Televizyonun korkunç etkisi

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Çocukların bin 200 saati TV karşısında geçiyor

RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, sadece kanunla verilmiş yetkileri kullanarak yayın ihlalinde bulunan kuruluşlara müeyyide uygulamanın çocukların zararlı yayınlardan korunmasında yeterli olmadığını söyledi.



RTÜK ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen ve Başkent Öğretmenevi'nde başlayan ''Medya Okuryazarlığı Dersinin Yaygınlaştırılması'' konulu panelin açılışında konuşan RTÜK Başkanı Prof. Dr. Dursun, çoğalan medya mecralarının, teknolojik gelişmelerin verdiği imkanlarla toplumun bütün kesimleri üzerinde büyük ve sürekli etkiler yarattığını vurguladı.
Söz konusu medya mecraları arasında özel bir yere sahip olan televizyonun, izleyiciler ve daha çok gelişim çağındaki çocuklar üzerinde olumlu etkilerinin yanında bir dizi olumsuz etkileri bulunduğunun herkes tarafından kabul edildiğine dikkati çeken Dursun, bugün panelde bir araya gelenlerin ortak noktasının çocuklarla ilgili kaygılar olduğunu belirtti.
Medyanın ve özellikle de televizyon yayınlarının gelişmekte olan çocukların gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle ulusal ve uluslararası düzlemde bazı düzenlemeler yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Dursun, ''Çocukların fiziki, sosyal ve ahlaki gelişiminin televizyon yayınlarınca olumsuz etkilendiği kabul edilmekte ve bazı tedbirler alınmaktadır. Öne çıkan en önemli tedbir, çocukların televizyon karşısında bulundukları saatlerde onları olumsuz etkileyebilecek içerikteki programların yayınlanmamasıdır'' dedi.
-RTÜK'ÜN 7 YILDA UYGULADIĞI MÜEYYİDELERİN YÜZDE 27'Sİ ÇOCUKLARA YÖNELİK-
Prof. Dr. Davut Dursun Türkiye'de televizyon yayınlarını düzenleyen 3984 sayılı Kanunun 4/z maddesi ile Türkiye'nin taraf olduğu ''Avrupa Konseyi Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi''nin yayıncıların sorumluluklarını düzenleyen 7. maddesinden örnek vererek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''RTÜK'ün sürdürdüğü yayın denetimlerinde bu düzenlemeleri ihlal eden yayınlara karşı müeyyide uygulanmaktadır. Üst Kurul tarafından 2002-2009 yılları arasında uygulanan müeyyidelerin yüzde 27'sinin konusunun çocuklar için zararlı yayın içerikleri oluşturmaktadır.
Ancak tecrübeler göstermektedir ki sadece kanunla verilmiş yetkileri kullanarak yayın ihlalinde bulunan kuruluşlara müeyyide uygulamak, çocukların zararlı yayınlardan korunması konusunda tek başına yeterli olmamaktadır.
Çocukların sadece televizyonların değil medya araçlarının olumsuz etkilerine karşı bilinçlendirilmesi amacıyla bazı projelerin uygulanması gündeme gelmiştir. Bu çerçevede RTÜK, başta Medya Okuryazarlığı Dersi olmak üzere bazı projeler devreye sokmuştur. Bu çalışmalardan en önemlisi kuşkusuz Medya Okuryazarlığı dersidir. İlköğretim okullarının 6, 7, 8. sınıflarında seçmeli olarak okutulan ders ile çocuklarımızın yazılı ve yazılı olmayan büyük çeşitlilik gösteren formatlardaki mesajlara ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği kazanabilmeleri amaçlanmaktadır.''
-''ÇOCUKLAR YILDA 900 SAATİ OKULDA, BİN 200 SAATİ TELEVİZYON KARŞISINDA GEÇİRİYOR''-
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, konuşmasında yapılan değişik araştırmalardan şu örnekleri verdi:
''Çocuklar yılda yaklaşık 900 saati okulda, bin 200 saati ise televizyon karşısında geçirmektedir. İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuk yaklaşık 100 bin kadar şiddet sahnesi ve 8 bin ölüm ya da öldürme sahnesi izlemiş olmaktadır. Ülkemizde çocukların yaklaşık yüzde 60'ının kendisine ait odası vardır ve yaklaşık yüzde 30'unun odasında ayrı televizyonu bulunmaktadır. Çocukların yüzde 64'ü boş zaman etkinliği olarak ikinci sırada televizyon izlemeyi göstermiştir.
Bugün burada tartışılacak olan Medya Okuryazarlığı, RTÜK ile MEB'nin işbirliği sonucu hayata geçirilen bir projedir. Ders ilk olarak 2006-2007 öğretim yılında 5 pilot ildeki ilköğretim okullarında verilmiştir. 2007-2008 öğretim yılından itibaren de MEB tarafından seçimlik ders olarak programa alınmıştır.''
-PROJENİN AMACI-
Prof. Dr. Dursun, projenin medya karşısında etkiye açık, en hassas grubu oluşturan çocukların medya dünyasının yapısını, işleyişini, kurgulanmış içeriğin bilinçli bir şekilde değerlendirilmesini ve eleştirel olarak izlemesini, medya ile ilgili doğru soruları sorup doğru yanıtları bulabilmesini sağlamak olduğunu ifade etti.
Dursun, bu dersi alan öğrencilerin sayısal tablosu ile ilgili şu konulara değindi:
''2007-2008 öğretim yılında öğrencilerin yüzde 11.45'i, 2008-2009'da yüzde 27'si, 2009-2010'da ise yüzde 22.15'i bu dersi seçmiştir. Bugüne kadar toplam 2 milyon 284 bin 84 öğrenci bu dersi almıştır. MEB verilerine göre 30 ilde dersin seçim oranı Türkiye ortalamasının üzerinde, 51 ilde ise Türkiye ortalamasının altındadır.
RTÜK'ün bu dersin yaygınlaştırılması ve medyanın olumsuz içeriklerine karşı bilinçli, duyarlı ve konuya eleştirel bakabilen kitlelerin yetiştirilebilmeleri için MEB'den bazı beklentileri bulunmaktadır. Bu ortamda beklentilerimizi tekrarlamak istiyorum. Aşamalı olarak medya okuryazarlığı dersini İletişim Fakültesi mezunlarının vermeye başlaması için gerekli çalışmaların yapılması. Dersi veren öğretmenlerimizin çocuklarımız açısından olumsuz etkileri bulunabilen medyanın aynı zamanda sağlıklı bir demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru olduğu gerçeğine bağlı kalarak, medya okuryazarlığı dersinde bu hassas dengeyi gözetmeleri. Dersi alan öğrencilerin velilerinin de pekiştirici rolü üstlenmeleri için gerekli çalışmaların yapılması ve böylece medya okuryazarlığında bir öğrenciden bir aileye erişilmesi. Dersin MEB tarafından zorunlu dersler arasına alınması.''
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, dersin yaygınlaştırılması ve içeriğinin geliştirilmesi konusunda üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını sözlerine ekledi.
Konuşmanın ardından Yeni Şafak Gazetesi yazarı Kürşat Bumin tarafından ''Medya Eleştirisi ve Medya Okuryazarlığı Dersinin Önemi'' konulu açılış konferansı verildi. Panel, gün içinde çeşitli konularda düzenlenecek 3 oturumun ardından sona erecek.
AA
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Fazla televizyon seyreden çocukların dikkati daha çabuk mu dağılıyor?

Tüm sorularını cevabını Pedagoji Uzmanı Yaprak Veziroğlu verdi!

Beyinde dil gelişimi ve hareket sistemi aynıdır. Yürümek için de, konuşmak için de beyin ‘sıralama’ becerisini kullanır. Nasıl yürümek için önce emeklemek, sonra ayağa kalkmak, tutunmadan ayakta durmak, dengeyi sağlamak ve adım atmak gibi becerilerin sırayla gelişmesi gerekiyorsa, konuşmak için de sırayla bazı becerilerin gelişmesi gerekir: duymak, duyulan sesleri taklit etmek, heceleme, heceleri birleştirme, kelime söyleme, ve cümle kurma. Örneğin pedal çevirmeden konuşma başlamaz, merdiven çıkmaya başlamadan tuvalet alışkanlığı gelişmez. Dolayısıyla kas kontrolü için kullanılan beyin fonksiyonları, zihinsel becerileri de geliştirir. Gelişimsel koordinasyon bozukluğu, dil gelişmesinin de gecikmesine neden olabilir. Kas gevşekliği, konsantrasyon bozukluğu demektir. Bilinir ki dikkat eksikliği olan çocukların hem kas koordinasyonu zayıftır (yani geç yürürler, zor dengeyi sağlarlar, sakardırlar) hem de konuşmalarında gecikme olabilir. Bu nedenledir ki konuşmayan çocuklara yardım ederken fizyoterapi önerilir. ‘Duyu bütünleme terapisi’ olarak da adlandırılan bu yöntemle kaslar gelişirken zihinsel faaliyetler de fayda görür. Özellikle 4 yaş altı çocuklar için bu terapi çok faydalıdır.
Televizyona gelince. Bu bilgiler ışığında değerlendirirsek, yürümeye yeni başlayan çocuk için gerekli olan en son şey uzun sürelerle sabit kalarak vücut kaslarını kullanmamaktır. televizyonun çocukları neredeyse ekranın karşısına yapıştıran özelliği düşünülürse, sadece yürümeyi geciktirmekle kalmayıp konuşmayı ve dikkat gibi birçok diğer zihinsel beceriyi de olumsuz etkileyeceğini söyleyebiliriz.

Lütfen unutmayalım ki çocukların bir şeyden hoşlanmaları, o şeyin onlar için faydalı veya eğitici olduğunu göstermez. Birçok çocuk saatlerce televizyon izlemektedir. Ama yetişkinler mutlaka buna belli sınırlar getirmeli, oturarak geçirilen zamanın yanı sıra çocukların hayatına hareketli faaliyetleri de yeterince sokmalıdır.

Öğrenme hem eğlencelidir, hem de çok çalışma gerektirir. Yeni yürümeye başlayan çocukların bu konuda çok çalışması gerekir. Motivasyonu artıran şey de çok çalışma, güçlükleri aşma ve bunun sonunda kazanılan başarıdır. Bunu engelleyen her şey çocuğu kişisel başarı zevkinden alıkoyar. Ayrıca zihinlerinin disiplinsiz, düzensiz olmasına yol açar. Oysa araştırmalar gösteriyor ki hayatta başarının sırrı otokontroldür: bir işe yoğunlaşıp disiplinli çalışma (yani odaklanma) ve odağı yani dikkati bozucu engelleyicilerden kendini koruma. Bunlar olmadığı zaman kişi sadece kendine zevk veren şeylerle uğraşır, yapması gerekenleri tamamlamaz, sabırsız, çabuk sıkılan bir birey olur.

Otokontrol nasıl gelişiyor?

Bir kitabı uzun süre okumak otokontrol gerektirir. Başladığını bitirmek de öyle. Çocuk henüz okuyamayacak yaştaysa, ona kitabı siz okuyabilirsiniz. Özellikle 1 yaştan sonra (hatta önce) çocuğunuza kitap okumaya başlamalısınız. Tabi bunu yaparken sayfalarca yazıyı okumaktan kastedilmiyor. Bir kitabın sayfalarını çevirmek ve resimlerine bakıp neler gördüğünü anlatmak bu yaşlar için yeterlidir. Uzun süre dinleyebilmek otokontrolü artırır.

Televizyon ise otokontrolü zayıflatır. Hızlı tempolu çocuk programlarının beynin gelişim kalıplarını değiştirdiğini ve ilerde okuldaki konsantrasyonu bozduğunu biliyoruz.
 
Üst