Tevazu sâhibi olabilmek için

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Tevazu sâhibi olabilmek için, dünyaya nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmek lâzımdır. Hiç yok idi. Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihâyet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. Hayvanlara, böceklere gıda olacaktır.
İdâm odasına sokulmuş olup, idâm olunacağı zamanı bekleyen kimsenin, ölüm odasında çektiği sıkıntılar gibi dünya zindanında, her an ne zaman azâba götürüleceğini beklemektedir. Ölecek, leş olacak, böceklere yem olacak, kabir azâbı çekecek, sonra diriltilip kıyâmet sıkıntılarını çekecektir. Cehennemde sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye tekebbür mü yakışır, tevazu mu?
İnsanların yaratıcısı, yetiştiricisi, her an tehlikelerden koruyucusu olan ve kıyâmette hesâba çekecek, sonsuz azâb yapacak olan, sonsuz kuvvet, kudret sâhibi, benzeri, ortağı olmayan tek hâkim ve kâdir olan Allahü teâlâ, “Tekebbür edenleri sevmem, tevazu edenleri severim” buyuruyor.
Âciz, elinden hiçbir şey gelmeyen zavallı insana bunlardan hangisini yapmak yakışır? Aklı başında olan, kendini ve Rabbini tanıyan kimse, hiç tekebbür edebilir mi? İnsan, aşağılığını, âcizliğini, Rabbine karşı her an izhâr etmek mecbûriyetindedir. Bunun için, her an, her yerde aczini göstermesi, tevazu üzere bulunması lâzımdır.
İnsan, kendini herkesten, hatta İblîsten, Firavun’dan daha aşağı düşünebilir mi? Çünkü, bu ikisi ve İslâm ve insanlık düşmanı olan zâlimler kâfirlerin en kötüleridir. Tanrılık dâvâsı eden, dilediğini yapmaları için milyonlarca insanı öldüren ve işkence altında inletenlerin, kâfirlerin en aşağısı oldukları muhakkaktır. Allahü teâlâ, bunlara gadab etmiş, küfrün en kötüsüne düşürmüştür. Bana ise, merhamet etmiş, iman ve hidâyet ihsân etmiştir. Dileseydi, bunun aksini yapardı. Elhamdülillah, yapmadı. Bununla berâber, bu yaşa gelinceye kadar, çok günah işledim. Kimsenin yapmadığı kötülükleri yaptım. Son nefesimin nasıl olacağını da bilmiyorum, diyerek tevazu yapması lâzım geldiğini, kendi kendine anlatmalıdır.

Hikmetler
Mehmet Oruç
 

_Berceste_

bir tutam delilik...
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
6,798
Tepkime puanı
1,525
Puanları
0
Kur’an-i Kerim’de, “yeryüzünde böbürlenerek yürüme, ne yeri yarabilirsin, ne de boyun daglara erisebilir” buyrularak gurur ve kibir yasaklanmis, aksine insanin alcak gönüllü ve mütevazi olmasi tavsiye edilmistir.

ALLAH razi olsun faydali bir paylasim olmus
 

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Kâfire karşı da kibirlenilmez

Müslümana karşı tekebbür etmek, kibirlenmek caiz olmadığı gibi zimmî denilen gayr-i müslim vatandaşlara ve yabancı tüccarlara, ecnebî iş adamlarına ve turistlere de, tekebbür etmemek lâzımdır. Böyle yapmak lazım olduğu “Allahü teâlâ, tevazu üzere olmayı bana emir eyledi. Hiçbiriniz, hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz!” hadîs-i şerifinden anlaşılmaktadır. Her insana tevazu yapmak lâzım olunca, onlara hıyânet yapmak, incitmek hiç câiz değildir.
Kâfirlerin mallarına, canlarına, ırzlarına, nâmûslarına saldırmak, orada da hırsızlık, çapulculuk yapmak, can yakmak, kâfirlerin de kanûnlarına karşı koymak, idârecilerine hakâret etmek, huzûrsuzluk, karışıklık çıkarmak, vergi kaçakçılığı yapmak, nakil vâsıtalarının ücretlerini ödememek ve İslâmın şerefine ve güzel ahlâkına yakışmayan herhangi bir çirkin harekette bulunmak câiz değildir.
Kâfir memleketlerinde onların kanûnlarına karşı gelmemek, onları ülül-emr olarak tanımak demek değildir. Allahü teâlâya isyâna sebep olacak emirlere karşı gelinmez. Ülül-emrin de, kâfirlerin de, böyle emirlerine karşı isyân edilmez. Hükûmete, kanûnlara karşı gelmek, nerede olursa olsun, fitne çıkmasına sebep olur. Fitneye sebep olmak haramdır.
Bir kimse, İslâm memleketinde veya kâfir memleketinde, Peygamberimizin bu emrine uymayarak, kâfirlere karşı da edepsizlik, taşkınlık yaparsa, onların idârelerine karşı gelerek suç işlerse, günah işlemiş olacağı gibi, İslâmiyeti ve Müslümanları bütün dünyaya karşı barbar olarak tanıtmış olur. İslâmiyete büyük hıyânet yapmış olur.
Hadîs-i şerifte, “Nimete kavuşmuş olanlardan, tevazu gösterenlere ve kendilerini kusurlu bilenlere ve helâlden kazanıp, hayırlı yerde sarf edenlere ve fıkıh bilgileri ile hikmeti yani tasavvufu birleştirenlere ve helâle harama dikkat edenlere ve fakirlere merhamet edenlere ve işlerini Allah rızâsı için yapanlara ve huyu güzel olanlara ve kimseye kötülük yapmayanlara ve ilmi ile amel edenlere ve mâlının fazlasını dağıtıp, lâfının fazlasını saklayanlara müjdeler olsun” buyuruldu.



 
Üst