takva manevi tahribata karşı en büyük esastır

Risale-i Nur Talebesi

Diyar-ı Bekirli
Katılım
30 Haz 2006
Mesajlar
1,460
Tepkime puanı
11
Puanları
0
ÂYET-İ KERİME MEÂLİ



İyilik yapan ve iyi kullukta bulunanları işte Biz böyle mükâfatlandırırız. Şüphesiz o (İbrahim) Bizim mü'min kullarımızdandı.


Sâffât Sûresi: 110-111


24.12.2006




HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ



Yalnızlık, kötü arkadaştan iyidir. İyi arkadaş, yalnızlıktan hayırlıdır. Hayır konuşmak, susmaktan hayırlıdır. Susmak, kötü konuşmaktan hayırlıdır.

Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3842


24.12.2006




Takva, mânevî tahribâta karşı en büyük esastır



[Bu mektup gayet ehemmiyetlidir.]

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bugünlerde, Kur'ân-ı Hakimin nazarında, imandan sonra en ziyade esas tutulan takvâ ve amel-i salih esaslarını düşündüm. Takvâ, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek ve amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır. Her zaman def-i şer, celb-i nef'a râcih olmakla beraber, bu tahribat ve sefâhet ve câzibedar hevesat zamanında bu takvâ olan def-i mefasid ve terk-i kebair üssü'l-esas olup büyük bir rüçhaniyet kesb etmiş. Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takvâ bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebîreleri işlemeyen, kurtulur. Böyle kebair-i azime içinde amel-i salihin ihlasla muvaffakiyeti pek azdır.

Hem, az bir amel-i salih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir.

Hem, takva içinde bir nevi amel-i salih var. Çünkü, bir haramın terki vaciptir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var. Takvâ, böyle zamanlarda, binler günahın tehâcümünde bir tek içtinab, az bir amelle, yüzer günah terkinde, yüzer vacip işlenmiş oluyor. Bu ehemmiyetli nokta, niyetle, takvâ namıyla ve günahtan kaçınmak kastıyla menfî ibadetten gelen ehemmiyetli âmâl-i salihadır.

Risâle-i Nur şakirtlerinin, bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvâyı esas tutup davranmak gerektir. Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtiâmiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takvayla ve niyet-i içtinabla yüzer amel-i sâlih işlenmiş hükmündedir. Malûmdur ki, bir adamın bir günde harap ettiği bir sarayı, yirmi adam, yirmi günde yapamaz ve bir adamın tahribatına karşı yirmi adam çalışmak lâzım gelirken; şimdi, binler tahribatçıya mukabil, Risâle-i Nur gibi bir tamircinin bu derece mukavemeti ve tesiratı pek harikadır. Eğer bu iki mütekabil kuvvetler bir seviyede olsaydı, onun tamirinde mu’cizevâri muvaffakiyet ve fütuhat görülecekti.

Kastamonu Lâhikası, s. 110


—Devamı yarın—



Lügatçe:


menhiyat: ALLAH’ın yasakladığı şeyler.

içtinab: Kaçınma.

def-i şer: Şerri, kötülükleri def etmek.

celb-i nef': Faydalı şeyleri elde etme.

râcih: Tercih edilen, üstün olan.

def-i mefasid: Fesatlıkları,

bozgunculukları def etmek.

terk-i kebâir: Büyük günahları terk

etmek.

üssü'l-esas: En temel esas.

rüçhaniyet: Üstünlük, üstün oluş.

kebîre: Büyük günah.
 

Tarık

Üye
Katılım
14 Ara 2006
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
avcılar
Risâle-i Nur şakirtlerinin, bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvâyı esas tutup davranmak gerektir. Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtiâmiyede yüz günah insana karşı geliyor; elbette takvayla ve niyet-i içtinabla yüzer amel-i sâlih işlenmiş hükmündedir. Malûmdur ki, bir adamın bir günde harap ettiği bir sarayı, yirmi adam, yirmi günde yapamaz ve bir adamın tahribatına karşı yirmi adam çalışmak lâzım gelirken; şimdi, binler tahribatçıya mukabil, Risâle-i Nur gibi bir tamircinin bu derece mukavemeti ve tesiratı pek harikadır. Eğer bu iki mütekabil kuvvetler bir seviyede olsaydı, onun tamirinde mu’cizevâri muvaffakiyet ve fütuhat görülecekti.

Mütekabil kuvvetler bir seviyede olmamasına rağmen yine de tamir ve ıslah yolunu seçenler,Allah'ın lütf u inayetiyle büyük ölçüde enfüsi ve afaki muvaffakiyetler gösteriyorlar...
 
Üst