Tasavvuf dini.

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
BİZDEN OLMAYAN BİZİ ANLAYAMAZ!

Tasavvuf erbabı, kendilerine yöneltilen eleştirilere ya: “bizi bizden olmayan anlayamaz” diyerek kendilerini savunurlar. Ya da; apaçık sapıklık ve küfür olan sözleri için, “bu söylenen sözler, kimbilir hangi makamda söylenmiştir” derler. Hatta o zatları eleştirmek için onlar kadar büyük adam olmalısınız derler!

Bu kimseler, İbnül-Arabi’yi red ve inkâr edenlerin “rüsum uleması, fıkıh bilginleri” olduğunu, çok doğal olarak bu gibi kimselerin İbnü’l-Arabi’yi anlayamayacaklarını ileri sürerler. Zira onların farklı ıstılahları, ayrı lisanları varmış. Tasavvuf terminolojisini bilmeyenlerin tasavvuf bahsinde söz ve salahiyet sahibi olmalarına imkân yokmuş! Kısaca: “Bu ilim ve hikmetleri anlayamayanlar kusuru kendilerinde bulmalıdır.”

Celaleddin Rumî, “biz Kur’ân’ın özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldık, posasını köpeklerin önüne attık” derken, “bizi herkes anlamaz” diyordu. Said-i Nursi’ye göre de Risale-i Nur’a itiraz edilemez, çünkü onlar Tanrısaldır. Hatta risalelere “Kutb-u Azam”dan itiraz gelse yine de dikkate alınmamalı! Çünkü Kutb-u Azam(!) yanılabilir, ama Said-i Nursi yanılmaz!

Şüphesiz Mevlana, İbnü’l-Arabî, Said Nursî kendi epistemolojileri bağlamında gayet haklıdır. Bu iddialar tasavvufun temel amentülerine gayet uygundur. Birileri, yazdığı şiirlerin, risalelerin, yaptığı tevillerin Allah tarafından kendisine vahyedildiğine, doğrudan Allah’tan geldiğine inanmışsa, kendileri bu işte yalnızca mütercim rolünde iseler, bunlara itiraz edilmesi söz konusu olamaz. Mütercimin bu işte bir kabahati olamayacağına göre, anlayamayanlar kabahati kendi noksan akıllarında aramalıdır!

Tasavvuf erbabının, “bunu ancak yaşayanlar anlar” tezleri tamamen bir manipülasyondur. Eğer ki, bir sözü anlamak için mutlaka o sözün ait olduğu yaşam tarzını tecrübe etmek gerekli olsaydı, hiç bir müşrik Müslüman olmazdan evvel vahyi anlamamış ve de anlayamaz olması gerekirdi! Hâlbuki her bir müşrik, anladığı için Müslüman olur yahut da yine anladığı için Müslüman olmaz!

En azından vahiy, ilkesel olarak “anlaşılır” niteliktedir. Ve anlaşılsın diye vahiy inzal edilir. Eğer vahiy anlaşılabiliyor da, kendilerine vahiy benzeri, ilham türü bir kutsal bilgi ile kitap yazanların felsefeleri anlaşılmıyorsa bu durum, anlamayanlarla ilgili bir sorun olmaktan ziyade, ilgili felsefelerin doğasıyla alakalıdır. Kısacası, bu felsefeler bir çelişkiler yumağı, hurafeler bütünü ve herhangi bir realiteye dayanmayan, abuk-sabuk söylemler olduğu için anlaşılmazdırlar.

Tasavvuf felsefesi, şeyhin lâyuhtî /hatasız, lâ-yüs’el /sorumsuz mutlak otoritesine kayıtsız şartsız teslim olmayı merkeze alan “kula kulluk esasına” dayandığı için, bu felsefeyi kabul edenler, anlıyor değiller, sadece körü körüne teslim oluyor, anlamış gibi yapıyorlar. Yani, “bunları sûfî olmayan anlamaz” tezi, “ itaatkâr kullar” edinmenin bir başka biçimidir. Bu “anlaşılmazlık” dayatmasını yutanlar, perdelerini indirip, dışa kapanıyorlar, akıl ve iz’an dışı söylemlerle akıllarını ipotek ettirip ruhsal dengelerini sarsıyorlar. Dolayısıyla tasavvuf akideleri anlamakla alakalı değildir. Tam aksine, aklı iptal edip, yeryüzünde Allah’ın mazharı, görünümü olarak addedilen bu kimselere mutlak teslim olmakla alakalıdır.

Bu bağlamda, “Akıl sahibi kimselerin”, tasavvufu “anlamamaları” kadar normal bir şey olamaz. Ve dahi “anlamamalıdırlar”...
Kendilerinden başka bütün insanları panteist felsefeleri anlamamakla suçlamak, tasavvuf ehlinin, sadece kendilerini akıllı, âlemi kör sanmak gibi bir megalomani belirtisidir.

Tasavvufta bilgilenmenin kaynağını rüya, keşif İlham, doğrudan Allah’tan vahiy alma gibi temalar oluşturur. Tasavvufta bilgiler, doğrudan gayb âleminden alınmaktadır. Bu da sonuçta Allah tarafından (vahy ile) bilgilendirilme anlamına gelmektedir. Ve mistik filozof ve şairler, gaipten aldıklarını iddia ettikleri bu bilgilerini doğrulayabilme, akli ölçütlerle izah etme, nedenini-niçinini açıklama gibi bir kaygıyı asla taşımıyorlar. Kendilerinin sadece mütercim olduklarını, bu bilgilerin onlara Allah tarafından verildiğini öne sürüyorlar.

Ortaya konan ürünler ise din adına sunulmakta ve bu ürünler dinin kaynağı olan Kur’ân’la, onun pratiği olan sünnetle uyuşmamakta, hatta çatışmaktadır. Adeta, Kur’ân’a alternatif yeni Kur’ân’lar; dine alternatif yeni dinler ve peygambere alternatif yeni peygamberler ortaya çıkmaktadır. Bunun İslâmî literatürdeki adı malumdur.

Tek tek insanların müşrik olanını, mümin olanını belirlemek gibi bir görevimiz yok. Fakat şirk olan bütün düşünce, ideoloji ve zihniyetleri tanıyabiliriz.

Rüyalarla, mitoslarla, “gaybtan geldi” gibi uyduruk referanslarla din anlayışı olamaz. Sadece İbnü’l-Arabî, Celalettin Rumi, Said Nursî, vs. rüya görmediğine göre! Aksi halde; her rüya sahibi kadar din ortaya çıkar. Dolayısıyla din adına söz söyleyen, iş yapan herkes, sözünü ve işini Kur’ân’ın tanıdığı meşruiyyet zemini üzerinde söylemek ve yapmak zorundadır.

Tamamen idare-i maslahatçı bir anlayışla tasavvuf ehlinin hep hayra yorulduğu, en akla ziyan tevillerle aklandığı, onların İslam’ın bir başka boyutunu oluşturduğu şeklindeki yorumların kesinlikle ciddiye alınır bir tarafı yoktur. Zira, İslam akidelerine tamamen ters akideler geliştiren bir öğretinin, “bir başka boyutla” v.s. alakası yoktur.
Belki “bir başka dinle" alakası vardır.

Alıntıdır.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
BİZDEN OLMAYAN BİZİ ANLAYAMAZ!

Tasavvuf erbabı, kendilerine yöneltilen eleştirilere ya: “bizi bizden olmayan anlayamaz” diyerek kendilerini savunurlar. Ya da; apaçık sapıklık ve küfür olan sözleri için, “bu söylenen sözler, kimbilir hangi makamda söylenmiştir” derler. Hatta o zatları eleştirmek için onlar kadar büyük adam olmalısınız derler!

Bu kimseler, İbnül-Arabi’yi red ve inkâr edenlerin “rüsum uleması, fıkıh bilginleri” olduğunu, çok doğal olarak bu gibi kimselerin İbnü’l-Arabi’yi anlayamayacaklarını ileri sürerler. Zira onların farklı ıstılahları, ayrı lisanları varmış. Tasavvuf terminolojisini bilmeyenlerin tasavvuf bahsinde söz ve salahiyet sahibi olmalarına imkân yokmuş! Kısaca: “Bu ilim ve hikmetleri anlayamayanlar kusuru kendilerinde bulmalıdır.”

Celaleddin Rumî, “biz Kur’ân’ın özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldık, posasını köpeklerin önüne attık” derken, “bizi herkes anlamaz” diyordu. Said-i Nursi’ye göre de Risale-i Nur’a itiraz edilemez, çünkü onlar Tanrısaldır. Hatta risalelere “Kutb-u Azam”dan itiraz gelse yine de dikkate alınmamalı! Çünkü Kutb-u Azam(!) yanılabilir, ama Said-i Nursi yanılmaz!

Şüphesiz Mevlana, İbnü’l-Arabî, Said Nursî kendi epistemolojileri bağlamında gayet haklıdır. Bu iddialar tasavvufun temel amentülerine gayet uygundur. Birileri, yazdığı şiirlerin, risalelerin, yaptığı tevillerin Allah tarafından kendisine vahyedildiğine, doğrudan Allah’tan geldiğine inanmışsa, kendileri bu işte yalnızca mütercim rolünde iseler, bunlara itiraz edilmesi söz konusu olamaz. Mütercimin bu işte bir kabahati olamayacağına göre, anlayamayanlar kabahati kendi noksan akıllarında aramalıdır!

Tasavvuf erbabının, “bunu ancak yaşayanlar anlar” tezleri tamamen bir manipülasyondur. Eğer ki, bir sözü anlamak için mutlaka o sözün ait olduğu yaşam tarzını tecrübe etmek gerekli olsaydı, hiç bir müşrik Müslüman olmazdan evvel vahyi anlamamış ve de anlayamaz olması gerekirdi! Hâlbuki her bir müşrik, anladığı için Müslüman olur yahut da yine anladığı için Müslüman olmaz!

En azından vahiy, ilkesel olarak “anlaşılır” niteliktedir. Ve anlaşılsın diye vahiy inzal edilir. Eğer vahiy anlaşılabiliyor da, kendilerine vahiy benzeri, ilham türü bir kutsal bilgi ile kitap yazanların felsefeleri anlaşılmıyorsa bu durum, anlamayanlarla ilgili bir sorun olmaktan ziyade, ilgili felsefelerin doğasıyla alakalıdır. Kısacası, bu felsefeler bir çelişkiler yumağı, hurafeler bütünü ve herhangi bir realiteye dayanmayan, abuk-sabuk söylemler olduğu için anlaşılmazdırlar.

Tasavvuf felsefesi, şeyhin lâyuhtî /hatasız, lâ-yüs’el /sorumsuz mutlak otoritesine kayıtsız şartsız teslim olmayı merkeze alan “kula kulluk esasına” dayandığı için, bu felsefeyi kabul edenler, anlıyor değiller, sadece körü körüne teslim oluyor, anlamış gibi yapıyorlar. Yani, “bunları sûfî olmayan anlamaz” tezi, “ itaatkâr kullar” edinmenin bir başka biçimidir. Bu “anlaşılmazlık” dayatmasını yutanlar, perdelerini indirip, dışa kapanıyorlar, akıl ve iz’an dışı söylemlerle akıllarını ipotek ettirip ruhsal dengelerini sarsıyorlar. Dolayısıyla tasavvuf akideleri anlamakla alakalı değildir. Tam aksine, aklı iptal edip, yeryüzünde Allah’ın mazharı, görünümü olarak addedilen bu kimselere mutlak teslim olmakla alakalıdır.

Bu bağlamda, “Akıl sahibi kimselerin”, tasavvufu “anlamamaları” kadar normal bir şey olamaz. Ve dahi “anlamamalıdırlar”...
Kendilerinden başka bütün insanları panteist felsefeleri anlamamakla suçlamak, tasavvuf ehlinin, sadece kendilerini akıllı, âlemi kör sanmak gibi bir megalomani belirtisidir.

Tasavvufta bilgilenmenin kaynağını rüya, keşif İlham, doğrudan Allah’tan vahiy alma gibi temalar oluşturur. Tasavvufta bilgiler, doğrudan gayb âleminden alınmaktadır. Bu da sonuçta Allah tarafından (vahy ile) bilgilendirilme anlamına gelmektedir. Ve mistik filozof ve şairler, gaipten aldıklarını iddia ettikleri bu bilgilerini doğrulayabilme, akli ölçütlerle izah etme, nedenini-niçinini açıklama gibi bir kaygıyı asla taşımıyorlar. Kendilerinin sadece mütercim olduklarını, bu bilgilerin onlara Allah tarafından verildiğini öne sürüyorlar.

Ortaya konan ürünler ise din adına sunulmakta ve bu ürünler dinin kaynağı olan Kur’ân’la, onun pratiği olan sünnetle uyuşmamakta, hatta çatışmaktadır. Adeta, Kur’ân’a alternatif yeni Kur’ân’lar; dine alternatif yeni dinler ve peygambere alternatif yeni peygamberler ortaya çıkmaktadır. Bunun İslâmî literatürdeki adı malumdur.

Tek tek insanların müşrik olanını, mümin olanını belirlemek gibi bir görevimiz yok. Fakat şirk olan bütün düşünce, ideoloji ve zihniyetleri tanıyabiliriz.

Rüyalarla, mitoslarla, “gaybtan geldi” gibi uyduruk referanslarla din anlayışı olamaz. Sadece İbnü’l-Arabî, Celalettin Rumi, Said Nursî, vs. rüya görmediğine göre! Aksi halde; her rüya sahibi kadar din ortaya çıkar. Dolayısıyla din adına söz söyleyen, iş yapan herkes, sözünü ve işini Kur’ân’ın tanıdığı meşruiyyet zemini üzerinde söylemek ve yapmak zorundadır.

Tamamen idare-i maslahatçı bir anlayışla tasavvuf ehlinin hep hayra yorulduğu, en akla ziyan tevillerle aklandığı, onların İslam’ın bir başka boyutunu oluşturduğu şeklindeki yorumların kesinlikle ciddiye alınır bir tarafı yoktur. Zira, İslam akidelerine tamamen ters akideler geliştiren bir öğretinin, “bir başka boyutla” v.s. alakası yoktur.
Belki “bir başka dinle" alakası vardır.

Alıntıdır.

şişşşşşşşt sen anlamazssın büyüktür bir bilfiği vardır.Hem nedemiş tasavvufun ulu piri bizi anlamayan eserlerimizi okumassın sende anlamıyorsan okumayı ver.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
"De ki: Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet edelim.O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi RAB edinmesin.
Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: Şahit olun, biz müslümanlarız.
Ali-Iimran 64

Devam edelim;

"Onlar, ahbarları (din adamlarını) ve ruhbanları (rahipleri) ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka RAB'ler edindiler.
Tek bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar.
O'ndan başka ilâh yoktur.o Allah şirk koştukları şeylerden münezzehtir."
Tevbe 31

yani neymis, insanlar simdiki gibi önderlerini. liderlerini, din adamlarini
hatta nebileri bile RAB edinirmis. dikkat, burada sevgiden ve itaat etmekten bahsetmiyoruz.
basinizdakileri, atanizi, dini önderlerinizi sevmekte asiri gitmeyin, onlari yanilmaz görmeyin diyoruz.
onlari, yaptiklari ve söylediklerini kuran ile ölcün, kurana muhalif hareketlerini görüslerini görmezden gelmeyin ve karsi cikin diyoruz.



 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
"De ki: Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet edelim.O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi RAB edinmesin.
Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: Şahit olun, biz müslümanlarız.
Ali-Iimran 64

Devam edelim;

"Onlar, ahbarları (din adamlarını) ve ruhbanları (rahipleri) ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka RAB'ler edindiler.
Tek bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar.
O'ndan başka ilâh yoktur.o Allah şirk koştukları şeylerden münezzehtir."
Tevbe 31

yani neymis, insanlar simdiki gibi önderlerini. liderlerini, din adamlarini
hatta nebileri bile RAB edinirmis. dikkat, burada sevgiden ve itaat etmekten bahsetmiyoruz.
basinizdakileri, atanizi, dini önderlerinizi sevmekte asiri gitmeyin, onlari yanilmaz görmeyin diyoruz.
onlari, yaptiklari ve söylediklerini kuran ile ölcün, kurana muhalif hareketlerini görüslerini görmezden gelmeyin ve karsi cikin diyoruz.




Kime anlatıyorsun hacda benim şeyhim enin şeyhinden büyüktür deyip birbirine tekme tokat girişen topluluğa ne anlatabılırsınki
şeyhi ona demişki murit şeyhin önünde ölü gibi olacak .Şeyhin haram işlediğini bile görsen itiraz etmeyeceksin.şeyh muride bunu inandırmış
büyüktür bildiği vardır.ha havanda su doğmussun ha bu ınsanlara istediğin kadar Allah kuran de
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Kindar nesil. Ama kinleri sadece müslümanlara, gavura ses etmezler. Örnek, Işid, İran, Vehhabiler, buradakiler.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Buhari cokerse İslam çöker diyen kafa müslüman kafası değildir. Din Allah'ın dinidir Buhari'nin değil. Ha "ben böyle düşünüyorum" deseydi eyvallah cehaletine verir gecerdik. Ama "ben demiyorum Allah diyor kardesim" dersen Allah adına yalan ve iftira uydurmuş olursun ki bu da seni buz gibi kafir yapar.

Goruldugu üzere müslümanlarla uğraşmıyoruz.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Nureddin Yıldız kafir yani :)

İsrail'de ki kafirle değil işiniz, hayatını İslam'a vakfetmiş müslümanlara kafir deyip, işte bakın kafirlerle uğraşıyorsunuz diyorsunuz :)

Benim söylediğimi teyit ediyorsunuz. Ama ne siyonistler, hem fetö, ne sizin kafa galip gelecek. Asıl ahirette göreceksiniz, gavuru bırakıp, müslümanlarla uğraşmayı.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,878
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
"Biz istesek meleklere ahır temizletiriz" sözünden ne anlıyorsunuz?
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,878
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
Buhari cokerse İslam çöker diyen kafa müslüman kafası değildir. Din Allah'ın dinidir Buhari'nin değil. Ha "ben böyle düşünüyorum" deseydi eyvallah cehaletine verir gecerdik. Ama "ben demiyorum Allah diyor kardesim" dersen Allah adına yalan ve iftira uydurmuş olursun ki bu da seni buz gibi kafir yapar.

Goruldugu üzere müslümanlarla uğraşmıyoruz.

Kuran 'ı okuduğunda anlayabiliyormusun ki? Buhari çökerse diyorsun peki sana inandığın şekilde dini aktaranlarda senin buharin olu vermiyor mu?

Sonuç elde bir kitap var fakat kimse anlamıyor, anlayabilmesi için birilerinin anlatımına ihtiyaç duyuyor :)

ah bu buhariler yok mu :)
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Nureddin Yıldız kafir yani :)

İsrail'de ki kafirle değil işiniz, hayatını İslam'a vakfetmiş müslümanlara kafir deyip, işte bakın kafirlerle uğraşıyorsunuz diyorsunuz :)

Benim söylediğimi teyit ediyorsunuz. Ama ne siyonistler, hem fetö, ne sizin kafa galip gelecek. Asıl ahirette göreceksiniz, gavuru bırakıp, müslümanlarla uğraşmayı.

Daha gündemi takip etmekten acizsin gelmis burada konuşuyorsun talip efendi. Daha sözün sahibini bilmiyorsun.

Güya Feto'de hayatını İslam'a vakfetmiş biriydi. Bir adamın kıldığı namaza tuttuğu oruca bakmayin. Konuştuğunda doğru söylüyor mu ona bakınız diyor Hz Ömer. Siz tersini yapıyorsunuz.

Sakal, cübbe, sarık, namaz,oruc bir de Kur'an'a ve sünnete aykırı ne kadar uyduruk hikaye menkıbe varsa, hele bir de cahiller arasında hoca diye nam salmışsa tamam hemen eteğine yapisiyorsunuz.

talip bırak ya...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Kuran 'ı okuduğunda anlayabiliyormusun ki? Buhari çökerse diyorsun peki sana inandığın şekilde dini aktaranlarda senin buharin olu vermiyor mu?

Sonuç elde bir kitap var fakat kimse anlamıyor, anlayabilmesi için birilerinin anlatımına ihtiyaç duyuyor :)

ah bu buhariler yok mu :)

Kur'an'ı anlamak için alleme olmak gerekmiyor. Yemekten anlamak için aşçı olmak gerekmedigi gibi. Allah haşa anlaşılmaz bir kitap göndermekle kullarına zulmeder mi a kuzum :)

Elbette anlamadığımız bir takım ihtisas gerektiren hususlar var. Bunu da işin ehline sorar öğreniriz. Ama bunlar itikada ,imana taalluk eden meseleler değildir. Yani birileri aciklamazsa kuran/İslam cökmez.

Hele bi deyin bakalım, Kur'an'ı açtığınızda neyi anlamiyoruz Allah aşkına. Ha, ilkokul seviyesindeki bir çocuğun dahi anlamakta tereddüt etmeyeceği "Biz istesek meleklere ahir temizletiriz" sözüne illa anlasilmazlik yükleyip ve/veya mistik bir anlam peşinde koşarsan değil Kur'an'ı sıradan bir hikaye kitabını dahi anlayamazsın.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,878
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
Ha, ilkokul seviyesindeki bir çocuğun dahi anlamakta tereddüt etmeyeceği "Biz istesek meleklere ahir temizletiriz" sözüne illa anlasilmazlik yükleyip ve/veya mistik bir anlam peşinde koşarsan değil Kur'an'ı sıradan bir hikaye kitabını dahi anlayamazsın.

Meleklerin, adem 'e olan secdesinden ne anlıyorsun. Mistikten uzak durarak anlat ama
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Daha gündemi takip etmekten acizsin gelmis burada konuşuyorsun talip efendi. Daha sözün sahibini bilmiyorsun.

Güya Feto'de hayatını İslam'a vakfetmiş biriydi. Bir adamın kıldığı namaza tuttuğu oruca bakmayin. Konuştuğunda doğru söylüyor mu ona bakınız diyor Hz Ömer. Siz tersini yapıyorsunuz.

Sakal, cübbe, sarık, namaz,oruc bir de Kur'an'a ve sünnete aykırı ne kadar uyduruk hikaye menkıbe varsa, hele bir de cahiller arasında hoca diye nam salmışsa tamam hemen eteğine yapisiyorsunuz.

talip bırak ya...

Nureddin Yıldız Hoca:

"‘Buhari’de gök aşağısı yer yukarısıdır yazsa bitti benim için. Bundan sonra yer gök, gök yerdir derim. Su katı taş sıvıdır derim. Bu imanı taşıyoruz elhamdülillah.’"

Yani onun da bu meyanda sözleri vardır. Gündemi takip etmemek de acziyet değildir. Senin kendin için başarı olarak gördüğün "gündem takibini" cebinde 500 tl lik akıl telefonu olan çocuk da yapabiliyor.

Feto için güya diyecek isek, senin de için de güya diyebiliriz. Bu nasıl bir saçma mantık.

Sen ortaya tarikatsız/tarikat düşmanı hocalarını koy, ben de tarikat ehli hocaları sayayım, bakalım, ilim kim tarafında, irfan kimde, hizmet kimde...

Buhari ve Müslim'e düşmanlık Peygambere uzanır. O ve diğer hadis kitapları olmasa, Peygamberi yaşamadı say. Allah Kur'an-ı kitap olarak da gönderebilirdi istese...
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0


Hoca dağa oduna gitmiş. Odunları kesip eşeğine yüklemiş. Eşeği yola indirmiş. İşi de biraz aceleymiş. Eşeğe:


"-Sen var düz yoldan git." demiş. "Yolu biliyorsun. Nasıl olsa eve varırsın. Benim işim acele. Ben de kestirmeden gideyim."

Eşeği dehleyen Hoca, kestirmeden evin yolunu tutmuş. Eve varmış, çapasını alıp bostana gitmiş. İşlerini bitirip dönmüş.

Akşam da olmak üzereymiş. Eve varır varmaz eşeğin gelip gelmediğini sormuş. Eşeğin gelmediğini öğrenince canı sıkılmış. "Varıp bakayım. Bizim eşek nerelerde kaldı?" diyerek merakla yola düşmüş. Odun kestiği yere kadar yürümüş.

Varıp bakmış ki, bir de ne görsün? Eşek, sırtında odun bıraktığı yerde öylece durmuyor mu?

Hoca eşeğe yaklaşıp:

"-Seni gidi seni!" demiş. "Halâ koyduğum yerde otluyorsun!.."



Aynı yerde otlamaya devam ! Başka bir yerde böyle gelişmiş kaliteli (!) otlar bulunmaz !
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Nureddin Yıldız Hoca:

"‘Buhari’de gök aşağısı yer yukarısıdır yazsa bitti benim için. Bundan sonra yer gök, gök yerdir derim. Su katı taş sıvıdır derim. Bu imanı taşıyoruz elhamdülillah.’"

Yani onun da bu meyanda sözleri vardır. Gündemi takip etmemek de acziyet değildir. Senin kendin için başarı olarak gördüğün "gündem takibini" cebinde 500 tl lik akıl telefonu olan çocuk da yapabiliyor.

Feto için güya diyecek isek, senin de için de güya diyebiliriz. Bu nasıl bir saçma mantık.

Sen ortaya tarikatsız/tarikat düşmanı hocalarını koy, ben de tarikat ehli hocaları sayayım, bakalım, ilim kim tarafında, irfan kimde, hizmet kimde...

Buhari ve Müslim'e düşmanlık Peygambere uzanır. O ve diğer hadis kitapları olmasa, Peygamberi yaşamadı say. Allah Kur'an-ı kitap olarak da gönderebilirdi istese...

Hadisleri falan inkar ettiğimiz yok. Buhari'yi de inkar etmiyoruz, en azından kendi adıma inkar edenlerden değilim. Ben Kur'an ve nebevi sünnet ehli bir müslümanın. Tek farkla ben Buhari ve diğer muhaddisleri hatasız görmüyorum. İnsan olmaları hasebiyle hata edebilirler ve etmişlerdir de. Yahu kaldi ki peygamberler dahi hata yapmaktan masum değilken Buhari nasıl pir'u pak olsun, yapmayın Allah aşkına.

Bunları tartışmaktan gına geldi artık. Allah'tan ve dine dair peygamberlerden sadır olan her ne varsa amenna der ve hepsini kabul ederiz ancak bütün rivayetler sanki bizzat peygamberin ağzından çıkmış gibi kabul edemeyiz. Ebu Hanife'nin o dediği gibi bir hadisi inkar peygamberi inkar degildir , Buhari'yi de inkar degildir. Daha önceleri defaatle söyledim, hiçbir eser içinde bulunduğu toplumun sorunlarından azade meydana gelmis değildir ve bu mümkün de değildir.

Buhari'nin bap başlıkları kim ve kimlere hangi saiklerle (mürciiye ,haricilere,kaderiyye'ye reddiye) kaleme alındığını hadi bizi geçin gidin yine bizzat sizlerinde itibar ettiği İbn Hacer'den dinleyin yahu. Ehli Rey ve Ehli Hadis çatışması taa o zamandan beri vardı ve imam Buhari bal gibi de taraf idi ve bu tarafgirlik eserlerine yansıdı.

Fiili mutevatir sünnet konusuna hiç girmiyorum bile.
Mesele uzun. Diyeceğim o ki bizi karşıtmış gibi gösterirken biraz insaflı olun. Bazıları gibi iskembeden sallamiyoruz.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Hadisleri inkar etmemen güzel bir şey. Anlamadıklarını da hemen inkar etme. Sessiz kal en salim yoldur.

Tasavvuf dini diyenler milyonlarca en samimi müslümanı tekfir etmiş oluyorlar. Bu vebal büyük bir vebaldir. Herkesin bu dünyada bir vazifesi var iken, bize şeytanın sözcüsü olmayı tercih ettiren hangi günahımızdır diye düşünmek lazım.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Hadisleri inkar etmemen güzel bir şey. Anlamadıklarını da hemen inkar etme. Sessiz kal en salim yoldur.

Tasavvuf dini diyenler milyonlarca en samimi müslümanı tekfir etmiş oluyorlar. Bu vebal büyük bir vebaldir. Herkesin bu dünyada bir vazifesi var iken, bize şeytanın sözcüsü olmayı tercih ettiren hangi günahımızdır diye düşünmek lazım.


yahu arkadaş sizin en büyük yanışınız yanlışa yalnış diyememek.
gidin bu yalnışları kurana sünnete götürün orda bişey bulamazssanız yada bulduğunuzla çelişiyorsa red edin.Edebiliyormusunuz hayır
büyüktür bildiği vardı.o söylemişse doğrudur.eeee.Allahın kelamı ile resulun sunnetı ıle kıyasla ona ragmen hala o soylemışse doğrudur dersen bırelerı çıkıp sna hadı ordan der.
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul

kitab kendisine anlaşılır diyor diye herşey anlaşılır mı oluyor. bu yazıları yazanlar kitabı anlayabilmişlermidir ki böyle iddialılar.

zikir ehline sorunuz
katımızdan ilim verdiklerimiz

metodolojik sıkıntılar var.
bir ayette mal mülk evladı iyaliniz fitnedir derken
başka bir ayette mal mülk evladı iyal ziynet oluverir.

sen genelleme yapıp bu fitne veya ziynettir diyemezsin kişinin mertebesine göre isim alır.

herşey mertebededir. bir mertebedekine şirk olan başka bir mertebedekine göre şirk değildir.

sana göre şirk diye birşey var şunu yapan şirktedir diyebiliyorsun ve genelliyorsun. o mertebede yapan şirktedir. başka bir mertebede onu yapan imanlı olabilir.

her ne dersek diyelim
maksat hakka vuslat etmektir.
hakka vuslat edebilmek için hidayet yoluna dahil olmamız gerekir.

hidayet yolu nedir. gene kitaptır diyeceksin. zira kitap kendisinde şüphe olmayan hidayet yolu diye niteliyor. anlaşılır olarak nitelediği gibi. peki anlaşılır mı?

bende kendime anlaşılır derim. bu herkezin anladığı anlamına gelmez. anlayan birileri vardır anlaşılabilirdir. anlamaya çabalayın demektir.

hakeza hidayettir demeside böyledir. siz hediyemi almaya gayret edin. çabalayın. isteyin.

insandan başka bir yerde bulamazsın o yolu.
zira yol gönül yoludur.
gönülde insana verilir.

selametle
 
Üst