Bizim sevdamız, imkânsızlığın ötesinde suya yazılmış bir mektup gibi beyaz,
güneş gibi sıcak ve ılık bir meltem gibi serin. Bir gün suya yazdığımız sevdamız,
bir yaz yağmuruyla avuçlarımıza yağacak. Ve yağan her damlasında gelincikler
vuslatımı örecekler gözbebeklerimize...
Farkındayız, ne ben Mecnun'um ne de sen Leyla..
Biz sevdanın ayrılıklara inat baharın avuçlarına eğilip umuda açan sevda
çiçekleriyiz..
Seninle ben, aynı gökyüzünde sevdanın dilsiz yüreğiyle selamlasan iki yıldızıyız.
Pes etmek yok acılara.
Ölüm bizim için vuslat olacaktır..
Vakti saati geldiğinde papatyaların ayak uçlarında buluşacak ellerimiz.
Utangaç yanaklarımızın rengi güllerin kırmızısına galip gelecek..
Ve avuç içlerimizin teri düşecek bozkırların kuru dudaklarına. Kana kana
baharları içeceğiz bakır tenli bulutların dudaklarından.
Vuslatımıza şahit olacak zaman. İçimizde yaşattığımız umutların, avuç
içlerimizde biriktirdiğimiz mutlulukların sevdayla kavuşması olacak Ahiretimiz..
Evet, şimdi ellerimiz hasrete kelepçeli...
Gözlerimiz ise hep pencerelerde hasrete hançerli.
Sevdaya açılacak kapılarımız ise kilitli..
Varsın olsun, her şeye inat yaşatabilmektir sevdamızı.
Sevda kelimelerin bahar kokan satırlarında geziniriz biz.
Tutuşmasa da ellerimiz birbirine, nefeslerimiz hep yan yanadır güneşin
gölgelerinde.
Mutluluğu, kavuşmalarda yaşayamasak ta birbirimizin varlığını en mutluluk
bilmeliyiz. Mutluysak ayır bedenlerde , vuslatımızda adlarımız sarmaşık gülleriyle
gökyüzüne yazılacak..
Ektiğim çiçeğin kokusunda senin kokunun olduğunu biliyorum..
Eğilip her sabah kulağına seni seviyorum cümlesini fısıldıyorum...
Biliyorum senin o cümleleri uzaklara inat duyduğunu
Sen uyurken , senin mutlulukların için seccademi ıslattığımda, senin yüreğinin
benim için yandığını hissediyorum....
Hatırla ey gülüm, karakışlardayız şimdilerde. Baharları beklemekteyiz. Biliyorum
zaman hasretimizi küllendirse de aldığımız her nefes mutluluklara değil mi ?
Gülümsediğinde benim de gülümsediğimi bil...
Ve ağladığında gözbebeklerin, benim bulutlarla aynı masada nehirlere
yüreğimizi ağlattığımı düşün....
Bizler ki yetim çocukların düşlerinde büyüyen iki sevdayız...
Ayrı kentlerin içinde karanlığa inat aydınlığa nefes alan umudun bekçileriyiz..
Sevda bu olmalı...
Uzaklarda olsa da içimizde yaşatabilmek.
İmkansızlığa inat yüreğinde büyütebilmek.
Ayrı bedenlere inat tek nefesle yaşayıp tek yürekte hayata
gülümseyebilmek.
İşte bizim sevdamız, imkânsızlığın ötesinde suya yazılmış bir mektup gibi
beyaz, güneş gibi sıcak ve ılık bir meltem gibi serin.
Bir gün suya yazdığımız sevdamız, bir yaz yağmuruyla avuçlarımıza yağacak.
Ve yağan her damlasında gelincikler vuslatımı örecekler gözbebeklerimize.
İşte o zaman;
Cennetin ılık baharları karışacak terimize.
Ve vuslatın suya yazılmış mektubumuzu okuyacak ellerimize.
Ve hasret bize mutlulukları sunacak yüreğimize.
Şimdi zaman, sabrın nabızlarında bizim için atıyor. Yüreğimizi damarlarımızdan
akıtıp berrak sularda yol alıyoruz. Gül desenli sevinçlerimiz azığımız, umut
kokulu nefesimiz katığımız olacak bu yolculuğumuzda. Ve bir gün suya karışıp
hasreti yakacağız. Ve suyun mavisinde eriyip vuslatı yaşayacağız.
ismail sarıgene
güneş gibi sıcak ve ılık bir meltem gibi serin. Bir gün suya yazdığımız sevdamız,
bir yaz yağmuruyla avuçlarımıza yağacak. Ve yağan her damlasında gelincikler
vuslatımı örecekler gözbebeklerimize...
Farkındayız, ne ben Mecnun'um ne de sen Leyla..
Biz sevdanın ayrılıklara inat baharın avuçlarına eğilip umuda açan sevda
çiçekleriyiz..
Seninle ben, aynı gökyüzünde sevdanın dilsiz yüreğiyle selamlasan iki yıldızıyız.
Pes etmek yok acılara.
Ölüm bizim için vuslat olacaktır..
Vakti saati geldiğinde papatyaların ayak uçlarında buluşacak ellerimiz.
Utangaç yanaklarımızın rengi güllerin kırmızısına galip gelecek..
Ve avuç içlerimizin teri düşecek bozkırların kuru dudaklarına. Kana kana
baharları içeceğiz bakır tenli bulutların dudaklarından.
Vuslatımıza şahit olacak zaman. İçimizde yaşattığımız umutların, avuç
içlerimizde biriktirdiğimiz mutlulukların sevdayla kavuşması olacak Ahiretimiz..
Evet, şimdi ellerimiz hasrete kelepçeli...
Gözlerimiz ise hep pencerelerde hasrete hançerli.
Sevdaya açılacak kapılarımız ise kilitli..
Varsın olsun, her şeye inat yaşatabilmektir sevdamızı.
Sevda kelimelerin bahar kokan satırlarında geziniriz biz.
Tutuşmasa da ellerimiz birbirine, nefeslerimiz hep yan yanadır güneşin
gölgelerinde.
Mutluluğu, kavuşmalarda yaşayamasak ta birbirimizin varlığını en mutluluk
bilmeliyiz. Mutluysak ayır bedenlerde , vuslatımızda adlarımız sarmaşık gülleriyle
gökyüzüne yazılacak..
Ektiğim çiçeğin kokusunda senin kokunun olduğunu biliyorum..
Eğilip her sabah kulağına seni seviyorum cümlesini fısıldıyorum...
Biliyorum senin o cümleleri uzaklara inat duyduğunu
Sen uyurken , senin mutlulukların için seccademi ıslattığımda, senin yüreğinin
benim için yandığını hissediyorum....
Hatırla ey gülüm, karakışlardayız şimdilerde. Baharları beklemekteyiz. Biliyorum
zaman hasretimizi küllendirse de aldığımız her nefes mutluluklara değil mi ?
Gülümsediğinde benim de gülümsediğimi bil...
Ve ağladığında gözbebeklerin, benim bulutlarla aynı masada nehirlere
yüreğimizi ağlattığımı düşün....
Bizler ki yetim çocukların düşlerinde büyüyen iki sevdayız...
Ayrı kentlerin içinde karanlığa inat aydınlığa nefes alan umudun bekçileriyiz..
Sevda bu olmalı...
Uzaklarda olsa da içimizde yaşatabilmek.
İmkansızlığa inat yüreğinde büyütebilmek.
Ayrı bedenlere inat tek nefesle yaşayıp tek yürekte hayata
gülümseyebilmek.
İşte bizim sevdamız, imkânsızlığın ötesinde suya yazılmış bir mektup gibi
beyaz, güneş gibi sıcak ve ılık bir meltem gibi serin.
Bir gün suya yazdığımız sevdamız, bir yaz yağmuruyla avuçlarımıza yağacak.
Ve yağan her damlasında gelincikler vuslatımı örecekler gözbebeklerimize.
İşte o zaman;
Cennetin ılık baharları karışacak terimize.
Ve vuslatın suya yazılmış mektubumuzu okuyacak ellerimize.
Ve hasret bize mutlulukları sunacak yüreğimize.
Şimdi zaman, sabrın nabızlarında bizim için atıyor. Yüreğimizi damarlarımızdan
akıtıp berrak sularda yol alıyoruz. Gül desenli sevinçlerimiz azığımız, umut
kokulu nefesimiz katığımız olacak bu yolculuğumuzda. Ve bir gün suya karışıp
hasreti yakacağız. Ve suyun mavisinde eriyip vuslatı yaşayacağız.
ismail sarıgene