Terbiyesizleşmeyelim LÜTFEN

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
Terbiyesizleşmeyelim LÜTFEN

Cumartesi, 23 Ekim 2010 23:16





Cübbeli Ahmet Hoca Efendi'ye Müslüm Gündüz benzetmesi Bu günlerde kendini bilmez bazı Gazetelerin Cübbeli Ahmet Hoca Efendi hakkında yapılan haddini aşan haber ve yorumlara bir yenisi daha eklendi.

İşte o haddini bilmez gazeteler sözde haber veya yorum başlığı altında ''Cübbeli Ahmet Hoca günümüzün Müslüm Gündüz'ü mü?'' gibi akılsızca sorulan sorularla mide bulandırmaya çalışıyor.
Dahası, yetmemiş gibi Cübbeli Ahmet Hoca Efendi'nin İsmail Ağa cemaati içinde bir iktidar mücadelesi içinde olduğu yazılıyor.

Cübbeli Ahmet Hoca 12 yaşından beri hayatı kürsülerde vaazlar vermeyle geçmiştir.
Kendini Allah yolunda İlim öğrenmeye ve İlim öğretmeye adamıştır.
En önemlisi, Mahmud Efendi Hazretleri gibi bir Allah dostunun himayesi altında yetişmiştir.

Cübbeli Ahmet Hoca Efendi'nin Müslüm Gündüz adlı şahısla yakında uzaktan bir benzerliği yoktur.
Müslüm Gündüzü o makama getiren Ergenekondu ve indirende yine Ergenekon oldu,burada ki asıl gaye Erbakan hocayı indirmekti ve buda başarıyla sonuçlandı.
Cübbeli Ahmed hocayı o makama getiren ise Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) oldu. Mahmud Efendi, Vatanına Milletine ve İslam alemine olabilecek en güzel çalışmaları yaptı. Söz konusu çalışma insanlığa, barış ve sağlığı huzura giden yolu aşılamak olan ''Sünneti Muhammed-i'' dir.

Müslüm Gündüzün arkasında ERGENEKON, ERGENEKON'un arkasında Amerika, İsrail ve daha nice ülkeler vardır.
Cübbeli Ahmed Hoca arkasında Mahmud Ustaosmanoğlu, Mahmud Efendi Hazretlerinin arkasında ise Muhammed Mustafa s.a.v. vardır.
Şimdi soruyoruz, buradaki benzerlik nerede?!
Masonlar diledikleri gibi toplantılarını yapar ve her toplantı sonunda mutlaka bir şer fırtınası eser ''falanca müslüman ülkeye daha nasıl zarar verebiliriz?'' hayal ve sonuç itibariyle icraatları mutlaka gerçek olur.
Müslüman Alimler bir araya gelme gayesi ancak ve ancak ''İslama bu kadar zarar verseler bile bu insanlara nasıl İslam'ı tebliğ edebiliriz nasıl ?'' hayal ve sonuç itibari ile icraata geçerek zalimlerin hidayetleri için çalışırlar.

Evet, siyaset gereği ve bulunulan ortam gereği dünya Ulemasının bir araya gelmesi ve bunuda Türkiyede yapmaları sakıncalı olabilir.
Alimler Arap ülkelerinin Osmanlı'ya hasret kalmasından sebeptir ki İstanbulu seçmişlerdir ve bundan korkacak bir şey de yokdur, Hırsıza sormuşlar; ''Milleti nasıl bilirsin?'' hırsız'ın cevabı; ''Kendim gibi bilirim'' demiş.
Mason ve Siyonistler bir araya geldiğinde illaki hedefleri şer saçmak olduğundan, tek korkuları Müslüman Alimlerin bir araya gelmesi ve de onların sonunun bu birlik ve beraberlikle gelecek olmasıdır, çıkardıkları yaygara bundan dolayıdır. Evet, doğrudur hak gelince hakikat gelince zalimlerin ve silah tüccarlarının sonu gelecektir. Tek bir yıl savaşsız geçecek olsa en az 2 silah fabrikası kapanır ve buda o ülkelerin sonu demek olur.
Sevgili kardeşlerimiz öyle ise bu tür toplantılardan korkmayın. Utanılacak birşey yapmıyorsunuz, siz aslınız olan ve dünyaya medeniyeti öğreten Osmanlı torunu olmaya devam edin, yani aslınıza dönün.

ItıbarHaber
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Bu eleştiriler olacaktır..terbiye ile ilgili bir mevzuu değil o yazı ruşen çakır'an sanırım o ise cemaatleri iyi bilen bir isim.
Bu eleştiriler ne ki..işbirlikçi siyonist destekçi ajan gibi ifadelere dahi muhatap olmamış

28 şubatta sarık sakal ve cüppe şovlarından ötürü canı fazlasıyla yanmış insanlar olarak heralde yoğurdu üfleyerek yiyoruz..Allah utandırmasın
 

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla

bos.gif
bos.gif
bos.gif
rQd1X3IR.jpg

Bir din adamına neden provokasyon yapılır?

Afet ILGAZ

25.10.2010





Yıllardır fırsat düştükçe yazarım. İsmail Ağa cemaati denilen topluluğun içinde her ne kadar eleştiriyi hak edenler varsa da aslını görmek zorundayız. Onlar, “Haliç’teki Simonlara” karşı, o bölgeyi korumaya çalışıyorlar. Nitekim geçen akşam Cübbeli Ahmet Hoca’dan, yani birinci ağızdan bunu duyduk. “Ekümeniklik, diyalog falan diyorlar, sur içini almaya çalışıyorlar” dedi. İki arkadaşlarının öldürüldüğünü, bunun da bu amaca hizmet eden hadiseler olduğunu biliyoruz.
Cemaatin başı olan Mahmut Hoca hakkında, çok muhterem bir zat olduğundan başka bir şey duymadım. Çevresinde dönen bir çok şeyi, sıhhatsizliği sebebiyle bilmiyormuş ama Ahmet Hoca’nın dediğine göre 1985’ten beri şaşırtıcı bir diriliğe mazhar olmuş. Hatta ben yetişemedim. Televizyonda, stüdyoya bağlanarak, Ahmet Hoca aleyhinde söylenilenlere cevap verirken, onu teyyid etmiş ve destek olmuş.
Bir ara Ahmet Hoca’nın, cemaatine yaptığı konuşmalardan bölümler gösterdiler. BOP eş başkanlığından, İsrail’den, Batılı güç odaklarından falan bahsediyordu..
Galiba dünyanın birçok yerinden din alimleri Mahmut Hoca’ya ödül vermek için Türkiye’ye gelmişler. İddiaya göre bu törenin davetiyesinde de “törene cübbeli, çarşaflı gelmek zorunluluğu var” diye yazılmış. Hoca, “vallahi billahi” diye yemin ederek bunu yalanladı.
Bu, bir din adamına yapılmış bir provokasyon değil de nedir?
Bir din adamına neden provokasyon yapılır?
İktidarın istemediği ama doğru olan, hak olan şeyleri söylediği zaman, En büyük mezhep imamımız İmam-ı Azam’ı ve bir bilim adamı olan İbni Sina’yı hatırladım bunu yazarken. Onlar daha ağır muamelelere maruz kalmışlardı.
(Bu arada Sakarya’da verilecek Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu davetiyesine smokin ve uzun etek mecburiyeti eklenmiş. O uzun etek, tesettür değil, tuvalet anlamı taşıyor. Lütfen işi abartmayalım.)
Ahmet Hoca sempatik bir adam. Televizyonlardaki konuşmalarıyla da sağ, sol, pek çok kesimden ilgi ve sempati topladı. Bilgisi sağlam. Hazır cevap ve çok zeki. Buna şimdi bir de “Milli” olma vasfı eklendi. Helal olsun valla!
itimathaber
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Şimdi haberlerde gördüm Hz.Mahmut Usta Osmanoğlu ve Cüppeli hocayı. Biraz kaba bir tabir olacak ama; çatlayında patlayın..! şu ortamın harikalığına bakarmısınız; yüzlerce insan ve,,, hepsi cüppeli sarıklı...

Çatlasanız da patlasanız da; islam'dan taviz vermeden aynı tesettüre riayet ederek ilerliyorlar maşaAllah.Kim ne derse desin, "sonuç bu işte". Çenelerini yoranların ellerinde kalan; çene ağrısından, kocaman bir sıfırdan başka birşey değil. Cemaat ve liderleri her daim bir sıfır öndeler inşaAllah...
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Bu eleştiriler olacaktır..terbiye ile ilgili bir mevzuu değil o yazı ruşen çakır'an sanırım o ise cemaatleri iyi bilen bir isim.
Bu eleştiriler ne ki..işbirlikçi siyonist destekçi ajan gibi ifadelere dahi muhatap olmamış

28 şubatta sarık sakal ve cüppe şovlarından ötürü canı fazlasıyla yanmış insanlar olarak heralde yoğurdu üfleyerek yiyoruz..Allah utandırmasın

Ruşen ÇAKIR & Afet ILGAZ

Sular bulanıyor.

ALLAH cc Mahmud efendinin yardımcısı olsun.
 

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
egkOqvks.jpg



Bir Yeni Şafak anısı da benden
Muharrem Coşkun
25 Ekim 2010 Pazartesi 13:16




Bugünlerde Cübbeli Ahmet Hoca’yı manşetten “provokatör” ilan etmekle iftihar eden mahallemizin “ılımlı entel gazetesi” Yeni Şafak’tan en son yakınan kişi ise yazarı Hakan Albayrak oldu.

Hakan Albayrak,
hafta sonu yayınlanan röportajında söylediklerinin nasıl asli mecraından çıkarıldığını, “asıl” söylemediklerinin nasıl ara başlıklara yedirildiğini ve mühim paragrafların nasıl sansürlendiğini açık ve net olarak yazdı.

Albayrak
yazısına; “En baştan söyleyeyim: Kabahat benim. Yeni Şafak Pazar'daki mülakatın ne şekilde sunulacağını, hangi başlık ve ara başlıkların kullanılacağını, konuşmamın hangi bölümlerinin kesileceğini mutabakat şartına bağlamalı ve gazete baskıya girmeden evvel son duruma bakıp gerekli itirazlarda bulunmalıydım.” Diye hayıflandıktan sonra, röportajından çarpıtılan bölümleri ve sansürlenen paragrafları anlattı.
Yeni Şafak,
ondan önce de biliyorsunuz, “Cübbeli Ahmet’ten Provokasyon Hazırlığı” manşetini atarak önemli bir kahramanlık(!) örneği göstermişti. Haberde, Cübbeli Hoca’nın, Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi’den habersiz şov yapacağı ve taraftarlarını stadyuma davet ederek, gerilime malzeme vereceği öne sürülüyordu. Manşetine gerekçe yaptığı en önemli iddialar ise;

* Cübbeli Hoca’nın, şeyhi Mahmut Efendi’den habersiz program yaptığı, Mahmut Efendinin de bundan rahatsız olduğu,* Taraftarlarına da, “Çarşafsız, sakalsız, cüppesiz gelmeyin” diye mesaj attığı şeklindeydi.

Tam anlamıyla yorum tarzında yazılan haberde, bir telefonla ulaşılabilecek Cübbeli Ahmet Hoca ve yakınlarına ulaşılıp mesele sorulmadığı da gün gibi ortadaydı. İşlerine öyle geldiği için olsa gerek, gazeteciliğin en önemli ayağı olan “Double Check” yapılmamıştı.

Tabii bu manşetin içinin boş olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Ne Yeni Şafak haberdeki iddialarını, “İspat etmeyen ********dir” açıklamasına rağmen ispat edebildi. Ne de Mahmut Efendi’nin, bu manşeti yalanlayan açıklamasını birinci sayfasına koyabildi. Oysa Mahmut Efendi,“Sizin dediğiniz gibi program benden habersiz yapılmıyor. Her şeyden haberim var. Yaptığınız fitnedir” diyordu.
Ancak Yeni Şafak, manşetten “Provokatör” diye suçladığı haberinin devamıyla ilgili önemli tekzibi görmeye bile gerek duymamıştı.

Her neyse..

Son bir haftada önce Cübbeli Ahmet Hoca ile ilgili sansasyonel manşet, ardından Hakan Albayrak’a köşe yazdıran röportaj bana da bir anımı hatırlattı.

Hani pek çok entel yazarımız ve düşünürümüz, Yeni Şafak’ın Cübbeli Hoca’yı “provokatör” ilan etmesini makul karşılayıp, artık hiç bir şey, “kol kırılır yen içinde kalır” şeklinde gelişmiyor diye savunuyor ya.. Ben de o babdan yazıyorum.
2008 Yılının Şubat ayıydı. Vakit Gazetesi’nde Haber Müdürü’ydüm. Bir Pazar günü evdeyim, Yeni Şafak almadığım için, bir dostum aradı. “Yeni Şafak’ta hafta sonu ekini okudun mu, Lale Mansur’la yaptığın röportaj hakkında ilginç itham var” diyordu. Neymiş dedim. Dostum, “Lale Mansur, ‘ben röportajı Vakit’e verdiğimi bilmiyordum, Vakit beni kandırdı’ gibi laflar etmiş” diyordu.
Dostumun anlattıklarına şaşırmıştım.
Pazartesi günü gazeteye gittiğimde, yaklaşık 15 gün önce röportaj yaptığım Lale Mansur’u aradım. Lale Hanım’la 12 yıl önce de Milli Gazete için röportaj yapmış, o bu röportajdan da son derece memnun kalmıştı. Sayın Mansur’a, Yeni Şafak’taki ifadeleri hatırlatınca, kendisi de röportajı okuyunca şaşırdığını, bazı ifadelerinin değiştirildiğini anlattı. Hatta röportaja giden iki başı kapalı hanım kızımızın, söze, Vakit aleyhine tahkir edici bazı ifadeler kullanarak girdiğini, bu sözleri de başörtülü kızlardan duyunca şaşırdığını ifade ediyordu. Kızların bazı ithamlarıyla ilgili, Vakit hakkında bana sorular da sordu. Tabii söylenenlerin aslı astarı yoktu.
Ardından, Yeni Şafak ekler sorumlusunu aradım, muhatap bile yoktu gazetede.. Bir kişi çıktı, “bu kızlardan başka şikayetler de alıyoruz ama öğrenecekler” sanıyorum diyebildi. Ben de, “bunların editörü, sorumlu müdürü yok mu?” diyebildim. “Meseleyi büyütmeyelim” diyerek telefonu kapattım.

Şunu belirteyim; Lale Mansur’la yaptıkları röportajda dahi, Lale Hanım benimle ilgili kötü bir şey söylemiyordu aslında. Aksine, “Röportajı yapan kişi 12 yıl önce de benimle röportaj yapmıştı. Hayretler içinde kalmıştım. Söylediklerim noktası-virgülüne kadar yayınlandı. Çok düzgün bir röportaj çıkmıştı. Hiç bir yerde böyle bir röportajım yayınlanmamıştı. Tekrar beni aradığında “tamam” dedim. Çünkü tanıyordum. Ben hiç Vakit gazetesi almadım. İdeolojilerini de bilmiyordum. Eğer söylediklerim doğru bir şekilde aktarılacaksa hiç bir mahsuru yok.” Diyordu.

Ama ara başlıkta, “Röportajın Vakit’te yayınlanacağını bilmiyordum”, ifadesi vardı. Bu benim Lale hanımı kandırdığım anlamına geliyordu.
Oysa böyle bir şey söz konusu bile olamazdı.

haber5

 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Vardır her gazetede bu tarz çarpıtmalar..
 
Üst