[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Tasavvuf Herkes İçin Değildir !.. (mi?)[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]" İnsanların ancak onda biri tasavvufi düşünceye ve tasavvufi hayata yatkın..." [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Bölüm Başkanı ve bizatihi tasavvufi hayatın içerisindeki Prof. Dr. Edhem Cebecioğlu'nun aşağıdaki ilginç değerlendirmesi "tasavvuf"u bir taraftar arttırma gayretine indirgeyen bazı "cuhela sofiler"i uyarıcı nitelikte... Paylaşmak ve görüşleriniz almak istedim doğrusu... [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]----------------------------------[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Prof. Dr. Edhem Cebecioğlu:[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]" Allah da herkese kendisini sevmeyi, dolu dolu sevmeyi nasip etmiyor. Normali, hani herkes sevecek de... Çok özel, ıstıfa, Kur’an-ı Kerim’de Peygamberler ve melekler için arasında da bu ıstıfanın söz konusu olduğu kanaatindeyim. “Fazilet, Allah’ın elindedir. İstediğine verir.” ayeti kerimesinden bu kastediliyor bana göre. Bazı insanlar bazı insanlardan faziletli olacak. Allah’a yaklaşarak, severek, ibadetle ahlak güzelliğiyle, hizmetle, artık İslam’ı yaşayarak, Kur’an-ı yaşayarak, Peygamberin izinden giderek. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Allahu Teala’nın özel seçtiği kimseler, ancak Allahu Teala’yı seviyor. “Hikmeti, Allah dilediğine verir.” İşte bunun gibi Allah, yakın bağ kurmak üzere herkesi seçmiyor. ... Aynı şekilde insanlarda da Cenab-ı Allah bu şekide herkesin kendisine yakın olmasını nasip etmiyor. İstiyor ama o lütfu herkese vermiyor. Öyle zannediyorum ki insanların onda biri ancak tasavvufi düşünceye ve tasavvufi hayata yatkın. Onda dokuzu avam kalmaya mahkum. Sıradan, basit ve sade ve cennete götürür. Az önce dediğimiz gibi. Bu onda birin bir kısmı, onda bir muvaffak oluyor. Onda biri ortada kalıyor. Yani ilerliyor fakat neticeye varamıyor. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Matlup olan, yani “ehassul havas” dediğimiz kısım ise, yani onda biri zaten tasavvufa hevesli, o onda birden de onda biri ancak hedefine ulaşabiliyor ve hoşlaşıyor, özelleşiyor, ehassul havas oluyor. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dolayısıyla herkese gelip de tasavvuf yoluna girin diyene kadar bu sözü herkes kendi kalbinde duyar, o kalbinde duyduğu sese kulak verip tasavvufi yola yönelirse daha uygun olacağı kanaatini her zaman taşıyorum. Çünkü o sesi duymadık nice insanları gördüm ben. Tasavvuf yoluna giriyorlar, bir süre sonra kaybolup gidiyorlar ve yapamıyorlar. O sesi duyan bir insan düşse de, kalksa da, günah dahi işlese, eksiği olsa da düşe kalka düşe kalka artık nasıl diyorsanız, sürüklene sürüklene, topal karınca gibi hedefine ağır ağır gidiyor. ...[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]" İnsanların ancak onda biri tasavvufi düşünceye ve tasavvufi hayata yatkın..." [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Bölüm Başkanı ve bizatihi tasavvufi hayatın içerisindeki Prof. Dr. Edhem Cebecioğlu'nun aşağıdaki ilginç değerlendirmesi "tasavvuf"u bir taraftar arttırma gayretine indirgeyen bazı "cuhela sofiler"i uyarıcı nitelikte... Paylaşmak ve görüşleriniz almak istedim doğrusu... [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]----------------------------------[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Prof. Dr. Edhem Cebecioğlu:[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]" Allah da herkese kendisini sevmeyi, dolu dolu sevmeyi nasip etmiyor. Normali, hani herkes sevecek de... Çok özel, ıstıfa, Kur’an-ı Kerim’de Peygamberler ve melekler için arasında da bu ıstıfanın söz konusu olduğu kanaatindeyim. “Fazilet, Allah’ın elindedir. İstediğine verir.” ayeti kerimesinden bu kastediliyor bana göre. Bazı insanlar bazı insanlardan faziletli olacak. Allah’a yaklaşarak, severek, ibadetle ahlak güzelliğiyle, hizmetle, artık İslam’ı yaşayarak, Kur’an-ı yaşayarak, Peygamberin izinden giderek. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Allahu Teala’nın özel seçtiği kimseler, ancak Allahu Teala’yı seviyor. “Hikmeti, Allah dilediğine verir.” İşte bunun gibi Allah, yakın bağ kurmak üzere herkesi seçmiyor. ... Aynı şekilde insanlarda da Cenab-ı Allah bu şekide herkesin kendisine yakın olmasını nasip etmiyor. İstiyor ama o lütfu herkese vermiyor. Öyle zannediyorum ki insanların onda biri ancak tasavvufi düşünceye ve tasavvufi hayata yatkın. Onda dokuzu avam kalmaya mahkum. Sıradan, basit ve sade ve cennete götürür. Az önce dediğimiz gibi. Bu onda birin bir kısmı, onda bir muvaffak oluyor. Onda biri ortada kalıyor. Yani ilerliyor fakat neticeye varamıyor. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Matlup olan, yani “ehassul havas” dediğimiz kısım ise, yani onda biri zaten tasavvufa hevesli, o onda birden de onda biri ancak hedefine ulaşabiliyor ve hoşlaşıyor, özelleşiyor, ehassul havas oluyor. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dolayısıyla herkese gelip de tasavvuf yoluna girin diyene kadar bu sözü herkes kendi kalbinde duyar, o kalbinde duyduğu sese kulak verip tasavvufi yola yönelirse daha uygun olacağı kanaatini her zaman taşıyorum. Çünkü o sesi duymadık nice insanları gördüm ben. Tasavvuf yoluna giriyorlar, bir süre sonra kaybolup gidiyorlar ve yapamıyorlar. O sesi duyan bir insan düşse de, kalksa da, günah dahi işlese, eksiği olsa da düşe kalka düşe kalka artık nasıl diyorsanız, sürüklene sürüklene, topal karınca gibi hedefine ağır ağır gidiyor. ...[/FONT]