TASAVVUFi HAYAT

Mndrs78

Asistan
Katılım
5 Tem 2006
Mesajlar
556
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
33
Konum
Fransa/paris
TASAVVUFi HAYAT
kamil insanın itikad. ibadet ve ahlakında meydana gelir. İtikadda ehl-i sünnet ve'l cemaat itikadına uyarak, ibadette hakkıyla yaparak, ahlakta kamil bir insan olarak teşekkül eder.
Gavsü'l azam Hasan Şazeli (k.s.) hazretlerine göre, tevazu ile hüsn-i muaşerette bulunmak, mahlukatta ayıp görmekten sakınmak, mükevvenatın halikına daimi bir edep ile bulunmak, Allah Resulünün sünnetlerine sarılmak istikamettir.
Şeyh Ahmed Gümüshanevi (k.s.) hazretlerine göre istikamet, Allah'la kul arasında olan ahidleri yerine getirmek, ifrat ve tefritten sakınmak, mubahlarla herşeyi ortalama ayarlamaktır. Allah'ın emirlerine nefsi teslim etmek, yani Allah senin hakkında neyi murad etmişse ondan razı olmaktır.
istikamet için önce tövbe lazımdır. Tövbe etmekdikçe zulmetten kurtulunmaz. Tövbe etmek için kamil bir mürşidin elini tutmak, Allah'ın feyz ve inayetinin onun eliyle geldiğini bilmek gerekir.
Şimdi tövbe ederek bu yola girmiş iki kardeşimizle yaptığımız söyleyişiyi veriyoruz.
İlk kardeşimiz Konyalı olup adı Cengiz idi. Bugün ismini Adem olarak değiştirdi. Almanya'da 19 senesini dolduran Adem kardeş Hamburg'da oturuyor ve gemi tersanesinde boyacılık yapıyor.
-Adem kardeş, sen bu kapıya gelmeden önce nasıldın? Kendini bize tanıtır mısın?
-Eskiden elektronik makinalarla kumar oynama müptelası idim.
-Kaç sene oynadın?
-16 sene oynadım.
-Bir günde en çok ve toplam 16 yıl boyunca ne kadar kaybettin?
-Bir günde 1000-1500 mark verdiğim oldu. 16 sene boyunca da 250 bin mark belki de daha fazla kaybettim. Makinanın başına gitmeden evvel cebime iki mark otobüs parası ayırır, aileme de nereye gideceğimi söylemeden evden çıkardım. Bütün paramı makinalara kaptırınca son umutla kalan iki markı da oynardım. Tabii onu da kaybederdim. Bu defa da 10 kilometrelik evimin yolunu yayan yürümek zorunda kalırdım.
-Sana Allah hiç pişmanlık vermedi mi?
-Cebimde param varken pişmanlık duymaz, param bitince pişman olurdum.
-Kaç kişiye bakıyordun?
-4 çocuğum var. Bir hanımım, bir de ben 6 nüfus
-Bu yoldan nasıl oldu da Hakk'ın yoluna döndün?
-Arada camiye gider namaz kılardım. Cumalarımı da hiç bırakmazdım. Ama para buldum mu bu kötü alışkanlığımdan vaz geçemezdim. Bazan pişmanlık içerisinde: "Ya Rabbi, bana elimden tutacak birini gönder de bu hayattan beni kurtarsın." diye dua ederdim. Çevremdeki sakallı kardeşlerime bana yardımcı olmadıkları için içimden kızar fakat yanlarına gitmeye utanırdım.
-Haklısın, burası çok önemli. Ruz-ı cezada böyle insanlar bize, doğru yolu bildiğiniz ve birçok nurani kitaplar okuyarak hakikatleri öğrendiğiniz halde niçin bizleri ikaz etmediniz, bize duyurvnadınız diye kızacaklar. Onun için, bu yolda kim mürşidinden nurani bir hal gördüyse. önce aile efradına, sonra komşularına ve akrabalarına ve herkese duyurmağa mecburdur. Sonra?
-Bir gün kumardan eve dönerken ağladım, Allah'a yalvardım. O gece rüyama yeşil sarıklı bir zat-ı muhterem girdi. Tövbe etmeden 3-4 ay kadar önceydi. Daha sonra Türkiye'ye gittik. Hanımım benim halimden çok şikayetçi idi. Kendisine bir vekil ağabeyimizin hanımı: "Sen tövbe edip ders al. beyin de bu yola girer." demiş. Hanımım da öyle yapmış. Önceleri kumara gitmeme çok kızdığı halde artık kızmaz olmuştu. Buna bir mana veremiyordum. Bir defasında 2-3 gün eve gelmedim. 1500 mark kaybetmiştim. Döndüğümde hanım gene sesini çıkartmadı. Bana, akşam sakallıların geleceğini söyledi. Hem yorgun, hem uykusuz hem de moralim bozuktu. "Kovala gitsinler" dedim. Akşam Başçavuş Mustafa Ağabey geldi ve beni alıp başka bir yere götürdü. Oraya girince kendimi cennette sandım. Sohbet başladı. "Burası herhalde Allah kapısı" dedim. Herkes tövbe ediyordu. Sıra bana gelince: "Camide de tövbe edersin, kendi başına da edersin. Böyle tövbe mi olur?" diye kendimi kandırmaya başladım. Derken tövbeyi yaptım. İçimi bir sevinç doldurdu. Eve gelip durumu anlatınca, hanımım çok sevindi ve elimi öptü.
-Aradan epey zaman geçti. Kumar makinalanna hiç gittin mi?
-Gittim. Dönüşlerine baktım. Aptallığıma şaştım kaldım.
-Tasavvuf yoluna girince, nefsin gene git oyna demedi mi?
-Demez mi! Ama ben "Himmet Sultanım" diyordum. Çok şükür nefsimin sözünü dinlemedim.
-Hacca gittin mı?
-Evet gittim.
-O kadar çile çeken hanımını da götürdün mü? Onunla helalleştin mi?
-Evet götürdüm. Kendisi ile helalleştim. Artık parayı ona veriyorum.
-O yolda sana göre noksanın kumardı. Bunu Allah'ın izni ile terkettin. Şimdi sana noksan bir halin görünüyor mu? Dünyaya ve ahirete bakışın nasıl oldu?
-Eskiden kusurum bir tane derdim. Şimdi bin tane olduğunu görüyorum. Rabbim bana kamil bir şeyh verdi. Şimdi gayretimin, taatımın, ibadetlerimin noksan olduğunu anlıyorum. Dini bilgim noksan, sünnet-i seniyeleri hakkıyla uygulayamıyorum. Bu arada mevcut aklımı yalnızca dünya için kullanmış olduğumu, ahirete ve ölüme hiçbir hazırlık yapmadığımı anlıyorum. Bütün bu noksanlarımı telafi için de bana gayret düşüyor.
-Kardeşlerine ne tavsiyede bulunursun?
-Bu kapı Allah ve Resulünün kapısıdır. Allah'a tövbe eden mutlaka murada erişir. Bir noktayı daha belirtmek istiyorum. Konyada yaşayan babam yüzde yüz alkolikti. Allah'a babamı ıslah etmesi için yalvardım. Babamı da alıp Sultanımıza gittim. Bir Ramazan günü Adıyaman'a vardık. Sultanımızın Menzil'deki evinin önüne gelince, orasının rüyamda aylar önce yeşil sarıklı zat-ı muhteremi gördüğüm yer olduğunu anladım. Yeşil sarıklı zat da Sultammızdı. Annem Sultanımıza ağlayarak anlatmış, halimiz çok perişan demiş. Sultanımız "İnşallah tövbe eder." buyurmuş. Babam o akşam yaptığı tövbe ile bir daha ağzına içki koymadı. Hacca da gitti, annemi de götürdü. Konya'da arkadaşları: "Mehmet Ağa, ilaç mı yuttun, ne yaptın? Bize de ver. biz de bırakalım" diyorlarmış. Babam da: "Adıyaman'a gittim. Sultanımın yanına giden kurtulur." diyormuş. Kardeşlerim, bu kapıya gelen herkesi Allah ihya ediyor. İnsan nefsi önce zorlanıyor; ibadet noksanı ve bilgisiz olduğundan utanıyor. Ancak, ne kadar noksanlı olursan ol, sıdk ile Allah'a tövbe edip kendindeki kötü ahlakları bu kapıda temizlersin, Allah'ın inayeti. Sultanımızın himmetiyle. Allah'a şükür artık paralarım cebimde, çoluk çocuğumla gönlüm huzur dolu.
İkinci kardeşimiz Bekir Ankaralı 13 senedir Hamburg'da oturuyor. Almanya'ya kulağından ameliyat olmak için 12 yaşında iken gelmiş. Almanya'da çalışan babası, okusun diye onu Türkiye'ye göndermemiş. Sene 1978. Gerisini kendisi anlatıyor:
-Annem Almanya'ya daha sonra geldi. Aile içinde geçimsizlik vardı. Ben. bu arada hırsızlık yapan kötü arkadaşlar edinmeye başladım. Çoğunun ailesinde geçimsizlik vardı, evlerine pek gitmezlerdi. İhtiyaçlarını hırsızlıkla karşılarlardı. 16 yaşımda ben de evimi terkettim. Ara sıra uğrardım. Git gide eroine de alıştım. Hem içiyor, hem satıyordum. Param çok. nefsim azgındı. Bir Alman dostum vardı. Dört sene beraber yaşadık. Eroin işi yüzünden ayrıldık. Bu arada polise de düştük. Ceza yemedim ama başıma gelmedik kalmadı.
Bir gece Alman kızı şeytan şeklinde rüyama girdi. Beni uçurumun kenarına götürdü, tam aşağı atıyordu. Korku ile bağırıp yardım istedim. O esnada beyaz sarıklı iki muhterem zat geldi. Onları görünce şeytan, sinek gibi uçtu gitti.
Annem namazını kılan dindar bir kadındı. Ama tarikat bilmezdi. Bana da hep namaz kılmamı söylerdi. Bense namazdan ve dindarlardan kaçardım. Rüyamın ertesi günü namaza başladım. Kendi başıma oturduğum evden de ayrıldım. Bu evde eroin işleri yapıyordum. 1984'den 1988'e kadar bu işte bir milyon mark kadar harcadım. Gençlik gecelerimde her gece 1500-2000 mark harcardım. Kumar oynar, içki içer. hırsızlık yapardım. Yapmadığım tek iş adam öldürmekti.
1988'de babam beni tekkeye götürdü. Birkaç defa tövbe aldım ama tam ıslah olamıyorduın. Çünkü henüz tadını alamamıştım. İçimden bazı dervişlere kızdığım da oluyordu. Gide gide bu yolun hakikatim anladım, imanın tadını tattım.
-İyi kötü. hayır şer herşeyi görmüşsün. Emsalin gençlere ne tavsiyede bulunursun.
-Bu yolda Allah bizi kabul etmeseydi, Hristiyanlık bile kabul etmezdi. O kadar günahkar ve kötü idik. Şimdi gönlüm öyle mutlu ve huzurlu ki bu yolda canımı verebilirim. Allah dalalette olan herkesi bu yola çevirsin inşallah.
Sohbetimizin konusuna bu iki kardeşimizin anlattıklarının güzel ibretler olduğunu sanıyoruz. Allah (c.c.) hepimizin nefsini İslah eylesin. Amin.
 
Üst