Tepsi

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
TEPSİ
Bizlere sunduğu tepsisinde yarattığı bitkilere bir bak.
Toprağa yüzlerce buğday tanesi atıyorsunuz, topraktan binlerce alıyorsunuz.
Bazı bitkilerden fevkalade ilaç oluyor. her bitkiye nasıl bir hassa koyduğunu yanlız o bilir.
Ağaçtan bir portakal alıyorsun tadlanmış kokulanmış.
Pişirilmiş paketlenmiş paket içinde paketlere sarılmış.
Vitaminleri ayrı vücuda verdiği faydaları şifaları ayrı ayrı.
Küçücük bir fındığın özü var o özde besleyici protein var. dışında zar var kabuk var.
En dışında tekrar bir kabuğu daha var. Ağaç mı yaptı bunları? Hayır! Ağacın hükmü yok.
Allahü Teala ağaca tepsilik vazifesi yaptırıyor.
Hüküm O'nundur. O ağaç o suyu alamaz, o tadı o lezzeti o kokuyu o rengi veremez.
Çünkü kendisinde o hassalardan hiç biri yok.
Meyva o tadı o kokuyu o güzelliği ol emrinden aldı. Ayeti kerimede;
Ol dediği an her şey oluverir. (Enam 73 )
Hepsi O'nun ihsanı, O'nun ikramı. O görünmüyor da ağaç görünüyor.

Fakat vereni ağaca tepsilik yaptıranı kör gözler görmüyor.
Ayeti kerimede;
Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için yaratmıştır.
Bunda da öğüt alan bir topluluk için ibretler vardır.
( Nahl 13 )
Gökten inen aynı suyu aldıkları, Aynı topraktan aynı güneşten yetiştikleri halde, binlerce bitki türünün, renkleri, çiçekleri, şekiller, tadları, kokuları hep ayrı ayrıdır.
Vetebarekallahu ahsenil halikin...


Kalplerin Anahtarı Sözler ve Notlardan.
Ömer Öngüt -kuddise sırruh-

 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Peki biz mü'min olarak Allah'u Teala'nın bu ikramları karşısında ne yapıyoruz???
KOCA BİR HİÇ...
“De ki: ‘Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz!” (Mülk: 23)

Yazık...
Boşa geçirdiğimiz her dakikaya...
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
" Hâlik-ı Azîmüşan mahlûkunu kerih bir sudan yaratmış, aslımız kerih bir nutfe olduğu halde bizleri sonsuz nimetlerle süslemiş, İslâmla müşerref etmiş, iyi ve kötüyü ayırt etmek için Kelâmullah’ı indirmiş, Habib-i Ekrem’ine ümmet etmiş, Rehber-i sâdık’ı göndermiş. Bize göz vermiş bakıyoruz, duyma hassasını vermiş işitiyoruz. Konuşma imkânı vermiş, kalp vermiş, hayatımızı idame ettirmemiz için nefes ihsan buyurmuş, bir an kesiverse hayatımıza mâl olacak. Parmak ucundaki hassiyete bakın ki, kör onunla görmektedir.
İnsanları sıkıntıdan kurtaran, duâları kabul eden, belâlardan kurtaran hep O’dur. Öyle bir Rezzak’tır ki, kullarının rızıklarını günahlarından dolayı kesmiyor. Affı ve merhameti o kadar boldur ki günah işleyenlerin günahlarını örtüyor, cezalarını vermekte acele etmiyor. Affetmek için bahaneler arıyor. Tevbe ettiğimizde çok çok seviniyor. Rabbimiz bize ne kadar lütufkâr. Hazret-i Allah hep ihsanda, biz hep isyandayız.

Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Âyet-i kerime’sinde:
“Şüphesiz ki Allah insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.” buyuruyor. (Mü’min: 61)
İyilik yapana teşekkür ve hürmet edilir. Bu, insanlık icâbıdır. O hâlde her nimetin hakiki sahibi olan Hazret-i Allah’a neden şükretmeyiz? Ne kadar da nankörüz, cahiliz ve gafletteyiz.
Allah-u Teâlâ nimetlere şükredip nankörlük göstermememizi istemekte, şükrettiğimiz zaman nimetini artıracağını haber vermektedir.
Âyet-i kerime’sinde:
“Şükrederseniz elbette size nimetinizi arttırırım.” buyuruyor. (İbrahim: 7)
O hâlde şükür nedir ve nasıl yapılır?

Şükür: Allah-u Teâlâ’nın kendisine lütfettiği nimetleri düşünüp, nimetini ikrar ve itiraf ile O’na hamd etmek, o nimeti O’nun gösterdiği istikamette kullanmaktır.
Şükür üç türlüdür:
Kâli şükür: Dil ile yapılan şükürdür. Bütün nimetlerin Allah-u Teâlâ’ya âit olduğunu düşünüp itiraf etmektir.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
“Cenâb-ı Hakk’ın nimet ve ihsanını dile getirmek şükürdür.” (Münâvi)

Hâli şükür: (Kalp ile yapılan şükürdür.) Allah-u Teâlâ’yı canından, ikram ettiği her şeyden fazla sevmek, zira her şeyi O’nun yarattığı ve O’nun verdiğini bilmek. En güvenilir gerçek dostun Allah-u Teâlâ olduğunu bilip tefekkür etmek. Kulun şükrü ifadede aciz olduğunu, ne yaparsa yapsın şükredilemeyeceğini kalben söylemesi. Şükrün en yüksek şeklidir ki, bu tefekkürlü şükürde gönül öylesine dolar ve yanar ki, göz yaşları yetersizdir.
Bir Hadis-i şerif’te buyurulduğuna göre Davut Aleyhisselâm Allah-u Teâlâ’nın nimetlerine şükretmekte çok ileri gitmişti. Bir defasında “Yâ Rabbi! Ben sana hakkıyla nasıl şükredebilirim? Senin yardımın olmadıkça şükretmeye de gücüm yetmez!” demişti. Allah-u Teâlâ “Ey Davut! Sana gelen her nimetin benden olduğunu biliyorsun değil mi?” diye sordu. “Evet yâ Rabbi, biliyorum” deyince Allah-u Teâlâ “Ben bunu senin tarafından şükür olarak kabul ettim.”buyurdu. (Ahmed bin Hanbel) "


Ömer ÖNGÜT -K.S.- Hazretleri
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
" Fiili şükür: Allah-u Teâlâ’nın kendisine lütfettiği nimetlerin hepsini Allah-u Teâlâ’nın hoşlanacağı, beğenip râzı olacağı şekilde kullanmaktır. Beden ile yapılan şükürdür.
Bedeni, Allah-u Teâlâ’nın yasaklarından korumak ve buyruklarına uymaktır. Bunu biraz açalım.
Dili kötü sözlerden korumak: Yalan söylememek, iftira etmemek, koğuculuk yapmamak, alay etmemek, gıybet etmemek. Kulağı çirkin şeyler dinlemekten korumak, gözleri harama bakmaktan korumak, haram yiyip içmemekle kulağımızın, dilimizin, gözümüzün şükrünü vermiş oluruz.
Rabbimizin bitmek tükenmez ihsan ve ikramlarına karşı şükran ve tazimlerini sunmak için, kalbimiz, dilimiz ve bedenimizle yaptığımız namaz bir şükürdür. Allah Resul’ü (s.a.v)’in gece sabahlara kadar namazla meşgul olması ve kendisine “Niye bu kadar kendinizi yoruyorsunuz?” sorusuna “Şükredici bir kul olmayayım mı?” şeklindeki cevabı namazın da bir şükür ifadesi olduğunu gösterir.
Rabb’imizin ikramda bulunduğu mallardan Allah’ın yolunda, O’nun rızâsına uygun şekilde ihtiyaç sahiplerine vermeleri malın şükrüdür.
Şükretmek için Elhamdülillah demek yetmiyor. Herkes neye sahipse ondan verirse gerçekten şükretmiş olsun.
Peygamber Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Allah, verdiği nimetin izini kulu üzerinde görmekten hoşnud olur.”
Âyet-i kerime’de:“Rabbinin verdiği rızıktan yiyin ve O’na şükredin.” buyuruluyor.(Sebe: 15) "


ÖMER ÖNGÜT -K.S.- Hazretleri
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
'Hep şükür hep şükür.
Hep sabır, hep sabır.'
"


ÖMER ÖNGÜT -K.S.- Hazretleri
 
Üst