Tasavvuf Herkes İçin Değildir !

mustafa

Profesör
Katılım
8 Haz 2006
Mesajlar
1,972
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Ankara
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Tasavvuf Herkes İçin Değildir !.. (mi?)[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]" İnsanların ancak onda biri tasavvufi düşünceye ve tasavvufi hayata yatkın..." [/FONT]


[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Bölüm Başkanı ve bizatihi tasavvufi hayatın içerisindeki Prof. Dr. Edhem Cebecioğlu'nun aşağıdaki ilginç değerlendirmesi "tasavvuf"u bir taraftar arttırma gayretine indirgeyen bazı "cuhela sofiler"i uyarıcı nitelikte... Paylaşmak ve görüşleriniz almak istedim doğrusu... [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]----------------------------------[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Prof. Dr. Edhem Cebecioğlu:[/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]" Allah da herkese kendisini sevmeyi, dolu dolu sevmeyi nasip etmiyor. Normali, hani herkes sevecek de... Çok özel, ıstıfa, Kur’an-ı Kerim’de Peygamberler ve melekler için arasında da bu ıstıfanın söz konusu olduğu kanaatindeyim. “Fazilet, Allah’ın elindedir. İstediğine verir.” ayeti kerimesinden bu kastediliyor bana göre. Bazı insanlar bazı insanlardan faziletli olacak. Allah’a yaklaşarak, severek, ibadetle ahlak güzelliğiyle, hizmetle, artık İslam’ı yaşayarak, Kur’an-ı yaşayarak, Peygamberin izinden giderek. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Allahu Teala’nın özel seçtiği kimseler, ancak Allahu Teala’yı seviyor. “Hikmeti, Allah dilediğine verir.” İşte bunun gibi Allah, yakın bağ kurmak üzere herkesi seçmiyor. ... Aynı şekilde insanlarda da Cenab-ı Allah bu şekide herkesin kendisine yakın olmasını nasip etmiyor. İstiyor ama o lütfu herkese vermiyor. Öyle zannediyorum ki insanların onda biri ancak tasavvufi düşünceye ve tasavvufi hayata yatkın. Onda dokuzu avam kalmaya mahkum. Sıradan, basit ve sade ve cennete götürür. Az önce dediğimiz gibi. Bu onda birin bir kısmı, onda bir muvaffak oluyor. Onda biri ortada kalıyor. Yani ilerliyor fakat neticeye varamıyor. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Matlup olan, yani “ehassul havas” dediğimiz kısım ise, yani onda biri zaten tasavvufa hevesli, o onda birden de onda biri ancak hedefine ulaşabiliyor ve hoşlaşıyor, özelleşiyor, ehassul havas oluyor. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Dolayısıyla herkese gelip de tasavvuf yoluna girin diyene kadar bu sözü herkes kendi kalbinde duyar, o kalbinde duyduğu sese kulak verip tasavvufi yola yönelirse daha uygun olacağı kanaatini her zaman taşıyorum. Çünkü o sesi duymadık nice insanları gördüm ben. Tasavvuf yoluna giriyorlar, bir süre sonra kaybolup gidiyorlar ve yapamıyorlar. O sesi duyan bir insan düşse de, kalksa da, günah dahi işlese, eksiği olsa da düşe kalka düşe kalka artık nasıl diyorsanız, sürüklene sürüklene, topal karınca gibi hedefine ağır ağır gidiyor. ...[/FONT]
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Tasavvuf bir ilimdir. Hem de başlıbaşına bir ilim...


Tasavvuf, kalbin ve nefsin iyi ve kötü hallerini bilip, kötü hallerden temizlenmeyi ve iyi hallere bezenip Allahü Telâyı yakın olmayı öğretir.

Tasavvufun hedefi insandır ve insanı islahtır. Bu sebeple, tasavvufun insana nasıl baktığını bilmek lazımdır:
İnsanın iki cephesi vardır.
1- Maddi vücut
2- Manevi vücut.
Maddi vücut herkes tarafından bilinen ve görülen vücuttrur. Manevi vücut ise gözle görülmez. Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde isimleri geçen, Kalb, ruh, Akıl, Nefs gibi unsurlar hep manevi vücudun azalarıdır.

İnsanın maddi vücudunun yaşaması için yemeye, içmeye, teneffüs etmeye ihtiyacı olduğu gibi, manevi vücudun da gıdaya ihtiyacı vardır. Manevi vücudun gıdası ise nurdur. Nur, Allahü Teâla Hazretlerinden gelir. Peygamber ve onun varisi Mürşid-i kamil denilen büyük velilerin manevi kalblerinden dağıtılır. Manevi vücut ancak, bu nuru aldığı takdirde sıhhatli yaşayabilir. Nur alamayan manevi vücut önce hastalanır, sonra da ölür. Bu manevi ölümdür. Bu duurmdaki insan, yaşayan ölü gibidir.
 

ÇiLe-i AşK

Asistan
Katılım
21 Eki 2006
Mesajlar
542
Tepkime puanı
2
Puanları
0
herkesin istidadı farklıdır kimisinde bu bir cay bardagı kadarken kimisinde bir sürahi kadar olur tabiri caizse...
burada da bizim elimizden gelen pekte birsey yoktur ancak su da bir gercek insan kendi istidadı ölcüsünde yapacagı kadar yapacak sonrasında hep dua edecek iste ozaman belki Allah Teala lütfeder de daha yükselmesi nasib olur
biz kullugumuzu layıkıyla takatımız yettigince yerine getirelim gerisi insAllah arkasından gelir
slm ve dua ile:wave[1]:
 

kardanadam

Üye
Katılım
12 Kas 2006
Mesajlar
8
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
sahra_yağmur kardeş Hz Mevlana nın bu sözünü paylaştığın için çok sağol.
 
Katılım
13 Haz 2006
Mesajlar
444
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Web sitesi
beysehiraktuel.blogcu.com
Mustafa kardeşim Allah c.c. razı olsun.Günümüze ışık tutmuş.Günümüzde nice insanlar var kendi mutasavvıf sanıyor ama imanı tehlikeye girmiş haberi bile yok.
 

dayi

Profesör
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,918
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
69
HU..

Allahın hepimize verdikleri vardır....birde bizim kendi ellerimizle kazandıklarımız vardır..''O''nun huzuruna ''O''nun bize verdikleriyle değil...ellerimizle kazandıklarımız ile gideceğiz..hani...bu gün nefsinize zulmedici olarak kendi ellerinizle yazdığınız kitab yeter...diyor ya..işte bunun gibi..
Tevhid tedrisatından kasıt kişiyi İNSAN yapmaktır..Allahın da halife kıldığı İNSAN dır..İNSAN-I KAMİLDİR..Kamil İnsan olabilmek içinde şeriat...tarikat..hakikat...marifet..aşamalarını İÇ İÇe geçmiş olması gerekir..hiç birinden kopmadan bir diğerinin idrak edilmesi,yani..

Kısaca...Tevhid tedrisatı alınmalıdır..fakat dendiği gibi herkese değil..nasibi olanadır..

HU..
 

sufi7007

Profesör
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
1,161
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Prof. Dr. Edhem Cebecioğlu:

" Allah da herkese kendisini sevmeyi, dolu dolu sevmeyi nasip etmiyor. Normali, hani herkes sevecek de... Çok özel, ıstıfa, Kur’an-ı Kerim’de Peygamberler ve melekler için arasında da bu ıstıfanın söz konusu olduğu kanaatindeyim. ... Allahu Teala’nın özel seçtiği kimseler, ancak Allahu Teala’yı seviyor. “Hikmeti, Allah dilediğine verir.” İşte bunun gibi Allah, yakın bağ kurmak üzere herkesi seçmiyor. ...

Aynı şekilde insanlarda da Cenab-ı Allah bu şekide herkesin kendisine yakın olmasını nasip etmiyor. İstiyor ama o lütfu herkese vermiyor.

Öyle zannediyorum ki insanların onda biri ancak tasavvufi düşünceye ve tasavvufi hayata yatkın. Onda dokuzu avam kalmaya mahkum. Sıradan, basit ve sade ve cennete götürür. Az önce dediğimiz gibi. Bu onda birin bir kısmı, onda bir muvaffak oluyor. Onda biri ortada kalıyor. Yani ilerliyor fakat neticeye varamıyor.

Matlup olan, yani “ehassul havas” dediğimiz kısım ise, yani onda biri zaten tasavvufa hevesli, o onda birden de onda biri ancak hedefine ulaşabiliyor ve hoşlaşıyor, özelleşiyor, ehassul havas oluyor.

Ne kadar net konuşmuş muhterem Prof. Dr. Cebecioğlu...
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
sufi,günlerdir aradığın fırsatı sana sunuyorum. Buyur dök içini :


O divanlar derler ki: "Veli ol, gör; makamata çık, bak; nurları, feyizleri al."
Risalet-in Nur ise der: "Her kim olursan ol; bak, gör, yalnız gözünü aç, hakikatı müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar."


Said Nursi..
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
ISLAM AKAID-FIKIH-TASAVVUF DENGESIDIR...

Ebebekir Sifil

Din'in temel hedefi olan "insan-ı kâmil"i inşa etmek için üç Fıkıh vazgeçilmezdir: Fıkh-ı Ekber, Fıkh-ı Zâhir ve Fıkh-ı Batın. Bunlardan ilki Akaid'i, ikincisi Fıkıh ilmini, üçüncüsü de Tasavvuf'u ifade eder ve kemalin, hiçbirinin ihmaline tahammülü yoktur.
Zede almış, şu ya da bu şekilde kaymalara uğramış bir itikadî sistem, kişiyi, ucu küfre kadar çıkabilen "bid'at vadisi"ne sürükler. Fıkh-ı Zahir'in ihmali, amellerin ihlaline, dolayısıyla ucu yine küfre çıkabilen "fısk vadisi"ne sürükler. Fıkh-ı Batın'ın ihmali ise, sa'y-u gayretle geçirilmiş bir ömrün ardından, kişiyi, sonu hüsrana varabilecek "iflas vadisi"ne sürükler.
Dolayısıyla ben bu "Üç Fıkh"ı, bir bütünün üç ayrı cephesi ve üç ayrı yansıması olarak görüyorum. İsimlerinin farklı olması, zaman içinde meydana gelen –tabir yerindeyse– "iş bölümü"nü ve uzmanlaşmayı anlatması dolayısıyladır. Yoksa Selef-i Salihin'de bunların üçü de kâmil anlamda bir arada mevcut idi.
Bu "Üç Fıkıh" arasındaki dengenin muhafazası son derece önemli bir meseledir. Birbirlerini muhakkak surette etkiledikleri ve aralarında kopmaz bir ilişki bulunduğu için, dengenin bunlardan birisi aleyhine bozulması durumunda ortaya kaçınılmaz olarak aşırılıklar, arızalı duruşlar ve çarpık anlayışlar çıkar. Fıkh-ı Ekber'i zede aldığı için aşırılıklara kaymaktan kurtulamamanın örneğini Haricîler'de, Mücessime ve Müşebbihe'de görürüz. Fıkh-ı Zahir'i ihmale terk ettiği için yoldan sapanlara Batınîler örnek gösterilebilir. Fıkh-ı Bâtın'a gerekli önemi vermediği için bir başka aşırılığa kaymaktan kurtulamayanlara ise günümüzde Vehhabîlik ve "Selefîlik" örnek gösterilebilir.
Biraz daha özele inecek olursak, Tasavvuf'un temsil ettiği değerlerden yoksun bir İslam anlayışının zaman zaman aşırılıklara kayması gibi, Tasavvuf ekolleri içinde de zaman zaman aksi istikamette aşırı yönelişler bulunabilir. Bunun örneği tarih içinde de görülmüştür, günümüzde de görülebilir. Önemli olan, bunlar üzerinden toptancı ve genellemeci bir "Tasavvuf eleştirisi" yapma yanlışlığına düşmemektir.




TASAVVUF ISLAMIN RUHUDUR...
TASAVVUF ISLAMIN KALBIDIR...
KALBSIZ ISLAM YASANILIRMI???
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Her insanin nefsi vardir.Nefs herzaman kötülügü ister,harama meyllidir,namaz kilmak istemez,oruc tutmak istemez,zekat vermek istemez,harama bakmayi,tembelligi,yan gelip ytmayi arzular...dolayisiyla nefsi terbiye etmek her müslümana FARZDIR!!!
Nefsi terbiye etmek ancak Tasavvuf ilmiyle mümkündür.
AKAID ilmi neye nasil inanmamiz gerektigini bildiri...
FIKIH ilmiyle amellerimizi nasil yapmamiz gerektigini ögreniriz...
TASAVVUF ilmiylede bu amellerde devamlilik göstermenin ve Allahi görüyormuscasina huşu ile severek ve isteyerek yapmanin,kalbi temiz tutmanin,nefsi terbiye etmenin ilmini ögreniriz...
YANi HEPSi BiRBiRiNE BAGLI BiR BÜTÜNDÜR VESSELAM!
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Fakire göre tasavvuf herkes içindir. Herkes için olmaması, bazılarının o aşka, kabiliyete sahip olmamalarındandır.

İslam herkes için midir? Tabi ki herkes. Ama cehennemi dolduracak insanoğlu.
 

sufi7007

Profesör
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
1,161
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Fakire göre tasavvuf herkes içindir. Herkes için olmaması, bazılarının o aşka, kabiliyete sahip olmamalarındandır.

İslam herkes için midir? Tabi ki herkes. Ama cehennemi dolduracak insanoğlu.

Bazılarına şaşıyorum: "Tasavvuf zamanı geçti ; başka modalar egemen oldu" diyorlar hem; hem de tasavvuf ehlini yollarından caydırmak için atmadıkları takla kalmıyor...

İşin özü şu galiba: Kıskançlık...

"Ben evliya olmayacaksam başkası da OL-A-MASIN..."

Olacak ya HUuuu...
 
Üst