Süünete Uygun Davranmak

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
"Efendim, Müjdecim,

Kurtarıcım, Peygamberim!

Sana Uymayan Ölçü

Hayat Olsa Teperim"

N. F. Kısakürek

“Allah’tan size bir nur gelmiştir.”(Maide:15)

Selam olsun kutlu mekanda ebedi olan sevdaya ,
Selam olsun kutlu mekanını paylaşan gönüllere,
Selam olsun kalabalıklarda hep yalnız olan hicranlı yüreklere,
Selam olsun. Selam olsun gönüldeki sultana dost!...

Bu öyle bir nur ki mutlak sevgi, mutlak itaat gerekmektedir. Bakınız ilahi hükümlerden birkaç tanesini paylaşalım siz kıymetli gönüllerle, umudum odur ki daha iyi ışık olacaktır bizlere:

“Resulüm! Onlara söyle: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”(Al-i imran:31) Hakk’ın rızası, habibine sevdalanmakta, ona itaat etmekte elde edileceğini emir buyuruyor. Bir ve VAR olan Yüce Yaradan.

Resulullah (s.a.v) efendimiz ise şöyle buyuruyor:; “Hiçbir kimse ben kendisine babasından, evladından ve bütün insanlardan daha sevgili oluncaya kadar kamil mümin olamaz.”(Buhari)

Bakınız ayet-i kerime de :“Allah’ı ve Peygamber’ini incitenlere, Allah dünyada da ahirette de lanet etmiştir. Onlara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.”(Ahzap:57) diye buyuruyor. Bu emirleri çoğaltmamız mümkündür. İlahi kelam bu emirlerle dolu, bakan göz önemli , bakacak ve görecek göz rabbim nasip etsin.Birde varlık sebepleri hep o kutlu gönlün süzgeciyle HAKK’a varmak olan ashap –Radıyallahu Anh- var ki, ışık tutmuşlar her biri ayrı ayrı bizlere sevdayı öğretmişler.

Kıymetli gönüller, bu acizin gönlünün dostu sohbetlerinin birinde şöyle anlatmış ashabın sevdasını bizlere, ışık olması umudu ile sizlerle bu kıssayı paylaşmak istedim. Buyurun kulağımızı dostta verelim;

Herkes Peygamber –Sallallahu Aleyhi Vesellem-Efendimizi sevdiğini iddia edebilir. Gerçekte ise peygamber sevgisi kesin olarak itaat etme ve hiçbir surette muhalefet etmemekle gerçekleşir.

Hifa –Radıyalluhu Anha- , Ashab-ı kiramdan iffetli ve zengin bir hanımdı. Medine-i münevvere’de güzelliği ve ahlakı ile meşhurdu . Tevekkül sahibi, kazaya rıza gösteren ve Resulullah –Sallallahu Aleyhi ve sellem- Efendimiz’e ziyadesi ile bağlı olup, sözünden hiç çıkmayan bir sahabiye idi. Ahireti çok düşünüp aklından hiç çıkarmaz, onun için çalışır, Salih ameller işlemek için uğraşırdı.

Hifa –Radıyallahu Anh- bir gün Resulullah –Sallallahu Aleyhi ve sellem- Efendimize gelerek: “Ya Resulullah! beni cennete götürecek bir iş bana öğret!”dedi. Bu arzu üzerine Resulullah –Sallallahu Aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Önce bir erkekle evlenmen lazımdır. Bununla dininin yarısını emniyete alırsın.” buyurdu.

Bu emir üzerine:
“ Ya Resulullah! Dengim kim olabilir? Bana Habeşistan hükümdarı Melik Necaşi evlenme teklifinde bulundu. Fakat ben onun bu teklifini kabul etmeyip geri çevirdim. Hatta yüz deve ile pek çok ziynetler verende oldu. Onu da kabul etmedim. Bu gün ise kurtuluşun evlenmekte olduğunu buyuruyorsunuz.. Ya Resulullah ! Kimi beğenip uygun görürseniz , ben ona razıyım.” dedi.

Resulullah –Sallallahu Aleyhi Ve sellem- Efendimiz Hifa –Radıyallahu Anh-ya: “Yarın sabah mescide en önce kim gelirse onla evlen.” buyurdu.

Sonra Resulullah –Sallallahu Aleyhi ve sellem- Efendimiz Ashab-ı kirama: “Yarın sabah mescide kim en önce gelirse bu kadınla onu evlendireceğim.”buyurdu.

Ashab-ı kiram’ın hepsi bu duruma razı oldular. Allah-u Teala bunu işitenlere öyle bir uyku verdi ki biri hariç hiçbir sahabi erken uyanamadı.

Resulullah –Sallallahu Aleyhi ve sellem- Efendimiz ise ilk önce kimin geleceğini merakla bekliyordu. Birden bire Hazret-i Süheyb –Radıyallahu Anh-göründü.

Süheyb –Radıyallahu Anh- ; kimsesi olmayan, fakir, rengi siyaha yakın, görünüşü güzel olmayan, zayıf ve çelimsiz bir sahabe idi. Hifa –Radıyallahu Anh- ise son derece asil ve zengin idi. Resulullah –Aallallahu Aleyhi ve sellem- Efendimiz namazdan sonra , Hifa –Radıyallahu Anh-ı çağırdı ve durumu bildirdi. Hifa –radıyallahu anh- ise Allah-u Teala’nın kazasına razı olduğunu, Resulullah –Sallallahu Aleyhi ve sellem- Efendimize arz etti. Bu durum üzerine , Resulullah –Sallallahu Aleyhi ve sellem- Efendimiz hutbe okudu, nikah akdi yapıldı ve akabinde şöyle buyurdu: “Ey Süheyb! Kalk bu hanımın için bir şey al!”

O ise; “Ya Resulullah! Dünyalık olarak bir dirhem gümüşüm bile yok!”diye karşılık verdi.

Bu arada Hifa –Radıyallahu Anh- emretti, on bin dirhem gümüşlük bir kese getirdiler, Süheyb –radıyallahu anh-a verdiler ve ona : “Git gerekli olanı al!” dediler.

Resullah –Sallallahu Aleyhi vesellem-Efendimiz de: “Ey Süheyb! Hanımının elini tut, onu evine götür.”buyurdu.

“Ya Resulullah ! Benim evim mesciddir, hangi eve götüreyim?”diye sordu.

Bunun üzerine Hifa –Radıyallahu Anh-şöyle cevap verdi:

“Konağımı sana bağışladım, oraya götürebilirsin.”

Resulullah –Sallallahu Aleyhi vesellem – Efendimiz bu duruma çok memnun oldu ve ikisine de dua etti. Ashab-ı kiramda bu hareketi çok övdüler ve Allah-u Tealaya hamd ettiler. Daha sonra konağa gidildi ve yemek yenildi. Yemek bittiğinde Hifa –radıyallahu anha-:

“Ey Suheyb! Bil ki, ben sana nimetim, sen bana mihnetsin. Sen bu nimete şükür, ben bu mihnete sabır için, gel bu geceyi ibadet ve taatle geçirelim. Sen şükür ediciler, ben de sabır ediciler sevabına kavuşalım. Çünkü Resulullah –Sallallahu Aleyhi vesellem- Efendimiz:

‘Cennette yüksek bir çardak vardır. Bunda yalnız şükür edenler ve sabır edenler bulunur.’ buyurdu.

O gece ikisi de ibadet ile meşgul oldular. Cebrail Aleyhisselam, geceki durumlarından Resulullah –sallallahu aleyhi vesellem-Efendimizi haberdar etti. Cennet ve Cemal-i ilahi ile müjde verdi. Suheyb –radıyallahu anh- sabah mescide geldiğinde, Resulullah –sallallahu aleyhi vesellem- Efendimiz de buyurdu ki;

“Ey Suheyb! Geceki halini sen mi anlatırsın, ben mi söyleyeyim?”

“Siz söyleyin ya Resulullah!”diye cevap verdi.

Resulullah –sallallahu aleyhi vesellem- Efendimiz durumlarını ve ne yaptıklarını onlara bildirdi ve sonra şu müjdeyi verdi:

“Siz cennetliksiniz ve orada Allah-u Teala’yı göreceksiniz.”

Suheyb –radıyallahu anh- sevincinden ve cennette Allah-u Teala’yı görmek müjdesine kavuşmak şeklinden, başını secdeye koydu ve şöyle dua etti:

“YARABB’İ! EĞER BENİ MAĞFİRET ETMİŞSEN, GÜNAHLARA BULAŞMADAN RUHUMU AL!.”

Allah-u Teala onun duasını kabul ederek ruhunu secdede iken aldı. Ashab-ı kiram –radıyallahu anhüm- bu durumu görünce ağladılar.

Resulullah –sallallahu aleyhi vesellem- Efendimizde buyurdu ki:

“Daha şaşılacak bir şey var. Hifa da şuanda ruhunu Allah’a teslim etti.”

İkisinin de namazını kıldılar. Her ikisini yan yana defnettiler. Başları ucuna iki tahta koydular. Bir tahtaya:

“Bu Allah-u Teala’nın nimetine şükür edenin kabridir.”

Diğerine ise: “Bu Allah-u Teal’nın mihnetine sabır edenin kabridir.”diye yazdılar.

Selam olsun sakınmak ve arınmak isteyen (müttaki) gönüllere,
Selam olsun her zaman Samed olan rabbe aşık olan boynu büküklere,
Selam olsun Hakk adına bütün varlıklardan boşanan nurlu yüzlere,
Selam olsun, selam olsun gönülde ki sır-a dost!...
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
122
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
diyarbakır
O Kadar GÜzel Bİr PaylaŞim Kİ Ne Desem Dahİ Kİfayetsİz Kaliyor Okurken GÖz YaŞlarimi Tutamadim. Elİne YÜreĞİne SaĞlik.
Allah Senden Razi Olsun Kamİl MÜmİn Olmayi Nasİb Eylesİn Rabbİm...
 
Üst