ToptanciliĞa Reddİye

hasandemir

Asistan
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
624
Tepkime puanı
1
Puanları
0
GEÇEN HAFTA İÇİNDE, kısa âyetlerle örülü bir belagat incisi olarak Hicr sûresini okurken, daha önce farkına varmadığım üç âyet, özellikle dikkatimi çekti. Önce İbrahim aleyhisselâma gelen, onu ve hanımını bir oğulla (İshak?la) müjdeleyen meleklerin, Hz. İbrahim?e Lût kavmine azabı getirmek için geldiklerini söyledikleri âyetler idi bunlar. 58. âyette, "Biz mücrim bir kavme gönderildik" diyen melekler, bir sonraki âyette, "Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız" istisnasında bulunuyor, 59. âyette ise bir diğer istisna geliyordu: "Yalnız hanımı müstesna."

Bu üç âyeti beraberce bir kere daha okuyacak olursak: "Biz mücrim bir kavme gönderildik. Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız. Yalnız hanımı müstesna. Onun azap içinde kalacak olanlarla beraber olacağını biliyoruz"

Bu üç âyetteki sıralama, bir kademe, bir silsile taşıması itibarıyla celbetti dikkatimi. Lâkin, ilk etapta, bu latif sıralamanın hikmetini çözemedim ve günler boyu, şu soru üzerinde düşündüm durdum: Neden Kur?ân, "Lût ve kızları hariç olmak üzere, Lût kavmine azabı getirmek üzere geldik" gibi bir ifade zikretmiyor da, üç ayrı âyette birbiri ardına "Mücrim bir kavm?bu kavim içinden âl-i Lût müstesna?Lût ailesi içinden de karısı müstesna" silsilesiyle meseleyi anlatıyor?

Lillahi?l-hamd, kendi dar aklımın ve sınırlı kabiliyetimin, "Hakîm" olan, yani sonsuz hikmetler barındıran Kur?ân âyetlerin hikmetini tamamıyla kavramada aciz kalacağının farkındayım; dolayısıyla, dünyama gelen hikmetin, ilgili âyetlerdeki yegâne hikmet olmadığını biliyorum. Lâkin, Hakîm bir Rabbin Kur?ân-ı Hakîm?inin âyetleri olarak çok hikmetler taşıyan bu üç âyetin, hayatlarımız açısından da son derece önem taşıyan bir hikmetini, nihayet kavramış bulunuyorum.

Anlayabildiğim kadarıyla, meleklerin diliyle zikrettiği bu azap haberindeki sıralama ile, çok derslerin yanında, bize ?toptancı? olmama dersi veriyor Hakîm-i Rahîm. Öncelikle, mü?minlerin sayısının Lût ve kızları gibi olabildiğince sınırlı kaldığı bir toplumun neredeyse tamamının küfür ve azgınlık içinde olmasına binaen, kavm-i Lût?u "kavmin mücrimîn" olarak tarif ediyor. Bir sonraki âyette, geneli yozlaşmış bu kavme dair sözkonusu genellemeye mukabil, Lût ailesi istisna tutuluyor. Toplumun umumen hak ettiği ?mücrim? ünvanına âl-i Lût?un istisna tutulduğu âyetin ardından ise, umumu ?mücrim olmayan? âl-İ Lût?tan, bu kez, Lût?un karısı istisna tutuluyor.

Yani, sırasıyla bir topluma, o toplum içindeki bir aileye, o aile içindeki bir ferde dair üç ayrı hüküm görüyoruz. dil-i Hakîm, içinde mücrimlikle temayüz etmeyen tek bir ailenin bulunduğu bir toplumda, toptan bir hükümle, o ailenin hukukunu zayi etmiyor öncelikle. Ardından gelen ikinci istisna ile de, yine toptancı bir hükümle Lût kavmi içindeki ?tek mücrim?i ayırıyor. Böylece, verilen hüküm ister olumlu olsun ister olumsuz, toptancı olmama; kayıtları ve istisnaları gözardı etmeme; genel bir hüküm verirken, hususî mükâfat ve mücazatları gözden kaçırmama talimi veriyor bizlere.

Bir diğer açıdan da, bir kavme şöyle genel bir bakışla hüküm vermediğini, o kavim içinde hangi ailenin mücrim, hangisinin mü?min olduğunu teker teker ayırıp bildiğini; hem her bir aile içinde de hangi ferdin mü?min, hangi ferdin mücrim olduğunu bildiğini bildirmekle, bizi ?şahsî sorumluluk? ve ?bireysel kulluk borcumuz? üzerinde düşünmeye sevkediyor. Ne içinde bulunduğumuz ortamdaki insanların umumunun mücrim olmasından dolayı ye?se düşmeye müsaade ediyor; ne de içinde bulunduğumuz ortamdaki insanların umumunun mü?min olmasından dolayı gevşeklik, lâkaytlık ve ubudiyetini ihmale imkân tanıyor.

İlgili Kur?ân âyetlerinin beliğ bir üslupla verdiği bu hikmet, hakikat ve adalet dersine binaen, bizlerin de, ?genelleme? ile ?toptancılık?ın arasını ayırmayı öğrenmemiz; müsbet veya menfi, genellemeler yaparken, ?istisna?ları gözardı etmememiz gerekiyor?tâ ki, bir genel hükme ulaşmaya çabalarken, cüz?î hukukları zayi etmeyelim yahut genele dair olumlu bir tablodan hareketle hususî hayatımızda tenbellik ve lâkaytlığa düşmeyelim.
Metin KARABAŞOĞLU
www.karakalem.net
 

buharaA

Paylaşımcı
Katılım
11 Ara 2006
Mesajlar
163
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
anladigim kadariyla degil alimlerin museffirlerin anladigina gore edebe yakisanda budur yoksa kafana gore anlarsan hata edersin tehlikeye girersin >>>>
 

hasandemir

Asistan
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
624
Tepkime puanı
1
Puanları
0
anladığım kadarıyla,buhara

Ehl-i Sünnet alimlerinin kitaplarıyla çok haşir neşir olduğuna göre bu yazıda ehl-i sünnet anlayışının dışında ne var açıklar mısın?Ezbere konuşmayalım,lütfen.
 

buharaA

Paylaşımcı
Katılım
11 Ara 2006
Mesajlar
163
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
tamam ama sen anladin yada anlamadin benim dedigimi, muhim degil suun ifade etmeye calisiyorum bir insan yazar olur bir insan prof olur gazetede cikan yazinin veya bir manset atilmis o konuda hakkindaki fikirlerini kendi uslubunde izah eder buda kisinin kendi kabiliyetincedir. ama sen kalkacaksin kurani kerimdeki ayetler hakkinda bir kac ayet ornek vereceksin ve bu ayetlerden kendi kafana gore manala hukumler cikaracaksin sanki gazetedeki yaziya anlam verir gibi, iste yanildigimiz konular bunlar bizi hataya sevk eden bugibi konular yani ne olurda allah icin asrin o kadar deruni alimleri varken razi,hazin,kazi ismail hakki bursevi,ve daha bir coklari gibi muhterem mufessirlerimizin de kaynaklariyla onlarin ayetlere vermis oldugu teville hakaret edilse canimizmi cikacak iste bunu anlamakta zorluk cekiyoruz. islamiyetin izini surmek istiyorsam rabbani alimlerin gercek peygamberlerin varsilerinin izinden giderekmumkun olur ancak uydurma ideolojik felsefik bir uslub tarzi insana kaldiramiyacagi yukler getirir dedim ya filozoflerin dusunce fikir adamlarin sozlerini istedigimiz kadar nereye cekersek cekelim ama manevi kalbi kurani hadisiserif v s gibi hususlarda isi ehlinden soralim birlmiyorsaniz bilene sorunuz hukmune ram olmak dilegiyle vesselam
 
Üst