dedekorkut1
Doçent
TEVBE CANDAN OLMALI Kİ NASUH GERÇEKLEŞSİN
SELİM GÜRBÜZER
Evet, tövbe yürekten olmalı. Zaten yürekten olmalı ki Nasuh tevbesi gerçekleşebilsin. Nitekim Allah Teâlâ böylesi şerefe ermek isteyen kullarını “Tevbe edip iman ederek iyi amel işleyenlerin günahlarını Allah hayırla değiştirecektir” (Furkan 70) beyanıyla müjdelemekte bile.
Şüphesiz Allah indinde tövbenin ehemmiyeti çok büyüktür. Öyle ki bir zamanlar otuz sene boyunca tevbe eden bir adam varmış, sürekli günahlarını hatırladığında tevbe ederekten affedileceğini umarmış hep. Yine bir gün ellerini açıp dua ettiğinde şöyle niyazda bulunur:
-Ya Rabbi! Otuz senedir tevbe ediyorum, ama ne var ki halen kabul buyurup da benim ufacık günahımı affetmedin, hiç olmazsa büyük günahlarımı affeyleyin.
Bunun üzerine gaipten şöyle bir ses işitir:
-Ey kulum! Tövbe etmek zannettiğin kadarıyla basit bir iş mi sanırsın ki, tövben hemen kabul ediliversin. Zira “Gerçekten tevbe edenleri sever” (Bakara/22) buyurmaktayım. Şüphesiz tövbesini kabul ettiğim mahbubum olur, sevgimi kazanır da. Hem sevgimi kazanmaktan daha mühim ne iş olabilir ki?
Anlaşılan tevbe edeceğiz ama tövbenin kabulü noktasında ki zaman dilimi Allah’ın takdirine kalmış bir şeydir. Bu yüzden ısrar etmek yerine sabretmek en doğru bir tutum olup kahrında hoş lütfünde hoş deyip tevbe kapısında büyük bir sabırla sebat etmek gerekir. İşte Mevlana’nın “Tövbeni yüz bin defada bozmuş olsan yine gel” çağrısı bunun için vardır. Bu öyle bir çağrıdır ki son nefes anımıza kadar tövbe kapısının açık olduğunun müjdesi bir çağrıdır. Öyle ya, madem tevbe kapısı her daim açık, o halde tevbenin kabulü noktasında asla umudumuzu yitirmememiz gerekir. Umut var olalım ki, Olur ya, bir an gelir ki yüreğimizde yanan hakiki bin pişmanlık duygusu Allah indinde karşılık bulup beratımız olmuş. Peki, bu berat anı nasıl fark edilir derseniz, hiç kuşkusuz o anın yüzü suyu hürmetine Allah’a kulluk noktasında itaat hallerinin zuhur etmesiyle elbet. Böylece bir bakmışsın bir yandan Yüce Allah’a itaat ederken diğer yandan da kendimizi nefsimize tam muhalefet etmiş halde buluruz. Derken sebat etmenin semeresi olarak Nasuh tevbesiyle bereketleniriz de.
SELİM GÜRBÜZER
Evet, tövbe yürekten olmalı. Zaten yürekten olmalı ki Nasuh tevbesi gerçekleşebilsin. Nitekim Allah Teâlâ böylesi şerefe ermek isteyen kullarını “Tevbe edip iman ederek iyi amel işleyenlerin günahlarını Allah hayırla değiştirecektir” (Furkan 70) beyanıyla müjdelemekte bile.
Şüphesiz Allah indinde tövbenin ehemmiyeti çok büyüktür. Öyle ki bir zamanlar otuz sene boyunca tevbe eden bir adam varmış, sürekli günahlarını hatırladığında tevbe ederekten affedileceğini umarmış hep. Yine bir gün ellerini açıp dua ettiğinde şöyle niyazda bulunur:
-Ya Rabbi! Otuz senedir tevbe ediyorum, ama ne var ki halen kabul buyurup da benim ufacık günahımı affetmedin, hiç olmazsa büyük günahlarımı affeyleyin.
Bunun üzerine gaipten şöyle bir ses işitir:
-Ey kulum! Tövbe etmek zannettiğin kadarıyla basit bir iş mi sanırsın ki, tövben hemen kabul ediliversin. Zira “Gerçekten tevbe edenleri sever” (Bakara/22) buyurmaktayım. Şüphesiz tövbesini kabul ettiğim mahbubum olur, sevgimi kazanır da. Hem sevgimi kazanmaktan daha mühim ne iş olabilir ki?
Anlaşılan tevbe edeceğiz ama tövbenin kabulü noktasında ki zaman dilimi Allah’ın takdirine kalmış bir şeydir. Bu yüzden ısrar etmek yerine sabretmek en doğru bir tutum olup kahrında hoş lütfünde hoş deyip tevbe kapısında büyük bir sabırla sebat etmek gerekir. İşte Mevlana’nın “Tövbeni yüz bin defada bozmuş olsan yine gel” çağrısı bunun için vardır. Bu öyle bir çağrıdır ki son nefes anımıza kadar tövbe kapısının açık olduğunun müjdesi bir çağrıdır. Öyle ya, madem tevbe kapısı her daim açık, o halde tevbenin kabulü noktasında asla umudumuzu yitirmememiz gerekir. Umut var olalım ki, Olur ya, bir an gelir ki yüreğimizde yanan hakiki bin pişmanlık duygusu Allah indinde karşılık bulup beratımız olmuş. Peki, bu berat anı nasıl fark edilir derseniz, hiç kuşkusuz o anın yüzü suyu hürmetine Allah’a kulluk noktasında itaat hallerinin zuhur etmesiyle elbet. Böylece bir bakmışsın bir yandan Yüce Allah’a itaat ederken diğer yandan da kendimizi nefsimize tam muhalefet etmiş halde buluruz. Derken sebat etmenin semeresi olarak Nasuh tevbesiyle bereketleniriz de.