Sudanlı Genç

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
Necid çöllerinden medine'ye

"Milli şair Medine de Peygamberimizi ziyareti sırasında içeriye giren uzun boylu Sudan'lı bu sözleri söyler ve ruhunu orada teslim eder.Nasıl bir aşk O'nun üç ay çölü yürüyerek geçmesini sağlamıştır.
Günümüzde birkaç saat havaalanında beklemek, yaklaşık 3 saat süren uçak yolculuğu,otele ulaşmak...

İnsanların beklemeye tahammülleri kalmayıp,yorulup tartışmaya başlıyorlar.

Allah O aşkı bulmayı herkese nasip etsin."




[SES]http://dl2.musicwebtown.com/k/a/r/a/karamursel/playlists/20129/154384.mp3[/SES]

Ya nebi,şu halime bak!
Nasıl ki bağrı yanar,gün kızınca,sahranın;
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!
Harim-i pakine can atmak istedim durdum;
Gerildi karşıma yıllarca ailem,yurdum.
"Tahammül et!" Dediler...Hangi bir zamana kadar?
Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var!
Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak;
Önümde durmadı artık, ne hanüman, ne ocak...
Yıkıldı hepsi...Ben aştım Diyar-ı Sudan'ı.
Üç ay "tihame!" deyip çiğnedim beyabanı.
Kemiklerim bile yanmıştı belki belki sahra da;
Yetişmeseydin ya Muhammed, imdada:
Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin;
Akar sular gibi çağlardı her tarafta sesin!
İradem olduğu gündür senin iradene ram,
Bir an için bana yollarda durmak haram.
Bütün heyakil-i hilkatle hasbihal ettim;
Leyale derdimi döktüm,cibali söylettim!
Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü...
Nücuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
Azab-ı hecrine katlandım elli üç senedir...
Sonunda alnıma çarpan bu zalim örtü nedir?
Beş altı sineyi hicran içinde inleterek
Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek?
Demir nikaabını kaldır mezar-ı pakinden;
Bu hasta ruhumu artık ayırma hakinden!
Nedir o meş'ale?Nurun mu?Ya ResulAllah!
Sükun içinde bir an geçti, sonra bir kısa "ah!"...
Ne gördüm,oh!Serilmiş zemine Sudan'lı...
Başında, ağlayarak bir zavallı Seylan'lı,
Öpüp öpüp kapıyor elleriyle gözlerini...
Bitince harice nakliyle gasli,tekfini,
"Baki"a gitti şehidin vücud-u fanisi;
"Harem"de kaldı, fakat ruh-u cavidanisi.
Mehmed Akif Ersoy
 

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
Nihat Hatipoğlu'nun bu şiiri kaleme aldığını bilmiyordum.
İlk defa okudum, güzelde olmuş.
O iklime götürüp getirir cinsinden.

Sudanlı o gencin, hâlini hissetmemek elde değil sanırım.


İSTİKLAL şairimiz merhum Mehmet Âkif, hayatının son günlerinde tüm ıslam coğrafyasını dolaşmaya çalışır. Resulü Ekrem'e duyduğu sevgiden dolayı o kutsal beldelerde dolaşır durur. Mısır'dan Suriye'ye ve oradan da Medine'ye gider; Müslümanların dertleriyle dertlenir, ıstırap duyar.

Bir gün Medine'dedir. Peygamberimizin kabrinin huzurunda. Orada müthiş bir hadiseye şahit olur.

Ravda-i Tahire'nin yanı başında duruyordum ki, birdenbire bir ses yükseldi:

-Ya Nebi! şu halime bak, diyordu bu ses. Sağıma döndüğüm zaman parmaklıklar üzerine abanmış bir Sudanlı gördüm. Kendi kendine Efendimize (sav) şunları söylüyordu:

-Nasıl ki çöle güneş vurduğu zaman bağrı yanar, ben de senin hicranınla senelerce yandıkça yandım Ya Rasulullah! Senelerce arzu ettiğim halde, harem-i pakine gelip başımı ayaklarının dibine koymayı düşündüğüm halde, memleketim, evladı iyalim karşıma çıktı, bu ziyaretimi geciktirdi. Nihayet hepsini yıktım, çevremi terk ettim. Sudan diyarından ayrıldım, Tihame Çölü diye üç çölü teptim durdum. Senin çölün diye...

Senin çölünde gezerken burcu burcu senin kokunu duydum. Eğer senin kokun imdada yetişmeseydi ben bu yolu kat edemezdim Ya Rasulullah! Elli üç yaşına kadar senin hicranının azabını sinemde taşıdım, yanına geldiğim zaman şu başımı çarptığım demir kafes de nedir Ya Rasulullah!

Hâlâ vuslat olmayacak mı? Tihame Çölü'nü kat ettim gözlerime uyku girmedi. Arzu edersen yıldızlara sor. Sor ki şu üç aylık zaman içinde bu gözler bir kere uyudu mu? Uyumadı diyecekler Ya Rasulullah! Derdimi geceye döktüm Ya Rasulullah! Nihayet huzuruna geldim.

Resulü Ekrem'in (sav) kabrinin parmaklıklarından tutan bu aşık, son sözlerini söylerken bitkinleşmiştir, titremektedir.
Akif şöyle bitiriyor:

Kısa bir sessizlikten sonra adam şöyle diyordu:
- Şu kadar mesafeyi geçip huzuruna geldim, bu hasta gönlümü bir daha ayak ucundan ayırma Ya Rasulullah! Tahammülüm yoktur artık senin ayrılığına.

Sonra bir sessizlik oldu, bir “ah” feryadı duydum. Döndüğüm zaman parmaklıkların dibine yıkılıp gitmişti. Sudanlı gözlerini kapatıyordu bu âleme. Birkaç dakika sonra da bir iki ölü yıkayıcısı ve bir iki taşıyıcı geldi. Cennetül Baki'ye kaldırdılar mübarek cenazesini. Fakat ruhu muhtemelen Ravda-i Tahire'nin parmaklıklarına takılıp kalmıştı. Resulullah'a (sav) yürekten aşık olan bu genç:

“Artık bu hasta gönlümü hak-i payinden ayırma Ya Rasulullah!” diyordu.


Doç.Dr.Nihat Hatipoğlu
 

m-angel

Nam-ı diğer TÜRBEDAR
Katılım
20 Eyl 2007
Mesajlar
1,629
Tepkime puanı
260
Puanları
0
Yaş
55
Arınmış bir ruhla Ravza'ya varsam,
Kubbe-i Hadra'yı yakından görsem,
Taş ve toprağına yüzümü sürsem:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Ziyâret kasdiyle Ulu Server'i
Selâm kapısından girsem içeri,
Kemâl-i hurmetle varsam ileri:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Eşsiz Medîne'de edeble kalsam,
Bûy-u mânevîden bir şemme alsam,
Solmayan cemâlin seyrine dalsam:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Huzuru pâk'ine eğilsem-gitsem,
Bütün varlığımı onda eritsem,
Eriyen mum gibi tükenib bitsem:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Müvâcehe'sinden dalsam huzurâ,
Arzetsem kalbimi Ebedî Nûr'a,
İmânım kemâlle erse şuûra:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

Mevlâm'a gönlümden uçsa dilekler,
Düâma hep âmin dese melekler,
Yansıtsa âhımı bütün felekler:
Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah

 
Üst