serair
Asistan
- Katılım
- 20 Eki 2007
- Mesajlar
- 498
- Tepkime puanı
- 2
- Puanları
- 0
Sünnet diye sakal uzatanlar, cübbe sarık dolaşanlar neden saçlarınıda uzatmazlar...
Sünnet diye sakal uzatanlar, cübbe sarık dolaşanlar neden saçlarınıda uzatmazlar...
1. Saç uzatmak sünnet olmadığından
2. Sünnetin anlamını bilmeden her yaptıklarını üstünkörü yaptıklarından
3. İşlerine geleni yapıp, işlerine gelmeyeni yapmadıklarından
4. Bilmemki
Erkek adama kısa saç yakışırmışmış... Sorunca böyle dediler her fırsatta cübbeyi, çarşafı, sakalı, sarığı savunanlar... Bu efendimize hakaret değil mi?
Yoksa Peygamber efendimizin saçlarıda uzun değilmiydi...
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SAÇI
Peygamber Efendimizin saçının uzunluğu ile ilgili farklı tarifler vardır. Tarifler arasında böyle bir farklılık olması ise doğaldır, çünkü bu bilgileri aktaranlar Peygamber Efendimizi farklı zamanlarda gördükleri için, saçının uzunluğu da farklı olmuş olabilir. Ancak bu tariflerden anlaşılan Peygamberimiz (sav) saçını en kısa kulağı hizasında, en fazla ise omuzlarına kadar uzatmıştır.
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Hazreti Peygamberin saçları, kulaklarının orta hizasına kadar uzamıştı."84
Hazreti Aişe (ra) validemiz anlatıyor:
"Resulullah'ın mübarek saçları, kulakları ile omuzları arasındaydı. Allah'ın selat ve selamı üzerine olsun."85
Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz orta boylu idi. Omuzları da genişçeydi. Saçları ise, kulak yumuşaklarını değerdi."86
Ebu Talib'in kızı ümmü Hani (ra) anlatıyor:
"Resulullah Efendimiz Mekke'ye geldiklerinde evimizi teşrif etmişlerdi. Bu sırada mübarek başları dört belikli (örgülü) idi." 87
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SAÇ VE SAKAL BAKIMI
Peygamber Efendimiz temizliğe çok önem verdiği için, saç ve sakal bakımına da önem vermişlerdir. Bazı kaynaklarda onun yanında daima tarak, ayna, misvak, kürdan, makas, sürmedan gibi eşyalar bulundurduğu bildirilmektedir.88 Peygamberimiz (sav) ashabına da aynı tavsiyelerde bulunmuş ve "Kim saç bırakmışsa, onun bakımına dikkat etsin"89 şeklinde buyurmuşlardır. Peygamberimiz (sav)'in saç ve sakalı ile ilgili diğer aktarılanlar şu şekildedir:
Hz. Adda İbn Halid'den (ra):
"Mübarek sakalı gayet güzeldi."90
Hz. Aişe (ra) validemiz anlatıyor:
"Resul-i Ekrem (sas)… saçlarını tarayıp yağladığında…"91
Simak b. Harb (ra) aktarıyor:
"Cabir b. Semüre'den işittim. Ona, Hazreti Peygamberin saçlarının ağarma durumu sorulmuştu. O da: Mübarek başlarını yağladıkları zaman saçlarının akı gözle farkedilmez; fakat başlarına yağ sürmedikleri anlarda beyazları görünürdü"92 dedi.
Peygamberimiz (sav), dış görünümüne ve temizliğine verdiği önemle, müminlere güzel bir örnek olmuştur. Bir rivayette Peygamber Efendimizin bu konudaki tavrı şöyle belirtilir:
"Bir gün Peygamber (sav) sahabelerinin yanına çıkacağı zaman küpteki suya bakarak sarığını ve sakalını düzeltti ve şöyle dedi: 'Allah kardeşlerinin yanlarına çıkarken kulunun kardeşleri için süslenmesini sever.'93
84- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 49
85- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 50
86- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 50
87- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 51
88- Ali el-Kari, Cem'ul-Vesail fi Şerh'iş- Şemail, İstanbul, s. 96-97
89- Ebu Davud, Sünen, IV, 74, nu:4062
90- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 519/16
91- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 58
92- İbn Adiyye el-Kamil; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 679
93- İbn Adiyye el-Kamil; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 679
www.hazretimuhammed.org/semal_i_serifi.html
SAÇ-SAKAL-BIYIK SÜNNETİ
Şimdi zamanımızda Allâhu Teâlâ'nın emirlerinden, Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in hadîs-i şeriflerinden bazılarını söyleyip, bazılarını söylemiyorlar. Hatta üst düzeydeki din adamlarından bazılarının Allâhu Teâlâ'nın emirleri, âyetleri ile Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in hadîsleri ve sünnetleri ile tasdikli sözlerimizi inkar ettiklerini: "Böyle birşey yok, inanmayın” dediklerini söy*lediler. Şimdi bu zamanda ihmal edilip söylenmeyen âyet ve hadîsler gayet çoktur. Bunların aklıma gelenilerini peyder pey yazacağım.
İnşallahu Teâlâ."Erkeklerin saçlarını kulak yumuşağına kadar bırakmaları (uzatmaları) sünnettir." sözüne itiraz ettiklerini söylediler. Bunun sünnet olduğuna dair bazı âyet ve hadîsleri yazıyorum, inşallahu Teâlâ.
(Sûre-i Fetih, Ayet 27)
"Yemin ederim ki, Rasûlullah'ın rüyası doğrudur. O'nun dini haktır. Siz Mescid-i Haram olan Kabe'ye gireceksiniz. Allah'ın izniyle selâmet olarak(Orada başınızı) ya usturaya verip iyice kazıyacaksınız veya kısaltacaksınız. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Size yakın bir fetih verdi,"
Yani yakında Mekke'yi alıp fethedeceksiniz, demektir. Kısa saç kısalmaz. Bu âyet uzun saçlılara söyleniyor, "İster saçınızı usturaya verin, isterseniz kısaltın." buyuruyor. Uzun saçlı olunacağına en büyük delildir.
(Sûre-i Taha, Ayet 94)
"(Harun) Ey annemin oğlu! dedi, saçımı, başımı yolma! Ben senin: İsrail oğullarının arasına ayrılık düşürdün; sözümü tutmadın! demenden korktum."
Musa (Aleyhis selâm) kardeşi Harun (Aleyhis selâm)'un saçını eline dolayıp çekiyor, itiyor. Tartaklayıp o vaziyette saçından çekerek sürüyor. Kısa saçla ne tutup tartaklanır ne de onunla adam sürünmez ve yolunmaz.
(Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 9, Hadîs No: 3631)
"[Ebû Tâlib (Radiyallâhu anhu)'in kızı] Ümmü Hâni (Radiyallâhu anha) şöyle demiştir:
- Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) Mekke'ye dört gadiresi (saçı dört örgülü, belikli) olduğu halde girdi. Ümmü Hâni (Radiyallâhu anha) (Gadire ile) saç örgüsünü kasteder."565Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi, vesellem) Mekke'ye girince başında, saçında dört örgüsü (beliği) vardı. Kulağının yumuşağına kadar olan saç, kısa olur, örgü örülmez. O zamanda Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçı omuzuna değecek kadarda veya daha fazla idi.
(Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 9, Hadîs No: 3634)
"Enes (Radiyallâhu anhu) rivayet etmiştir:
- Rasûllullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ın saçı recil (yani ne düzgün, ne de kıvırcık olup, hafifçe kıvırcık) bir saç idi, kulakları ile omuzlarına kadar (uzun) idi."566
(Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 9, Hadîs No:3635)
"Hz. Aişe (Radiyallâhu anha)'dcn şöyle demiştir:
- Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)' in omuzlarına ulaşmayan ve kulak yumuşaklığını geçen saçı oldu."567
(Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 1145)
"Erkeğe gelince, o (gusül abdestinde) başını(n saçlarını) çözerek iyice dağıtsın ve onu diplerine su ulaşıncaya kadar mükemmel bir şekilde yıkasın. Kadına gelince, onun ör*gülerini çözmesine lüzum yoktur. Sadece üç kere başına bol bol su döksün, yetişir.
Erkekte belik yaparmış (saçını örermiş) caizmiş. Bu hadîs bunu açıklıyor.
(Sahih-i Buhâri Tecrîd-i Sarîh, Cild 9, Hadîs No: 1451)
"Berâ İbn-i Azib (Radiyallâhu anhu)'den : Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ı şöyle vasfettiği ,rivâyet olunmuştur:
- Nebi (Sallallâhu aleyhi vesellem) uzunla kısa boy arası, mu'tedil bir endamda yaratılmıştı. O'nun iki omuz arası genişti. İki kulağı yumuşağına kadar inen gür saçı vardı. Ben (günün birinde) Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ı kırmızı ve (yeşil çubuklu) bir li*bas içinde görmüştüm. Kati olarak derim ki: Ben güzelikte O'na denk olabilecek hiç bir şey (kimse) görmedim."568
(Kırk Mevzuda Kırk Hadîs Kitabı, Hadîs No: 12, s.443)
"Rasûllullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'a en sevimli elbise HİBERE (adı verilen çubuklu) bir kumaştır."
Hadîsin kitaptaki açıklamasında: Hibere adı verilen kumaş Yemen'de dokunan ve ham maddesi pamuk veya keten olan çubuklu, çizgili bir kumaşın adıdır. Bunun yeşil renkli olduğu ifade edilmektedir.569
Osmanlı padişahları zamanında altı yüz seneden beri mareşallar, generaller, paşalar kırmızı çubuklu elbise giyerlerdi. Osmanlı padişahlarının her yaptıkları hadîs-i şeriflerden alınmıştır. Onun için Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in en sevdiği o elbisesine benzesin diye bir tek en büyük rütbeli paşalara zafer kazanan generallere kırmızı çubuklu elbise giydirirler. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in en sevmediği başlarına çizgili başlıklar giyenlerdir.570 Demek ki, başta çizgili giymek yasak oluyor. Elbisede çubuklu çok iyidir.
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) kendisi çok güzel, saçı kendisini daha da güzel gösteriyor. Halbuki şimdi bazı hocalarımız: "Saç bırakmak neymiş. Avrupanın hipileri ve artistleri gibi oluyorsunuz. Kadın gibi saç bırakmayın, bu pisliktir." Bu gibi sözler Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in yaptığına, sözüne, sünnetine tamamen terstir.
Yine yukarıdaki hadîs-i şerifin içinde "Saçı. kulağının yumuşağını geçmiş, omuzlarına yaklaşmış" buyuruluyor. Bazıları "Papazlar da saç bırakıyor" diyorlar. Papazlar saç-sakal bırakıyor diye saç-sakal bırakmayalım mı? Biz, Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vcsellem)'in ümmeti olarak O'nun de*diğini harfi harfine yapmaya, sünnetlerini, hadîslerini tamamen uygulamaya bakacağız, çalışacağız. Di*ğerlerinin sözlerine bakmayacağız.
(Sünen'ün Neseî, Cild 7-8, Hadîs No: 5033)
"Ziyad ibn-i Nusayn (Radiyallâhu anhu) babasından naklen anlatıyor:
Medine'de Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in yanına gittiğimde bana:''Yanıma yaklaş!" buyurdu. Yanına yaklaşınca elini, saçımın örgüsünün üzerine koydu, saçımı okşadı, bana dua etti"
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in ashabının da O'nun gibi saçlı olduğuna bu hadîs-i şerifler en büyük delildir.
(Sünen'ün Nesei, Cild 7-8, Hadîs No: 5034)
"Vail İbn-i Hucr (Radiyallâhu anhu) anlatıyor; Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ın yanına gittim. (Saçlarım da uzundu):
Seni uğursuz, dedi. Beni kastediyor sanarak gittim saçımdan biraz kestim.Yanına gelince:Seni kasdetmemiştim. Böyle daha güzel olmuş, buyurdu."
Bu zâtın saçları çok uzundu. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) "Seni uğursuz" diyor. O da saçlarını kasdettiğini zannedip saçını kestirince: "Ben, senin saçını kasdetmedîm." buyuruyor. Bir hadîste de Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) bir hastayı okurken: "Çık mel'un" diye çağırıyor ve çağırdığının iblis olduğunu söylüyor. Bu hadîs-i şerifte de Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) uğursuz diye iblisi kasdedip söylüyor. O ashâb saçını kısaltınca da yine saçı Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçı gibi kulağının yumuşağına kadar oluyor.
(Kütüb-i Sitte, Cild 7. Hadîs No: 2122)
"Ebû Katâde (Radiyallâhu anhu) anlatıyor:
Ey Allah'ın Rasûl'ü! dedim. Benim omuzlarıma kadar dökülen (gür) saçlarım var, tarayıp tanzim edeyim mi?Evet, ona ikramda bulun, dedi. Râvi der ki:Ebû Katâde, "Evet ona ikramda bulun" sözü sebebiyle günde iki sefer (bakım yapar ve) saçlarını yağlardı."571
(Kütüb-i Sitte, Cild 7, Hadîs, No: 2124)
"Atâ ibn-i Yesâr (Radiyallâhu anhu) anlatıyor: Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'a saçı sakalı karma karışık bir adam gelmişti. Efendimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) ona (eli ile) işaret buyurarak, sanki saçını ıslah etmesini emretmişti. Adam bunu yapıp sonra tekrar geri geldi.
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem):- Şu hâl sizden birinizin tıpkı şeytan gibi başı(ndaki saçlar) karma karışık vaziyette gelmesinden daha hayırlı değil mi? buyurdular."
(Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 10, Hadîs No: 4303)
"Ebû Sellam el-Hubşi (Memtur el-Esved) (Radiyallâhu anhu)'den şöyle demiştir: (Halife) Ömer ibn-i Abdülaziz bana haber göndererek yanına çağırttı. Ben de bir katır sırtında O'nun yanı*na vardığım zaman bana: - Yâ Ebû Sellam! Buraya kadar bindirip getirmek hususunda cidden sana meşakkat verdik" dedi. Ebû Sellam da:
- Vallahi doğrudur. Yâ Emire'l-Mü'minin."dedi. Ömer ibn-i Abdülaziz:-Allah'a yemin ederim ki, sana eziyet çektirmek istemedim. Velâkin (Kevser) havuzu hakkında Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ın kölesi Sevban (Radiyallâhu anhu)'dan se*nin rivayet ettiğini haber aldığım bir hadîs var. O hadîsi kendi ağzınla bana rivayet et*meni sevdim (de bunun için seni çağırttım) dedi. Ebû Sellam el-Hubşi demiştir ki; Bunun üzerine ben dedim:Bana Rasûlullah'ın kölesi Sevban (Radiyallâhu anhu)'ın rivayet ettiğine göre Rasûlul*lah (Sallallâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz benim havuzum Aden ile Eyle arasındaki mesafe kadar uzundur. Sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Bardakları gökteki yıldızlar sayısı gibi (çok) dir. Kim ondan bir yudum içerse, artık ebediyyen susamaz. O havuzun başına (yanıma) gelenlerin ilki (dünyada iken) elbiseleri kirli, başlarındaki saçları dağınık,karışık, varlıklı eşraf*tan olan kadınlarla evlenemez ve kapılar onlara açılmaz.
Râvi demiştir ki: Ömer ibn-i Abdülaziz, sakalı ıslanıncaya kadar ağladı sonra şöyle söyledi:Lâkin ben bol nimetlenmiş kadınlarla evlendim ve kapılar bana açıldı. Vücudumu, üstümdeki elbiseyi yıkamayacağım ki, iyice kirlensin ve başımı yağlamayacağım ki, sa*çım dağılıp karışsın, dedi."572
(Râmûz-ul Ehâdîs, 30. Bölüm, Hadîs No: 19)
"Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçları ne çok uzundu. Ne de pek kısa idi."
(Râmûz-ul Ehâdîs, 30. Bölüm, Hadîs No: 24)
"Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) geniş yapılı idi, yüzü ayın ondördü gibi parlıyordu. Orta boydan biraz uzuncaydı, çok uzundan kısa idi. Başı büyük (yakışıklı) idi. Saçları ne kıvırcık, ne de düzdü. Saç örgüsü çözüldüğü zaman ayırırdı, aksi halde öyle örgülü olurdu. (Bir araya topladığı zaman) saçları kulaklarının yumuşağını geçmezdi. Çiçek renginde idi. Alnı genişti, kaşları gürdü. Fakat bitişik değildi. Aralarında öfkenin kımıldattığı bir damar vardı. Burnu düzgündü. Sanki bir nur parçasını andırı*yordu. Gür sakalı vardı. Yanakları kusursuzdu. Ağzı büyüktü. Dişleri bembeyazdı ve seyrekti. Göğsünden karnına uzanan kıllar gayet ince ve zarifti. Boynu sanki bir gümüş dizisini andırıyordu.
Yaratılışı (bünyesi) orta idi. Bedeni büyük fakat hiç sarkık de*ğildi. Karnı ile göğsü birdi. Geniş göğüslü idi. Omuzları genişti. Mafsalları kalındı. Memelerinin üstü kılsızdı. Bunun dışında kolları, omuzları kıllı idi. Yüksek göğüslü idi. Bilekleri uzundu. Kol kemikleri büyüktü. Güzel bir burnu vardı. Elleri, ayakları sıska değil, büyükçe ve güzel idi. El ayası (avucun içi) güzel, ayaklarının altı da fevka*lâde idi. Ayaklarında kıl yoktu, üzerine su döküldüğü zaman durmaz, akardı. Yürüdüğü zaman ağır ve dengeli yürürdü, yumuşak, fakat süratli bir adıma sahipti. Yürüdüğü zaman sanki yüksek bir yerden iniyormuş gibi yürürdü. Döndüğü zaman bütün vücudu ile dönerdi. Gözü daima önüne eğikti. Yere bakışı, göğe bakışından daha uzundu. Düşünceli bir bakışa sahipti. Ashabını önüne alıp, öyle yürürdü, karşılaştığı kimseye ilk selamı kendileri verirdi."
Büyük küçüğe, atlı yayaya, giden durana selam verir.
(Sahîh-i Buhâri Tecrîd-i Sarîh, Cild 9, Hadîs No: 1455)
"İbn-i Abbas (Radiyallâhu anhu)'dan şöyle rivayet olunmuştur:
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) (alın) saçını (perçemini) alnının üstüne bırakırdı. Müşrikler ise cephenin iki tarafına ayırır (bırakır)lar dı. Ehl-i Kitab olanlarda alınlarına salıverirlerdi. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) hakkında (müsbet, menfi) hiç bîrşey ile emrolunmayan hâllerde ehl-i Kitab'a uygun olmaktan hoşlanırlardı. Son*raları Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'de başı(nın saçı)nı iki ta rafa (ayırıp) bırak(makta 0mahzur görme)di."
(Mevâhib-i Ledünniyye, Cild 1, s.452)
"Enes (Radiyallâhu anhu) hadîsinde:
"Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçı mübarek kulaklarına kadar inmişti."
Berâ (Radiyallâhu anhu)'ın hadîsinde:"Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçı mübarek omuzlarına değerdi."
(Mevâhib-i Ledünniyye, Cild 1, s.452) ■
"İmam-i Tirmizî'nin rivayetinde; Hazret-i Aişe-i Sıddıka (Radiyallâhu anha) buyurmuştur ki:
- Peygamber Efendimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) Hazretlerinin cümme (omuz başı)den yukarı ve vefre (kulak yumuşağı)den aşağı bir saçı vardı."
Saçlarını kazıtmak suretiyle Kur'an-ı Kerim okuyanlar hakkında
(Sünen-i ibn-i Mâce, Cild 1, Hadîs No: 175)
"Enes ibn-i Mâlik (Radiyallâhu anhu)'den: Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) Efendimiz Hz. şöyle buyurdu dediği rivayet edilmiştir:
- Son zamanlarda veya bu ümmet arasında öyle bir kavim çıkacaktır ki, Kur'ân okuya*caklar. Fakat okudukları Kur'ân onların boğazlarının çemberelerini veya boğazlarını geçmeyecektir. Onların alâmeti başlarını kazımak suretiyle traş olmalarıdır. Siz onları gördüğünüz veya onlara rastladığınız zaman hemen onları öldürünüz."573
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem); hem Kur'ân-ı Kerim'i ağızlarında okuyacaklar, Kur'ân'ın nuru onların gırtlaklarından aşağı inmeyecek. Onların alâmeti, başlarını usturaya verecekler. Hem de onları gördüğünüz yerde öldürün! buyuruyor. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) bundan daha ağır nasıl konuşsun! Şimdi bizim sünnet üzere kulak yumuşağına kadar bıraktığımız saça "hippi, şarkıcı saçı, bu ne pislik, zamaneye neden uymuyorsunuz?" diyorlar. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem); "Başlarını usturaya vermiş, ağızlarında Kur'ân okuyan kavmi görürseniz öldürün." buyuruyor. Siz müslüman olarak başını usturaya vermeyi güzel, makul karşılıyorsunuz. Saç bırakanlara da karşı çıkıyorsunuz.
Birçok hadîs-i şerifler ve Kur'ân-ı Kerim'de âyet-i kerimelerle söyleniyor. Hem sünnet olduğunu, Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) ve ashabın yaptığını hadîs-i şeriflerle tasdik ediyoruz.
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) ve sahabilerin bir zaman kulak yumuşaklarına kadar bir zamanda daha fazla uzatıp belik ördürdükleri hadîs-i şerifleri yazdık.
Bu hadîsleri Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem), âlimlerden soracak niçin okumadın? Okudunsa niçin anlatmadın, yapmadın? "Benim sünnetimi yaptığım niçin söylemedin?" demez mi? Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) dinden çıkarlar dediği âlimleri kime söylüyor! Alim olarak hepimiz korkmamız, düşünmemiz, söylememiz lazımdır.
www.bilalnadir.com/kitaplar/ehlisun/sac_sakal_biyik_sunneti.htm
Sünnet diye sakal uzatanlar, cübbe sarık dolaşanlar neden saçlarınıda uzatmazlar...
1. Saç uzatmak sünnet olmadığından
2. Sünnetin anlamını bilmeden her yaptıklarını üstünkörü yaptıklarından
3. İşlerine geleni yapıp, işlerine gelmeyeni yapmadıklarından
4. Bilmemki
Erkek adama kısa saç yakışırmışmış... Sorunca böyle dediler her fırsatta cübbeyi, çarşafı, sakalı, sarığı savunanlar... Bu efendimize hakaret değil mi?
Yoksa Peygamber efendimizin saçlarıda uzun değilmiydi...
PEYGAMBER EFENDİMİZİN SAÇI
Peygamber Efendimizin saçının uzunluğu ile ilgili farklı tarifler vardır. Tarifler arasında böyle bir farklılık olması ise doğaldır, çünkü bu bilgileri aktaranlar Peygamber Efendimizi farklı zamanlarda gördükleri için, saçının uzunluğu da farklı olmuş olabilir. Ancak bu tariflerden anlaşılan Peygamberimiz (sav) saçını en kısa kulağı hizasında, en fazla ise omuzlarına kadar uzatmıştır.
Enes b. Malik (ra) anlatıyor:
"Hazreti Peygamberin saçları, kulaklarının orta hizasına kadar uzamıştı."84
Hazreti Aişe (ra) validemiz anlatıyor:
"Resulullah'ın mübarek saçları, kulakları ile omuzları arasındaydı. Allah'ın selat ve selamı üzerine olsun."85
Bera b. Azib (ra) anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz orta boylu idi. Omuzları da genişçeydi. Saçları ise, kulak yumuşaklarını değerdi."86
Ebu Talib'in kızı ümmü Hani (ra) anlatıyor:
"Resulullah Efendimiz Mekke'ye geldiklerinde evimizi teşrif etmişlerdi. Bu sırada mübarek başları dört belikli (örgülü) idi." 87
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN SAÇ VE SAKAL BAKIMI
Peygamber Efendimiz temizliğe çok önem verdiği için, saç ve sakal bakımına da önem vermişlerdir. Bazı kaynaklarda onun yanında daima tarak, ayna, misvak, kürdan, makas, sürmedan gibi eşyalar bulundurduğu bildirilmektedir.88 Peygamberimiz (sav) ashabına da aynı tavsiyelerde bulunmuş ve "Kim saç bırakmışsa, onun bakımına dikkat etsin"89 şeklinde buyurmuşlardır. Peygamberimiz (sav)'in saç ve sakalı ile ilgili diğer aktarılanlar şu şekildedir:
Hz. Adda İbn Halid'den (ra):
"Mübarek sakalı gayet güzeldi."90
Hz. Aişe (ra) validemiz anlatıyor:
"Resul-i Ekrem (sas)… saçlarını tarayıp yağladığında…"91
Simak b. Harb (ra) aktarıyor:
"Cabir b. Semüre'den işittim. Ona, Hazreti Peygamberin saçlarının ağarma durumu sorulmuştu. O da: Mübarek başlarını yağladıkları zaman saçlarının akı gözle farkedilmez; fakat başlarına yağ sürmedikleri anlarda beyazları görünürdü"92 dedi.
Peygamberimiz (sav), dış görünümüne ve temizliğine verdiği önemle, müminlere güzel bir örnek olmuştur. Bir rivayette Peygamber Efendimizin bu konudaki tavrı şöyle belirtilir:
"Bir gün Peygamber (sav) sahabelerinin yanına çıkacağı zaman küpteki suya bakarak sarığını ve sakalını düzeltti ve şöyle dedi: 'Allah kardeşlerinin yanlarına çıkarken kulunun kardeşleri için süslenmesini sever.'93
84- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 49
85- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 50
86- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 50
87- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 51
88- Ali el-Kari, Cem'ul-Vesail fi Şerh'iş- Şemail, İstanbul, s. 96-97
89- Ebu Davud, Sünen, IV, 74, nu:4062
90- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 519/16
91- Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 58
92- İbn Adiyye el-Kamil; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 679
93- İbn Adiyye el-Kamil; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 679
www.hazretimuhammed.org/semal_i_serifi.html
SAÇ-SAKAL-BIYIK SÜNNETİ
Şimdi zamanımızda Allâhu Teâlâ'nın emirlerinden, Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in hadîs-i şeriflerinden bazılarını söyleyip, bazılarını söylemiyorlar. Hatta üst düzeydeki din adamlarından bazılarının Allâhu Teâlâ'nın emirleri, âyetleri ile Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in hadîsleri ve sünnetleri ile tasdikli sözlerimizi inkar ettiklerini: "Böyle birşey yok, inanmayın” dediklerini söy*lediler. Şimdi bu zamanda ihmal edilip söylenmeyen âyet ve hadîsler gayet çoktur. Bunların aklıma gelenilerini peyder pey yazacağım.
İnşallahu Teâlâ."Erkeklerin saçlarını kulak yumuşağına kadar bırakmaları (uzatmaları) sünnettir." sözüne itiraz ettiklerini söylediler. Bunun sünnet olduğuna dair bazı âyet ve hadîsleri yazıyorum, inşallahu Teâlâ.
(Sûre-i Fetih, Ayet 27)
"Yemin ederim ki, Rasûlullah'ın rüyası doğrudur. O'nun dini haktır. Siz Mescid-i Haram olan Kabe'ye gireceksiniz. Allah'ın izniyle selâmet olarak(Orada başınızı) ya usturaya verip iyice kazıyacaksınız veya kısaltacaksınız. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Size yakın bir fetih verdi,"
Yani yakında Mekke'yi alıp fethedeceksiniz, demektir. Kısa saç kısalmaz. Bu âyet uzun saçlılara söyleniyor, "İster saçınızı usturaya verin, isterseniz kısaltın." buyuruyor. Uzun saçlı olunacağına en büyük delildir.
(Sûre-i Taha, Ayet 94)
"(Harun) Ey annemin oğlu! dedi, saçımı, başımı yolma! Ben senin: İsrail oğullarının arasına ayrılık düşürdün; sözümü tutmadın! demenden korktum."
Musa (Aleyhis selâm) kardeşi Harun (Aleyhis selâm)'un saçını eline dolayıp çekiyor, itiyor. Tartaklayıp o vaziyette saçından çekerek sürüyor. Kısa saçla ne tutup tartaklanır ne de onunla adam sürünmez ve yolunmaz.
(Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 9, Hadîs No: 3631)
"[Ebû Tâlib (Radiyallâhu anhu)'in kızı] Ümmü Hâni (Radiyallâhu anha) şöyle demiştir:
- Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) Mekke'ye dört gadiresi (saçı dört örgülü, belikli) olduğu halde girdi. Ümmü Hâni (Radiyallâhu anha) (Gadire ile) saç örgüsünü kasteder."565Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi, vesellem) Mekke'ye girince başında, saçında dört örgüsü (beliği) vardı. Kulağının yumuşağına kadar olan saç, kısa olur, örgü örülmez. O zamanda Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçı omuzuna değecek kadarda veya daha fazla idi.
(Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 9, Hadîs No: 3634)
"Enes (Radiyallâhu anhu) rivayet etmiştir:
- Rasûllullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ın saçı recil (yani ne düzgün, ne de kıvırcık olup, hafifçe kıvırcık) bir saç idi, kulakları ile omuzlarına kadar (uzun) idi."566
(Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 9, Hadîs No:3635)
"Hz. Aişe (Radiyallâhu anha)'dcn şöyle demiştir:
- Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)' in omuzlarına ulaşmayan ve kulak yumuşaklığını geçen saçı oldu."567
(Râmûz-ul Ehâdîs, Hadîs No: 1145)
"Erkeğe gelince, o (gusül abdestinde) başını(n saçlarını) çözerek iyice dağıtsın ve onu diplerine su ulaşıncaya kadar mükemmel bir şekilde yıkasın. Kadına gelince, onun ör*gülerini çözmesine lüzum yoktur. Sadece üç kere başına bol bol su döksün, yetişir.
Erkekte belik yaparmış (saçını örermiş) caizmiş. Bu hadîs bunu açıklıyor.
(Sahih-i Buhâri Tecrîd-i Sarîh, Cild 9, Hadîs No: 1451)
"Berâ İbn-i Azib (Radiyallâhu anhu)'den : Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ı şöyle vasfettiği ,rivâyet olunmuştur:
- Nebi (Sallallâhu aleyhi vesellem) uzunla kısa boy arası, mu'tedil bir endamda yaratılmıştı. O'nun iki omuz arası genişti. İki kulağı yumuşağına kadar inen gür saçı vardı. Ben (günün birinde) Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ı kırmızı ve (yeşil çubuklu) bir li*bas içinde görmüştüm. Kati olarak derim ki: Ben güzelikte O'na denk olabilecek hiç bir şey (kimse) görmedim."568
(Kırk Mevzuda Kırk Hadîs Kitabı, Hadîs No: 12, s.443)
"Rasûllullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'a en sevimli elbise HİBERE (adı verilen çubuklu) bir kumaştır."
Hadîsin kitaptaki açıklamasında: Hibere adı verilen kumaş Yemen'de dokunan ve ham maddesi pamuk veya keten olan çubuklu, çizgili bir kumaşın adıdır. Bunun yeşil renkli olduğu ifade edilmektedir.569
Osmanlı padişahları zamanında altı yüz seneden beri mareşallar, generaller, paşalar kırmızı çubuklu elbise giyerlerdi. Osmanlı padişahlarının her yaptıkları hadîs-i şeriflerden alınmıştır. Onun için Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in en sevdiği o elbisesine benzesin diye bir tek en büyük rütbeli paşalara zafer kazanan generallere kırmızı çubuklu elbise giydirirler. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in en sevmediği başlarına çizgili başlıklar giyenlerdir.570 Demek ki, başta çizgili giymek yasak oluyor. Elbisede çubuklu çok iyidir.
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) kendisi çok güzel, saçı kendisini daha da güzel gösteriyor. Halbuki şimdi bazı hocalarımız: "Saç bırakmak neymiş. Avrupanın hipileri ve artistleri gibi oluyorsunuz. Kadın gibi saç bırakmayın, bu pisliktir." Bu gibi sözler Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in yaptığına, sözüne, sünnetine tamamen terstir.
Yine yukarıdaki hadîs-i şerifin içinde "Saçı. kulağının yumuşağını geçmiş, omuzlarına yaklaşmış" buyuruluyor. Bazıları "Papazlar da saç bırakıyor" diyorlar. Papazlar saç-sakal bırakıyor diye saç-sakal bırakmayalım mı? Biz, Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vcsellem)'in ümmeti olarak O'nun de*diğini harfi harfine yapmaya, sünnetlerini, hadîslerini tamamen uygulamaya bakacağız, çalışacağız. Di*ğerlerinin sözlerine bakmayacağız.
(Sünen'ün Neseî, Cild 7-8, Hadîs No: 5033)
"Ziyad ibn-i Nusayn (Radiyallâhu anhu) babasından naklen anlatıyor:
Medine'de Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in yanına gittiğimde bana:''Yanıma yaklaş!" buyurdu. Yanına yaklaşınca elini, saçımın örgüsünün üzerine koydu, saçımı okşadı, bana dua etti"
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in ashabının da O'nun gibi saçlı olduğuna bu hadîs-i şerifler en büyük delildir.
(Sünen'ün Nesei, Cild 7-8, Hadîs No: 5034)
"Vail İbn-i Hucr (Radiyallâhu anhu) anlatıyor; Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ın yanına gittim. (Saçlarım da uzundu):
Seni uğursuz, dedi. Beni kastediyor sanarak gittim saçımdan biraz kestim.Yanına gelince:Seni kasdetmemiştim. Böyle daha güzel olmuş, buyurdu."
Bu zâtın saçları çok uzundu. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) "Seni uğursuz" diyor. O da saçlarını kasdettiğini zannedip saçını kestirince: "Ben, senin saçını kasdetmedîm." buyuruyor. Bir hadîste de Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) bir hastayı okurken: "Çık mel'un" diye çağırıyor ve çağırdığının iblis olduğunu söylüyor. Bu hadîs-i şerifte de Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) uğursuz diye iblisi kasdedip söylüyor. O ashâb saçını kısaltınca da yine saçı Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçı gibi kulağının yumuşağına kadar oluyor.
(Kütüb-i Sitte, Cild 7. Hadîs No: 2122)
"Ebû Katâde (Radiyallâhu anhu) anlatıyor:
Ey Allah'ın Rasûl'ü! dedim. Benim omuzlarıma kadar dökülen (gür) saçlarım var, tarayıp tanzim edeyim mi?Evet, ona ikramda bulun, dedi. Râvi der ki:Ebû Katâde, "Evet ona ikramda bulun" sözü sebebiyle günde iki sefer (bakım yapar ve) saçlarını yağlardı."571
(Kütüb-i Sitte, Cild 7, Hadîs, No: 2124)
"Atâ ibn-i Yesâr (Radiyallâhu anhu) anlatıyor: Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'a saçı sakalı karma karışık bir adam gelmişti. Efendimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) ona (eli ile) işaret buyurarak, sanki saçını ıslah etmesini emretmişti. Adam bunu yapıp sonra tekrar geri geldi.
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem):- Şu hâl sizden birinizin tıpkı şeytan gibi başı(ndaki saçlar) karma karışık vaziyette gelmesinden daha hayırlı değil mi? buyurdular."
(Sünen-i İbn-i Mâce, Cild 10, Hadîs No: 4303)
"Ebû Sellam el-Hubşi (Memtur el-Esved) (Radiyallâhu anhu)'den şöyle demiştir: (Halife) Ömer ibn-i Abdülaziz bana haber göndererek yanına çağırttı. Ben de bir katır sırtında O'nun yanı*na vardığım zaman bana: - Yâ Ebû Sellam! Buraya kadar bindirip getirmek hususunda cidden sana meşakkat verdik" dedi. Ebû Sellam da:
- Vallahi doğrudur. Yâ Emire'l-Mü'minin."dedi. Ömer ibn-i Abdülaziz:-Allah'a yemin ederim ki, sana eziyet çektirmek istemedim. Velâkin (Kevser) havuzu hakkında Rasûlullah (Sallallâhu aleyhi vesellem)'ın kölesi Sevban (Radiyallâhu anhu)'dan se*nin rivayet ettiğini haber aldığım bir hadîs var. O hadîsi kendi ağzınla bana rivayet et*meni sevdim (de bunun için seni çağırttım) dedi. Ebû Sellam el-Hubşi demiştir ki; Bunun üzerine ben dedim:Bana Rasûlullah'ın kölesi Sevban (Radiyallâhu anhu)'ın rivayet ettiğine göre Rasûlul*lah (Sallallâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz benim havuzum Aden ile Eyle arasındaki mesafe kadar uzundur. Sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Bardakları gökteki yıldızlar sayısı gibi (çok) dir. Kim ondan bir yudum içerse, artık ebediyyen susamaz. O havuzun başına (yanıma) gelenlerin ilki (dünyada iken) elbiseleri kirli, başlarındaki saçları dağınık,karışık, varlıklı eşraf*tan olan kadınlarla evlenemez ve kapılar onlara açılmaz.
Râvi demiştir ki: Ömer ibn-i Abdülaziz, sakalı ıslanıncaya kadar ağladı sonra şöyle söyledi:Lâkin ben bol nimetlenmiş kadınlarla evlendim ve kapılar bana açıldı. Vücudumu, üstümdeki elbiseyi yıkamayacağım ki, iyice kirlensin ve başımı yağlamayacağım ki, sa*çım dağılıp karışsın, dedi."572
(Râmûz-ul Ehâdîs, 30. Bölüm, Hadîs No: 19)
"Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçları ne çok uzundu. Ne de pek kısa idi."
(Râmûz-ul Ehâdîs, 30. Bölüm, Hadîs No: 24)
"Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) geniş yapılı idi, yüzü ayın ondördü gibi parlıyordu. Orta boydan biraz uzuncaydı, çok uzundan kısa idi. Başı büyük (yakışıklı) idi. Saçları ne kıvırcık, ne de düzdü. Saç örgüsü çözüldüğü zaman ayırırdı, aksi halde öyle örgülü olurdu. (Bir araya topladığı zaman) saçları kulaklarının yumuşağını geçmezdi. Çiçek renginde idi. Alnı genişti, kaşları gürdü. Fakat bitişik değildi. Aralarında öfkenin kımıldattığı bir damar vardı. Burnu düzgündü. Sanki bir nur parçasını andırı*yordu. Gür sakalı vardı. Yanakları kusursuzdu. Ağzı büyüktü. Dişleri bembeyazdı ve seyrekti. Göğsünden karnına uzanan kıllar gayet ince ve zarifti. Boynu sanki bir gümüş dizisini andırıyordu.
Yaratılışı (bünyesi) orta idi. Bedeni büyük fakat hiç sarkık de*ğildi. Karnı ile göğsü birdi. Geniş göğüslü idi. Omuzları genişti. Mafsalları kalındı. Memelerinin üstü kılsızdı. Bunun dışında kolları, omuzları kıllı idi. Yüksek göğüslü idi. Bilekleri uzundu. Kol kemikleri büyüktü. Güzel bir burnu vardı. Elleri, ayakları sıska değil, büyükçe ve güzel idi. El ayası (avucun içi) güzel, ayaklarının altı da fevka*lâde idi. Ayaklarında kıl yoktu, üzerine su döküldüğü zaman durmaz, akardı. Yürüdüğü zaman ağır ve dengeli yürürdü, yumuşak, fakat süratli bir adıma sahipti. Yürüdüğü zaman sanki yüksek bir yerden iniyormuş gibi yürürdü. Döndüğü zaman bütün vücudu ile dönerdi. Gözü daima önüne eğikti. Yere bakışı, göğe bakışından daha uzundu. Düşünceli bir bakışa sahipti. Ashabını önüne alıp, öyle yürürdü, karşılaştığı kimseye ilk selamı kendileri verirdi."
Büyük küçüğe, atlı yayaya, giden durana selam verir.
(Sahîh-i Buhâri Tecrîd-i Sarîh, Cild 9, Hadîs No: 1455)
"İbn-i Abbas (Radiyallâhu anhu)'dan şöyle rivayet olunmuştur:
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) (alın) saçını (perçemini) alnının üstüne bırakırdı. Müşrikler ise cephenin iki tarafına ayırır (bırakır)lar dı. Ehl-i Kitab olanlarda alınlarına salıverirlerdi. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) hakkında (müsbet, menfi) hiç bîrşey ile emrolunmayan hâllerde ehl-i Kitab'a uygun olmaktan hoşlanırlardı. Son*raları Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'de başı(nın saçı)nı iki ta rafa (ayırıp) bırak(makta 0mahzur görme)di."
(Mevâhib-i Ledünniyye, Cild 1, s.452)
"Enes (Radiyallâhu anhu) hadîsinde:
"Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçı mübarek kulaklarına kadar inmişti."
Berâ (Radiyallâhu anhu)'ın hadîsinde:"Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in saçı mübarek omuzlarına değerdi."
(Mevâhib-i Ledünniyye, Cild 1, s.452) ■
"İmam-i Tirmizî'nin rivayetinde; Hazret-i Aişe-i Sıddıka (Radiyallâhu anha) buyurmuştur ki:
- Peygamber Efendimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) Hazretlerinin cümme (omuz başı)den yukarı ve vefre (kulak yumuşağı)den aşağı bir saçı vardı."
Saçlarını kazıtmak suretiyle Kur'an-ı Kerim okuyanlar hakkında
(Sünen-i ibn-i Mâce, Cild 1, Hadîs No: 175)
"Enes ibn-i Mâlik (Radiyallâhu anhu)'den: Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) Efendimiz Hz. şöyle buyurdu dediği rivayet edilmiştir:
- Son zamanlarda veya bu ümmet arasında öyle bir kavim çıkacaktır ki, Kur'ân okuya*caklar. Fakat okudukları Kur'ân onların boğazlarının çemberelerini veya boğazlarını geçmeyecektir. Onların alâmeti başlarını kazımak suretiyle traş olmalarıdır. Siz onları gördüğünüz veya onlara rastladığınız zaman hemen onları öldürünüz."573
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem); hem Kur'ân-ı Kerim'i ağızlarında okuyacaklar, Kur'ân'ın nuru onların gırtlaklarından aşağı inmeyecek. Onların alâmeti, başlarını usturaya verecekler. Hem de onları gördüğünüz yerde öldürün! buyuruyor. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) bundan daha ağır nasıl konuşsun! Şimdi bizim sünnet üzere kulak yumuşağına kadar bıraktığımız saça "hippi, şarkıcı saçı, bu ne pislik, zamaneye neden uymuyorsunuz?" diyorlar. Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem); "Başlarını usturaya vermiş, ağızlarında Kur'ân okuyan kavmi görürseniz öldürün." buyuruyor. Siz müslüman olarak başını usturaya vermeyi güzel, makul karşılıyorsunuz. Saç bırakanlara da karşı çıkıyorsunuz.
Birçok hadîs-i şerifler ve Kur'ân-ı Kerim'de âyet-i kerimelerle söyleniyor. Hem sünnet olduğunu, Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) ve ashabın yaptığını hadîs-i şeriflerle tasdik ediyoruz.
Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) ve sahabilerin bir zaman kulak yumuşaklarına kadar bir zamanda daha fazla uzatıp belik ördürdükleri hadîs-i şerifleri yazdık.
Bu hadîsleri Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem), âlimlerden soracak niçin okumadın? Okudunsa niçin anlatmadın, yapmadın? "Benim sünnetimi yaptığım niçin söylemedin?" demez mi? Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem) dinden çıkarlar dediği âlimleri kime söylüyor! Alim olarak hepimiz korkmamız, düşünmemiz, söylememiz lazımdır.
www.bilalnadir.com/kitaplar/ehlisun/sac_sakal_biyik_sunneti.htm