Tunus`ta seçim öncesi oyunlar

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Tunus'ta sokaklarda namaz yasak



Tunus'ta cami dışında sokaklarda namaz kılmak yasaklandı. Açıklamada, kanunlara uyulmasının gerekliliği de vurgulandı.


http://uyelik.haber7.com/uye-islem.php?cmd=addNews&nID=731051
Tunus'ta sokaklarda namaz kılmak yasaklandı. Tunus İçişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, camiler dışında namaz kılmanın ''Tunus toplumuna yabancı'' olduğu belirtildi ve bu tür durumlara bundan böyle izin verilmeyeceği kaydedildi.

Açıklamada, kanunlara uyulmasının gerekliliği de vurgulandı.
Bakanlığın, namaz kılanların yolları kapatmasından kaynaklanan trafik sıkışıklığı, halkın hareket kabiliyetinin sınırlanması, esnafın çıkarlarının zarar görmesi gibi konularında sayısız şikayet başvurusu yapılmasının ardından böyle bir karar aldığı belirtiliyor.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Resim_1303740394.jpg
Tunus`la ilgilenen her taraf 24 Temmuz 2011`deki seçimlerin sonucunu şimdiden etkilemeye başlamak için zamanla yarış içinde. Taraflar olağanüstü bir gayret sarf ediyor. Ayrıca her taraf tarafsızlığını çok önceden ilan ettti bile. Sadece Tunus halkına yardımcı olmak istediklerini söylüyorlar.(!)




[FONT=&quot]
SEBAHATTİN ARSLAN – ÖZGÜN DURUŞ
Tunus’ta yeni bir çocuk doğdu. İç ve dış güçler bu çocuğa don biçmekle meşgul. Kimin veya kimlerin elbisesi çocuğa giydirilirse, çocuk onların olacak diye hevesleniyorlar. Yeni Tunus’a biçilecek elbise gerçekten son derece önemli.
COĞRAFYAYI DERİNDEN ETKİLEYECEK
Arap halk hareketlerinin öncüsü sayılabilecek bir başarıya imza atan Tunus halkı batı için olduğu gibi, doğu için de önem arz ediyor. Batılılar bu ülkeyi kaybederlerse diğer Arap ülkelerine emsal teşkil edeceğinden korkuyorlar. Arap yöneticileri ise seçimlerden sonra Tunus’a sükunet gelirse, kendi ülkelerindeki halkın bundan cesaretleneceğini, halkları için emsal teşkil edeceğini düşünüyorlar. Arap halkları da kendileri için önemli olan seçimleri büyük bir dikkat ve sabırsızlıkla izliyor. Şayet Tunuslular başarılı olursa, kendilerine manevi güç aşılayacağını, önlerinde başarılı bir deneyim olduğundan dolayı ayaklanmalarda daha cesur davranabileceklerini düşünmek lazım. Cezayir halkını kesin bir şekilde etkileyeceğini, Cezayir’in de Tunus’a benzer bir sürece girebileceğini kesin gözüyle bakabiliriz. Çünkü Tunus ile Cezayir halkı (özellikle sınır şehirleri) arasında akrabalık bağı mevcut. Cezayir halkı son iki haftadır daha ciddi hareketlenmeye başladı bile. Velhasıl doğudan batıya, halklar ve yöneticiler için oldukça önemli bir seçim olduğunu düşünüyorum.
TUNUS’TAKİ ÖNEMLİ AKTÖRLER
Tunus’taki önemli aktörleri tek tek ele alalım. Öncelikle Fransa’nın bu ülkede 1300’den fazla ticari işletmesi var. Fransızlar Tunus’a öyle bir nüfuz etmişler ki, sanki Tunus demek Fransa demek kadar işi ileri götürmüşler. Fransızlar, başkentin en önemli caddesinin tam merkezinde neredeyse her yerden görülecek şekilde devasa bir Kilise inşa etmişler. Kilisenin tam karşısında gösterişli bir bina görüyorsunuz. Bu bina Fransız Büyükelçiliği’nin binası. Elçiliğin yanında ise büyük bir tiyatro binası kendini gösteriyor. Ana caddede yürüdüğünüzde İslam’ı, İslam kültürünü simgeleyecek bir işaret bulamıyorsunuz. Bilakis, Hıristiyanlığı, batı kültürünü simgeleyen devasa binalar var. Tabiatıyla bu kiliseyi görenler burada çoğunluğu Hıristiyan olan bir nüfus olduğunu düşünür. İşte Fransızlar’ın laikliği.
Kim Fransız dış siyasetinde laiklik var diyorsa, kesinlikle yalan söylüyor. Halk, Müslüman olsa da, Hıristiyanlığı (kurumlarıyla bile olsa) bu ülkelere sokmayı başarmışlar.
İşte bu kilise laik Fransızların %99’u Müslüman olan Tunuslular’ın başkentine hediye ettikleri bir bina. Camiler yetersiz olduğu için, cumaya gelenler namaz kılmaya yer bulamıyor. Halk onca baskıya rağmen Cuma namazında sokaklara taşıyor. İki asra yakındır yaptıkları maddi ve manevi tahribata rağmen İslam’ı bitirememişler. Fransızların kiliseyi doldurmaları için bir asır daha beklemeleri gerekir.
İngilizler’in de 800’den fazla işletmesi var. İtalyanlar ve diğer batılı ülkelerin buradaki imtiyazlarını göz önünde tutarsak, işin ekonomik boyutu çok daha önem kazanıyor. İflasın eşiğine gelmiş bir Avrupa için bu ülkelerdeki iç karışıklık ciddi anlamda kaygılandırıyor.
FRANSIZLARIN ASIRLIK KAVGASI
Fransızlar her şeyden önce Tunus anayasasında yapılacak değişikliklerde Fransa’ya tanınan kültürel imtiyazların kaldırılmasından çok endişe ediyorlar. Özellikle Fransız dilinin resmiyetini kaybedeceğinden çok korkuyorlar. Tunusluların büyük bir kısmı Fransızca’yı Arapça’dan daha iyi konuşuyor. Okullarda okutulan kitapların tamamına yakını Fransızca. Fransa, birçok Afrika ülkesinde yaptığı gibi, Kuzey Afrika ülkelerine zorla kabul ettirdiği dil zorunluluğu sayesinde bu ülkelerin vatandaşları ister istemez Fransa’yı ve Fransızca’yı kendilerine daha yakın görüyorlar. Bu ülkeler Batı’nın etkisinden kurtulamıyor. Her şeyden önce Fransızca konuşan, düşünen, Fransız kültür ve edebiyatını kullanan bir coğrafyadan bahsediyoruz.
Fransa’nın çekindiği belki de en önemli konu, Tunus Müslümanlarının İslam’a ciddi anlamda yönelmeleridir. Şayet Müslümanlar şuurlanırsa, kendi ülkesinin çıkarlarını Fransa’ya tercih edecektir. Dolayısıyla Fransa’nın imtiyazları yerine, ortak iki ülkenin hakkaniyet esasına dayalı karşılıklı ticari ilişkileri, karşılıklı adil ilişkileri olacak. Tunus’ta ülke menfaatlerini başka ülkelerin menfaatlerinden üstün tutan bir hükümet kurulursa, diğer Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine de bu anlayış yayılacaktır. Son zamanlarda Afrika’daki sömürgelerinde imtiyazlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan Fransa, bu durumda daha da büyük bir darbe almış olacaktır. Fransa’nın Afrika’yı nasıl sömürdüğünü anlamak için, Fildişi Sahili ülkesi ve Çad gibi ülkeleri incelemek gerekir. Fildişi Sahili geçen günlerde bir iç savaş yaşadı.
HIRSIZLARIN TORUNLARI İŞ BAŞINDA
Fildişi Sahili ülkesi dünya kakao üretiminin %70’ini üretiyordu. Dört beş yıl öncesine kadar bu ülkede üretilen kakaonun tamamı yok pahasına Fransa’ya gidiyor, oradan da sadece Fransa’dan dünya pazarına satılıyordu. Bu zavallı fakir halk kakaoyu kendisi satamıyordu (sattırılmıyordu). Halk bu zulme karşı birkaç yıl önce Arap ülkelerindeki ayaklanmaya benzer şekilde ayaklanarak zulme dur demek istedi. Fransa olaya el koydu ve halktan birkaç bin kişi öldürüldü. Halk kısmen de olsa başarıya ulaştı. Ülkenin eski cumhurbaşkanı Fransa’ya karşı durması nedeniyle halk ayaklandı. Fransızlar ülkenin cumhurbaşkanlığı sarayı ile Fransız Büyükelçiliği arasında yer altında beş kilometre tünel yapmışlardı. Adı bağımsız olan bir ülkenin cumhurbaşkanını Fransa’nın çizdiği çizginin dışına çıkarsa, Fransızlar istediği zaman tüneli kullanılarak kendisini tedib edebiliyordu.
Ülkenin son cumhurbaşkanını istedikleri gibi bir çizgiye getiremediler. Yapılan seçimler (!) sonucunda bu cumhurbaşkanını göndermek istediler. Geçen gün Fransız askerlerinin yardımıyla saraydan dövülerek çıkartılan eski Cumhurbaşkanı’nın akıbeti Fransa’ya karşı gelenlerden farksız olacaktır. Fransızlar’dan kurtulmak için yeni bir saray yaptırdıysa da kurtulamadı. Afrika ülkelerinde hâlâ inanması güç siyasi dolaplar dönüyor. Sık sık sömürge ülkesi yıllarını hatırlatan baskı ve tehditleri yaşayabiliyorlar. Fransa bu ülkeleri kendi arka bahçesi olarak değil de, ülkesinden bir parça gibi görüyor. Bu nedenle Tunus’u kaybetmenin Fransa’ya çok pahalıya mal olacağının farkındalar. Tunus giderse Cezayir de ellerinden gidebilir. Bu da Fransa için ölüm demek. Çünkü Fransa’yı ayakta tutan Cezayir.
FRANSA’NIN SİNSİ PLANI
Fransızlar sömürge dönemlerine benzer imtiyazlar elde ederek bu ülkeleri terk etmişler(!) Bu ülkelerin yeni neslini kendilerine bağlamak için çok cazip ve ciddi tekliflerle onları uzun zamandır Fransa’ya çekiyorlardı. Bundan iki üç yıl önce Sarkozy Tunus’u ziyaret ettiği zaman, Tunus devletine bürokrat yetiştirmek için kurulan Tunus’un elit liselerini de ziyaret ederek öğrencilere mezun oldukları zaman Fransa üniversitelerinde burslu okuyabileceklerini söylemişti. Yıllardır Tunus’un ve Afrika’nın en zeki öğrencilerini toplayıp Fransa’da eğitimlerini sağlayan Fransızlar, Fransız çıkarlarını kendi ülkelerinin çıkarlarından üstün tutan ciddi bir kitle yetiştirdiler. Götürüp yetiştirdikleri ve içerde destekledikleri sayesinde Tunus ve diğer ülkelerdeki Fransız lobisi denecek bu çok sayıdaki kitle ile içeriyi yıllardır rahat yönetebiliyorlardı. Fransa’nın elindeki bu üstünlüğü başta Tunus olmak üzere hâlâ devam eden diğer halk hareketleri sona erdireceğe benziyor.
Yüz elli iki yüz yıldır batılıların Ortadoğu’da kurdukları müesseselerle, manda veya yarı manda teşkilatlarıyla, kurdukları çok sayıdaki okullarla, dernek ve kültür merkezleri adı altındaki güç merkezleriyle Doğu’yu duruma göre yönettiler duruma göre yönettirdiler. Bu asırlık çalışmalar sayesinde Doğu’da hafif bir İslami uyanış olsa, hemen içerideki lobileri vasıtasıyla bu ülkeleri baskı altında tutmaya çalışıyorlar.
Bugünlerde bu güç odakları bir güç merkezine dönüşmüş ve uzun bir müddet Ortadoğu ülkelerinin yönetiminde, ticaretinde, medyasında sanatında etkinliklerini sürdürmeyi başarmışlardır. Şu ana kadar içerideki bu batılılaşmış lobiyi razı etmeden Müslümanlar İslam’ın kendilerine emrettiği bazı farzları bile yerine getiremez hale geldiler.
İşte bu coğrafyada başta Fransa olmak üzere batılılar bundan sonra bu yerli lobiyi nasıl güçlendireceklerini, Müslümanların bu halk hareketini nasıl kendi taraflarına çevireceklerinin hesabını yapacaklardır.
[/FONT]
 
Üst