Tesettür Konusunda Vazifelerimiz

Raid_IRON

Üye
Katılım
7 Tem 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.halidiye.com
Sorumlu ve vazifeli olan Müslümanlar, tesettür konusunda üzerlerine düşen faaliyet ve hizmetleri yapıyorlar mı? Konumuz ve sorumuz bugün budur.
Önce sorumlu ve vazifeli olan Müslümanlar kimlerdir, hangi teşkilatlardır, onları bilelim:
1. Din hocaları. Gelenekçi usülle yetişmiş, İslâm dünyasında okumuş icazetli hocalar.
2. Sünnî ilahiyatçılar. Reformcu, oryantalist zihniyetli ilahiyatçılardan hayır gelmez.
3. Tarikatçiler, şeyhler, sünnî tasavvuf erbabı.
4. Müslüman gazeteciler, dergiciler, medyacılar.
5. Müslüman kitapçılar, yayınevi sahipleri.
6. Müslüman fikir adamları, yazarlar.
7. Diyanet İşleri Başkanlığı.
8. Diğer cemaatler yani “Özel Diyanetler”.
9. İslâmî vakıflar, dernekler, sivil kuruluşlar.
10. (Varsa) Müslüman aydınlar.
11. Müslüman politikacılar.

Sorumluları öğrendikten sonra, tesettür konusunda yapılması gereken hizmetler, faaliyetler, vazifeler nelerdir, onlara da bir göz atalım:

(Bir) Tesettürün kesin bir İslâmî farz olduğu, bunun Kur’ân’la, Sünnetle, İcma-i ümmetle sabit olduğu. Bu farzın Kıyamet’e kadar geçerli olacağı. Bunda kimsenin değişiklik ve reform yapamayacağı.

(İki) Tesettürü inkar edenin dinden çıkacağı.

(Üç) Müslüman kadın ve kızların tesettüre uymaları için, onların anlayacağı, tesiri altında kalacağı uygun telkinat, nasihat ve propaganda yapılması. (Kırıcı, nefret ettirici, menfi tepkiye sebep olacak öğüt, propaganda ve telkinlerden kaçınılması.)

(Dört) Tesettürün dinî ve imanî bir konu olduğu, “Siyasal İslâm” ile ilgili bir konu olmadığı.

(Beş) Tesettürün sadece İslâm dinine mahsus olmadığı, bütün dinlerde ve medeniyetlerde bulunduğu, başörtüsünün evrensel olduğu.

(Altı) Tesettürün farz olduğunu kabul etmekle birlikte ona riayet etmeyen bir kadının günahkar bir Müslüman olacağı ancak bu farzı inkar ederse, “İslâm’da böyle bir şey yoktur. Ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum...” derse dinden çıkacağı.

(Yedi) Tesettürün gerilik olmadığı, aksine medeniyet olduğu.

(Sekiz) Vahşi kavimlerin çıplak gezdiği, medenî insanların tesettüre riayet ettiği.

(Dokuz) Tesettürün gayesinin fuhşu, azgınlığı, seks kışkırtıcılığını, ahlaksızlığı, teşhirciliği önlemek olduğu. Seksî kıyafet bir kadın veya kızın, başını örtmüş de olsa, tesettürlü sayılamayacağını.

(On) Tesettürün, başını örttükten sonra canının istediği herşeyi giyebileceği ve her şeyi yapabileceği manasına gelmediği.

(On bir) Tesettürle ilgili milyonlarca faydalı, değerli, etkili, güçlü (sıfatlara dikkat) broşür ve kitap yayınlanması.

(On iki) Müslüman kadın ve kızların kıyafetlerinin, açık kadınlarınkinden üstün olması için ciddî müesseseler kurulması.

(On üç) Tesettür kıyafetinin paradan başka birşey düşünmeyen bir takım bezirgân zihniyetli kimse ve ticarethanelerin kâr aleti haline getirilmemesi.

(On dört) Şehevî, seksî, dikkat çekici olmamak şartıyla yüksek ve temsilci Müslüman kadın ve kızlarının çok zarif, çok kibar, sade fakat asil kıyafetlere, renklere, çizgilere bürünmeleri.

(On beş) Tesettürde dikkat çekici ve bayağı cırtlak pembelerden, cırtlak kırmızılardan, cırtlak yeşil ve mavilerden, acı ve cırtlak sarılardan kaçınılması.

(On altı) Parlak ve cırtlak olmayan mat ve sade renklerin tercih edilmesi.

(On yedi) Gerekiyorsa (Bu konu tartışılmalı, müzakere edilmelidir) başta Paris giyim-kuşam evlerinden olmak üzere dünyanın büyük müesseselerinden tesettür kıyafetleri konusunda yardım alınmalı, onlarla işbirliği yapılmalı.

(On sekiz) Kur’ân-ı Kerim’deki, Peygamberin Sünnet’indeki, fıkıh kitaplarındaki tesettürle ilgili, ayetlerin, hadîslerin, hükümlerin çok düzgün ve vasıflı kitaplar halinde yayınlanması.

(On dokuz) Hiç olmazsa bir kısım tesettürlü Müslüman kadın ve kızların açık hanımlardan daha zarif, daha sanatlı giyinmiş, daha üstün bir zarfa bürünmüş olmalarının sağlanması.

(Yirmi) Tesettür konusunda yapılması gereken ve yapılabilecek olan her faaliyetin, her hizmetin planlı ve programlı bir şekilde hakkıyla ifa edilmesi.
Yukarıda saydığım hizmetler yapılabilir mi? Elbette yapılabilir. Mevcut düzen (Derin Devlet) bunlara birtakım sınırlar koymuştur. Mesela RTÜK, televizyonlarda çarşaf propagandasını önleyici yasaklar getirmiştir. Bunlara uymayan tv kanallarına ceza verilmekte, hattâ kapatılmaktadır. Ancak tesettür konusundaki engeller, yasaklar, kösteklemeler genel değildir. Bu konuda nereden baksanız yüzde seksen hürriyet ve serbestlik vardır. Lakin Müslümanların başını çeken kodaman şahıslar ve kurumlar bu hürriyeti fırsat bilerek, vazifelerini ve hizmetlerini yapmıyorlar.
“Başörtüsü serbest bırakılsın!” diye kurukuruya bağırmakla hizmet edilmiş olmaz, vazife yapılmış olmaz.
Bu ülkede her yıl, dindar Müslümanlardan dinî hizmetler için milyarlarca dolar yardım parası toplanıyor. Bu paraların bir kısmı ile tesettür hizmetleri yapılmalıdır. Maalesef ne bu konuda, ne de diğer önemli ve zarurî İslâmî konularda gereken hizmetler yapılıyor.

Müslümanları otuz-kırk sene “Ayasofya açılsın!.. Başörtüsü serbest bırakılsın!..” diye bağırttılar. Ne Ayasofya açıldı, ne de başörtüsü serbest bırakıldı. Halk bağırırken birileri malı götürdü!..

Şimdi yaz aylarındayız, bir pazar günü Sultanahmet meydanına, Eyüp Sultan’a gidiniz ve halkın kılık kıyafetlerine bir bakınız. Açığı da berbat, tesettürlüsü de berbat. Birkaç istisnaî güzel ve râbıtalı kıyafet kaideyi bozmaz.

Müslüman kesimde alay alay, tümen tümen Hacı Hoca, Alim Şeyh, Üstad Ağabey, Mürşid, muharrir, vaiz nâsih, çokbilmiş var. Bunların tesettür konusunda vazifeleri yok mudur? Bu zatlar niçin susuyorlar, niçin vazifelerini yapmıyorlar?
İş o hadde vardı ki, başı örtülü göbeği açık tazeler bile görüldü. Bunları ikaz etmek, uyarmak gerekmez mi?
Köyden şehre gelip yerleşen taşralı, kırsal kesim mensubu kadın ve kızlarımıza, tesettür konusunda bir yol göstermek gerekmez mi? Bu konuda kimler rehberlik edecektir?

Resmî Diyanet’ten bir şey beklemiyorum. O tenbihlidir. Kalp temizliği veya vergilerini tam ödemek hususunda hutbe okutabilir ama “Tesettür farzdır, ey Müslüman kadın ve kızlar örtünün...” diye bir hutbe okutamaz.
Diyanet vazifesini yapmıyorsa, yapamıyorsa bu işi diğer Müslüman kurumların üzerlerine almaları gerekir.
Maalesef İslâmî kesimde korkunç bir gevşeklik, rahatlık, nemelazımcılık, ben karışmam, “Bizim başka işlerimiz ve hizmetlerimiz var, buna karışamayız...” zihniyeti hakim.

Şu husus unutulmasın ki, tesettür konusunda çalışmak bir “Emr-i mâruf ve nehy-i münker” vazifesidir, farzdır. Bu farz büsbütün terk edilirse azab gelir, felaket gelir.
 
A

ada

Guest
Rabbim binlerce kez razı olsun çok güzel bir konuya değinmişsiniz devamını bekleriz İNŞALLAH
 

Raid_IRON

Üye
Katılım
7 Tem 2006
Mesajlar
54
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.halidiye.com
Zaman ayırıp okuduğunuz için Allah sizden razı olsun.

Şu husus unutulmasın ki, tesettür konusunda çalışmak bir “Emr-i mâruf ve nehy-i münker” vazifesidir, farzdır. Bu farz büsbütün terk edilirse azab gelir, felaket gelir.

Sanırım bu zamanımızda oluyor. Hiç kimse bir arkadaşını bu konuda uyarmıyor. İnşa'Allah rabbim bir felaket de ülkemize vermeden aklımız başımıza gelir.

me esselam.
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Kardeş Allah C.C razı olsun. Biz bir kaç kez tesettürü bırakıpda üniye gitmenin çalışmanın yanlış olduğunu vurgulamak istedik ama insanlar bir şeye inandımı onu doğru çıkarmak için ehli sünnetin bile dışına çıkabiliyorlar. Allah C.C inş. bizleri bağışlar. Bunda bizim de vebalimiz var. Düzgün bir şekilde anlamadık demek ki...
 
Üst