TebessÜmle Kaİnata SelamÜnaleykÜm Desem....

ilkay

Asistan
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
548
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
38
Nimeti vereni unutan kendine yazık etmiştir


Bu dünyanın bir imtihan yeri olduğunu unutmamamız gerektiğini
anlatan bir kıssadır bu. Efendimiz'in dilinden anlatılan üç
kişinin hikayesinde siz kimin yerinde olmak isterdiniz?

Nankörlük bir "kula" yakışmasa da "insan" olamamış bazı
insanlara bazen yakışabilmektedir. Herşeyiyle Rabb'ine teslim
olmuş bir kul, üzerinde az ya da çok nimetlere hakkıyla şükreden,
musibetlere karşı da hakkıyla sabredebilen bir kuldur. "Tahdis-i
nimet", kişinin üzerindeki nimetleri şükür için zikretmesidir.
Övünmek için değil. "Küfrân-ı nimet" de, üzerindeki
nimetleri "kendinden bilmek" ve asıl veren Yaratan'ı unutmak
demektir. Ebû Hüreyre'nin (ra) Efendimiz'den rivayet ettiği bir
kıssa bu konuda yeteri kadar öğreticidir:

"İsrâiloğulları arasında biri ala tenli (abraş), biri kel, biri
de kör üç kişi vardı. Allah Teâlâ onları sınamak istedi ve
kendilerine bir melek gönderdi. Melek ala tenliye geldi: 'En çok
istediğin şey nedir?' dedi. Ala tenli, 'Güzel bir renk, güzel
bir ten ve insanların iğrendiği şu halin benden giderilmesi',
dedi. Melek onu sıvazladı ve ala tenlilik gitti, rengi güzelleşti.
Melek bu defa, 'En çok sahip olmak istediğin mal nedir?' dedi.
Adam: 'Deve (yahut da sığır)dır.' dedi. Ona on aylık gebe bir
deve verildi. Melek:

- Allah sana bu deveyi bereketli kılsın! diye dua etti.

Sonra kele gelerek:

- En çok istediğin şey nedir? dedi. Kel, 'Güzel (bir) saç ve
insanları benden uzaklaştıran şu kelliğin giderilmesi.' dedi.
Melek onu sıvazladı, kelliği kayboldu. Kendisine gür ve güzel
(bir) saç verildi. Melek sordu: 'En çok sahip olmak istediğin mal
nedir?' Adam: 'Sığır' dedi. Ona da gebe bir inek verildi.
Melek: 'Allah sana bunu bereketli kılsın!' diye dua ettikten
sonra körün yanına geldi ve: 'En çok istediğin şey nedir?'
dedi. Kör, 'Allah'ın gözlerimi iâde etmesini ve insanları
görmeyi çok istiyorum.' dedi. Melek (onun gözlerini) sıvazladı.
Allah onun gözlerini iâde etti. Bu defa Melek, 'En çok sahip olmak
istediğin şey nedir?' dedi. O da, 'Koyun' dedi. Bunun üzerine
ona döl veren bir gebe koyun verildi. Deve ve sığır yavruladı,
koyun kuzuladı. Neticede birinin bir vâdi dolusu develeri, diğerinin
bir vâdi dolusu sığırı, ötekinin de bir vâdi dolusu koyun
sürüsü oldu. Daha sonra melek ala tenliye, eski kılığında geldi
ve:

- Fakirim, yoluma devam edecek imkânım yok. Gitmek istediğim yere
önce Allah sonra senin yardımın sâyesinde ulaşabilirim. Rengini ve
cildini güzelleştiren Allah aşkına senden yolculuğumu
tamamlayabileceğim bir deve istiyorum, dedi.

Adam:

- Mal verilecek yer çoook, dedi. Melek:

- Ben seni tanıyor gibiyim. Sen insanların kendisinden iğrendikleri,
fakirken Allah'ın zengin ettiği abraş değil misin? dedi. Adam:

- Bana bu mal atalarımdan miras kaldı, dedi. Melek:

- Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin, dedi.

Sonra melek, eski kılığına girip kelin yanına geldi. Ona da
abraşa söylediklerini söyledi. Kel de abraş gibi cevap verdi. Melek
ona da:

- Yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin! dedi.

Körün kılığına girip bu defa da onun yanına gitti ve:

- Fakir ve yolcuyum. Yoluma devam edecek imkânım kalmadı. Bugün
önce Allah'ın sonra senin sâyende yoluma devam edebileceğim. Sana
gözlerini geri veren Allah aşkına senden bir koyun istiyorum ki,
onunla yoluma devam edebileyim, dedi. Bunun üzerine (eski) kör:

- Ben gerçekten kördüm. Allah gözlerimi iâde etti. İstediğini
al, istediğini bırak. Allah'a yemin ederim ki, bugün alacağın
hiçbir şeyde sana zorluk çıkarmayacağım, dedi. Melek:

- Malın senin olsun. Bu, sizin için bir imtihandı. Allah senden
razı oldu, arkadaşlarına gazap etti, cevabını verdi." (Kaynak:
Buhârî, Enbiyâ 51; Müslim, Zühd 10)


Verilen nimetin kıymetini ve vereni yeterlice anıyor O'na (cc)
teşekkür edebiliyor muyuz?
 
Üst