Tarikatimizin Silsilesi

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
şirk ve idol kavramlarına biraz değinelim.. en güzel anlatan'da ali şeriati olmalı
konumuzla direkt alakalı değil gerçi herkes bir nebzede olsa vahiy şule'lerinden alabilir..
müslümanın yaptığı davranışlar, koyduğu tavırlar bir ilke gözönünde tutulduğu başka bi deyişle o ilke ile değer kazanır .o da tevhid dir. namaz'ımız ,oruc'umuz veya dediğniz gibi iyilik sever olmamız ,yardımsever olmamız,birbirimizi sevmemiz nefretimiz bu ilke ile kaim'dir. tevhid'siz bir din nasıl mümkün olabilir. adem ve havva'nın yeryüzüne inmesiyle başlayan insanın ve islamın tarihi, son peygambere kadar ara kesitte birçok peygamberle bu ilke üzerine bina edilmiştir.kuran'ı açıp bakan ve bütün bahsi geçen peygamberlerin hayatına göz atan birisi rahatlıkla şunu görecektir. bütün peygamberlerin kavimlerine gönderildiğinde ilk cümleleri şu olmuştur. ey kavmim benim de rabbim sizinde rabbiniz olan allaha ibadet edin çünki sizin ondan başka gerçek ilahınız yok. ilke bu. küfür örtmek demektir. çiftçilere ekinin üzerini örtmelerinden dolayı kafir denir, keza gecenin görünür şeyleri görünmez kılması nedeniyle geceye de kafir ismi verilir.tarih boyunca hiç bir dinsiz toplum görülmemiştir.ateist fertler olabilir zira bunlara dehriler adı verilir. kuran'da böylelerine sadece bir yerde cevap verilir. bu kuranın ciddiye aldığı bişey değildir. ve ateistlerin bile dini vardır. tarih boyunca kavga allahın dini ile diğer dinler arasında olmuştur.diğer dinlerin ortak özleliği şirk dini olmasıdır.şirk de bizim anladığımız gibi putperestlik değildir. putperestlik şirkin sadece özel bir biçimidir. zira kuran putperestliği eleştirirken şirkin putperestlik olarak algılanmasını önlemek için genel hatlarla bahseder. şirk dininin toplum hayatına tezahürü egemenler tarafından halkı köleleştirme , sınıflara ayırma, statükoyu meşrulaştırma şeklinde olmuştur. musa a.s ın kavminde firavun siyasi gücü temsil eder, ve kuran'da firavunun halkına ene rabbikum ul ala dediğinden bahsedilir. yani ben sizin en yüce rabbinizim.firavun bu sözle şunu demek ister; sizin hayatınız için kuralları ben koyarım, nasıl yaşayacağınıza neye inanacağınıza nasıl bir hayat sürmeniz gerektiğine, ben karar veririm. Allah'ın dini bunu geçersiz kılmak üzere gönderildi. zira allah'ın dininde insanlar eşitti ve insanlar'ın nasıl yaşaması gerektiği ile alakalı kanunları Allah koyardı. yine musa'nın yıkmak için gönderildiği toplumda karun parayı serveti temsil eder. karun bir çeşit maliye bakanıdır. malın paranın biraz sonra bahsedeceğimiz belamı baura'ların emriyle bir sınıfın imtiyazına kullanılmasına diğerlerinin servet sahiplerinin köleleri olmasına hizmet eder. musa'nın yıkmak üzere geldiği toplumsal yapıda belamı baura toplumu enbüyük din adamıydı.bir topluluk diğerini yoksun kılabilir ,kendileri için ayrıcalıklar kabul ettirebilir ama bunun zorbalıkla sürmesi zordur. işte şirk dininin genel karakteri itibarıyla belamı bauralara düşen görev budur. itaata çağırmak,satükonun devamını sağlamak için halkı uyutmak, bir fosseptik çukurunun içinde olduğu halde halka iyilk yapmasını tavsiye etmek, isyandan alıkoymakkısacası uysallaştırmak. son peygambere kadar gelinen süreçte bu böyle oldu. son peygamber'in (yani peygamberimizin) toplumunda ise. egemenliği ele geçiren bir grubun kendisinin gerçekten inanmadığı putprestlik ve şirk inancıyla halka bu şekilde olmalarının bir çeşit kader olarak sunulduğu ve kutsal mekanlarda olmaları hasebiyle senenin büyük bölümünde panayırlarla dışarıdan gelen insanların putları ziyaret ederek elde ettikleri ekonomik ve siyasi kazanımları meşru göstermek adına bir çeşit elitizm ve üstünlük iddialarına karşın allah onlara hz Muhammed'i gönderdi.hz Muhamed'in vefatından üç yüzyıl geçmemiştiki şirk dini yine kendini gösterdi. emevilerin kaderci bi anlayışla mal yığmaları toplumu sömürmeleri, uydurma rivayetlerle ve cebriyye diye çıkardıkları akımla oldu. günümüze kadar gelinen süreçte islamın ta ilk yıllarından fetihlerle müslüman olan kitlelerin topluca islama girmesi ilk müslümanlar gibi kuran'i bir bilince safha safha ulaşmalarını engelledi. dolayısıyla kendi kültürlerinden kalan cahiliye adetlerini islama bulaştırmaları zor olmadı. iranda zerdüşt dininin son aşamaları, türklerin atalar kültürü, şamanizm dini vs diğer topluluklar vahiy islamından kültür islamına geçilmesine sebep oldu. bunun doğal uzantısını toplumumuzda ve diğer toplumlarda görebiliriz. baba, pir, şeyh, derviş , devletin kutsallığı, asker millet ,inziva, fildişi kulelerine çekilme, staükoyu meşrulaştırma ve başlangıcı peygamber zamanına dayanan peygamberin nehyettiği tasavvufun türlü şekilleri.özetle bahsedilen konu bu.. isteyenler şu kaynaklara bakabilir.tasavvuf ve islam ; ibrahim sarmış, vahiyden kültüre; celalettin vatandaş, dine karşı din;ali şeriati.

Bu yazıyı nereden bağladın şeyhlere dervişlere onu anlayamadım kardeş.
 

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
Bu Sevda Bİtmez..bu TartiŞma Bİtmez.. Mevlam Bİzlerİ Efendİlerİn Kapisindan Ayirmasin..anlayamanlarada Anlamak Nasİp Olsun İnŞaallah..
 

Ebu Huzeyfe

Asistan
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
450
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İstanbul
Web sitesi
www.misakonline.com
Neden bitmesin?

Evet, genelde İslami forumlarda kimse öğrenmek için gelmediğinden herkes öğretmeye kalkınca bu tür tartışmalar bitmiyor. Ama bu iz'an sahibi kimselerin olmadığı anlamına da gelmez.

Mesela yukarıdaki reddiyelerimden sonra kardeşin izahatlarından bendeniz anlıyorum ki, aynı mefhumları farklı cümlelerle ifade ediyoruz. O yüzden mesele uzayıp gidiyor. O yüzden meselenin bu kısmının tartışmasından bendeniz çekiliyorum.

Çünkü asıl ihtilaf noktasını anladığımı düşünüyorum. Çok da basit ve gereksiz gibi görünüyor.

Selam ve Dua ile...
 

volkanik28

Üye
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KÖrÜ KÖrÜne İtaat; Kendİ Nefsİnİ ,kendİ GÖrÜŞÜnÜ BeĞenen ,sonrada
KÖrÜ KÖrÜne İtaat Olmaz Dİyenlerde Has BİrŞeydİr.
Hem Haksiz EleŞtİrİ Yapacaksin Hemde İÇİnden Çikamayinca Ben Hakİkİsİne Bİr Şey Demedİm Dİyeceksİn. Sankİ Bİz Sahtesİnİ Savunuyoruz. HİÇ Bİr Şey Bİlmİyoruz HİÇ Bİr Şey Okumadik
İlahİyat Tahsİlİ GÖrmÜŞ Bİrİyİz. Sİzİn Gİbİ İtİraz Edenlerİn YaŞayiŞini Çok İyİ Bİlİyoruz.Çok MÜcahİt GÖrdÜm Çook.gÖzlerİne Hakİm Olamayan Neye Hakİm Olabİlİr SÖyletme Benİ Bu Camİaya Yabanci Olsak Neyse...
İÇİndekİ Kİn Ve BuĞzu Alenen Ortaya Koyamayan Ucundan Kenarindan Bİr Şeyler SÖylemeye ÇaliŞir.bunlari Bİz 15 Senedİr İncelİyoruz.hangİ Delİlİ Getİrİrsen Getİr Ne Yaparsan Yap AmaÇ İkna Olmak DeĞİldİr BaŞkalrindakİ EksİĞİ GÖrmek Kendİ Hatalarini Asla Ve Asla GÖrememek Tasavvuf Deyİnce Cİnlerİ Tepesİne Gelİr
İlmİ Mantiki SavunmaymiŞ Yanİ Hangİ İlİmden Bahsedİyorsunuz
Nefsİn Gİzlİ Arzu Ve İsteklerİnİn SizdiĞi MÜŞteŞrİklerİn Nursuz Kalbİ Tedavİ Etmeyen Modern İlmİmİ?
Unutma ...!gÜnahlardan KaÇmayan Elİne Belİne Dİlİne Kalbİne GÖnlÜne Nefsİne Hakİm Olmamayanin SÖz SÖylemeye Hakki Yoktur
MÜslÜmanlar Hakkinda Suİ Zanin En KÖtÜsÜ KÖrÜ KÖrÜne İtaaat Edİyorlar Demektİr
Hem Gassal Elİnde Meyyİt SÖzÜnÜ SÖyleyen Hakİkİ Sofİlerdİr
Nasil Oluyorda Hem Bu SÖzÜ Çarpitiyorsunuz Hemde Hakİkİ Sofİlere SÖz SÖylememİŞ Oluyorsunuz Bu Asil ÇelİŞkİ
KardeŞİm Hepİmİz İnsaniz.. Peygamber Ve Melekler HarİÇ Her İnsanin HoŞumuza Gİtmeyen YÖnlerİ Olabİlİr GÜnahlari Olabİlİr. Tasavvuf GÖnÜl Tamİrİdİr İÇİ GÜzelleŞtİrmektİr Birak Sen TaŞ Atma
BeĞenmİyorsan Kendİ Yoluna Gİt Sana İllada Gel Tasavvufa Gİr Dİyen Kİm??*
Gelmeeeee Allah MÜbarek Etsİn Yolun AÇik Olsun Tamam TasavvufÇular Sİzİn Gİbİ Olamiyor Zayif İnsanlar Sİzİn Kadar GerÇeĞİ GÖremİyorlar İlİmde Yok İrfanda Yok
Ama Sİzİn YaptiĞiniz Sadece EleŞtİrmek BaŞka Bİr Şeyde DeĞİl Bunu Da BÖyle Bİlİn
 

volkanik28

Üye
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
tasavvufçular sofiler; TEVHİDİ BÜTÜN HAYATINA RUHUNA BEDENİNE BÜTÜN HÜCRELERİNE AŞKLA MUHABBETLE SÖYLETİR...ONLARIN GÖNÜLLERİNDE BU AŞK VE MUHABBETTEN HİÇ BİR PUT KALMAMIŞTIR. ALLAH BAKİ HER ŞEY FANİİİ
GERİSİ NEFSİN OYUNU EĞLENCESİ KELİME OYUNU
KUMAR OYUNU GİBİ GÖNÜL KUMARI
BAZISI KAHVEDE KUMAR OYNAR BAZISI NEFSİNİN ARZULARIYLA
 

volkanik28

Üye
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
HAYAT İMAN VE EDEB.... EDEBLENMEK EN BÜYÜK CİHADDIR. İÇTEKİ DÜŞMANLA CENK İ GÖZE ALAMAYANLAR DIŞARIYA DİKKATİ NAZAR I VERMEYE ÇALIŞIRLAR ...KALE İÇTEN FETH OLUR. İÇİ İŞGAL EDİLENİN DIŞARIDAKİ KUŞATILMIŞLIĞI KIRMASI İMKANSIZDIR...
GİZLİ BİR GAZ KAÇAĞI HEM EVDEKİLERİ ZEHİRLER HEMDE YİYECEKLERİ ;gönül evine sızan ise gönülü zehirler
gönül ülkesine giren ,oralarda mesken tutan sakinler kimlerdir.
BAL ÇOK GÜZELDİR ÇOK TATLIDIR AMA YA İÇİNE AZ DA OLSA ZEHİR SIZMIŞSA ....
İLİM BAL GİBİDİR... BAL VÜCUDA GİRDİĞİ ZAMAN İCRAATINI GÖSTERİR
ZEHİRSİZ İLİM DE KALBE GİRDİMİ AHLAK DÜZELİR ALLAHA TESLİMİYET DÜZELİR HER ŞEY DÜZELİR
MÜRŞİTLER VELİLER O SAF BALI SUNARLAR YAŞAYIŞLARIYLA DURUŞLARIYLA
KONUŞMALARIYLA ŞEFKAT VE MERHAMETLERİYLE
ONUN İÇİN GÖNÜL ONLARIN YANINDA RAHAT EDER RABBİNİ TANIR.. RABBİNE KARŞI AKAR KALBİ ONLARIN YANINDA.... İMANIN HALAVETİ YAŞANIR.. BİR DURUŞU BİN SÖZDEN DAHA TESİRLİDİR... GÖREBİLENE ... GÖRMEYİ HAK EDENLERE....ÇİLE ÇEKENLERE... O GÜZELLİKLERİ GÖRMEMİZ İÇİN ALLAHA AÇILMALI ELLER
KİM MAHRUM KALMIŞSA KENDİ EDEBSİZLİĞİNDEN... KİME DE NE NASİB OLMUŞSA KENDİ EDEBİNDEN OLMUŞTUR.
GÜNAHLAR KALIN PERDELERDİR... HADDİNİ BİLMEME EN BÜYÜK CAHALETTTİR
KALIN SİYAH GÖZLÜKLERLE İLAHİ VAHİY OKUNMAZ

ruhen temizlenmek ruhen arınmakkk bütün mesele bu
başka bir davanın peşinde olmak ahmaklıktır
 

volkanik28

Üye
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ibrahim sarmış ıda,celalettin vatandaşı da, ali şeriatiyi de yıllar önce defaaten okudummm hiç abartısızzz şimdi siz okuyun biz geçtik o safhayı
müctehid veya sahabe de değiller....
normal okuduğunu kendi mantığına anlayışına kültürüne algılamasına gönül dünyasına göre yorumlayan insanlar onların yorum hakkı varsa herkesin var
tasavvufa şirk diyen kendi iç dünyasını sorgulasın
başkasını sorgulamak bazılarına has bir eylem ve tavır değil
ELHAMDÜLİLLAH ALLAHTAN BAŞKASINA TAPMADIK!!!!!!!!!!!!
ONDAN BAŞKASINA DA İBADET ETMEDİKKKK !!!!!!!!!!!!
AMA ALLAH İÇİN ALLAH YOLUNDA YÜRÜYEN VELİLERİ MÜRŞİTLERİ SEVECEĞİZ SEVMEYE DEVAM EDECEĞİZZZZZZZ TASAVVUFA CANDAN BAĞLIYIZ BİRİLERİ TASAVVUFA KARŞI ÇIKSADA
DEĞİLMİ Kİ TASAVVUF GÖNÜLLERİ TEVHİD ZİKRİYLE DİRİLTMEKTİR
FANİ OLANI BIRAKIP BAKİ OLANA ALLAH A KULLUK ETMEKTİRRR
MÜRŞİTLER VELİLER ÖNDERLERİMİZDİR YOL USUL ÖĞRETEN BÜYÜKLERİMİZDİR
SAYGIDA KUSUR ETMEYİZ SAYGIMIZ SEVGİMİZ İTAATİMİZ ALLAH İÇİNDİR RESÜLÜ İÇİNDİR ONLAR BİZE ALLAHI VE RESÜLÜNÜ SEVDİRMEYE ÇALIŞIYORLARR
ANLAYANA SİVRİ SİNEK SAZ ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ
ALLAH BÜTÜN MÜRŞİTLERDEN RAZI OLSUN
ALLAH YAR VE YARDIMCISI OLSUN
ÜMMETİ MUHAMMEDE HİZMETTE DAİM ETSİN
BİZİM VE ONLARIN GÜNAHLARINI AFFETSİN
DÜŞMANLIK YAPANLARI MÜŞRİK DİYENLERİ İLAHİ ADALETE HAVALE EDİYORUZ
 

volkanik28

Üye
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
selam... mümin müminin aynasıdır. tabiki hastalıklarım vardır. masum değiliz. masum olan melekler ve peygamberlerdir.
kendinde hastalık görmeyenler, kendini masum görenler ali şeriat i olunca akan sular durulur diyenler hiç hasta değillerdir.sizin fikirleriniz arı duru bize gelince hastalık maşaallah...
kendi hastalığından haberi olmayanlara sedece dua ederiz.
çağın en büyük hastalığı tekebbür hastalığıdır.
ne idolü??* ne putu?**
ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine tabi olursanız kurtulua erersiniz (h.ş)
ashabın ahlakını ruh halini yaşamaya çalışan hal e tasavvuf denir.. tasavvuf ehli bunu yaşamaya gayret eder. eksiklikler muhakkak vardır.. kendinde eksiklik görmeyen e tasavvuf zaten yüktür.. gereksizdir.
kur an ve sünnet dışı tasavvufa binlerce veyl olsun
 
S

SaLtan

Guest
volkanik28 göndermiş olduğun bu üç iletiden sonra benimde söyleyecek pek bir sözüm kalmadı ..mevzuda ali şeriati değildi ama
ali şeriati yi ne kadar tanıyorsun
kaç kitabını okudun
ve/veyahut mevlana, muhammed ikbal gibi tasavvuf alimlerinden çok etkilendiğini hatta bu iki ismi tanıdıktan sonra hakişki tasavvuf ve hakiki olmayanrı birbirinden ayrıştırdığını.bilmelisin!.. bilmiyorsan öğrenmiş ol..
farkında olmayı öneririm size.. kuranda bir çok ayette farkındalık mefhumu geçer..
 

volkanik28

Üye
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Selam saltan

ilk önce huşu tasavvufcuların ortaya koyduğu bir şeydir? demiştin
ayetleri yazdım umarım okumuşsundur.Elmalı tefsirine baktınızmı?
zekat ve sadakalar için gizli verilmesi hususunda ayetleri yazdım bunları araştırdınmı bu yanlışıından döndünmü onu merak ediyorum
selam ve dua ile
 
S

SaLtan

Guest
ilk önce huşu tasavvufcuların ortaya koyduğu bir şeydir? demiştin
ayetleri yazdım umarım okumuşsundur.Elmalı tefsirine baktınızmı?
zekat ve sadakalar için gizli verilmesi hususunda ayetleri yazdım bunları araştırdınmı bu yanlışıından döndünmü onu merak ediyorum
selam ve dua ile

ortaya koyduğu şeyler demedim. yani tasavvufcular dışında kimsenin huşu ile namaz kılmadığı anlaşılmasın. yazdıklarımı dikaktle ve bir bütün olarak okusaydın vermek istediğim mesaj'ı rahatlıkla anlayabilrdin.
orda iyiniyetli bir yaklaşım sözkonusu idi..
tasavvuf huşu ile namaz kılma öğretsini yaşatıyor ama bunun yanıda istidraç gibi namazlarda getiriyor..
yada zekatı veren eli alan el görmüyecek diyor ama
verilecek zekat'ın dergah'a verilmesi öngörülüyor..
her şey bir yana rabıta örneği,
işte silsilenin sahabelere dayandırılması
cebri zikir
fenafillah (diğer adı nirvana)
şeyhe addedilen bir takım makam ve mevkiler
babadan oğula geçen şeyhlik makamı
vird
hatme
açılımlar çoğaltılabilinir.. güzel getirleri olmakla birklikte çeşitlilikleri ile arzeden getirileride! olabiliyor..
 

volkanik28

Üye
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ali şeriatinin
1- hacc
2- dinler tarihi
3-dergilerde bir sürü makalesini okudum
muhammed ikbalin çağın mevlanasını (annemaria schimmel)okudum
 

volkanik28

Üye
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Örneğin: Zekat farzdır denilir, ekstaradan veren eli alan el görmüyecek anlayışı tasavvufun getirisidir.
Namaz kılınız denilir. Huşu içinde namaz kılın yine tasavvufun katkısıdır..
Neyse lafı fazla uzatmadan dava ne siyasettedir, nede tarikatta dava aksiyonla şumul bulur. Nacizane fikrim..[/B][/QUOTE]

YUKARIDA Kİ PASAJ SİZİN YAZINIZDAN ALINDI KELİMESİ KELİMESİNE


1-bakara 271-ayet EĞER SADAKALARI (ZEKAT VE BENZERİ HAYIRLARI) AÇIKTAN VERİRSENİZ NE ALA!! EĞER ONU FAKİRLERE GİZLİCE VERİRSENİZ, İŞTE BU SİZİN İÇİN DAHA HAYIRLIDIR ALLAH YAPMAKTA OLDUĞUNUZU BİLİR

bakara274- Mallarını gece gündüz gizli ve açık hayra sarfeden varya onların mükafatı Allah katında dır.

hadis-kütübü sitte-3263 nolu:ize tesaddega bisadagatin biyeminike fehfehe an şimalih.(sağ elin verdiğini sol eli gizleyecek kadar gizlenen sadaka)

2-"Namaz kılınız denilir. Huşu içinde namaz kılın yine tasavvufun katkısıdır.."DİYORSUNUZ

(müminun suresi-1-2 ) GERÇEKTEN MÜMİNLER KURTULUŞA ERMİŞLERDİR. ONLAR Kİ NAMAZLARINDA HUŞU İÇİNDEDİRLER.
AYETLER VE HADİSLER AÇIKK YAZDIKLARINDA AÇIK
şimdi konuyu saptırıp zekat dergaha verilmeli derlermiş
A)dergaha zekat verilmez zekat fakirin hakkı... istediğim kişiye veririm zekatı verecek sınıf bellidir. illada zekatı verirken başkasına soracak değil ya... dergahtaki fakire versem kabul olmuyormu???
B)rabıta meselesinde ALLAHA RABITA YAPILMAZ ALLAH HAYALE GETİRİLEMEZ ÇÜNKÜ..ALLAH IN ZATI DÜŞÜNÜLMEZ
C) Cebri zikir diye bir zikir çeşidini ilk defa sizden duyuyorum. cehri zikir ve gizli zikir var. sesli ve sessiz zikir
-araf suresi205.-Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma.
D) vird hatme Allahı zikirdir. ihlas suresini ,inşirah suresini okumak salavat getirmek günahmı? bu hadislerde yok hatme vird yok diyorsan o zaman
Ali şeriati yi okumak hangi kitapta hadiste yazıyor tavsiye ediliyor???
sakın yanlış anlama!!! ali şeriati okunmasın falan dediğim yok karşıda değilim
ali şeriatiyi okumak iyidir aynı zamanda hatme de virdde iyidir
E)fenafillah : Allahın emirlerinde daim ve sürekli olmaktır yoksa cahil aklın anladığı gibi allah ta kaybolmak değildir sümme haşa Allah hiç bir şeye hulul etmez.
zariyat ayet 50-"Öyleyse Allah'a koşun
buradaki koşmak somut koşmak mı?? yoksa soyut bir kavram mı
F) şeyhe verilen makamlar eğitimli insanlara prof. dç. dr. dekan asistan, v.s veriliyor . mürşitlere bir takım makamlar verilse ne olur dinden mi çıkıyoruz
hiç bir mürşit sahabenin bile ayağının tozu olamaz bu tasavvufun temel kaidesidir.
G)Bir baba oğlunu iyi yetiştiriyorsa suçmu işliyor ne mutlu evladını yetiştirenlere tebrik etmek gerekir. dr evladı doktor olamazmı? demircinin oğlu demirci olamazmı? bazı meslekler babadan oğula irsi olarak geçemezmi?
bazı hastalıklar bile irsidir tıp bunu isbat etti
İYİ MERCEK LİYORSUNUZ? BİRAZ DAHA KALIN MERCEK KULLANSANIZ
BAŞKALARINA BU DENLİ YÜYÜTEÇ MERCEK KULLANAN ACABA KENDİ NE NASIL MERCEK KULLANIYOR MERAK EDİYORUM!!!!!
BAŞKALARINI NASIL YARGILIYORSANIZ ALLAH TA SİZİ ÖYLE YARGILAR BUNU UNUTMAYINNNN
İNSAFFFFFFF
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
volkanik28 abim, Silsile ve Tasavvuf ile ilgili soruları gayet beliğ, içten ve etraflıca karşılamış..

Kendisine teşekkürler ediyorum, sözleri gönlümüzü nurlandırmıştır..

Kabul ederseniz, küçük bir katkıda bulunalım:

Tarik Silsileleri mübarek İki Ashaba, oradan da Peygamber Efendimize ulaşır.. Birisi Hz. Ebu Bekir Sıddık Efendimiz, diğeri Hz. Ali Efendimizdir.. Hz. Osman ve Hz. Ömer Efendimize Peygamberimizin talim ettiği zikir usulleri silsile itibariyle devam etmemiştir..

Silsilenin delili kayıdı demiş arkadaşlarım..

Size, iki Hadis-i Şerif sunacağım:

Rabbım, benim sadrıma ne aktardıysa, Yar-ı Gar'ım Ebu Bekir'in sadrına da onu aktardım

Ben ilim şehriyim, Ali de onun babı (kapısı)..

Silsilenin delilinin isteyenlere bu iki Hadis-i Şerifin yetişmesi gerekir..

Peki, ne olmuştur bu mübareklere aktarılanlar? Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ali Efendilerimizin dünyasını değiştirmesiyle kaybolup gitmiş midir?

Kesinlikle hayır! Onlar da Sünnet-i Resulullah'ı işleyerek, kendilerine ne verildiyse, peşlerinden gelene onu aktarmışlardır.. Onlar da kendi peşlerinden gelenlere.. Onlar da kendi peşlerinden gelenlere.. Taaa ki günümüze kadar böyle gelmiştir.. Silsilelerin var olma mantığı budur zaten..

Silsile nasıl devam eder? Silsiledeki her halka kendinden sonra gelecek olana yazılı icazet verir.. Hadis-i Şeriflerin senedi gibi, her Mürşidin delili bu yazılı vesikalardır.. Asr- Saadetten beri, aradaki üveysiler hariç, her silsile yazılı olarak kaydedilmiş ve yazılı olarak devam etmiştir..

Büyük alimlerin yazılı eserlerinde bu silsileler de kaydedilmiştir.. Abdurrahman-ı Cami Hazretlerinin Nefahat'ı, İmam-ı Rabbani Hazretlerinin Mektubat'ı, Şeyh Seyfeddin'in Reşahat'ı gibi..

Abdurrahman Cami Hazretleri, İslam Tarihinin en parlak simalarından biridir.. İlmiyle ve zekasıyla akranları içinden sıyrılıp yükselmiş büyük bir alimimizdir.. Sonradan Tasavvuf'a teslim olanlardan.. Onun Tasavvuf'a girişiyle şiddetli olan Tasavvuf karşıtı fikirler ağır darbeler almıştır.. O dönemde en ileri seviyede Tasavvuf karşıtı olanlar dahi demişlerdir ki:

Molla Cami gibi büyük bir ilim sahibi dahi Tasavvuf'a giriyorsa, bizim bundan böyle söyleyecek bir sözümüz kalmamıştır.. İnsaf edelim..”

Silsilelerin nasıl oluştuğu, delillerinin ne olduğu, nasıl sürdüğü konularını merak edenlerin; özellikle Nefahat’ı okumalarını öneririm.. Bu, silsileler konusunda biricik eser değildir ama en önemli eserlerden biridir..

Ayrıca bu konuda İmam-ı Rabbani Hazretlerinin Mektubat’ına bakılabilir. Misal olsun:

251. Mektup'tan:

Evliyâlık yolları arasında Silsile-tüz-Zeheb (Altın Silsile) yolu, Sıddîk-i Ekberin “radıyallahü anh” yolu olduğundan, bu yolun yolcuları uyanık olur. ... Peygamberimizin “sas” haber verdiği Hazret-i Mehdî, vilâyetin en yüksek derecesinde olacağına göre, o da bu yoldan yetişmiş ve bu yolu tamâmlamış ve düzeltmiş olacaktır. ...

281. Mektub'tan:

“Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçtiği kullarına selâm olsun! Bu büyük ni’metin şükrü hangi dil ile yapılır? Allahü teâlâ, biz fakîrleri, îmânımızı, i’tikâdımızı Ehl-i sünnet vel-cemâ’at âlimlerinin “şekkerallahü teâlâ sa’yehüm” bildirdiklerine göre düzeltdikden sonra, Sıddîkdan gelen yola sulûk etmekle şereflendirdi. Bizleri, o büyüklerin mensûbları yapdı.

... Peygamberlere uyarak ve vâris olarak, onların kemâlâtına kavuşturan yol ancak bu yüksek tarîkdir.

... Bunun içindir ki, bu fakîr kitâblarımda ve mektûblarımda, bu büyüklerin yolunun, Ashâb-ı Kirâmın “aleyhimürrıdvân” yolu olduğunu yazdım.

... Bu yolun başında ve ortasında olanlar, sonunda bulunanları çok sevdikleri için, (Kişi, sevdiği ile berâber olur) hadîs-i şerîfindeki müjdeye kavuşurlar. (Abdullah ibni Mes’ûd'dan Buhârî, Müslim; Künûz-üd-Dekâık)"


Ruhu’l Beyan’da geçer:

Allah'ın Resûlü’ne itaat eden Allah'a itâat etmiş olur» âyeti gereğince Silsile-i Şerife Allah ve Resûlullah'ta son bulur.

Bu da Reşahat'ten:

Hoca Ubeydullah Taşkendi

«Hâcegân» yolu diye isimlendirilen tarikat nisbetini ve zikir talimi ehliyetini Yakup Çerhî Hazretlerinden almışlardır.
O, Şâh-ı Nakşibendi'den,
O, Seyyid Emîr Kulâl'den,
O, Hoca Muhammed Bâba, Semmâsî'den,
O, Hoca Ali Ramitenî'den,
O, Mahmut Emir Fagnevî'den,
O, Hoca Arif Reyvegerî'den,
O, Abdulhalik Gucdevânî'den,
O, Yusuf Hemedanî'den,
O, Ebû Ali Farimedî'den,
O, Ebülkaasım Gürkânî'den..

Ebulkaasım Hazretlerinin bâtın ilminde nisbetleri iki taraflıdır. Biri, Hazret-i Ali, öbürü Hazret-i Ebubekir kollarından Nur Merkezine erişen yollar.. Şöyle ki:

Ebulkaasım nisbeti Ebulhasan Hırkani'ye,
Onunki, Ebu Yezid Bestami'ye, (Ruhani nisbet)
Onunki, İmam Câfer-i Sadık Hazretlerine, (Ruhanî) nisbet
Onunki, İmam Muhammed Bakır Hazretlerine,
Onunki, İmam Zeynelâbidin Hazretlerine,
Onunki, İmam Hüseyin Hazretlerine,
Onunki, Hazreti Ali'ye..

İmam Cafer Hazretlerinin bir nisbeti de validelerinin babası Kasım bin Muhammed bin Ebubekir Hazretlerine olduğu için, ondan Selmân-ı Fârisî ve ondan Hazret-i Ebubekir'e intikal etmek üzere yol ikiye ayrılıyor ve nisbetlerin en üstününü de içine alıyor. Bu bakımdan, belirttiğimiz nisbetlerin şeref ve yüceliği, silsileye «Silsile-tüz-Zeheb : Altın Halka» adını verdirmiştir.

Yukarıda Ebulkaasım Gürkânî'den ikiye ayrıldığını kaydettiğimiz nisbetlerden öbürü, Ebû Osman, Ebû Ali, Cüneyd, Sırrî Sakatı, Maruf Kerhî, Hasan Basri yoluyla Hazret-i Ali'ye varır.


Ömer Ziyauddin Dağıstani Tasavvuf ile ilgili Fetvalar eserinden:

Eğer silsile yoluyla nesebi ve intisâb zincirini Resûlullah sallâllahü aleyhi ve sellem'e kadar ulaştırmak olmasaydı dileyen dilediğini söyler, canının istediği gibi davranırdı. Bu sebeple «İsnâd, mü'minin silâhı ve selefin sünnetidir» denmiştir.

Ahmed b. Hanbel ve İmam Şa'rânî'ye ait olan bu ifâdeler Envârü'l-Kudsiyye'de yer almaktadır.


********

Son olarak, Tasavvuf ile ilgili merakları olanların dikkatine şunları sunalım.. Malumunuz, her gün defalarca okuduğumuz Fatiha-yı Şerif ki Kur’an’ın anası olan bir suredir:

Fahreddin-i Razi Fatiha Suresi Tefsirinde:

İlâhî cazibesi ve kudsî celâliyle kendilerine nimet verdiği kimselerden tertemiz seçkin kullarının mertebelerinin kula tecelli etmesidir.

Öyle ki bu kulların kutsi ruhları, cilalanmış aynalar gibi olur da birinden diğerine manevî ışıklar yansır Bu Cenâb-ı Hakk'ın (Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet) ayetinin ifade ettiği manadır.


Cenâb-ı Hakk, sırât-ı müstakimi, iki sıfatla nitelendirmiştir. Bunlardan biri müsbet. Diğeri selbî (olumsuz)dur.

Müsbet olana gelince, bu yolun, Allah'ın kendilerine nimetler vermiş olduğu Peygamberlerin, sıddîkların, şehîdlerin ve salih kulların yolu olmasıdır. Selbî cihete gelince, bu yolun, Allah'ın gazabını hak edecek kadar şehevî fiilleri işleyerek davranış güçlen bozulan kimseler ile gerçek inançlardan ve kesin bilgilerden sapacak kadar tefekkür kabiliyetleri fesada uğrayan kimselerin yolu olmamasıdır.


Üçüncü nükte:

Bazıları dediği zaman, sırf bununla yetinmeyip de söylemiş olduğunu; bunun ise mürîdin, hidayet ve mukâşefe makamlarına, ancak kendisini dosdoğru yola iletecek ve sapıklıklar ile hataların dolu olduğu yerlerden uzaklaştıracak bir şeyhe intisab etmesiyle ulaşabileceğine delâlet ettiğini ileri sürmüşlerdir. Çünkü demişlerdir mahlukatın pek çoğu noksandır. Akılları hakkı dosdoğru idrak edip de doğruyu yanlıştan ayıramaz. O halde noksan olan varlığın, kâmil varlığa uyması gerekir. Böylece bu noksan olan kimsenin aklı. Kâmil olanın aklının nuruyla güçlensin de, neticede saadet derecelerine ve kemâlat basamaklarına ulaşsın.

Anlattığımız şeylerden, bu sûrenin, “Bana verdiğiniz ahdi yerine getirin ki. Ben de size karşı olan ahdimde durayım.” (Bakara, 40) ayetinde zikredilen ubudiyet ve rubûbiyet ahdine dair bilinmesi gereken her şeyin izahını eksiksiz ihtiva ettiği ortaya çıkar.


Ömer Ziyauddin Dağıstani, Tasavvuf ve Tarikatler Hakkında Fetvalar Eserinden:

Fahreddin-i Râzi «Bizi dosdoğru yola ilet» âyet-i kerimesinde Cenâb-ı Hakk sâdece «sırâta'l-müstakim» ifâdesi ile iktifâ etmemiş, peşinden «Kendilerine ni'met lütfettiğin kimselerin doğru yoluna ilet» ibâresini ilâve etmiştir. Bu durum, müridi, vuslata, hidâyet makamlarına ve mükâşefeye götürecek bir yolun bulunmadığına, ancak kendisini doğru yola sevk edecek, yanlışlık ve sapıklıktan koruyacak bir şeyh ve mürşide uyması hâlinde hidâyetin gerçekleşebileceğine delâlet eder demektedir.

(Bu kadar çok tarikat ve silsilenin olmasının sebebi, her mürşidin irşada ehil çok kimseler yetiştirmesi ve bunları değişik memleketlerde görevlendirmesidir.. Mesela, Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretleri 400 Halife yetiştirmiş ve bu halifeleri dünyaya dağılmışlardır.. O yüzden her yerde Halidi kolundan Silsilelere rastlanabilir.. Bunun misali Çınar ağacıdır.. Gövdesi tektir.. Hz. Resulullah.. 4 ana dalı vardır.. Hulefa-i Raşidin.. Her ana dalın 12 yan dalı vardır.. Her dal binlerce yan dallara ayrılmıştır.. Hangi yapraktan tutarsanız tutun, o ağacaın gövdesinden köküne ulaşabilirsiniz.. Kök ise insanın döneceği yer/makam/zat olan Allah'tır..)
 
Üst