rota
Doçent
- Katılım
- 15 Nis 2007
- Mesajlar
- 551
- Tepkime puanı
- 9
- Puanları
- 0
Dünya üzerinde çok büyük etkisi olan Çin Devrimi de Kemalizm’in izlerini taşımaktadır diyen Ateş, “Bunu anlattığımızda bazen “Atatürk Maocu muydu?” gibi sorularla karşılaşabiliyoruz. Kuşkusuz Atatürk Maocu olamazdı ama Mao’nun Atatürk’ü okuduğundan eminim” şeklinde konuştu.
Prof. Ateş’in konuşmasında öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“KEMALİZMİN KENDİ TÜRÜNÜN İLK ÖRNEĞİDİR”
“İdeolojiler sistemli düşünceler bütünüdür. Bu bağlamda Kemalizm hem bir ideoloji, hem de eyleme dönük olması nedeniyle bir doktrindir. Türk devrimi veya Kemalist devrim, daha önce görülmemiş bir şekilde sınıf mücadelesinden ziyade bağımsızlık amacıyla ulusal ögelerin bir araya gelmesiyle gerçekleştirilen bir devrimdir. Bu manada türünün ilk örneği özelliğini taşıyan Kemalist Devrim, daha sonra, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında Kuzey Afrika’da ve Uzakdoğu’da model oluşturmuştur.
“SOLU BEN GETİRDİM DİYENLERİ AYLAKÇA DİNLERDİK”
Öğrenciyken Türkiye’yi solu ben getirdim, devrim kansız olmaz diyen gazetecileri aylakça dinler omuzlara çıkarırdık. Sonradan bunların koca bir yalan olduğunu anladık. Devrim için kan şart değil. Genelde kanlı da olsalar tarihte kansız gerçekleşen çok sayıda devrim vardır. Devrimde aslolan kanlı mı kansız mı olduğu değil bu değişimin geniş kitleleri ne kadar etkilediğidir.
“FAŞİST YÖNETİM DEVRİMLE İHTİLALİ KARIŞTIRMIŞTI”
Devrim sözcüğü kimilerini ürkütmüştür. 1980’lerin faşist yönetimi devrim sözcüğünü yasaklamış yerine “inkılap” sözcüğünün kullanılmasını uygun görmüştür. Halbuki özünde aynı anlamı taşırlar. Yani o dönemin sivri zekalı yöneticileri ‘ihtilal’ sözcüğünü devrim ile karıştırmışlardır. İhtilal sözcüğü ayaklanma anlamına gelmektedir. Her devrim ihtilalle gelmek durumunda değildir.
Devrim olması için ekonomik ve sosyal unsurların oluşması şarttır. Bir toplumda bu unsurlarla gerçekleşen değişim hızlı olursa devrim, yavaş yavaş gerçekleşirse evrim olur. Bu değişim sadece yönetici kadroda gerçekleşir ise hükümet darbesi olur. Devrimi gerçekleştirmek isteyen grup ihtilale kalkışıp da muvaffak olamazlarsa idamla sonuçlanır.
İhtilale kalkışanlara bakılarak bunun iyi ya da kötü olduğunu anlamak mümkün değildir. Bazen insanlar umutlarını ihtilale bağlarlar. Sonra hayal kırıklığına uğrayabilirler. Bu nedenle bu gibi söylemlerde çok dikkatli olmak gerekir.
“ALT KİMLİKLERİN ÖNE ÇIKARILMASI TEHLİKELİ”
Yeni dünya düzeni adı iki temele dayanır. İlki ekonomik ayaktır. Vahşi kapitalizmin yumuşatılmış söylemi olan yeni liberalizm ile zenginliğin paylaşılmasının budalalık olduğu sonucuna varmışlardır. Siyasi ayak olarak da yeni demokrasi anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu anlayış yerele ağırlık verir ve alt kimlikleri ön plana çıkarmayı amaçlar. Milyonlarca nüfusa sahip ülkeler için ilki gerçekçi olmasa da alt kimliklerin öne çıkarılması son derece sakıncalıdır.
Kemalizmin propanga eksikliği var. Her şeye rağmen bugün bir referandum yapılsa halkın %80’ninden fazlasının Kemalizm değerlerine sahip çıkacağından eminim. Bugün için Kemalizm değerlerinin ortadan kaldırılması gibi bir tehlike görmüyorum”.
Gerçek gündem
Prof. Ateş’in konuşmasında öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“KEMALİZMİN KENDİ TÜRÜNÜN İLK ÖRNEĞİDİR”
“İdeolojiler sistemli düşünceler bütünüdür. Bu bağlamda Kemalizm hem bir ideoloji, hem de eyleme dönük olması nedeniyle bir doktrindir. Türk devrimi veya Kemalist devrim, daha önce görülmemiş bir şekilde sınıf mücadelesinden ziyade bağımsızlık amacıyla ulusal ögelerin bir araya gelmesiyle gerçekleştirilen bir devrimdir. Bu manada türünün ilk örneği özelliğini taşıyan Kemalist Devrim, daha sonra, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında Kuzey Afrika’da ve Uzakdoğu’da model oluşturmuştur.
“SOLU BEN GETİRDİM DİYENLERİ AYLAKÇA DİNLERDİK”
Öğrenciyken Türkiye’yi solu ben getirdim, devrim kansız olmaz diyen gazetecileri aylakça dinler omuzlara çıkarırdık. Sonradan bunların koca bir yalan olduğunu anladık. Devrim için kan şart değil. Genelde kanlı da olsalar tarihte kansız gerçekleşen çok sayıda devrim vardır. Devrimde aslolan kanlı mı kansız mı olduğu değil bu değişimin geniş kitleleri ne kadar etkilediğidir.
“FAŞİST YÖNETİM DEVRİMLE İHTİLALİ KARIŞTIRMIŞTI”
Devrim sözcüğü kimilerini ürkütmüştür. 1980’lerin faşist yönetimi devrim sözcüğünü yasaklamış yerine “inkılap” sözcüğünün kullanılmasını uygun görmüştür. Halbuki özünde aynı anlamı taşırlar. Yani o dönemin sivri zekalı yöneticileri ‘ihtilal’ sözcüğünü devrim ile karıştırmışlardır. İhtilal sözcüğü ayaklanma anlamına gelmektedir. Her devrim ihtilalle gelmek durumunda değildir.
Devrim olması için ekonomik ve sosyal unsurların oluşması şarttır. Bir toplumda bu unsurlarla gerçekleşen değişim hızlı olursa devrim, yavaş yavaş gerçekleşirse evrim olur. Bu değişim sadece yönetici kadroda gerçekleşir ise hükümet darbesi olur. Devrimi gerçekleştirmek isteyen grup ihtilale kalkışıp da muvaffak olamazlarsa idamla sonuçlanır.
İhtilale kalkışanlara bakılarak bunun iyi ya da kötü olduğunu anlamak mümkün değildir. Bazen insanlar umutlarını ihtilale bağlarlar. Sonra hayal kırıklığına uğrayabilirler. Bu nedenle bu gibi söylemlerde çok dikkatli olmak gerekir.
“ALT KİMLİKLERİN ÖNE ÇIKARILMASI TEHLİKELİ”
Yeni dünya düzeni adı iki temele dayanır. İlki ekonomik ayaktır. Vahşi kapitalizmin yumuşatılmış söylemi olan yeni liberalizm ile zenginliğin paylaşılmasının budalalık olduğu sonucuna varmışlardır. Siyasi ayak olarak da yeni demokrasi anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu anlayış yerele ağırlık verir ve alt kimlikleri ön plana çıkarmayı amaçlar. Milyonlarca nüfusa sahip ülkeler için ilki gerçekçi olmasa da alt kimliklerin öne çıkarılması son derece sakıncalıdır.
Kemalizmin propanga eksikliği var. Her şeye rağmen bugün bir referandum yapılsa halkın %80’ninden fazlasının Kemalizm değerlerine sahip çıkacağından eminim. Bugün için Kemalizm değerlerinin ortadan kaldırılması gibi bir tehlike görmüyorum”.
Gerçek gündem
