Terörle mücadele konusunda... ABD'nin ve bizim çıkarlarımız

hikemiyat

Profesör
Katılım
3 Ağu 2014
Mesajlar
752
Tepkime puanı
29
Puanları
0
ABD’nin çıkarları ve bizim çıkarlarımız




K%C3%96%C5%9EE-YAZISI.jpg

Washington ile Ankara arasında İncirlik’in IŞİD ile mücadelede Amerikan uçakları tarafından kullanılması ve diğer bazı konularda anlaşma sağlandığı söylenirken her iki ülkenin öncelikleri konusu ve farklılıklar gözardı edilmemeli.

ABD’nin öncelikleri, Türkiye’nin öncelikleri ve hatta bölge ülkelerinin ve halklarının öncelikleri neler?

ABD’nin bölgedeki önceliğinin IŞİD’le ve cihatçı gruplarla mücadele etmek olduğu biliniyor.

Türkiye’nin ise IŞİD’e karşı mücadelede ederken bir de PKK ve DHKP-C gibi örgütlerin terörüyle başetmesi gerekiyor.
Suriye halkının önceliği Baas rejiminden kurtulmak iken ABD’nin böyle bir gündemi yok.

Washington, Beşşar El Esed’in meşruiyetini kaybettiğini birçok kez tekrarlasa da Suriye rejimi bugüne kadar varlığını sürdürebilmesini Rusya ve İran’ın yardımları kadar ABD’nin muhaliflere koyduğu gelişmiş silah ambargosuna borçlu.

ABD’nin önde gelen stratejik araştırma kurumlarından Rand Corporation, “Choices for America in a Turbulent World” (Çalkantılı bir dünyada Amerika’nın seçenekleri) başlığıyla geçenlerde yayınladığı raporda, Suriye’de IŞİD’ten kurtulmak için Beşşar El Esed başkanlığında bir geçiş dönemi öneriyor.
Irak’ta Şiiler, Kürtler, “ılımlı Sünniler”, İranlılar ve Amerikalıların ortak çabalarının IŞİD varlığını sona erdirebileceği belirtilen raporda, ABD’nin IŞİD ve Beşşar El Esed arasında seçim yapması gerektiği, ikisinden birini zayıflatmanın diğerini güçlendirdiği ifade ediliyor.

Özet olarak “Önce IŞİD, sonra Beşşar El Esed” diyen raporda IŞİD’e ve Suriye’deki “diğer radikal gruplar”a karşı daha yoğun saldırılar düzenlenmesi, Beşşar El Esed’e karşı ise Rusya, İran ve ABD’nin bölgedeki müttefikleri ile işbirliği çerçevesinde siyasi çözüm yollarına başvurulması öneriliyor.

Bu arada, parantez içinde bir hatırlatmada bulunalım.

ABD’nin Suriye’de hedefinde sadece IŞİD değil, El Nusra Cephesi gibi “diğer radikal gruplar” da var ve Birleşik Arap Emirlikleri, uzun süredir Ankara’ya yakın “Ahraru’ş Şam” grubunun da terör örgütü kabul edilmesi için Washington’da yoğun bir şekilde çalışma yürütüyor.

Washington’dan Irak’a bakanların gördükleriyle bölge insanının gördükleri arasında da ciddi farklılıklar var.

Obama’nın ABD Genelkurmay Başkanlığı’na önerdiği ve geçtiğimiz günlerde Senato üyelerinin karşısına çıkan Orgeneral Joseph Dunford, Irak ile ilgili sorulara cevap verirken, Irak’ın üçe bölünmesinin mümkün olmadığını söyledi.

Dunford’a göre Sünniler devlet olarak ayakta kalabilme imkanından yoksun ve Irak sadece “Şiiler” ve “Kürtler” olarak ikiye bölünebilir.
Kısaca “Irak’ta Sünnilere yer yok” diyen Dunford ayrıca, Irak’ta ve Suriye’de en etkili kara gücünün Kürtler olduğunu söylüyor.
Yani ABD Genelkurmay Başkanı’nın PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’ye bakışı Ankara’nın bakışından hayli farklı.

Sünni cihat hareketlerine karşı savaşında İran’dan ve Tahran’a bağlı milis gruplarından sonuna kadar yararlanmak isteyen ABD’nin bölgedeki müttefiklerine yaklaşımı destekten çok “köstek” niteliğinde.

Örneğin Washington, Suudi Arabistan’ı Yemen’de destekler görünürken gerçekte Husileri koruyor ve Riyad’ın adımlarını frenliyor.
Ankara, ABD’nin bu yaklaşımına ve ikili oynamasına karşı gayet dikkatli olmalı.

Amerika’nın çıkarlarıyla Türkiye’nin çıkarlarının çatıştığı noktalarda Ankara’nın ne pahasına olursa olsun güçlü ve kararlı bir tavır segilemesi gerekir.

 
Üst