz. Anlamaya çalışıyoruz.

Allah Teala, hayra çıkarsın. Bizi de hidayet üzere bulundursun.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Tunus'ta Neler Oldu?

Tunus'ta bir seyyar satıcının tezgahının elinden alınmasını protesto etmek için kendini yakmasıyla başlayan olaylar "ihtilalle" (İktidarın devrilmesiyle) sonuçlandı. Ülkeyi 23 yıldır demir yumrukla yöneten 74 yaşındaki Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali önce erken seçime gitme kararı aldı, ardından da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Tunus'u 23 yıldır “demir yumruk” siyasetiyle yöneten Devlet Başkanı Zeynel El Abidin Bin Ali'nin ülkeyi terk etmesine rağmen ülkede tansiyon düşmüyor. Ülkenin çeşitli yerlerinde özellikle Fransızlara ait mülkleri hedef alan yağma olaylarının baş gösterdiği, bir hapishanedeki tutukluların kaçtığı, hapishanenin ateşe verildiği ve çok sayıda kişinin yanarak öldüğü bildirildi. Diğer yandan iktidar kargaşası yaşanan ülkedeki vatandaşlarımızı Türkiye'ye getirmesi için gönderilen uçak yolcularıyla beraber döndü.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Tunus Sokakları Kıyamda

Hakan ALBAYRAK, 15.01.2011, 20:27:20

Sene 1956. Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlığına kavuşan Tunus'ta büyükelçilik açıyor. Fethi Gemuhluoğlu (Allah ganî ganî rahmet eylesin), Arapgir Postası'nda diyor ki: "Mücahid Tunuslu kardeşlerimize Anadolu'nun bağrında hür insanların yurdu olan bir dağ kasabasından, Arapgir'imizden selam ve iyi dileklerimizi yolluyoruz... Tunus ile Türkiye arasında hayırlı ve mes'ut inkişaflar bekliyoruz..."

İnkişaf haberi kısa sürede geliyor, fakat hayırlı ve mes'ut değil: "Tunus, Arap Birliği'ne karşı Türkiye ile beraber hareket etmek istiyor". Haydaaa! Bu sefer 'Ne oluyor yahu? Tunus ile Türkiye'nin ortak paydası bu mudur yani?' mealinde bir yazı yazıyor Gemuhluoğlu. İlk hayal kırıklığı.

Zamanla iyice anlaşılıyor ki 'resmi Türkiye' ile 'resmi Tunus' arasında İsrail yandaşlığı ve Kemalizm'den başka ortak payda yok.

Meğer Tunus'un istiklâl kahramanı ve ilk cumhurbaşkanı Habib Burgiba, sıkı bir Mustafa Kemal hayranıymış. Kemalist devrimlere bayılıyormuş. Bir tanecik 'şerh'i varmış sadece. Tunuslu bir ağabeyimden dinlemiştim; "resmî dini İslam" olan yeni devletin düzenini kurarken şöyle demiş Burgiba: "Mustafa Kemal çok akıllıydı, ama bir konuda ben ondan daha akıllıyım. Laiklik ilan ederek lüzumsuz bir gerginliğe yol açmayacağım. 'Tunus bir İslam devletidir' diyeceğim. Mustafa Kemal'in Türkiye'yi laikleştirmesi ve Batılılaştırması gibi ben de Tunus'u laikleştireceğim ve Batılılaştıracağım, ama bunu İslam devleti adı altında yapacağım. Böylece kimse 'Kâfir devlet' diyemeyecek."

İşçilere ve memurlara orucun yasaklandığı bir İslam devleti! Tesettürü ayaklarının altına alan bir İslam devleti! Kur'an'a çağıran âlimleri ve onların çağrılarına kulak veren kitleleri "Siz Kur'an'ı Ulu Önder Habib Burgiba'dan farklı bir şekilde yorumlamaya nasıl cür'et edersiniz?" diye hapse tıkan, işkenceden geçiren, katleden bir İslam devleti! Kısacası, İslam'la savaş halinde bir İslam devleti!

İsrail'e "yumuşak ve ılımlı" davranılması gerektiğini savunan ve öyle de davranan Habib Burgiba, kendi halkı söz konusu olduğunda aslan kesiliyordu. En ufak bir eleştiriye bile tahammülü yoktu. İslamcı, sosyalist, komünist ve liberal muhaliflerinin kökünü kazımaya ahdetti. 30 yıl boyunca astı, kesti, Tunus'un kanını emdi. Nihayet, 1987 senesinde, zindana tıktığı İslamcı Nahda Partisi lideri Raşid Gannuşi ve arkadaşlarını asmaya hazırlanırken, dönemin İçişleri Bakanı Zeynelabidin Bin Ali tarafından devrildi.

Burgiba'nın koltuğuna oturan Bin Ali, başlarda umut vaat ediyordu. Demokrasi sözü vererek geldi. Gannuşi ve arkadaşlarını serbest bıraktı. Ülkenin ilk serbest seçimlerine Nahda Partisi'nin de katılmasına izin verdi. Ve... Nahda Partisi'nin aldığı oyları (bir rivayete göre yüzde 30) fazla bulunca, 'Tunus Baharı buraya kadar!' deyip sıkı yönetim ilan etti. Diktatörlük silbaştan!

O gün bugündür Tunus'ta her türlü muhalefete yine kan kusturuluyor, zindanlar yine siyasi tutuklularla dolup taşıyor, işkenceler yine gırla gidiyor. Bin Ali'nin halkta uyandırdığı tek duygu korku ve nefret, ama Tunus basını Bin Ali'yi göklere çıkarıyor ve seçim sandığından daima yüzde 100'ü kıl payı kaçıran (!) ezici bir çoğunlukla Bin Ali çıkıyor, kimse de "Bu ne iştir yahu? Nahda'nın oyları da mı Bin Ali'ye gitti?" diye soramıyor.

Sözde demokrasi var, basın özgürlüğü var... Bunların yalan olduğu ayan beyan ortada ve fakat özgürlük ve demokrasi şampiyonluğunu kimseye bırakmayan Batılılar bu yalanları çok seviyorlar. Hele "Ekonomide Tunus Mucizesi" ve "Ilımlı Müslüman lider Bin Ali" yalanlarına âşıklar. Bu yalanları yıllardır anlatıp duruyorlar. Tunus zindanlarındaki İslamcı ve solcu tutuklular maruz kaldıkları vahşi işkencelere dikkat çekmek için açlık grevine gittiklerinde ve sürgündeki Nahda lideri Raşid Gannuşi de onlarla dayanışma adına Londra'daki Tunus Sefareti'nin önünde oturma eylemi yaptığında ise Batılılardan tık yoktu.

Şimdi, "ekonomik mucize"den yaka silken Tunusluların isyanını ve "ılımlı lider"in o isyanı bastırmak için oluk oluk kan akıttığını görünce ağızlarında bir şeyler gevelemeye başladılar ama ne dedikleri belli değil. Belli olsa ne olacak? "Bin Ali diktatörlüğünün arkasında biz varız ve yaptığı fenalıklardan sorumluyuz" demedikten sonra...

Tunuslu rejim muhalifi gazeteci Sihem Bensedrin konuşuyor: "Kuzey Afrika'da yaşananların sorumlusu doğrudan doğruya Avrupa Birliği'dir. Avrupa Birliği, Tunus'ta olup bitenleri görmezden ve duymazdan geldi. Ekonomik mucize diye bir iddia ortaya attılar, Tunus'ta yok öyle bir şey. Sosyal mucize de yok. Hiçbir mucize yok... Son günlerde meydana gelen katliamlar, Tunus Dışişleri Bakanı'nın Fransa'yı ziyaret etmesinden bir gün sonra başladı. Bu herhalde tesadüf değil... Gerçekler ortada. Fransa, Bin Ali diktatörlüğünü başından beri destekledi. Özel timler, Fransa ziyaretinden bir gün sonra devreye sokuldu. 50'den fazla ölü var ve uluslar arası topluluk tepki vermiyor... Avrupa Birliği bu rejimin suç ortağı..." (Die Tageszeitung / Almanya, 11.1.2011)

Bir şey daha söylüyor Bensedrin: "Bin Ali rejimi bu isyanı atlatamayacaktır." (Amin)

Tunus'un kıyama kalkmış sokaklarına Cenâb-ı Hakk'tan rahmet ve bereket yağmurları diliyoruz.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Cezayir'de protesto amacıyla belediyenin önünde kendisini ateşe veren bir kişi de hayatını kaybetti. Cezayir'deki bu olay, Tunus'ta devlet başkanının ülkesinden kaçmasıyla sonuçlanan halk isyanını başlatan intiharı hatırlattı.

16 Ocak 2011, Basın'dan...
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
Hakan Albayrak abinin dualarına yürekten amin diyorum. Tunuslu kardeşlere de güneş doğuyor, hayrolsun. :)
 
K

Kaçak

Guest
Tunus için sevinç çıglıkları atmak için erken kanımca ...
Sonuçta iktidarı deviren kitle organize olmamış bir halk hareketi ( en azından şimdilik haberler böyle geciyor )
Yarın ülke bir kaosa sürüklenebilir ...
Takipteyiz , ve güzel bir netice alınması için duacıyız ...
Çunku güzel bir neticeye ulaşamazsa , hali hazırdaki potansiyel kıyamlarıda olumsuz etkileyecektir ki ..
Asıl korkum budur ...
Hayırlısı bakalım , zaman gösterecektir herşeyi ..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Tunus'tan sonra Cezayir, Ürdün ve Mısır'da da kendini yakma eylemleri dalga dalga yayılmaya başladı. Hayat pahalılığı protestolarının son başladığı yer ise Umman. Bu tip gösteriler Umman'da çok ender görülüyor.

Yaklaşık 200 kadar kişinin katıldığı gösteride, "Hayat pahalılığı sade vatandaşın hayallerini yıkıyor" yazılı pankart taşıyan protestoculara, Umman Bayındırlık Bakanlığı önünde barikat kuran polis müdahale etmedi.

SMS ve internet üzerinde mesajlaşarak bakanlık binası önünde toplanan göstericiler, hayat pahalılığını ve yolsuzluğu protesto eden sloganlar attı.

Sokak protestoları, sendikalar ve siyasi partilerin resmen yasaklandığı Körfez'deki petrol monarşilerinin çoğunda olduğu gibi Umman Sultanlığı'nda da bu tip gösteriler çok ender görülüyor.

Umman'daki protesto gösterisinde, Tunus'ta diplomalı bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başlayan ve devlet başkanının ülkeyi terketmesiyle sonuçlanan ayaklanmaların etkisi olabileceği belirtiliyor. Cezayir, Ürdün ve Mısır'da da kendini yakma ve bunu takip eden protesto gösterileri görülüyor.

AA
 
K

Kaçak

Guest
Tunus'ta İslamcılar Etkili Olacak mı? Batı'da Kaygılı Bekleyiş...

Tunus'ta yaklaşık bir ay önce başlayan ve Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'nin ülkeden kaçmasıyla sonuçlanan olaylar, tüm gazetelerde geniş yer buluyor.
Guardian gazetesi Orta Doğu editörü Ian Black, Tunus'taki gösterilerin Kuzey Afrika'da yeni dalgalanmalara yol açtığını, Cezayir'de bir kişinin, Tunus'taki olayları başlatan şekilde kendisini ateşe vererek hayatını kaybettiğini yazdı.
Tunus'ta geçen ay üniversite mezunu seyyar satıcı Muhammed Bouazizi, zabıtanın müdahalesinden sonra kendini yakmış, bu olaya tepkilerin büyümesi ülkede mevcut ortamı doğurmuştu.
Geçen hafta da bu kez Cezayir'de iş ve kalacak yer bulamayan Muhsin Buterfif, kendini ateşe verdi, ardından şiddet olayları yaşandı.
Cezayir'de bazı kasaba ve kentlerde son haftalarda işsizlik ve gıda fiyatlarındaki ani artış nedeniyle protesto gösterileri düzenleniyor. Şimdiye dek yaşanan gerginliklerde iki kişi öldü.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Bölge uzmanlarına göre Tunus'ta şimdi asıl olarak, "Cumhurbaşkanı Bin Ali'nin ayrılmasıyla, bölünmüş haldeki muhalefet partilerini iktidara taşıyacak, gerçek bir rejim değişikliği izleyecek mi?" sorusuna yanıt aranıyor.
Mısır, Ürdün, Cezayir ve Fas ise sosyal, politik ve ekonomik koşullar farklılık gösterse de işsizlik oranları, yolsuzluk vakaları ve umutsuzluk nedeniyle ciddi protestoların yaşanmasına kesin gözüyle bakılan ülkelerin başında geliyor.
Arap muhalefeti ise Bin Ali'nin düşüşünü olumlu karşılamaya devam ediyor.
HAMAS ve Hizbullah'tan Tunus Göndermesi
Beyrut gazetesi el Akbar haberi "Tunuslulardan Araplara hediye: bir diktatörün sonu" başlığıyla verirken, Lübnan'da Hizbullah Arap liderleri, Tunus'taki protestolardan ders almaya çağırdı.
Filistin'de Hamas hareketi ise El Fetih liderlerini yolsuzlukla suçlayarak, "Bin Ali'yle benzer bir kaderi paylaşabilecekleri" yolunda uyardı.
"Tunus'ta İslamcılar" Kaygısı…
Financial Times gazetesi ise Batı'daki 'İslamcılar dönecek' kaygısına dikkat çekiyor. Roula Khalaf, "İslamcılar nerede?" diye soruyor.
"Tunus'taki isyan, sadece bir Arap otokratı defetmekte kaydettiği sürat değil, İslamcı muhalefetin yokluğu açısından da bir hayli şaşırtıcı."
"Mevcut rejimlerin tek muhalifi olarak İslamcıların görüldüğü bölgede, bugüne dek bir değişim olacaksa bunu hep onların yöneteceği düşünülegelmişti."
"Bir ay süren gösterilerde Allahu Ekber sesleri duyulsa da ayaklanmanın ardında bir İslamcı parti yoktu."
"Siyasi sistem demokratikleşirse Batı başkentlerinde hangi İslamcıların ne zaman ve hangi boyutlarda dönüş yapacakları da kaygıyla takip edilecek."
24949.jpg
İSLAMCILARA 'SIFIR TOLERANS' POLİTİKASI

Bin Ali'nin 1990'lı yıllarda dağıttığı İslamcı Nahda (Devrim) partisinin Londra'da sürgündeki 69 yaşındaki lideri Raşid Gannuşi, ülkeye dönüş hazırlığı yaptığını duyurdu.
BBC, Tunus siyasetini yakından takip eden bir gözlemcinin "İslamcılık, 15 yıl önce bildiğimiz Nahda değil, artık. Daha genç ve daha radikalleşmiş insanlar var." yorumuna yer verdi.
Bin Ali, ülkede Fransa'dan bağımsızlığın mimarı olarak görülen ve ülkeyi diktatörlükle yöneten Habib Burgiba'yı 23 yıl önce kansız darbeyle devirerek iktidara gelmişti.
Başta Nahda ile ilişkili bağımsız adayların seçimlere katılmasına izin veren Bin Ali, daha sonra İslamcıları rejime karşı darbe planları yapmakla suçlamış ve İslamcı partilere karşı diğer Arap ülkelerindekinden farklı olarak "sıfır tolerans" politikası benimsemişti.
Doksanlı yıllar, bir çok İslamcı liderin sürgüne gönderilmesiyle sonuçlandı. Ilımlı İslamcılar gözden kaybolurken, Bin Ali bu kez İslam'ın daha sert bir kesimi olan Selefilerle karşılaştı.
2002'de bir sinagog yönelik saldırının ardında Selefi cihad yanlılarının olduğu iddia edildi. Selefiler, 2007'de de başkentte güvenlik güçleriyle çıkan çatışmaların ardında olmakla suçlandı.
Robert Fisk: Diktatörler Dönemi Henüz Bitmedi!
Independent gazetesi ise deneyimli Orta Doğu yazarı Robert Fisk'in "Tunus ilgili acımasız gerçek" başlıklı makalesini manşete çekmiş.
"Tunus'ta kan ve gözyaşı aksa da demokrasi yok..." diyen Fisk'e göre kanlı siyasi çalkantılar, ülkede demokrasinin doğacağı anlamına gelmiyor.
Şöyle devam ediyor Fisk:
"Evet, Tunus'a demokrasi gelsin isteriz. Ama fazlasını değil. Doksanlı yılların başında Cezayir'e demokrasi gelmesini ne kadar çok istedik, hatırlayın. Sonra seçimlerin ikinci turunu İslamcılar kazanabilecek gibi olunca ordunun desteğini arkasına almış bir hükümetin seçimleri askıya almasına destek verdik. O hükümet, İslamcıları ezip geçti, 150 bin kişinin hayatını kaybedeceği bir iç savaşı ateşledi."
Bin Ali'nin kaçmasıyla daha uysal bir diktatör arayışının da başladığı söyleyen Robert Fisk'e göre Tunus'ta dün olduğu gibi "istikrar" sağlanana kadar" çatışmalar, adam vurmalar da sürecek.
Ancak Fisk, Arap diktatörler döneminin de henüz sona ermediği görüşünün altını çiziyor:
"Arap liderlerin görevi ise her zaman olduğu gibi halklarını idare etmek, kontrol altında tutmak, Batı'yı sevmek, İran'dan nefret etmek olacaktır."
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Mısır'da alternatif meclis

Tunus'taki Yasemin Devrimi, Mübarek rejiminin baskısı altında yaşayan Mısırlıları cesaretlendirdi. Mübarek muhalifleri 93 kişiden oluşan alternatif bir parlamento kurdu ve anayasa değişikliği talep etti.

KAHİRE (AA)
Mısır'da parlamentoya giremeyen çeşitli partilere mensup eski milletvekilleri ile muhalif gruplar ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, alternatif parlamento kurduklarını ilan ettiler. Mısır medyasında yer alan haberlere göre, dün Vefd Partisi'nde bir toplantı yapan Mısırlı muhalifler, aralarında Gad (Yarın) Partisi Genel Başkanı Eymen Nur ile ülkenin en büyük muhalif grubu sayılan Müslüman Kardeşler Örgütü'nden çok sayıda eski parlamenterinde bulunduğu alternatif parlamentonun kurularak çalışmaya başladığını duyurdular.
TUNUS BÜYÜKELÇİSİNE ZİYARET

Kurucular adına bir açıklama yapan Mısır'ın önde gelen muhalif figürlerinden eski milletvekili Ala Abdül Moneim, alternatif parlamentonun 50 eski milletvekili ile 43 akil adamdan oluşacağını belirterek, Mısır'da anayasa değişikliği istediklerini söyledi.

Alternatif parlamentonun ilk icraat olarak Tunus halkı ile dayanışmayı göstermek için Kahire'deki Tunus Büyükelçiliği'ni ziyaret edeceğini bildiren Moneim, "İlke olarak bu meclisin tarafsız olacağını herkesin bilmesi gerekir. Önceliğimiz, hukukçuların hazırlayacağı yeni bir anayasa taslağı üzerinde çalışmaktır" dedi. Aralık 2010'da yapılan Mısır seçimlerinde muhalif partiler ve gruplar seçimlerden bekledikleri sonucu alamamış, 508 üyeden oluşan Mısır Parlamentosu'nda 420 koltuğu iktidardaki Ulusal Demokrasi Partisi kazanmıştı.

Yenişafak
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Bugün Tunus, yarın?..

Tunus'taki devrim için Rahmân, Rahîm, Kahhâr ve Muntakîm Allah'a şükürler, şükürler, şükürler olsun.

Kendini Kâdir-i Mutlak sanan diktatör Zeynelabidin Bin Ali'ye haddi bildirildi; aslında bir hiç olduğu iyice belletildi.

Başkanlık sarayına doğru ilerleyen muazzam isyan dalgasını durduramayacağını, korku duvarını aşan ve şehitlerin komutasında azimle zafere yürüyen halkı katliamlarla sindiremeyeceğini görünce, son çare olarak, 'Ben daha fazla demokrasi istiyordum, fakat etrafımdaki kimseler beni yanlış yönlendirdiler. Bundan sonra, söz, halkın sesine kulak vereceğim' diye aman dilediyse de, nafile; halk 'Artık çok geç' dedi ve Bin Ali defolup gitti.

Tabii ki Fransa'ya gitti.

Efendisine sığınmak istedi.

Ne var ki efendisi de istemedi onu.

Hiçbir Batı ülkesi istemedi.

İran Şahı Rıza Pehlevi'nin düştüğü duruma düştü Bin Ali.

Amerikan uşağı Pehlevi halk devrimiyle baş edemeyip İran'dan kaçmak zorunda kaldığı zaman tabii ki ABD'ye sığınmak istemişti; fakat ABD onu anında sattı.

Piyonlara kimsenin saygısı yok.

Piyonluk yaptıkları kimselerin de saygısı yok.

Demek ki neymiş?

Halkınızla iyi geçineceksiniz ey Hüsnü Mübarek'ler, Kral Abdullah'lar!..

Bin Ali'nin rejimi en az sizin rejimleriniz kadar muhkem ve sarsılmaz görünüyordu, ama şimdi yerlerde sürünüyor.

Hiç beklenmedik bir şekilde, birkaç gün içinde gelinen bu noktaya bakın ve ibret alın.

Rabbimiz, zalim bir kavmin nasıl helak olduğunu anlatırken buyuruyor ki (mealen): 'Bir ses, sadece bir ses, ve hepsi tükenip gittiler.'

Zulümden gına getiren bir halkın canhıraş narası Allah Teala tarafından bereketlendirildi mi, en fiyakalı diktatörler bile işte böyle kaçacak delik ararlar.

İş o noktaya geldiğinde ne Amerikalılar Hüsnü Mübarek'i tanır, ne de İngilizler Kral Abdullah'ı.

Unutmadan: Halka daha fazla özgürlük vermek istediği, fakat devletteki bazı hassas dengeler yüzünden işi ağırdan almak zorunda kaldığı söylenen Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in yerinde olsaydım, 'Ben aslında daha fazla demokrasi istiyordum ama arkadaşlar bırakmadı' demesi bu saatten sonra hiçbir şey ifade etmeyen Bin Ali'nin hâl-i perişanına bakıp, işi bir an evvel bitirmeye çalışırdım.

Tunus'ta olan her yerde olabilir.

Halk bir gün ansızın kapınıza dayanabilir.

Haydi, çok geç olmadan...

Hakan Albayrak
Yenişafak
 
Üst