Tarikat Şeyhleri Mütevazi mi..?

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Arkadaşlar,
Bu bilgileri çok kez yazdık ve astık ama, kalbi ve kulakları delik olanların beyinlerine bugüne kadar bir türlü nakşedemedik !.. Bu sebeple tekrarda fayda görüyoruz.
Bilindiği gibi, peygamberler mal, mülk ve ne bir dirhem veya dinar miras bırakmamışlar. Peygamberlerin mirası ilimdir. Bu sebeple Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:
“Âlimler peygamberlerin vârisleridir.” buyurmuşlardır. (Buharî)
Peki peygamber vârisi olan ulemayı-alimleri nasıl bileceğiz ve tanıyacağız ? Bu sualin cevabını bilmek ve anlamak çok ama çok önemlidir ! Yoksa, size tenekeler altın diye yutturulur da bundan asla haberiniz olmaz ve analayamazsınız !
Allah-u Teâlâ kimi sevip seçmişse, emanetini kime vermişse, Resulullah Aleyhisselâm’ın nûrunu kime takmışsa, işte onlar Peygamber vârisidirler.
Nübüvvetin üstünde hiç bir rütbe olamayacağına göre, bu rütbeye vâris olmaktan daha büyük bir şeref tasavvur edilemez.
Şeyh Es’ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri bu Hadis-i şerif hakkında şöyle buyurmuşlardır:
“Ulema vâris-i nebidir.” denilmek câiz olduğu gibi, “Kim vâris-i nebi ise ancak âlim odur.” diye mânâ vermek de câizdir.
Bu itibarla Hadis-i şerif’e ikinci mânâyı vermek uygun olur. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ı bilmeyen ve tanımayan, Cenâb-ı Hakk’tan korkmayıp mâsiyet işleyen kimseye âlim denilmesi câiz olmaz.
Peygamber vârisi olan ulema-alimler kimlerdir ?
Âlim billâh olan, halkı hiç bir ücret ve menfaat mukabili olmayarak liveçhillâh Hakk’a, şeriat-ı mutahhara’nın emirlerine dâvet eder. Bunlar için büyük bir müjde vardır:
“Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah’a inanırsınız.” buyurulmaktadır. (Âl-i imran: 110)
Hiç bir peygamberin ümmeti vâris-i enbiyâ mertebesine nâil olamamıştır. Yâni hiç bir peygamberin ümmetine “Emr-i bil-ma’ruf ve nehy-i anil-münker” vazifesi verilmemiş, ancak bu vazife ümmet-i Muhammed’e tevdî ve ihsan buyurulmuştur.
Bu vazifeyi ifâya memur olan ümmetin hayırlısından murad; ulemâ-i zâhir değildir. Zirâ ulemâ-i rüsûm denilen zâhir ulemâsına peygamber vârisi denilemez. Çünkü “İrs” tâbiri bir pederden evlâda bilâ-kesb intikal eden şeye denir. Ulemâ-i zâhirin ilmi ise irsî değil, kesbîdir. Medreselerde tahsil edilir, vehbî değildir. Vehbî olmayan ve kesbî bir ilme irs tâbiri sahih olamaz. Ulemâ-i zâhire, vâris-i enbiyâdır demek asla doğru olamaz.
Beyâzid-i Bestâmî -kuddise sırruh- Hazretleri şöyle buyurmaktadır:

"Unuttuğunda cahil olacağı için, kitaplardan bazı şeyler ezberleyen kimselere âlim denmez. Hakiki âlim, öğrenmeden ve ezberlemeden, dilediği anda Hakk'tan ilim alabilen kimsedir."
 
Üst