Tarikatı inkar etmek

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s), üstadı Gavs´ın (k.s) kendisine, münkirler ile ilgili şu hâtırasını anlattığını söyledi: "Bir gece Zaho kadısının evinde misafir kaldım. Kadı münkir idi. Başka bir günde bir kilisede yattım. İnanın bu kadı´nın evinde ettiğim zarar, kiliseden daha fazlaydı."

Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) Hazretleri buyuruyor; bir gün Seyyid Tâhâ (k.s) şöyle buyurmuş:

-"Bir münkirin bir lokmasını yiyen müridin kalbi kırk gün zikr etmez." Yine üstadım Gavs-ı Azam (k.s), münkirlerle beraber olmayı, kafirlerle beraber olmaktan tehlikeli sayardı.

Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) diyor; münkir, mürid için zararlıdır, ama şeyh için faydalıdır.

Biz bir gün Gavs ile beraber bir beldede misafir idik, yemek ikram edildi Gavs (k.s) dedi,"Bu yemeği sen (Abdurrahmân-ı Tâğî) ve Şeyh Bahâuddin yemeyecek, "biz yemedik; ama mübarek kendisi yedi. Sebebi şöyle imiş; şeyhler kendi münkirlerinin yemeğini yemekle, kendi varlıklarını inkar ederler. Bu inkar şeyhler için büyük faydadır. Müridin durumu ise değişiktir. Şöyle ki; mürid, münkirin yemeğini yemekle, mürşidini inkar ediyor sayılır. Bu durum ise müride çok büyük zarar verir.

Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) hz.leri bir sohbetlerinde şöyle buyurdular:

-Büyüklerin hali çok değişiktir. Şöyle ki; bizlerce çok önemli olan şeylere bakarsınız onlar için hiç önem vermez. Bizce önemsiz olan şeylere ise çok önem verirler.

Büyüklerin öfke ve itirazı iki çeşittir: Birisi odur ki tenbih maksadı ile diğeri ise helak maksadı ile olandır.

Tenbih maksadlı öfkeleri şudur: yoldan çıkmış kişilere vurarak, onları uyarıp helâka gitmelerini önlemek maksadı iledir.
İkincisi ise: muhatablarının helakini diledikleri an, onların imanı gidinceye kadar dinmeyen öfkeleridir. Allah korusun.

Siz Gavs-ı Azam’ın (k.s) bazı münkirlerine bakınız, dünyadan hiç zarar görmezler. Halbuki küfür alametleri onlarda görülüyordu.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s), halka açık olan sohbetlerinin birisinde şöyle buyurdular:

-Bir defa keşif yolu ile elimde bir şey gördüm. Baktım ki akreptir, hemen yere attım.Gözlerimi açıp baktım;ayıya benzer bir hayvan onunla oynuyor. Tekrar dikkatli olarak baktım. O hayvan domuz. Mübarek böyle sohbet buyurunca ben (İbrahim Çokreşî) (k.s) kendilerine dedim:

-Efendim, bu hayvan neye işarettir. Cevaben dediler:

-O domuz kılığına sokulmuş bir insandır. Üstad hz.leri ile önceleri çok ihlaslı, sonraları münkir olan bir kişiden bahsettik. Ben üstada dedim:

-Efendim domuz tipindeki herhalde o önceleri ihlaslı sonraları münkir olan zattır.

Üstad (k.s) dedi: ihlaslı bir mürid iken mürted olan bir kişinin hayvan tipine gireceğine mürşidler ittifak etmişlerdir. Bu olaylar bana anlatıldığı zaman, o adama tevbe ettirip gusül aldıracaktım. Çünkü hayvan tipine giren bir adam dünyada iken tevbe ederse eski haline döner. Öldükten sonra ise eski haline dönmesi imkansızdır. Çünki imansız gitmiştir.

Gavs´ın zamanında zannederim ki, münkirlerden imansız gidenler oldu. Münkirlik, bir cehaletten dolayı olur; bir de ilimden dolayı. Cehaletten olan inkâr zarar bakımından ilimden olandan daha azdır. Münkirliğin en zararlısı hasedlikten mütevellid olandır. Bakınız Ahmed Cami´yi (k.s) onbir kişi inkar etmiştir. Bu onbir kişiden on tanesinin ölümüne sebep Ahmed Cami´dir. Ahmed-i Cami´ye (k.s) onunun ölüp birinin sağ kalmasının sebebi sorulduğu zaman der ki:

"Bu kişinin münkirliği cehaletten dolayıdır. Bu kişiye dini ve dünyası için sâdâtların bir şeyi olmamıştır."

Seyda-ıTâğî (k.s) dedi: Bakınız, Hallac-ı Mansur´un ölümüne fetva veren kırk kişidir. Bu zatlar alimdir. Otuzdokuzu Hallac´ın ölümünden sorumlu tutulmuştur. Onların içtihadı Hallac´ın ölümüne sebebtir. Fakat te´vil etmediler. Dolayısıyla zarar gördüler. O bir kişinin ilmi o sözü tevil edecek seviyede olmadığından zarar görmedi.

Ben (ibahim Çokreşî), Seyda´ya (k.s) vakıada görülen akrebin ne olduğunu sordum. Dedi: Aynı domuz olan zattır. Düşmanlığını açıktan yaptığından o şekilde görüldü.

Abdurrahman-ı Tâğî (k.s) buyuruyor.

Halid Şehruzî (k.s) demiş ki: Mürid için ihlas ve muhabbet eksikliğinden mütevellid meydana gelen hâl ile bidadlardan meydana gelen hastalık çok kötüdür.

Bu sözleri çok doğrudur diyen Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) şöyle devam etti:

-Mürşid, müridinin her türlü hastalığını iyi eder. Yalnız ihlas ve muhabbet eksikliği ile, bid´adlardan dolayı meydana gelen hastalıklar hariç. Çünkü bu hastalıklar müridin istikametini değiştirir. Mürid Sırat-ı Müstakim´den ayrılır; fakat bunların tedavisi müm-kündür. Zina yapan zinanın büyük günah olduğunu bilir. Sonra pişmanlık duyar. Diğer ikisini işlerse günah işlediğini bilmez, pişman olmazlar.

Demek ki ilacın aslı pişman olmak, nefsinin kusurunu görmek. Ustad hz.lerine yalvarıp sığınmaya bağlıdır. İnsan suretini kaybedip, hayvan suretine girenlerin alameti odur ki vaaz ve nasihatlardan etkilenmeyip, işlediği günahlara devam eder.
Ben (Abdurrahman-iTâği) münkirliğin imanı tehlikeye soktuğunu bildiğim için veli olduğunu söyleyen kişiyi inkar etmedim. Yalnız şeyhimi inkar edenlere karşı cephe alırdım. Münkirlik yapmazdım fakat cephe alırdım.

Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) buyuruyor:

-Şeyhine (neden ) ve (niçin ) diyen mürid iflah olmaz. Şeyhine itiraz eden müridin üzerine feyz kapıları kapanır. Mürid, şeyhini kontrol edip ona itiraz edemez.
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
sakındırılan husus başka gibi..sanki hakikati kabul etmeyen, inkar eden kişilere dair bir tanımlama var talip..yok öyle degilse, yüzden okundugu kadarı ile ise tarikatları kabul etmeyen "ben"den uzak durunuz imanınız açısından..hehe :D
bir de şeyhiniz yetiştirdigi müridi ile arkadaş olmayı dilemez mi hiç? bu silsile bu kadar da mekanik işliyor degil ya :) bence tasavvufun ruhuna zıt..ilk talimli talebelere yönelik bir ihtar gibi algılamak lazım gelir sorgulamayı kınamak..ne kadar iyimser bakabiliyorum görüyor musun :)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Meşhur bir haberdir: Ehlullah ve hikmet ehli, Mürşidleri ve Tasavvufu inkar edenlerin imansız gittiklerini haber vermişlerdir. Şeyhülislam Hirevi Hz.leri, onların ebediyen iflah olmadığını ifade etmiştir. Allah Teala, öyle bir kötü sondan cümlemizi muhafaza buyursun.

Nakşibendi efendimizin sözünü de nakl ederler: "Tarik-i Nakşiyi inkar eden Müslümanların dini büyük tehlikededir"

Bu konuda o kadar çok meşhur Kelam-ı Kibar vardır ki onları vermek için sayfalara ihtiyaç vardır. Sıbgatullah Arvasi ve Abdurrahman Tagi efendilerimizden yapılan yukarıdaki nakiller de doğrudur ve haktır. Bir gerçektir. Dikkate alınmalıdır.

Kısa kesip, nasihat edelim: İmam Gazali Hz.lerinin ifadesiyle; Müslümanlara, Mürşid-i Kamillere bağlanmasalar, Tasavvuf yoluna girmeseler bile, en azından onları ve yollarını inkar etmemeleri, "vardır" demeleri gerektir. Üstüne, bir de, bağlanmasalar, terbiyeleri altına girmeseler de "ben onları seviyorum, duaları kayırmaları üzerimizden eksik olmasın" demeleri dahi büyük bir nimet olacaktır. Sever gibi yapmak dahi bir kazançtır. Zira kişi sevdiğiyle beraber olacak inşallah.
 
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
7
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Genelin bilmediği bazı terimler var yazıda. Bunları ilmî olarak açıklayabilirseniz kendinize ve gittiğiniz yola düşman değil dost toplarsınız.

Münkirlikle suçlamayacaksanız birkaç şey sorayım, hiddetlenecekseniz dikkate almayın yazdıklarımı.

Gavs nedir? Yetkileri nelerdir? Lehv-i mahfuzu değiştirme gibi bir yetkisi var mıdır?

Selam ile..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Genelin bilmediği bazı terimler var yazıda. Bunları ilmî olarak açıklayabilirseniz kendinize ve gittiğiniz yola düşman değil dost toplarsınız.

Münkirlikle suçlamayacaksanız birkaç şey sorayım, hiddetlenecekseniz dikkate almayın yazdıklarımı.

Gavs nedir? Yetkileri nelerdir? Lehv-i mahfuzu değiştirme gibi bir yetkisi var mıdır?

Selam ile..

Tabii ki sorularınızın cevabı vardır. Ancak, biz de önce şunu soralım:

İmam Rabbani, Mevlana Halid Bağdadi, Abdulgadir Geylani gibi ulu ve alim Zatların sözlerine razı olur musunuz?
 
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
7
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Allah c.c Onlardan razı olsun.

Yazacağınız şeyler şerî delillere dayanırsa bağlayıcılığı olur..
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
yaymazlarmı
dinde söz sahibi olmanın bir takım teknik mertebeleri var sanırım
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
sohbetiniz nereye dogru gidiyor bilemiyorum ama torpil ve kayırmaca(!)nın her türlüsüne ilkesel olarak karşı durmaktayız :D kendini kurtulmuş görmek ve dahası başkasına kurtarıcılık(!) yapma merakınız ne diyeyim Allah umdugunuza nail eder inş. hala çok iyimserim gördügünüz üzere :p
 
K

Kaçak

Guest
Tasavvufu inkar etmek tanımlamasınıda biraz açarmısınız ?
Tasavvufu inkar eden imansız gider ictihatına , ehli tasavvuf olmayan bir tek isim onay vermişmidir ...
Veya bizim alim dedigimiz kişilerin tamamı tasavvuf ehlimidir ?
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Genelin bilmediği bazı terimler var yazıda. Bunları ilmî olarak açıklayabilirseniz kendinize ve gittiğiniz yola düşman değil dost toplarsınız.

Bizim yolumuz mu var zannedersiniz? Ya da konuya bir dahlimiz olmuş mu? Sözü büyüklere verdik ve ek olarak tek cümle etmedik daha. Kimseyi bir yere toplamıyoruz. Dost düşman olmak kişilerin kendi bilecekleri iştir.

Sorularınızın ruhunda zaten önyargı gördüm. Bir cemaate bağlı olup bunun taassubundan mıdır yoksa mezhepleri dahi sorgulayan bir inancınız mı vardır, bunu konuştukça anlarız. İkincisi daha ağır basıyor.

Gavs, kutub nedir, yediler, üçler var mıdır gibi sorular ve cevapları net ortamında rahat ulaşılabilir durumdadır. Zannedersem siz de bunlara muttali olmalısınız. Lehv-i mahfuzu değiştirebilir mi diye sormak aklınızdaki gavs tanımının dışa vurumu..

Maddi planda nasıl bir sistem var ise, manevi alemde de böyle bir sistem vardır. Faili hakiki ise Allah Tealadır. İslam tevhid dinidir, ehli tasavvuf en saf muvahhidlerdir.

Hz. Peygamber zamanında müesseleşmeye gerek yoktu. Efendimiz vardı ve sahabei kiram merak ettiklerini ondan öğreniyorlardır. Onu görüyorlardı. İslam geniş coğrafyalara yayılmaya başladıkça mezhepleşmeye ve tarikatlaşmaya gerek duyuldu.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
sakındırılan husus başka gibi..sanki hakikati kabul etmeyen, inkar eden kişilere dair bir tanımlama var talip..yok öyle degilse, yüzden okundugu kadarı ile ise tarikatları kabul etmeyen "ben"den uzak durunuz imanınız açısından..hehe :D
bir de şeyhiniz yetiştirdigi müridi ile arkadaş olmayı dilemez mi hiç? bu silsile bu kadar da mekanik işliyor degil ya :) bence tasavvufun ruhuna zıt..ilk talimli talebelere yönelik bir ihtar gibi algılamak lazım gelir sorgulamayı kınamak..ne kadar iyimser bakabiliyorum görüyor musun :)

Sizde nasıl bir şeyh algısı oluştu bilemiyorum ama şeyhler dünyanın en tatlı ve kendisine en yaklaşılabilir insanlarıdır :)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
sohbetiniz nereye dogru gidiyor bilemiyorum ama torpil ve kayırmaca(!)nın her türlüsüne ilkesel olarak karşı durmaktayız :D kendini kurtulmuş görmek ve dahası başkasına kurtarıcılık(!) yapma merakınız ne diyeyim Allah umdugunuza nail eder inş. hala çok iyimserim gördügünüz üzere :p

Sohbet kesinlikle buraya gelmedi. Haşa. Bundan Allah'a sığınırız. İnsan Allah'a yaklaştıkça korkusu artar. Tevazusu artar. Bu dahi bizim için en şaşmaz ölçülerdendir. Burada usülden bahsedilebilir ancak. Tasavvuf nasibi olanlar için İslam'ın özü mesabesindedir. Teşvik edilen budur. Yoksa kimsenin kendisine bir makam biçtiği yoktur. Kayırmaca ve torpil nereden çıktı?

Kendisini dindar zanneden hemen herkes bir tasavvuf yoluna giriversin. Hemen görecek ki ben neredeymişim, vahlar bana diyecektir.

Kimse kendini kurtulmuş görmüyor. Herkes kendini kurtarmanın derdinde evvela. Ama tasavvuf müesseleşmiş ve tarikatlar (yollar) ortaya çıkmış. Bunlar hakikate açılan köprülerdir. Şeriat dairesi içerisinde hakikate giden yollar.

Eğer bir insan tasavvufa girmiş ve vazifelerini yapıyorsa elbette dışarıdakine göre arada bir fark olmalıdır. Her gece kalkan zikreden, yediği lokmaya son derece dikkat eden, salihlerle beraber olana bu ne torpil denilebilir mi? Kim bunları yapıyorsa doğru yoldadır. Ama yolda dar geçitler vardır. Nefis çok sinsidir. Bir peygamber vekilinden yardım istemek kötü olmasa gerek. Domates alırken bile şu domates iyi midir diye sorar yardım isterim bazen.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Tasavvufu inkar etmek tanımlamasınıda biraz açarmısınız ?
Tasavvufu inkar eden imansız gider ictihatına , ehli tasavvuf olmayan bir tek isim onay vermişmidir ...
Veya bizim alim dedigimiz kişilerin tamamı tasavvuf ehlimidir ?

Ehli tasavvuf olmayan çok isim olmasa gerek. İnkarı hangi cihetten ona bakılır. Tasavvufun temsil ettiği zikr, ihsan, ihlas gibi kavramları reddediyorsa imanı tehlikededir. Cehaletinden, taassubundan ise nasipsizdir ama yine de iyi bir hal olmasa gerek. Bilmediği bir meselede dava sahibi olmuştur. İlmin enaniyetinden kaynaklı ise şefkat tokadı yese yeridir :) Allahu alem. Latife ediyoruz tabi :)
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
neden ve niçin gibi basit soruyu sorabilmeye cesaret edilemeyecek kadar sevimliler tabi :p ulen talip benim zannım bile sizin sözlerinizden daha yakin :)
 
K

Kaçak

Guest
Birde bana kaçak derler ...
Böyle kaçak savunulan bir şeye , ben dahi sahip cıkamam ...
Allah selamet versin ...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Soru sormanın da edebi vardır. Sahabe efendilerimiz bir bedevi gelse de Rasulullah Efendimiz'e soru sorsa diye beklerlermiş. Soru sormaktan çekinirlermiş.

Yazıda geçen "neden" ve "niçin"ler itirazı havi sorulardır. Şeyhi Efendimiz'in vekili olarak kabul ederiz. Edebimiz de ona göre olmalıdır. Efendimiz ile buluşsanız nasıl olurdunuz. Bu yakınlığı gözden kaçıranlara sözlerimiz aşırı gelebilir.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Birde bana kaçak derler ...
Böyle kaçak savunulan bir şeye , ben dahi sahip cıkamam ...
Allah selamet versin ...

Suç sizde :)

Bu konuda konuşabilmekten en uzak birinden cevap bekliyorsunuz. Sonra da beğenmiyorsunuz :)

harihoş ağabey var ve daha nette nice güzel yazılar var. Çok güzel basılı eserler var. Şu siteyi hassaten tavsiye ederiz:

www.imandanihsanatasavvuf.com

İmandan İhsana Tasavvuf adlı eser net ortamına aktarılmış. Sizin tarafınızdan dikkatle okunsa nice güzel şeyler ortaya çıkar.
 
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
7
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bu gibi saydığımız Zatlar, Şer'i Delilleri (aslı) olmayan kavramları kabullenip yayarlar mı?
Hadis alimlerinin tespit ettiği bazı sorunlu haberler, sehven kullanmış olsalar bile, çokça hürmet gösterdiğimiz alim zatların kitaplarında da geçebiliyor bazen.. O yüzden 'Allahua'lem' diyorum..

Sorularınızın ruhunda zaten önyargı gördüm. Bir cemaate bağlı olup bunun taassubundan mıdır yoksa mezhepleri dahi sorgulayan bir inancınız mı vardır, bunu konuştukça anlarız. İkincisi daha ağır basıyor..

Herhangi bir cemaate mensup değilim, Şafii mezhebindenim..

Bahsettiğim kavram hakkında bir yargıya sahibim ki size bu konuda soru yöneltiyorum. Niyet okuyuculuğa ve yaftacılığa lüzum yok. Tartışmaya dönüşecekse sözümü dikkate almayın diye başta belirtmiştim niyetimi..
 
K

Kaçak

Guest
Ama kadı , papazdan kötüdür ...
Munkir imansızdır ..
Neden niçin dersen adam olmazsın gibi tezleri savunabiliyorsnuz ki asıyorsunuz ?
Bİlmiyorsan sus demezlermi insana ...
Yapmayın , kaçaklıgı bu kadar ayaklara düşürmeyin ...

Tüm samimiyetimle söylüyorum , bakış açınızı anlamaya çalışıyorum , cidden kafa patlatıyorum ama yok oturtamıyorum ...
Sizin deyiminizle , nasipsizim ...
Allah affetsin ne diyelim ...
 
Üst