Şu anda en doğru cihad grubu sizce hangisi?

menzil5453

Doçent
Katılım
11 Eyl 2014
Mesajlar
579
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Doğru çok izafi bir soru. Kişiden kişiye ,mezhepten mezhepe düşüncelerin değişebileceği bir konu. Ama konuşabildiğimiz kadar ve birbirini anlayabildiğimiz kadar konuşulması gereken de bir konu.
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
hiçbiri cihad diye çıkanlar vehhabi selefici bide cihadı devlet yapar kişilerin cihad diye saldırmasına cihad denmez eşkıyalık çapulculuk denir
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
cihadı hizmet olarak soruyorsan ihlas ve süleyman efendinin cemaati derim ihlas bedava insanlar islamı ehli sünneti öğrensin diye türkiyenin dört bir yanında kitap dağıtıyor gazeteyle islamı yayıyor süleyman efendinin cemaati bedavaya kuran hizmeti veriyor küçüçük çocuklara ilmihal bilgilerini öğretiyor ezberlettiriyor
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
cihadı hizmet olarak soruyorsan ihlas ve süleyman efendinin cemaati derim ihlas bedava insanlar islamı ehli sünneti öğrensin diye türkiyenin dört bir yanında kitap dağıtıyor gazeteyle islamı yayıyor süleyman efendinin cemaati bedavaya kuran hizmeti veriyor küçüçük çocuklara ilmihal bilgilerini öğretiyor ezberlettiriyor

Ne cihadı hepsini tez elden kapatıp, bir gün daha kapılarını açık tutmamak gerek, her biri idiyot ve taklidi imancılık oyunculuğu öğreten sistem kurumları.
Ne cihadından bahsediyorsun sen ya hu?
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Ne cihadı hepsini tez elden kapatıp, bir gün daha kapılarını açık tutmamak gerek, her biri idiyot ve taklidi imancılık oyunculuğu öğreten sistem kurumları.
Ne cihadından bahsediyorsun sen ya hu?

Atatürk hepsini kapatmıştı bunların ama Tayyip yüzünden tekrar hortladır. Atatürk gibi biri lazım gene bu memlekete, kuracak istiklal mahkemelerini alimleri asacak. (ironi yapıyorum, anlayana...)
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,654
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
Nefse yönelik cihadı söylüyorsan eğer her hak tarikat başım gözüm üstüne. Yok işid gibileri kastediyorsan hiçbiri benim nazarımda makbul değil. Çeçen, filistin...vs ülkelerin durumdan bahsediyorsan hepsine Allah muzafferiyet ve muvafakkiyet versin.
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
cihadı hizmet olarak soruyorsan ihlas ve süleyman efendinin cemaati derim ihlas bedava insanlar islamı ehli sünneti öğrensin diye türkiyenin dört bir yanında kitap dağıtıyor gazeteyle islamı yayıyor süleyman efendinin cemaati bedavaya kuran hizmeti veriyor küçüçük çocuklara ilmihal bilgilerini öğretiyor ezberlettiriyor


İhlas dediğiniz TÜRKİYE GAZETESİ grubu mu?
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
evet laf sokmucak dimi ne zaman böyle cevap versem birisi bi laf sokuyor

Günümüz Müslümanı’nın en mühim ve derin derdi, güvenilmezliktir. Oysa ki, Müslüman güvenilirdi ve güvenirdi. Bir zamanlar, düşmanlarının bile kendisine güvendiği Müslüman, şimdi en yakınlarınının itimadını kazanamaz durumdadır.

Maalesef, Müslüman, bankaya güvendiği kadar din kardeşine güvenemeyince, toplum hayatındaki etkisini ve ağırlığını yitirdi; dolayısıyla da sömürülmeye hazır hale geldi. Zira, dürüstlüğünü ve ona bağlı olarak da güvenilirliliğini kaybeden mü’min, kendisi olmaktan çıktı.

Efendimiz’e göre (sallallahu aleyhi vesellem), Müslüman, “elinden ve dilinden emin olunan kimse”dir. İmanca zayıflayan Müslüman, ahlakça da zayıfladı ve sonunda güvenilirliğini büsbütün yitirdi.
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Ahir zamandayız.
Bu zamanda müslümanlığı ifsad edecek, CİHAD Yaptığını iddia edip vahşet yapacak HARİCİLERİ de, CİHAD yaptığını iddia edip müslümanların hem malını hem de imanını soyacak CEP CİHADCILARINI, Kelamullah ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizlere bildirmiştir. Bir de AHİR ZAMAN'da her türlü fesadın, ifsadın olduğu zamanda bile islam'ı yaşayan ve CİHAD-I EKBER yapan GARİP'leri...Şöyle ki,


1-) IŞİD ve benzeri harici örgütler, “İSLAM” adını kullanarak bu isim altında buvahşeti yapmakla hem menfaatlerini temin ediyorlar, hem de İslâm dinine büyük bir leke sürüyorlar. Zira İslâm dini bunların yaptıklarının hepsini yasak etmiştir.
Kelâmullah’ta haksız yere adam öldürmenin haram olduğuna dair pek çok Âyet-ikerime’ler vardır. Bunlar kelime-i şehadet getirenleri dahi gözünü kırpmadan katlediyorlar!!!
* “Kim bir mümini kasdenöldürürse, onun cezası, içinde devamlı kalacağı cehennemdir.Allah ona gazap etmiş, lânetlemiş ve büyük bir azaphazırlamıştır.” (Nisâ: 93)
İşte IŞİD ve benzeri harici örgütlerin akıbetleri...


Diğer bir Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
* “Kim bir cana kıymamış,ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir kimseyi öldürürse,sanki bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Mâide: 32)


Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak öyle birfitne olacaktır ki, Arap'ın kökünü kazıyacaktır. Bunlarınmaktulleri cehennemdedir. Dilin tesiri, bu fitnede kılıçtan dahaşiddetlidir." (Ebu Dâvud)


 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
@arvasi, dikensiz gülbahçesi arıyor galiba, hem fikrini söylüyor, hemde tenkide açık olmadığını ifade ediyor..İhlasın dağıttığı ilmihal kitabındaki, vartaları kendiside zannederim bilmiyordur.Adı nasıl ilmihal konmuşsa, teknolojiden, sağlıktan, basın yayından...ila ahir..ne aklına gelirse bir şeyler yazılmış...Yahu, ilmihalin anlamı ansiklopedik bilgi mi demektir, arvasi?

hele İslam dini liberal iktisad sistemini emrediyor, bu sistem hür dünyada(batı) uygulanıyor gibi, abuk subuk laflara ne demeli,!

Ama en güzelide! sanırım şu mısralar olmalı:

İster zengin ol, ister fukara,
Her yemek üstüne iç bir sigara!
:)
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
2-) Bir de CEP CİHAD'cıları var. Allah-u Teâlâ’nın nehyettiği şeyleri yapmakla, maddeye tapmakla, cebini doldurmakla; makam ve mevki, maksat ve menfaat için,nam için İslâm dâvâsında bulunduğunu iddia edenler.Cep cihadcıları, bölücüler iyi bilin ki İslâm’ı esaslarından çıkartmak için çalışırlar, ve ayrı bir din kurarlar. Allah-uTeâlâ’nın Kelâm-ı ilâhisine karşı kapılarını kaparlar,kulaklarını da tıkarlar. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın nûruonların din kurucusu olduğunu, İslâm dininin yıkıcıları olduğunu gösterdiğinden ötürü Kelâmullah’ı katiyetle kabul etmezler.
Bunları tanımak için berzah ayet-i kerime:

* “Sizden hiç bir ücret istemeyenlere uyun. Onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)
Derdi müslümanları Allah ve Rasulünün yolunda sabit kılmak, kalplerine bu sevgiyi nakşetmek isteyen Allah dostlarının hiçbiri maddeye tevessül etmemiş,fakirin hakkı zekat'ı toplamamıştır!!!
Çünkü onlar HALK'tandeğil, HAKK'tan istemişlerdir...
Çünkü onlar peygamberlerin gerçek varisleridir..
Bütün PeygamberAleyhimüsselâm Efendilerimiz Hakk’ı tebliğ ettikleritopluluklara:
“Sizden buna karşılıkhiç bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım âlemlerin Rabbineâittir.” demişlerdi. (Şuarâ: 109)

Resulullah -sallallahualeyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde bu cepcihadcıları hakkında buyururlar ki:
“Onların dinleri paraolacak.” (Münâvî)

Âhir zamanda öylekimseler türeyecektir ki, bunlar dinlerini dünyalığa âletedeceklerdir. İnsanlara karşı koyun postuna bürünmüş gibiyumuşak ve güzel huylu görünürler. Dilleri şekerden bile tatlıdır, amma kalpleri kurt gönlü gibidir.
Aziz ve Celil olan Allah-u Teâlâ (bu gibi kimseler için) şöyle buyuruyor:
Bunlar acaba benim sonsuz affediciliğime mi güveniyorlar, yoksa bana karşı meydan mı okuyorlar? Ululuğum hakkı için, onlara öyle ağır bir musibet vereceğim ki aralarında bulunan yumuşak başlılar şaşakalacaklardır.” (Tirmizî)


Hatem-i Veli Ömer ÖNGÜT-K.S.- Hazretleri bu cep cihadcılarından bir örnek olan Gülenciler için 90'lı yıllardan itibaren neşriyatlar yapmış, bunların din-i islam'ı maske edip, devlet ve islam aleyhine her türlü işi yaptıklarını ortaya dökmüştür. Bakın bunlar önce HİMMET GECE'leri ile halkı soydular, sonra bu paraları muhafaza edemezkonuma gelince Allah'ın buğzettiği halde "BANKA"kurdular, şimdi utanmadan mensuplarını zorlayarak, gidin diğer bankalardan kredi çekip, BANKAMIZA yatırın diye baskı yapıyorlar...ve bunun sevabının kat kat olacağından bahsediyorlar..
İŞTE Ömer ÖNGÜT Hz.leri bunların içyüzlerini taa o zamandan görüp, nasıl da ayrı birdin kurduklarını beyan etmiş!!!!
 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
3-) Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki:
"Doğu tarafından 'Siyah bayraklılar' çıkarak
hiçbir kavmin yapamadığı bir şekilde savaş yaparlar ve ardından Allah'ın halifesi Mehdi gelir."

Nedir bu savaş?
İMAN KURTARMA savaşı...

Çünkü bu devir öyle bir ki;
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet kopmazdan önce karanlık gece kıtaları gibi fitneler olacak. Bu karışıklıklar içinde
kişi mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlar, mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabaha çıkar. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini satarlar.” (Tirmizî: 2196)
Fitnenin vehametinden insan bir günde bu derece değişiklikler geçirecek, günü gününe saati saatine uymayacak, kalpler bozulacak, iman sâfiyeti kalmayacak.
Bir âhir zaman âlimi veya bir bölücü Allah-u Teâlâ’nın hükmüne aykırı bir söz söylüyor, o da: “Bu doğru söylüyor!” deyip tasdik ediyor, böylece azıcık bir dünyalık karşılığında dinlerini fedâ ediyorlar.
İslam aleminin şu anki hâli, dinden çıkmak kolay oluyor, çünkü bölücüler önünü kesiyor.
* kimi diyor "Örtünme teferruattır"
* kimi diyor "fakire zekat verilmez, zekatlar bize verilecek"
* kimi diyor "bu devirde enflasyon kadar faiz helaldir"
* kimi diyor "küfrü hoşgör"
* kimi diyor "bize oy vermezsen, patates dinindensin"
* kimi diyor "burası dar-ül harp, faiz de, hırsızlıkta helal"
* kimi de diyor "peygamber o devirde görevini yaptı, hükmü bitti"
İşte tüm bu bölücüler suret-i haktan görünüp, müslümanları kandırdılar ve imanları soydular!!!
Bu bölücüler Kuran-ı kerim ve Sünnet-i seniyye aleyhine hüküm koyuyor, tabi olanlar ise bunları bile bile, göre göre bu icraaları tasdikliyor ve destek veriyor!!!
Bunların durumu budur:
“Fasığa ikram eden kimse İslâmiyet’in yıkılmasına yardım etmiş olur.” buyuruluyor. (Münavi)

İman kurtarma cihadının amacı; dağılmış olan ümmed-i Muhammedi Hazret-i Allah ve Resul'ünde birleştirmek, Hazret-i Mehdi'ye zemin hazırlamaktır.
Abdülkâdir-i Geylânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fethü'r-Rabbânî" adlı eserinde buyururlar ki:
"Bir kurtarıcı olarak ellerinden tutar, dünya denizinden çeker çıkarır. Tabii ki nasibi olanı, Hakk'a uyanı." (5. Meclis)
Nasibi olan onu bulacak, nasibini alacak. Nasibi olmayan onu bulamayacak ve hüsranda kalacak. Ruhu ölmüş bir kimsenin hakikatle ne işi var?

Mevlânâ Abdurrahmân Câmî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin talebesi Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" isimli mecmuada geçen risalesinde Hazret-i Mehdi ile Hatem-i Veli'nin ilgimisini şöyle işaret buyuruyorlar:
"Onun kalbi ise, Mehdî'nin kalbinin de üzerindedir, onun davetçisi olduğunu açıkça ibrâz eder ve hidâyete davet eder." ("Mecmû'a-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 268)

Allah-u Teâlâ, Mehdî Hazretleri'ni ise kılıçla cihad etmek için gönderecek. Onun ömrü sırf cihadla geçecek. O bir şey yazmayacak, çünkü yazmaya vakti olmayacak.
Nitekim Bedîüzzaman Saîd-i Nursî -kuddise sırruh- Hazretleri bu vazifeye işâret eder.
"O zât (Mehdî), o tâifenin uzun tasdîkâtı ile yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak." buyurmuşlardır. ("Emirdağ Lâhîkası", s. 259)

Kıyâmet'in küçük alâmetlerinden çıkmayanı kalmadı; hepsi çıktı, şimdi iş büyüklere kaldı. Böyle bir zamanda Allah-u Teâlâ Hatem-i Veli'yi kalemle mücâdele ile vazifelendirdi. Bu kitaplar ondan sonraki boşluğu Hazret-i Mehdî'ye ulaştıracak, ona köprü olacak.
Hazret-i Ali -kerremallahu veche- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Tâ ki onları, onlardan sonra gelenlere emânet etsin ve kendileri gibi olanların kalplerine nakşetsin." (Ebû Tâlib el-Mekkî, "Kûtu'l-Kulûb", c. 1, s. 134)
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
evet laf sokmucak dimi ne zaman böyle cevap versem birisi bi laf sokuyor

öncelikle sakin ol.

Bi şey yazıyorsan birileri de normal olarak cevap verebilir, laf sokabilir vs.vs. Mühim olan laf sokma, cevaplar vs. seviyeli olsun.

Ben de emin olmak için kimi kastetitğinizi anlamak için sordum ve cevabımı aldım.

İHLAS grubu, Türkiye gazetesi grubu yani.

Ve siz:

"cihadı hizmet olarak soruyorsan ihlas ve süleyman efendinin cemaati derim ihlas bedava insanlar islamı ehli sünneti öğrensin diye türkiyenin dört bir yanında kitap dağıtıyor gazeteyle islamı yayıyor"


diyorsunuz.

Tgrtnin yayınları, İbrahim tatlısese, Seda Sayana vs.vs. diğer sanatçılara yapılan programlar, aktarılan trilyonlar vs.vs.

Bunlar İslamı yaymak için mi?


 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
öncelikle sakin ol.

Bi şey yazıyorsan birileri de normal olarak cevap verebilir, laf sokabilir vs.vs. Mühim olan laf sokma, cevaplar vs. seviyeli olsun.

Ben de emin olmak için kimi kastetitğinizi anlamak için sordum ve cevabımı aldım.

İHLAS grubu, Türkiye gazetesi grubu yani.

Ve siz:

"cihadı hizmet olarak soruyorsan ihlas ve süleyman efendinin cemaati derim ihlas bedava insanlar islamı ehli sünneti öğrensin diye türkiyenin dört bir yanında kitap dağıtıyor gazeteyle islamı yayıyor"


diyorsunuz.

Tgrtnin yayınları, İbrahim tatlısese, Seda Sayana vs.vs. diğer sanatçılara yapılan programlar, aktarılan trilyonlar vs.vs.

Bunlar İslamı yaymak için mi?
UZUN AMA OKU OKUMUYACAKSAN Bİ DAHA SORU SORMA

[/TGRT OLAYININ PERDE ARKASI!..

Posted on 14 Mayıs 2013
İhlas Finans olayından sonra gelelim ikinci çetrefilli konuya.
TGRT yazısı yazacağımı duyan bir arkadaş aradı.
Aman abi, bu konu çok karışık elini ateşe sokma” dedi.
Güldüm.
TGRT konusu benim için bırakın bir ateş olmayı, buzlu su.
O kadar rahatım, o kadar ferahım.
TGRT” denilince şu meşhur ‘vur patlasın, çal oynasın‘ dönemini kastediyorum.
Enver Abi‘ye yapılan saldırılar iki ana başlıkta yapıldı.
Birincisi; hepinizin bildiği İhlas Finans olayıydı, diğeri de TGRT‘deki sanatçıların ekranda boy gösterdiği dönemdi.
Ana konuya girmeden önce bir şeye dikkatinizi çekmek isterim.
Enver Abi’ye kötü söz söylenen her iki konu da, 28 Şubat döneminin eserleri.
O dönem öyle kirli bir dönemdi ki; Enver Abi gibi tertemiz, pırıl pırıl bir insanın üstüne bile çamur sıçrattılar.
Demek ki 28 Şubat olmasaydı; bu güzel insana kimse tek kelime kötü söz söylemeyecekti.
Gelelim konumuza.
tgrt-yenidonem.jpg

Refah-Yol hükümeti henüz düşürülmemişti.
Gerilim zirvedeydi.
Ankara güne kasvetli bir hava ile uyanıyordu.
Gazetelerde irtica manşetleri havada uçuşuyordu.
İşte o günlerde Enver Abi aradı:
-Metin, Ankara’da çok önemli bir görüşmem var. Büroya uğrayamayacağım. Sen havaalanına gel, biraz konuşalım.
Hemen havaalanına gittim.
Enver Abi son derece tedirgindi. Kısa bir konuşmadan sonra Enver Abi şehire hareket etti.
Yaklaşık 2 saat sonra tekrar aradı.
Büroya uğramadan havaalanına geçeceğini söyledi.
Etimesgut Havaalanı’na gittim.
Enver Abi son derece düşünceliydi. Yorgun, bıkkın ve bezgin bir haldeydi.
Bana hiç bir şey demedi.
Sonradan öğrendim.
Enver Abi Genelkurmay’da toplantıya alınmış.
İki saat boyunca; İhlas holding, Türkiye Gazetesi ve TGRT ile alakalı hesap sorulmuş.
TGRT’deki ‘Huzura doğru’ ve evliyaların hayatlarının anlatıldığı programların irticaya zemin hazırladığını söylemişler.
İki saat boyunca bağırıp çağırmışlar.
Hatta masaları yumruklamışlar.
Daha ötesi TGRT’deki mescidi bile sormuşlar.
Nezaket abidesi Enver Abi’nin gözleri dolmuş ama yine de sesini yükseltmemiş.
Bu programların kaldırılıp TGRT‘nin diğer eğlence Televizyonları gibi olmasını “TAVSİYE” etmişler.
Bunlar yapılmazsa İhlas Grubu‘nun sakıncalı kuruluşlar arasına alınacağını ima etmişler.
Sakıncalı kuruluş” demek toptan batırılma demek.
Enver Abi’yi havaalanında o halde görünce inanılmaz üzüldüm.
Kahroldum.
Bu güzel insan yine de kimseye bir şeyler demedi.
Enver Abi, Ankara dönüşü hak etmediği davranış ve uğradığı zulüm nedeniyle rahatsızlandı.
Sanırım 3-4 gün evden çıkamadı.
Holdinge bile gidemedi.
Sakın yanlış anlamayın.
Hesaba çekilen tek medya patronu Enver Abi değildi.
28 Şubat’ı destekleyen Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Cem Uzan ve Mehmet Emin Karamehmet de sorguya alınıp çeşitli tavsiyelerde bulunulan medya patronlarıydı.
Bunların tamamı zaten o günlerde sorguya çekildiklerini anlattılar.
Cem Uzan geçen hafta çok ilginç bir açıklama yaptı.
Uzan; Takvim Gazetesi‘ne bakın ne dedi :
-Bir Pazar günü Londra’daki evimde telefon çaldı. Sekreterim arıyor. Efendim Star’ın bütün telefonlarından sizi arıyorlar. Genelkurmay’dan sizi arıyorlar. Peki dedim. Açtım beni çağırıyorlamış. Atladım gittim Ankara’ya. Çağıran Erol Özkasnak. Medya patronu çağrılıyor. Uyarılma ne, fırça atılıyor. Gerisi için de nokta nokta nokta diyelim tamam mı? Ondan sonrası bana kalsın.
Cem Uzan
‘ın o yıllarda ne irtica ile ne de başka bir konuyla suçlandığı yok.
Buna rağmen hakaret, fırça hatta küfür yiyor.
İşte böyle bir toplantı.
Cem Uzan‘a bunu yapanlar, Enver Abi‘ye Allah bilir neler yapmıştır?
O toplantıdan bana da tek kelime anlatmadı, içine attı.
Olup bitenleri çok sonra öğrendim.
Ah Enver Abi ah.
Sana ne zulüm yaptılar?
Ne çile çektirdiler?

Medya patronlarıyla yaptıkları görüşmede, dizilerdeki karakterlere hatta onlara verilen isimlere kadar bir dizi tavsiyelerde bulundular.
Enver Abi‘ye verilen tavsiye ise; TGRT‘nin çağdaş bir kanal olmasıydı.
Onların çağdaşlık anlayışı, baldır ve bacakların açılması.
Ne kadar kısa etek giyersen, o kadar çağdaş ve ilericisin.
Etek boyun uzadıkça; gerici hatta irticacısın.
28 Şubatçıların cetveli bu.
İşte o toplantıdan 10 gün falan sonraydı.
Telefonum çaldı, arayan Enver Abi‘ydi.
Enver Abi, “Metin, TGRT’yi baştan sona değiştirmek zarureti doğdu. Başına çok iyi bir genel müdür getirmem lazım. Bana iki isim önerdiler ama tam içime sinmedi. Senin aklında kimse var mı?”dedi.
Hiç beklemediğim bir soru.
O şaşkınlıkla, “Efendim, nasıl bir genel müdür arıyorsunuz?” diye sordum.
Enver Abi, “Askerle, devletle, hükümetle ve medya ile arası iyi olan bir isim olmalı” dedi.
Nasıl oldu hala bilmiyorum. Aklıma tek bir isim geldi:
-Efendim RTÜK Başkanı Ali Baransel var. Benim de çok iyi bir dostum. Bu şartla uyan tek insan o.
Enver Abi, Ali Baransel‘in ismini duyunca durakladı; ”Kesinlikle çok iyi bir isim. Ama o RTÜK başkanı. O görevi bırakmaz. Bıraksa da bizde çalışmaz”dedi.
Ben de, “Efendim, ben bu dünyada Enver Abi ile çalışmayacak bir kimseyi tanımıyorum” dedim.
Bu sözüm çok hoşuna gitti.
Ardından sıkı sıkıya tembihi geldi :
-Bu konu ikimizin arasında kalsın. Kimse bunu bilmesin. Ben Ali Baransel ismini biraz düşüneyim. İki – üç gün içerisinde sana kararımı bildiririm.
Ertesi gün akşamdı.
Enver Abi aradı.
Müthiş neşeliydi. Çok sevinçliydi.
Metin Abi, Ali Baransel tamamdır. Ne yap et, ikna et” dedi.
Telefonu kapattım. Kara kara düşünüyorum.
Ali Baransel‘i nasıl ikna edeceğim?
Bütün bu görüşme trafiğinde kendisiyle tek kelime bile konuşmadım.
RTÜK Başkanlığı’ndan istifa eder mi?
Etse bile bize gelir mi ?
Sabahı zor ettim.
Hemen Ali Baransel’i aradım. ”Gel bir çay içelim” dedi.
Atladım RTÜK‘e gittim.
Kısa bir muhabbetten sonra kıyısından köşesinden konuya girdim.
Ali Abi” dedim :
-Ömrün bürokratlıkla geçti. Sıkılmadın mı devlet de çalışmaktan. Gel seni TGRT’ye genel müdür yapalım.
Şaka yaptığımı sanıp başladı gülmeye.
Aman Metinciğim. Ben özel kanallardan korkarım. Burada rahatım. Durduk yere cadı kazanının içerisine niye gireyim?” dedi.
Ben damardan girip, “Abi, ben ciddiyim. TGRT de yalnız başıma kaldım. İkimiz bir arada olursak sırt sırta verirsek medyayı sarsarız.” deyip, uzun uzun Enver Abi‘yi anlattım.
Kafası biraz karıştı. “Ben bunu bir düşüneyim. Hem Enver Bey beni ister mi ?“ dedi.
Ben de , “Abi, orayı bana bırak. Ben Enver Abi’yi ikna ederim” dedim.
Çıktıktan sonra Enver Abi‘yi aradım.
En ince noktasına kadar görüşmeyi aktardım.
Enver abi çok sevindi.
Ha gayret Metin Abi, olacak bu iş galiba” dedi.
Ali Baransel‘i akşam evinden, gündüz RTÜK‘ten arıyorum. Sıkı markaj durumundayım.
En sonunda Enver Abi ile görüşmeye ikna ettim.
Benim de zaten derdim bu.
Biliyorum ki; Enver Abi ile yüz yüze gelirse iş bitecek.
Enver Abi gibi güler yüzlü, tatlı dilli insanı kim geri çevirebilir?
Enver Abi aradı, “Metin, yarın Ankara’ya geliyorum. Direk Bağlum’a geçeceğim. Sen gözden ırak kimsenin göremeyeceği bir restoran ayarla. Ali Baransel ile orda görüşelim. Ben Bağlum’da senden telefon bekleyeceğim”dedi.
Ben de kendisine, “Efendim, siz zaten yoldan geleceksiniz. Yorgun olursunuz. Müsade ederseniz ben Ali Bey’i Bağlum’a getireyim.” dedim.
İnanılmaz sevindi.
Ertesi gün RTÜK‘e geçtim. Ali Bey‘le çıktık.
Ben Ali Baransel‘in arabasındayım. Benim Arabam önden gidiyor.
Ali Bey‘e nereye gideceğimizi de söylemedim.
Ali Abi seni hiç görmediğin bir yere götüreceğim. Neresi olduğunu hiç sorma”dedim.
Ankara’yı çıktık. Bağlum‘a döndük.
Ali Abi, “Yav nereye gidiyoruz. Sen beni kaçırıyor musun?” dedi.
O halde Enver Abi‘nin evine geldik.
Enver Abi, güler yüzüyle Ali Bey‘i karşıladı.
Üçümüz birlikte yemek yedik. Sonra ben kendilerini yalnız bırakıp bahçeye indim.
Yaklaşık 3 saat süren bir görüşmeydi.
Dönüşte Ali Baransel‘in bütün fikri değişmişti.
Eşiyle ve dostlarıyla görüşmesi gerektiğini söyledi.
3 gün sonra da görevi kabul ettiğini bana iletti.
Enver Abi‘ye haberi verdiğimde nasıl sevindiğini anlatamam.
İşte Ali Baransel böylece TGRT‘ye genel müdür oldu.
Kendisini gerçekten çok severim. Hala da görüşüyorum.
Hasta olmasına rağmen Ankara’dan kalkıp Enver Abi‘nin cenazesine gelmesi de zaten bir vefaydı.
İşte o süreçte; 28 Şubatçıların TAVSİYESİNE uygun ÇAĞDAŞ bir TGRT ortaya çıktı.
Bir yığın hanım sanatçı TGRT ekranlarında boy göstermeye başladı.
Şimdi bazılarınızın aklına şu gelebilir.
Enver Bey direnseydi?
Tabi, bekara hanım boşamak kolay.
Ömrümü bir kişiyi kurtarmaya adadım” diyen Enver Abi, 29 bin İhlas çalışanını tehlikeye atar mı?
Böyle düşünenlere Aydın Doğan‘ı örnek gösteririm.
Merhum Mehmet Ali Birand, Aydın Doğan‘ın her şeyiydi.
Hem gözü hem kulağıydı.
28 Şubat cuntası Birand’ı istemedi.
Aydın Bey saniye tereddüt etmeden Cengiz Çandar ile birlikte Birand‘ı kapının önüne koydu.
Oysa Aydın Doğan o süreci destekleyen bir medya patronuydu.
O’nun direnemediği tavsiyeye Enver Abi nasıl dirensin!..
Yine de ikna olmayıp Akit Gazetesi‘ni örnek gösterebilirsiniz.
Akit‘in başında benim dostum, arkadaşım olan Hasan Karakaya var.
Keşke Hasan kardeşimin yaşadıklarını bir bilseniz. Kaç kez baskına uğradıklarını, kaç yazarlarının sebepsiz yere hapse atıldığını bir bilseniz.
Bu noktada önemli bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek isterim.
Ekran gülü denilen hanım hanımcık!.. Sanatçılarımızla ilgili.
Kusura bakmayın, isim veremiyorum.
Bu hanım hanımcık sanatçılarımız maalesef her haltı aleni yaparlar, bunları yazarsan namus abidesi kesilip mahkemeye koşarlar.
Şimdi ben cevabını hepinizin bildiği veya tahmin edeceği bazı sorular soracağım.
1- O dönemde ekranlarda boy gösteren hanım sanatçılarından hangilerinin, 28 Şubat’ın kudretli komutanlarından hangileriyle yakın ilişkisi hatta çok yakın ilişkisi vardı?
2-Bu sanatçılara program yaptırılması için hangi komutan tavsiyelerde bulunmuştur?
3-Hangi hanım sanatçımız, dönemin kudretli komutanına Fenerbahçe Orduevi’nin komutanlara ait VIP salonunda özel solo konser vermiştir?
Konser sonrası geceyi orada geçirmiş midir?
4-O dönemde hemen her gazetede haklarında çarşaf çarşaf haberler yayınlanan bu hanım sanatçılar, 28 Şubat’ın bitmesiyle birlikte neden ortadan kayboldu?
Haklarında tek bir haber bile yapılmaz oldu.
Bunun nedeni; o sanatçıların arkasındaki gücün, bugün hapishanede olması olabilir mi?
Buradan bir ayrıntıyı daha sizinle paylaşayım.
O dönemde her ay Genelkurmay‘da özellikle medya ile ilgili düzenli toplantılar yapılıyordu.
Ocak ayının sonunda yapılan toplantıda İhlas Grubu masaya yatırıldı.
Toplantıya katılanların bir kısmı Enver Abi‘nin takiyye yaptığını belirterek İhlas‘ın batırılması gerektiğini savunmuş.
Uzun tartışmalardan sonra bir müddet daha izlemeye almaya karar vermişler.
Bu bilgiyi alır almaz Enver Abi’yi aradım.
Enver Abi zaten konudan haberdardı.
10 Şubat Enver Abi‘nin doğum günüydü.
Enver Abi, apar topar TGRT‘nin hanım sanatçılarıyla doğum günü kutlayıp, o fotoğrafı vermek zorunda kaldı.
Böylelikle onların şerrinden bir süre daha kurtuldu.
Bu mübarek insan ne sıkıntılardan geçti, ne zulümler gördü, ne dertler çekti?
Uğradığı zulümler yetmez gibi bir de TGRT‘den dolayı çamur atıp, zulüm yaptılar.
Bütün bunlara rağmen tek kelime etmedi.
Bu olayın finaline Enver Abi‘nin kendi sözüyle noktayı koyalım.
Enver Abi, Ankara’ya geldi.
Refah Partisi‘nin kurmayları randevu almışlar.
TGRT‘deki odamda oturuyoruz.
Söz döndü dolaştı TGRT‘ye geldi.
Yanlış hatırlıyor olabilirim. Sanırım Recai Kutan‘dı.
Recai Kutan, “Enver Bey biz sizi severiz. Muhterem kayınpederinizi de tanırız, çok severiz. Ama bu TGRT bizi çok üzüyor. Ne olacak bu TGRT’nin hali?”diye sordu.
Enver Abi, “Recai Bey, siz TGRT‘ye bakmayın Türkiye Gazetesi‘ne bakın. Türkiye Gazetesi benim, TGRT benim değil” dedi.
Enver Abi‘nin sözünden TGRT‘yi sattığını düşünen Recai Kutan, “Ya.. Öyle mi? Hiç duymadık. Kime sattınız?” diye sordu.
Enver abi, “Kimseye satmadım, geçici süre devlete verdim” dedi.
Buradaki “devlet”in kim olduğunu açıklamaya gerek yok.
O dönemde 28 Şubat cuntası kendini devlet, hatta devletin de üstünde görüyordu.
Kendini devlet görenler, şimdi devletin hapishanesinde yatıyorlar.
Sincan Cezaevinde yatan cuntanın kudretli komutanlarına 1.80cm’lik yataklar vermişler.
Onlar için bu bile çok.
Çünkü onların yatacak yeri yok.
Yeri gelmişken bir parantez açmak isterim.
Ben elinde viskiyle askerimize küfreden entel-dantel liboşlardan değilim.
Ordumuza hakaret eden fanatiklerden de değilim.
Peygamber ocağı kabul ettiğim TSK’ya büyük bir sevgim ve saygım var.
Benim kızgınlığım; o şanlı üniforma altında görev alanının dışına çıkan bir avuç darbecilere.
Komuta kademesinde sayıları 20’yi bile bulmayan o komutanlar; sadece kendilerini değil, silah arkadaşlarını da yaktı.
Bu 20-25 kişiye bakıp TSK’ya laf söyleyenlere, Genelkurmay Başkanı Org.Necdet Özel’i hatırlatırım.
Askerle karavana yiyen Necdet Paşa’nın yanındaki erin bardağına su doldurduğunu hepiniz görmüşsünüzdür.
Böyle bir komutan sevilmez mi?
Bu vesileyle Necdet Paşa’ya sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Bu yüzden Enver Abi’ye laf söyletmediğim gibi askerimize de laf söyletmem.
Abilerin paralarını vererek, ablaların bileziklerini satarak bir gelinlik kız gibi tertemiz kurdukları TGRT, 28 cuntası tarafından kirletildi.
Enver Abi de TGRT’nin kirletildiğine inanıyordu.
Onun için büyüklerle bir sohbet sırasında, “TGRT zehir saçıyor” dedi.
O Yüzden 28 Şubat belası bitince, bir daha TGRT’yi İhlas’ın içine almadı.
Kirletildiğini düşündüğü TGRT’yi apar topar satıp elden çıkardı.
Bu kadar zulüme rağmen, Enver Abi yine de kimseye tek kelime kötü söz etmedi.
İhlas’ta çalışan 29 bin arkadaşına zarar gelmemesi için kendini feda etti.
Bizlere hep güler yüzünü gösterirken, içine attığı zalimlikler organlarına zarar verdi.
Her darbede bir organını kaybetti.
İki kez böbrek nakli geçirdi.
Beli, akciğeri ve karaciğeri zarar gördü.
En sonunda beyin kanaması geçirdi.
Bu da yetmez gibi yoğun bakımda karaciğeri de iflas etti.
Sonunda rahat edeceği aleme göçtü, gitti.
Yetim kalan biz olduk.
Enver Abi, “Biz senin hakkını nasıl ödeyeceğiz?” bunun cevabını ben bilmiyorum.
Bizim için çektiğin çilenin karşılığını nasıl vereceğiz?” bunu da bilmiyorum.
Enver Abi‘ye; TGRT konusunda iftira atanlara, şüphe duyanlara, ve kalbinden ”acaba” sorusu geçirenlere bir tavsiyem var.
Hemen abdest alıp, göz yaşıyla tövbe edin.
Bu mübarek insana bol bol dua edin.

Metin Özer/ HABERVİTRİNİ
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
öncelikle sakin ol.

Bi şey yazıyorsan birileri de normal olarak cevap verebilir, laf sokabilir vs.vs. Mühim olan laf sokma, cevaplar vs. seviyeli olsun.

Ben de emin olmak için kimi kastetitğinizi anlamak için sordum ve cevabımı aldım.

İHLAS grubu, Türkiye gazetesi grubu yani.

Ve siz:

"cihadı hizmet olarak soruyorsan ihlas ve süleyman efendinin cemaati derim ihlas bedava insanlar islamı ehli sünneti öğrensin diye türkiyenin dört bir yanında kitap dağıtıyor gazeteyle islamı yayıyor"


diyorsunuz.

Tgrtnin yayınları, İbrahim tatlısese, Seda Sayana vs.vs. diğer sanatçılara yapılan programlar, aktarılan trilyonlar vs.vs.

Bunlar İslamı yaymak için mi?


ŞUNA DA TGRT’NİN ASKERLERİ!.. Posted on 14 Mayıs 2013https://enveroren.wordpress.com/2013/05/14/tgrtnin-askerleri/
Son yazımda biliyorsunuz Demirel’in mektuplarını yazmıştım.
Orada Demirel’in beni görevden aldırmak için nasıl çabaladığını belge ve şahitleriyle aktardım.
Aradan bir hafta geçti.
Güniz Sokak’tan tık çıkmadı.
Demirel’in görevden aldırmak istediği tek gazetecinin ben olduğumu sanıyordum.
Yanılmışım.

Demirel, dönemin İHA Genel Müdürü Fevzi Kahraman’ı da görevden aldırmak için Enver Abi’ye telefon etmiş.
Gerçi Fevzi Bey’in olayı biraz daha kapsamlı ve bir ekip çalışması ama yine Demirel işin içerisinde.
Bu arada bir konuya açıklık getirmek isterim.
İhlas Finans mudilerinin bir kısmı bana sürekli sorular yöneltiyor.
Sorular hiç bilmediğim ve hayatımda anlamadığın konular.
Ben bu sorulara cevap vermeyince de, “Hah. Tamam. Metin Bey sorularımıza cevap veremedi” deyip mesaj üstüne mesaj yolluyor.
Soruların da hepsi İhlas Finans ile alakalı.
Sevgili arkadaşlar!..
Ben finanstan ne anlarım?
Ben bir gazeteciyim.

Hayatım boyunca da finans işinden hiç çakmadım.
Çakmadığım için de kendi adıma bir şey sahibi olamadım.
Ömrüm cumhurbaşkanları ve başbakanlarla geçti.
Bakanların ‘abi’ dediği bir insanım.
Bu geniş çevreme rağmen halen bir evim bile yok.
18 yaşındaki oğlumdan 4 yaş küçük bir arabam var.
Şahsıma ait ne malım ne de bir mülküm var.
Pardon. Özür dilerim.
Bir mülküm var.

İhlas’ın Kuzuluk’taki tesisinde bir devre mülküm var.
Her ay sonu, “Habervitrini’ni kapatır mıyım, kapatmaz mıyım?” diye papatya falı açıyorum.
Siz böyle bir adama “temettü” sorusu soruyorsunuz.
Allah aşkına ben temettüden ne anlarım.
Siz sorunca işimi gücümü bırakıp Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne bakıp öğreniyorum.
Böyle bir insana hortumculuk sorusu yöneltiyorsunuz.
Siz, “hortum” deyince benim aklıma çocukluğumda bahçeyi suladığım hortum geliyor.
Başka da bir hortum zaten bilmem, hiç de görmedim.
Emin olun o nakarat gibi tekrarladığınız hortumlamadan Enver Abi’nin anladığı benim hortumdan anladığımdır.
Neyse!..

Dönelim esas konumuza..
Ben 28 Şubat’ta yaşadıklarımı aktardıkça okuyanlar büyük şok yaşıyor.
Bizler o şokları canlı canlı yaşadık.
28 Şubat, 12 Eylül gibi sadece tek bir TV kanalının olduğu bir dönem değildi.
12 Eylül’de askerler TRT’yi kuşatıp bildirilerini radyodan okur ve ihtilal yaptıklarını herkese haber verirdi.
28 Şubat’ta çok sayıda özel TV kanalı ve radyo vardı.
28 Şubat cuntası bunu da düşünmüş.
Karargahta planlama yapmışlar.
O süreçte Enver Abi’yi 2-3 ayda bir Ankara’ya çağırıp müthiş baskı yapıyorlardı.

Her toplantıda TGRT’nin “Huzura doğru” programı ve Türkiye Gazetesi’nin orta sayfası masaya yatırılıyor, bunların kaldırılması için nezaket sınırlarının dışına çıkılıyordu.
Enver Abi bu baskılardan o kadar bunaldı ki…
Sonunda hastalandı.
O baskıları ve içeride konuşulanları ayrıca kaleme alacağım.
İnanın siniriniz yerinden oynayacak.
Enver Abi,
her seferinde kendini ve kurumunu savunuyor ama nafile.
Cuntacılar bunları dinlemiyor bile.

Yine bu toplantıların birinde Enver Abi dayanamadı patladı:
-Buyrun TGRT’yi size vereyim ama bir şartla; gazetenin orta sayfasına dokundurtmam.
TGRT
ile ilgili yazımda zaten bunu ayrıntısıyla aktarmıştım.
TGRT’yi veren Enver Abi, gazetesini ve orta sayfayı ancak böyle kurtarabildi.
O yüzden Enver Abi, “TGRT benim değil, Türkiye Gazetesi benim” dedi.

TGRT’nin yayın politikasının değişikliğinde bu alış veriş yatıyordu.
TGRT kağıt üstünde İhlas’ın gözükse de politika olarak askerin eline geçti.
İşte o günlerdeydi.
TGRT’nin Haber Dairesi’nin başındaki arkadaş beni aradı:
-Abi gözün aydın. Ankara’ya 5 kişilik bir takviye yapıyoruz.
Hayırdır” dedim. Benim böyle bir talebim olmadığını söyledim.
O arkadaş, “Abi bu personel bildiğin personel değil. Bunlar albay. Ankara’da 5 albay görev yapacak. Bunlar TGRT Ankara Temsilciliği kadrosunda olacaklar.” dedi.
Şaştım kaldım.

Kardeşim albay TGRT’den, televizyonculuktan ne anlar? Ben onları büroya sokmam” dedim.
O arkadaş da, “Abi gözünü seveyim itiraz etme. Hem sen şanslısın. Bize 15 albay geldi” dedi.
Hayda!..

Sanki resmen ihtilal olmuş ve askerler TGRT’yi ele geçirmiş.
Kendimi felaket kötü hissettim.
Dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak’ın siyasi literatürümüze soktuğu “Postmodern darbe” böyle bir şeydi.
Kısaca, “Resmen el koyma, fiilen yönet” tarzı bir darbe.
Bir yandan TGRT’de operasyon yapılırken öte yandan diğer medya kuruluşlarına da el atıldı.

Aynı tarihlerde “Andıç skandalı” patladı.
1998’de yakalanan PKK‘nın üst düzey yöneticilerinden Şemdin Sakık‘ın soruşturma zaptına, yalan ifadeler eklendi.
Bu ifadelerin yalan olduğu daha sonra resmen belgelendi.
Çevik Bir
ve Erol Özkasnak‘ın gönderdiği sahte belgeye göre; Sakık’ın ifadesinde bazı gazetecilerin ve sivil toplum kuruluşlarının “para karşılığı PKK’ya destek verdikleri” iddia edilmişti.
Sabah Gazetesi’nin sahibi Dinç Bilgin başta olmak üzere bazı medya patronları adı geçen gazetecilerin işine son verdi.
Bu gazeteciler arasında Kürt sorununda devletin resmi politikasına uyum göstermeyen Cengiz Çandar, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Mehmet Barlas, Mehmet Ali Birand gibi önemli isimler bulunuyordu.
Bu kişilerden Cengiz Çandar‘ın yazıları durdurulurken; Mehmet Ali Birand, Sabah’tan atıldı ve Show TV’deki 32. Gün programı askıya alındı.
Belgede adı geçen Akın Birdal ise suikaste uğradı. Birdal suikastten ağır yaralı olarak kurtuldu.

O süreçte bizim de 5’i Ankara’da 15’i İstanbul’da nur topu gibi 20 albayımız oldu.
Hemen Enver Abi’yi aradım :
Efendim, Ankara’da benim kadroma 5 albay geliyormuş. Ben bu işten bir şey anlamadım.
Enver Abi, “Aman abim. Hiç sesini çıkarma. Onlarla da ters düşme. Ne isterlerse ver. Sakın ola sürtüşmeye falan girme” dedi.
Ben de, “Efendim, bu arkadaşlar ne iş yapacaklar, Nerede çalışacaklar?” diye sordum.

Enver Abi, “Günlük işlere ve haberlere karışmayacaklar. Sadece gözlemde bulunacaklar” diye cevap verdi.
Enver Abi, “Onlara bir oda ayarla. Orada çalışsınlar, ayrıca buradan bir de altlarına araba verdim” şeklinde konuştu.
Ben de kendisine, “Efendim, bu arkadaşlar bizimle aynı ortamda olmasınlar. Haber merkezinin içerisinde 5 albayın olması farklı söylentilere neden olur. Hoş da görünmez. Madem günlük işlere karışmayacaklar o zaman bizimle birlikte olmalarına da gerek yok. Dışarıda bir büro tutalım” dedim.
Enver Abi bu düşüncemi çok beğendi.
Arkasından bu albaylara özel bir büro tutuldu.

Hepsine TGRT’den maaş verildi.
İnanmayanlar TGRT’den maaş bordrolarını isteyebilir.

İstanbul’dakilerin ne iş yaptığını emin olun bilmiyorum.
Ankara’daki albaylarla bir kez bir araya geldim.
Onun dışında ne karşılaştım ne de bir görüşmem oldu.
Karargahta her ay medya kuruluşları için bir değerlendirme toplantısı yapılıyordu.
Sanıyorum bunlar bizimle ilgili her ay rapor hazırlayıp o toplantılara yolladılar.
28 Şubat’ın bitimiyle birlikte geldikleri gibi sessizce gittiler.
İşte böyle bir ortamda Enver Abi’nin yaşadıklarını düşünün.
Zulüm ve baskıları hesaplayın.

Bir konuya dikkatinizi çekmek isterim.
O yıllarda sadece medyada değil hemen her konuda operasyonlar yapıldı.
Cemaatlerin üzerine korkunç bir baskı kuruldu.
Çok sayıda Müslüman sudan sebeplerle gözaltına alındı.
Bunca baskı, bunca zulüme rağmen Enver Abi arkadaşlarını korudu.
İhlas ailesinden tek bir kişinin burnu bile kanamadı.
Yıldırımları ve şimşekleri üzerine çekti.
Bir paratoner gibi o saldırıları adeta emdi.
Kanatları altındaki arkadaşlarını elektrik çarpmasından korudu.
Bunu yaparken de yaşadıklarından kimseye tek kelime bahsetmedi.
Yakınmadı ve şikayet etmedi.
Arkadaşları “üzülmesinler” diye içindeki fırtınaları ve yaşadığı dayanılmaz acıları belli etmedi.

Belli etmediği gibi, yüzünden tebessümü de eksik etmedi.
Enver Abi’nin sevenleri yazılarımla birlikte yaşananları öğreniyor.
Öğrendikçe gözyaşı döküyor.
O arkadaşlar şunu çok iyi bilsin!..
Enver Abi, sizin bugün döktüğünüz gözyaşını o günlerde her gün döktü.
Ortalıktan el ayak çekildiğinde, Allah-u Teala ile baş başa kaldığında hep ağladı.
Arkadaşlarına, ülkesine ve Müslümanlara bir zarar gelmemesi için sabahlara kadar gözyaşıyla dua etti.
İhlas bugün o dualarla ayakta.

BU GÜZEL İNSANIN ARKASINDAN HEPİMİZ NE YAPSAK AZDIR
O’NUN GÖSTERDİĞİ YOLDAN YÜRÜMEK ÜSTÜMÜZE FARZDIR.

ALLAH’A EMANET OLUN

METİN ÖZER/ HABERVİTRİNİ
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
@Yav hehe mi diyelim ne diyelim buna, bi işine git kardeşim, millete saadete ebediye dağıtacaksınız,
Tgrt menkıbe Tv'de uydurma hikayer yazın diye Seda Sayan'a mı paralar ödediniz,
Taviz olur da, buna taviz denmez başka bir şey denir, bırakın bu ayakları.
Sistem eğer İslam'ı yaşamanıza izin vermiyoda yaptığınız iş, yüzde yüz terkedilemez bir iş değilse belki te'vil edilebilir,
bu sizin kine, canı ekşili istiyor denir.
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
@arvasi, dikensiz gülbahçesi arıyor galiba, hem fikrini söylüyor, hemde tenkide açık olmadığını ifade ediyor..ihlasın dağıttığı ilmihal kitabındaki, vartaları kendiside zannederim bilmiyordur.adı nasıl ilmihal konmuşsa, teknolojiden, sağlıktan, basın yayından...ila ahir..ne aklına gelirse bir şeyler yazılmış...yahu, ilmihalin anlamı ansiklopedik bilgi mi demektir, arvasi?

Hele islam dini liberal iktisad sistemini emrediyor, bu sistem hür dünyada(batı) uygulanıyor gibi, abuk subuk laflara ne demeli,!

Ama en güzelide! Sanırım şu mısralar olmalı:

Ister zengin ol, ister fukara,
her yemek üstüne iç bir sigara!
:)
sizin gibi dikenler oldukça düşmanlara sira gelmiyor::D
 
Üst