lafons7275
Kıdemli Üye
İmam Gazali:
Tevhid, ezelî olanı hadis (sonradan yaratılan varlıktan) ayrı tutmak; yaratılandan yüz çevirip ezelî olana yönelmektir. Öyle ki, başkası bir yana kendisini bile görmemektir.
Eğer kul, yüce Allah'ı birleme halinde, kendi nefsini veya başkasını görürse, yüce Allah'ı ezelî zâtı ve sırf kendisine hâs sıfatlarıyla birlemiş olmaz, aksine O'nunla birlikte ikinci bir varlık kabul etmiş olur.
Sonradan yaratılan varlıklar şu sıfatlara sahiptirler: Birbirine benzerlik, denklik, birbiriyle bitişik veya ayrı olmak, birbirine yakınlık, karışıklık, girme, çıkma, değişme, yok olma, bir başka şekle dönme, bir yerden başka bir yere intikal...
Yüce Allah bütün bunlardan uzak ve yücedir. Onun zâtı için hiçbir noksanlıktan bahsedilemez. O, kemâl ve cemâl sıfatlarıyla tektir; hiçbir varlıkta O'nun bu sıfatları yoktur. Hiçbir fikir O'nun sıfatlarını hayal ederek tarif edemez. O kendisini nasıl tanıtıyorsa biz O'nu öylece tanır ve iman ederiz.
Kelime ve ifadeler O'nun zâtını ve sıfatlarını anlatmaktan âciz kalır. Kelimelerle O'nu tanıtmak mümkün değildir.
O, his ve hayal ile idrak edilmekten ve başka varlıklara kıyas edilerek bilinmekten uzaktır.
Onun azamet nurlarını görmeye kimsenin gözü güç yetiremez.
Eğer, "O nerede?" dersen; sana, "Mekan O'nun yaratmasıyla var olmuştur" denir.
Şayet, "O, ne zaman var oldu?" dersen; sana, "Zamanı O yaratıp ortaya koymuştur" denir.
Eğer, "O, nasıldır?" diye sorarsan; sana, "Birbirine benzeyen ve nasıl olduğu bilinen bütün varlıklar O'nun işidir" denir.
Şayet, O'nun miktarının ne kadar olduğunu sorarsan; sana, "Miktarı ve ölçüsü olan bütün varlıkları O ortaya koymuştur" denir.
Ezel ve ebedi bilen, hepsini ihata eden (ilmi ile kuşatan) O'dur.
Bütün kâinat ve varlıklar O'nun elinde ve hükmündedir.
Yüce Allah'ın varlığını bilmek ve O'nu müşahede etmek için en güzel yol, kulun bundan âciz olduğunu bilmesidir. O'nu tanımaktan aklın âciz olduğunu bilmek de bir ilim ve idraktir.
Her şeyi ile tekten olan bir zâtı ancak kendisi tanır. Onu birleyen bir kulun bu konuda vardığı en son nokta, yüce Allah'ı bilmenin değil, kulun kendi ilminin son noktasıdır.
Tevhid, ezelî olanı hadis (sonradan yaratılan varlıktan) ayrı tutmak; yaratılandan yüz çevirip ezelî olana yönelmektir. Öyle ki, başkası bir yana kendisini bile görmemektir.
Eğer kul, yüce Allah'ı birleme halinde, kendi nefsini veya başkasını görürse, yüce Allah'ı ezelî zâtı ve sırf kendisine hâs sıfatlarıyla birlemiş olmaz, aksine O'nunla birlikte ikinci bir varlık kabul etmiş olur.
Sonradan yaratılan varlıklar şu sıfatlara sahiptirler: Birbirine benzerlik, denklik, birbiriyle bitişik veya ayrı olmak, birbirine yakınlık, karışıklık, girme, çıkma, değişme, yok olma, bir başka şekle dönme, bir yerden başka bir yere intikal...
Yüce Allah bütün bunlardan uzak ve yücedir. Onun zâtı için hiçbir noksanlıktan bahsedilemez. O, kemâl ve cemâl sıfatlarıyla tektir; hiçbir varlıkta O'nun bu sıfatları yoktur. Hiçbir fikir O'nun sıfatlarını hayal ederek tarif edemez. O kendisini nasıl tanıtıyorsa biz O'nu öylece tanır ve iman ederiz.
Kelime ve ifadeler O'nun zâtını ve sıfatlarını anlatmaktan âciz kalır. Kelimelerle O'nu tanıtmak mümkün değildir.
O, his ve hayal ile idrak edilmekten ve başka varlıklara kıyas edilerek bilinmekten uzaktır.
Onun azamet nurlarını görmeye kimsenin gözü güç yetiremez.
Eğer, "O nerede?" dersen; sana, "Mekan O'nun yaratmasıyla var olmuştur" denir.
Şayet, "O, ne zaman var oldu?" dersen; sana, "Zamanı O yaratıp ortaya koymuştur" denir.
Eğer, "O, nasıldır?" diye sorarsan; sana, "Birbirine benzeyen ve nasıl olduğu bilinen bütün varlıklar O'nun işidir" denir.
Şayet, O'nun miktarının ne kadar olduğunu sorarsan; sana, "Miktarı ve ölçüsü olan bütün varlıkları O ortaya koymuştur" denir.
Ezel ve ebedi bilen, hepsini ihata eden (ilmi ile kuşatan) O'dur.
Bütün kâinat ve varlıklar O'nun elinde ve hükmündedir.
Yüce Allah'ın varlığını bilmek ve O'nu müşahede etmek için en güzel yol, kulun bundan âciz olduğunu bilmesidir. O'nu tanımaktan aklın âciz olduğunu bilmek de bir ilim ve idraktir.
Her şeyi ile tekten olan bir zâtı ancak kendisi tanır. Onu birleyen bir kulun bu konuda vardığı en son nokta, yüce Allah'ı bilmenin değil, kulun kendi ilminin son noktasıdır.