Tesettür nefse perde olmayınca

can feda

Profesör
Katılım
11 Ocak 2015
Mesajlar
1,014
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
dünya...
566972.jpg


Son yıllarda örtülü kadınlar olarak iş hayatında, sosyal hayatta daha çok yer almaya başladık. Özellikle 28 Şubat döneminden sonra artan baskıların, yasakların ortadan birer birer kalkması elbette çok güzel bir gelişme. Zira sırf başörtüsünden dolayı istediği yerde çalışamayan, okuluna devam edemeyenlerin yaşadığı mağduriyetler akıllarda dün gibi tazeliğini koruyor. Bu zulmün sona ermesi ne kadar sevindiriciyse, şimdilerde başörtüsü, daha doğrusu tesettür konusunda oluşan algı da bir o kadar üzücü. Evet, örtülü kadınlar günümüzde daha özgür ancak bu özgürlüğün sınırlarını çizmekte sanki biraz zorlanıyoruz. “Başımı örttüm her şeyi yapabilirim.” gibi bir düşünce içine girerek belki de haram olan şeylere kapı aralıyoruz. Kafelerde, konserlerde, televizyon programları ve dizilere varıncaya kadar her yerde bulunma gayreti içine giriyoruz. Bazı sektörlerde oluşan “Örtülü kadınların suçu ne? Onların da her yerde olmaya hakkı var.” gibi ‘masumca’ düşünceler de tesettürün asıl gayesinden uzaklaşmasına ve iffetinin muhafazasında sıkıntılar yaşanmasına yol açıyor belki de. Mesela, dizilerde başımızı örttük fakat erkek arkadaşımız oldu. İçki içmedik belki ama geceleri arkadaşlarımızla barlarda eğlendik! Ya da bir televizyon programında başörtülü bir kadın rahatlıkla vücudunun haram yerlerini gösterebildi…
Oysa Rabb’imiz bize “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını korusunlar. Ziynetlerini ise görünmesi zaruri olan kısımlar müstesna, açığa vurmasınlar. Başörtülerini de yakalarının üzerini kapatacak şekilde örtsünler…” (Nur, 31) buyuruyor. Emir tam anlamıyla bu olmasına rağmen gerçekte olan tablo gitgide farklılaşınca, akıllara nerede hata yaptığımız sorusu geliyor. Tesettürün iffetini muhafazada zorlandığımız bu günlerde korunması adına neler yapabileceğimizi ‘Örtüde Yetmiş Esma’ kitabının yazarı Nuriye Çeleğen ile konuştuk.
Ona göre tesettür, kadının bir yönüyle nefis terbiyesi. İşte bu sebepten örtünmek kadının en önemli kırılma noktası ve çoğu insan için kolay değil. Şu an kişiyle tesettür arasında bir sorun var. Evvela önemli olan, kadının tesettürü ne kadar benimsediği. Bunu anlamak için kişi kendisine şu soruları yöneltmeli: “Bir alışkanlık olarak veya ailenin baskısıyla mı kapanıyorum? Yoksa Rabb’imin emri olduğu için mi bunu yapıyorum?” Örtülü ya da örtüsüz olsun, kadın mutlaka nefsiyle imtihan oluyor Çeleğen’e göre. Özellikle sosyal hayatta bulunduğu konumla birlikte kişiler birbirinden etkileniyor ve görünürlük kazanmak istiyor. Bu durum içtimai hayatta büyük imtihana dönüşüyor. Başörtülü kadınlarda ise ‘örtüyle’ görünür olma arzusuna dönüşüyor. Yani başörtülü ama her haliyle yine bir ‘kadın’ imajı veriyor. Nuriye Çeleğen kendi örtü anlayışının “Bana kadın olarak bakma! Beni kadın olarak algılama!” olduğunu ifade ediyor. Eğer bunu diyemiyorsanız kıyafet olarak kapanmış dahi olsanız duruşunuzda, tavrınızda, konuşmanızda, başkalarıyla iletişiminizde kadınlık mesajı verdiğiniz kadar tesettürden uzaksınız.
“Görünmek isteyen kadını örtecek örtü yok”
Şu an tesettürün iffetinde bir sorun olduğu aşikâr. İnsan nefis boyutundan uzaklaştığı kadar iffette ilerler. Hazreti Meryem’e, Hazreti Hatice’ye baktığımızda örtünün iffetini ve tesettürün namusunu koruduklarını görürüz.Her duygunun bir iffeti var. Dilin iffeti, yalan söylememek gıybet etmemek; gözün iffeti harama bakmamaksa tesettürün iffeti de Rabb’imizin emrettiği dairede onu kalbî boyuta yanaştırmak, Hazreti Aişe, Hazreti Fatıma’nın uyguladığına benzetmekle mümkün. Müminlerin anneleri giyim kuşamlarında çok hassas davranmışlar. En önemli nokta, bu şekilde bir tesettür anlayışına nasıl ulaşılabileceği. Görünürlük kazanmak isteyen, duygularında görünür olan ve nefis bazlı yaşayan birini örtecek hiçbir şey yok Çeleğen’e göre. Bu sebeple iffeti önce kalbimize yerleştirmemiz gerekiyor. İnsanın yaratılış sırrı esmayı yansıtmak ve ona ayna olmak. Bir kadının esmaya ayna olmasındaki en önemli unsur da örtünmesi. Pek çok esmanın açılım noktası örtü sırrında gizli. Bir kişinin tesettürüne baktığınızda imani bir mesaj, ibadet şevki ve sükûnet veriyor; kıskançlık duygusu, kadınlık hissinden uzaklaştırıyorsa o kişide tesettür esmayı yansıtıyor. Ama ‘Nereden almış bu eşarbı? Ne kadar uyumluymuş. Markası neymiş?’ gibi yönlerine takılmamıza sebep oluyorsa o kişide tesettürün esmayı yansıtmadığına dikkat çekiyor Çeleğen. Tesettürün iffetini muhafazada mühim meselelerden biri de kişilerin ibadetlerindeki duyarlılığı. Başını örtmüş kendince fakat namazlarında hassas davranmıyor. Yine örtünün iffetinin korunması için içtimai hayatta erkeklerle araya sınır konulması da önemli. Buralarda bir sorun varsa ‘Gerçekten tesettürlü müyüm?’ sorusuna yoğunlaşmakta fayda var…

566970.jpg



Tövbe kapısına ulaştıran örtü
Kadınların sosyalleşmesi bazı sorunları da beraberinde getirdi. Bunlardan biri, sosyal hayatın içinde olan hanımlarda örtünün rahatlık ve eşitlik anlayışına kurban gitmesi. Öyle ki örtülü hanımlar birbirinden çok etkileniyor. “O giydiyse benim giymemde de bir sakınca yok.” diye düşünüyor. Kıyafetin tesettüre uygun olup olmadığına bakmadan… Nuriye Çeleğen bu noktada tesettürün kalbî boyutta bir yeri olması gerektiğine vurgu yapıyor. Başörtüsü özgürlüklerinin getirilmesi çok güzel fakat fren ayarını yapmak zorlaştı ve bu durum nefsin de hoşuna gitti. “Ben başımı örttüm her yere girebilirim. Her yerde başörtüsünü temsil edeceğim.”, “Müslüman kadın toplumun içerisindedir.” gibi masumca düşüncelerle başladı her şey aslında. Ancak Asr-ı Saadet’te en güzel örneğiyle karşılaştığımız önemli bir detay göz ardı edildi. Zira Nuriye Çeleğen, Hazreti Aişe ve Fatıma’nın hassasiyetlerinin meseleye en güzel misal olduğunu söylüyor: Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “Dininizin yarısını bu Hümeyra kadından öğreniniz.” diye tavsiye ettiği Hazreti Aişe validemizin tüm hayatı hadislerin ve İslam’ın öğretilmesiyle geçer. Sahabe-i Kiram’a bile ders verir. Ama bunu perde gerisinden yapar. Hazreti Fatıma validemiz ki perde gerisinden hutbe okuyan mübarek bir hanım. Onlar görünürlük kazanarak değil, fikriyatıyla, İslam’a hizmetiyle ortadalar. Fakat fiziksel görünümleriyle, kadınlık yönleriyle sıfır nokta olmuş, toprak olmuşlar. Ne yazık ki günümüzde birçoğumuzun toplumda bulunuş amacı görünürlük kazanmak. Tesettürün bu şekilde hafiflemesinde sosyal medyanın da payı var. Bu mecralarda kadınların görünürlük kazanması nefislerin de etkilenmesine sebep oldu. Başkaları tarafından bilinme, şöhret duygusu önem kazandı. Bunlarsa kadınların kalbî boyuttan uzaklaşmasına yol açtı. Gelinen noktada eğer bir toparlanma olmazsa tesettür tamamen içi boşaltılmış, yalnızca başta bir örtü olacak. Tıpkı Kâinatın Efendisi’nin (aleyhissalâtü vesselam) bir hadis-i şerifte buyurduğu gibi, “Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim. Yanlarında sığır kuyruğu gibi bir şeyler taşıyıp onu insanlara vuran insanlar; giyinmiş çıplak kadınlar ki bunlar Allah’a taatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun kokusunu dahi alamazlar. Hâlbuki onun kokusu şu kadar uzak mesafeden duyulur.” işte bu kişiler, yalnızca kendini örtülü kabul ederek vicdanını rahatlatacak. Fakat örtüsü, tövbe kapısına ulaştırmayan bir eşya olarak kalacak…
 
Üst