Tokat!

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
M. NEDİM HAZAR
[email protected]
Tokat!

Sevgili okur... İyisi/kötüsü, akıllısı/delisi ile bir seçim süreci atlattık. Aslında niyetim size seçim sonrası, belki biraz daha derinlemesine, biraz daha başımızı iki elimizin arasına alıp okuyabileceğimiz bir yazı yazmaktı. Allah şahittir ki, bu niyetle oturacaktım bilgisayar başına.


Aslında oturdum da... Ve hatta bu niyetimi destekleyen argümanlar bizzat Başbakan'dan geldi. Bence Tayyip Erdoğan'ın referandum sonrası yaptığı konuşma son derece derinlikli ve akıl doluydu. Şöyle bir cümle kullandı mesela: "Bugün imtiyazlarını korumak isteyenler değil, toplumun adalet talebi kazandı, hak ve hakkaniyet kazandı!"

Böyle onlarca cümle not etmek mümkündü. Ne bileyim, 'Kralların değil kuralların egemen olduğu bir toplum' filan...

Gelin görün ki, başka şeyler de oldu...

Örneğin sayın Bahçeli'nin açıklamasını dinledim. Ve aradaki kalibrasyon farkını bir kez daha gördüm. Sonra Oktay Vural, hangi akla hizmet ekrana çıkartıldığını çözemediğim Yaşar Okuyan. Ve ille de Doğan Grubu'na ait yayın organlarında kalem oynatan, ekranlarında program yapan yazar-çizer takımı.

Onlar okudukça ben hayrete düştüm. Onlar yazdıkça, 'Ne zaman adam oluruz?'un cevabı uzaklaştıkça uzaklaştı. Mesela bu grupta ne işe yaradığını bilmediğim biri 'Bu Fethullah'ın ismini de çok anmaya başladılar' diye yazmış.

Aynen böyle inanın. Başbakan, teşekkür ederken 'Okyanus ötesi'ne de etti ya, o ağırlarına gitmiş, sanki Başbakan ana-avrat küfür etmiş onlara! Esasen aklımdan geçen kelimeler başka ama yazımın içeriğini değiştirmeye karar verdim.


Bu 'Okyanus ötesi' türü sıfatları kimin icat ettiğini biliyoruz. Ergenekon'un kiralık kalemleri ve gönüllü yumuşatıcıların siyasilerle birlikte ağızlarından düşürmedikleri de bir gerçek. Hatırlarsınız bir süre önce bizzat CHP Lideri Kılıçdaroğlu aynen şöyle demişti: "İlk tokadı siz atacaksınız. İlk tokadı atın, okyanus ötesinden de duyulsun bu tokat.''
Bu millet dün bir tokat attı aslında. Nerelerden duyuldu bilemem ama Sayın Kılıçdaroğlu sanırım o tokadın sersemliğinden epey bir süre ortalıkta görünmedi, görünemedi.

Neticeyi biliyorsunuz... Millet olarak kocaman bir şamar indi birilerinin yüzüne. Anlarlar mı, anlarlarsa gereğini yaparlar mı bilemiyorum. İlk göstergeler bırakınız anlamayı, onları daha da kudurttuğu şeklinde. Bahsini ettiğim güruhun yazılarına baktığınızda sanki bir genel seçim yapılmış ve bunu CHP kazanmış gibi sunuyorlardı. Hatta kargalara bile kahkaha attıracak şu cümleleri bile okudum Hürriyet'te: "Kılıçdaroğlu rüştünü ispat etti!" Rüşt ile kaleci Rüştü'yü karıştırıyor sanırım bu muhterem. Aslında atılan tokatların muhataplarından biri de bu muhterem ve paydaşlarıydı.

Kimlere gitmedi ki bu tokatlar?


Kendini vatansever olarak ön plana itip, gerçek milliyetçileri refüze eden faşistlere,

kapalı kapılar ardında terörist başını bile oyuna dahil edebilecek kadar gözü dönmüşlere,

hukuku ideoloji ve inançlarının bastonu olarak gören tehlikeli ruhlara,

Andıç ve Ergenekon medyasına, kendini sanatçı diye lanse eden birtakım çalçenelere,

istatistik bilimini psikolojik harbin parametresi olarak kullanan anketçilere,

tekaüt ya da muvazzaf cuntacılara,

Ergenekoncuların kucağına oturup, samimi Müslümanlara pusu atan çakma din adamlarına ve daha yüzlercesine...




12 Eylül 2010 günü Kemal Kılıçdar-oğlu'nun merak ettiği tokadı patlattı millet. Sesi okyanus ötesinden filan değil, TÜRKSAT 1'den bile duyuldu sanırım!
Ama 'alışkanlık yapmış bir bünyeye bu tokat ne ki?' derseniz, önümüzdeki maçlara bakacağız, derim!
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
ALİ BULAÇ
[email protected]
'12 Eylül'e hayır!'

Dün yapılan referandumda "Evet diyenlerin oranı yüzde 58, hayır diyenlerin oranı yüzde 42" olarak belirlendi. Referandumu çeşitli açılardan yorumlamak mümkün. Ancak sonuç tamamıyla paradoksaldır.

"Hayır" diyenlerin tamamı değil, ama bir bölümü, özellikle kitleleri yanlış ve maksatlı olarak manipüle ederek "hayır deme" yönünde mobilize eden belli gruplar bundan 30 yıl önce gerçekleştirilen kanlı 12 Eylül askerî darbesinin anayasasına ve elbette zımnen askerî darbeye "evet" demiş oldular. "Evet" diyenler de askerî rejime ve anayasasına "hayır" dediler. Kısaca bu referandumun paradoksu, zahirde evet diyenlerin aslında hayır, hayır diyenlerin de gerçekte evet demiş olmalarıydı.

Yanlış biçimde referandum kampanyası AK Parti'ye güvenoylamasına dönüştürüldü, aslında konunun merkezi teması "darbe ve darbe ürünü anayasa" idi. Buna rağmen AK Parti, SP, BBP sınavlarını iyi verdiler; CHP, MHP, BDP vd. sol partiler ise başaramadı.

Referandumdan önce AK Parti'nin Türkiye genelinde oy oranı yüzde 39 idi. Referandumdan alınan yüzde 58'lik sonuç, en kötü ihtimalle AK Parti'ye 3 puan ekler, bu da yüzde 42 eder ki, hiç fena sayılmaz. Bu referandumdan AK Parti ve kampanyayı neredeyse tek başına büyük bir azim ve enerjiyle yürüten R. Tayyip Erdoğan'ın tam kazanç sağladığını söyleyebiliriz.

Görece kaybeden MHP oldu; hem iddialı yerlerde hayır oylarını beklendiği seviyeye çıkartamadı hem de oy düşüşünü henüz durduramadı. Tabii ki bundan sonra takınacağı tutum durumu değiştirebilir.

Bu referandumda CHP ve Kılıçdaroğlu'nu nasıl değerlendirmek gerekir? İki fenomeni birbirinden ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Bana göre referandumun başarısız siyasi partilerinden biri CHP'dir, ama yeni başkanı Kemal Kılıçdaroğlu "başarısız" değil. Partisinin oylarını yüzde 29'a çıkardı ki, bu başlı başına bir başarıdır.

Önümüzdeki milletvekili seçimlerinde eğer parti içinde daha çok inisiyatif sahibi olabilirse, lider arayışlarını lüzumsuz kılacaktır.

Büyükşehirlerde AK Parti'ye önemli sinyaller veriliyor. İzmir'de alınan sonuç sürpriz değil kuşkusuz. Ama İstanbul ve Ankara'da durum hiç de parlak sayılmaz. İstanbul ve Ankara'da "hayırlar yüzde 45". Bu iki şehirde CHP'nin ayak seslerini duyabiliyoruz.

Doğu ve Güneydoğu'da BDP'nin boykot kampanyasının tutmadığını tabii ki söylemek mümkün değil. Katılım oranı yüzde 35 oranında gerçekleşti ve sandık başına gidenlerin ezici çoğunluğu "evet" oyu kullandı. Evde kalanların yüzde kaçının "evetçi" veya "hayırcı" olduğunu öğrenmekten mahrum kaldık. Bu tablonun hayli öğretici olduğunu söylemek lazım. Makas giderek açılıyor, diyalog ve ortak kurallar üzerinde mutabakat sağlama imkânları her gün biraz daha zayıflıyor.

Referandum kampanyasının görünmez aktörleri, tabir caizse "meçhul kahramanları" vardı ki, bunlar da bütün eleştirilere ve bazen yüz kızartıcı boyutlara varan saldırılara rağmen yılmayan "gönüllüler hareketi"nin insanlarıydı. Başbakan R. Tayyip Erdoğan, zannedersem "okyanus ötesindeki dostlar"a atıfta bulunarak bu fedakâr insanlara teşekkür etme lüzumunu hissetti.

13 Eylül sabahını yeni bir dönemin tarihi olarak kabul etmek lazım. Referandum dolayısıyla yanlış bir biçimde ve gereksiz yere toplumda bir ayrışma, bir kutuplaşma ortaya çıktı. Referandum demokratik bir prosedürdür, katılanlar tercihlerini ortaya koydular, sonuç yüzde 58 evet yönünde tecelli etti. Hayırcılara düşen, sonucu olgunlukla karşılamaktır. Bazı yargı mensupları "mücadelenin bundan sonra da devam edeceği" yönünde mesajlar veriyorlar ki, bu çok yanlış, tehlikeli ve hukuk dışı bir meydan okumadır.

Bu aşamadan sonra siyasi partilere, özellikle AK Parti'ye ve Başbakan'a büyük görevler düşer. Sayın Başbakan, meydanlarda söz verdiği gibi, bir yandan Türkiye'yi önümüzdeki milletvekili genel seçimlerine götürmeye çalışırken, diğer yandan bütün siyasi partilerin, her görüşten toplumsal ve sivil grupların, meslek örgütleri ve kuruluşların içinde yer aldığı yeni bir anayasa hazırlama sürecini başlatmalıdır.

Yeni bir anayasa, bir partinin değil, Türkiye toplumunun anayasası olmalıdır.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Oyladığımız anayasa değişikliğinin halk tarafından kabul görmesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olacağı içtihadı ve kanaatiyle "sayılı günler" boyu "evet" istikametinde yazmaya çalıştım. İyi niyetli içtihadlarımızda isabet edersek iki sevap, hata edersek bir sevap alırız. İnsan olarak bilgimiz sınırlıdır; dünü bilmediğimiz gibi bugünü de bilmeyiz, yarını hiç bilmeyiz. Kur'an-ı Kerim'de ifade buyrulduğu üzere, çok şey olur ki biz hayırlı görürüz, fakat hakkımızda şer olarak çıkar; biz şer görürüz fakat hayır olarak tecelli eder. Allah bilir, biz bilmeyiz. Bu sebeple, Cenab-ı Allah ne takdir buyurursa, biz onu kahr tecellisi olarak da görsek, lütuf tecellisi olarak da görsek, hayır, Allah'ın takdir buyurduğudur.
Bu yazıyı referandumun neticelerini beklemeden yazıyorum. Çünkü netice ne çıkarsa çıksın, her halükârda Allah'ın dediği olacaktır. Eğer Türkiye genelinde benim ilçemde görüldüğü ölçüde "sayılı günler"e hürmetsizlik yaşanmışsa takdirin -Allah muhafaza- tecziye istikametinde tecellisinden korkulur.
Ama tecziye de olsa, hayır, Allah'ın takdir buyurduğudur.

Dolayısıyla "evet"e ölçüsüz sevinmeyecek, "hayır"a ölçüsüz üzülmeyeceğim.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
AA muhabirinin İl Seçim Kurulundan aldığı bilgiye göre, Kapıkule, Hamzabeyli ve İpsala sınır kapılarında gurbetçilerin kullandığı oyların çoğu ''evet'' çıktı.
Üç sınır kapısında toplam 11 sandıkta 66 bin 840 gurbetçi oy kullandı. Oyların 66 bin 285'i geçerli, 555'i geçersiz sayıldı.
Gurbetçilerin kullandığı oylardan 47 bin 187'si ''evet'', 19 bin 98'i ''hayır'' çıktı.
ATATRÜK HAVİLAMANI DA EVET DEDİ

Atatürk Havalimanı'nda oy kullanan gurbetçi vatandaşlar ''Evet'' dedi.
Alınan bilgiye göre, toplam 15 sandıkta 43 bin 885 gurbetçi oy kullandı. Oyların tasnifi sonucu 43 bin 664'ü geçerli, 221'i geçersiz sayıldı.
Gurbetçilerin 23 bin 569'unun 'Evet', 20 bin 95'inin 'Hayır'ı tercih ettiği anlaşıldı.
AA
 
Üst