Sp Delegesinden İmzayı Nasıl Almışlar?

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Numan Kurtulmuş'un en ağır günü Video





SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, parti içindeki tartışmalarla ilgili canlı yayında konuştu. Kurtulmuş, Kazan'ın CHP'li Sav'dan yardım istemesini eleştirirken, 'siyasi hayatının en ağır günü'nde yaşadıklarını anlattı.

Videoyu izlemek için tıklayın

Mehmet Acet'in sunduğu Başkent Kulisi programına konuk olan Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, parti içinde yaşanan tartışmalarla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Kongredeki liste tartışmaların nedenlerini sıralayan Kurtulmuş, CHP'li Önder Sav'dan yardım istemesine anlam veremediğini söyledi.
Kurtulmuş'un Saadet Partisi içerisinde yaşanan son gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri şöyleydi:

"Kongreden sonra sanki iki hizbin çok büyük kavgası varmış gibi, ortaya bir takım sözler sarfedilmesi, bir takım yanlış anlaşılacak sözlerin ifade edilmesi anlaşılır gibi değil. Her şey olur kongre kazanılır kongre kaybedilir. şöyle olur böyle olur ama hiç anlamadığım husus, Saadet Partisi'nin içerisinde Numan Kurtulmuş'u devirelim diye Önder Sav'dan yardım istenmez. Ben aynı durumda olsam. Yani listemiz kaybetmiş olsaydı böyle yanlış bir mücadele yoluna girmezdim.

Ayrıca geçtiğimiz perşembe nünü benim 12 yıllık siyasi hayatımda ne zor günler gördük ama hayatımın en ağır günü o gündür.
Perşembe günü partiye kayyum atanması için yani genel başkan yetkilerine tedbir konularak yani partinin başka şekilde yönetilmesi için maalesef hakim vasıtasıyla baskın yapılmıştır. Baskında hakim neleri istiyor? Kongre evrakları... Ya zaten kongre evrakları seçim kurulunda var. Hangi evrakı isteseniz bu parti gönderir. Ama maalesef çok ciddi, çok kütü bir yanlışlık yapılmıştır. Ve parti bir hakim baskını ile karşı karşıya kalmıştır. Daha nice şeyler bunların hiç birisine girmek istemiyorum. Sadece iki somut meseleyi söyledim.

Bütün bu süreçler içerisinde delege arkadaşlardan kardeşlerimizden de belki tamamından değil ama büyük çoğunluğundan da Numan Bey, biz bin 300 oy ile genel başkan seçeceğiz diye imzalar toplanmıştır."

HABER7
 
Katılım
29 Tem 2010
Mesajlar
39
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Olaylı olağanüstü büyük kongre nedeniyle işbirlikçi medyanın açıkça taraf olup Erbakan’a karşı tepkisini refleks halinde ortaya koyarak kendisini desteklemesi üzerine Saadet Partisi’nin ülke gündeminde geniş yer işgal etmesini Numan Kurtulmuş kendi kerameti olarak gösterip sıkça diline pelesenk ediyor.
Oysa bu Numan Kurtulmuş’un değil Millî Görüş’ün kerametidir. Çünkü Yahudi Millî Görüş’ün yegâne temsilcisi Saadet Partisi’nin önemini ve paha biçilmez değerini çok iyi biliyor da onun için Numan Kurtulmuş üzerinden ele geçirmek istiyor.
Bu konuda Ali Bulaç çok çarpıcı tespitlerde bulunarak şöyle diyor:
“Turgut Özal Köşk’e çıktığında ANAP’ın halini gördük. Demirel Cumhurbaşkanı seçildiğinde DYP’nin sonunu gördük. Yarın Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse AKP’nin ne olacağını da göreceğiz.
CHP kemikleşmiş ideolojik oyları ve daralan tabanı ile iktidar alternatifi bir parti olma imkânını tamamen yitirmiş durumdadır. MHP de ülkenin bütününden oy alamadığı için iktidar şansı olmayan bir partidir.
Siyaset arenasında iktidar alternatifi olabilecek, ülkenin her yerinden ve tüm kesimlerinden oy alabilecek, en önemlisi de Türkiye’nin liderliğine soyunduğu İslam Âlemine model olarak sunabileceği tek siyasi görüş Saadet Partisi’dir.”
Görüldüğü gibi Numan Kurtulmuş iktidar vaat eden bir lider olduğu için değil, Saadet Partisi iktidar vaat eden istikbali parlak tek siyasi görüş ve düşünce olduğu için büyük önem taşıyor, kongresi büyük ilgi ile izleniyor.
Konuyu daha iyi kavratacak bir fıkra geldi aklıma anlatmak istiyorum. Çocuğun biri bir inci buluyor. Yahudi kuyumcu ise bu inciyi elinde gördüğü çocuktan almak istiyor…
Çocuğa yaklaşıp bu inci için ne istersin diyor. Durumu fark eden çocuk eğer eşek gibi anırırsan inciyi sana veririm karşılığını veriyor. Yahudi hemen başlıyor anırmaya…
Sonra çocuk şu çarpıcı cevabı veriyor: Sen eşekliğinle bu incinin kıymetini bilirsin de ben bilmez miyim?
Şimdi Yahudi Saadet Partisi’nin kıymetini bildiği için Numan Kurtulmuş aracılığı ile ele geçirmeye çalışıyor. Erbakan ise Millî Görüşçülere Saadet Partisi’nin kıymetini göstermek için Numan Kurtulmuş’u konuşturuyor. Numan Kurtulmuş konuşunca da Erbakan Millî Görüşçülere şöyle sesleniyor:
Şu Numan Numanlığı ile Saadet Partisi’nin kıymetini biliyor, ele geçirmek için bunca asılıyor da size ne oluyor ki uğruna baş koymuyorsunuz?
Evet, Millî Görüş’ün tek temsilcisi Saadet Partisi Türkiye’nin geleceğidir ve şu anda tek iktidar alternatifidir. Bunu Numan Kurtulmuş da biliyor ve sıkça tekrarlıyor. Ancak keramet Numan Kurtulmuş’ta değil Millî Görüş’tedir.
Değilse gitsin bir parti kursun da görelim varsa kerametini…
Numan Kurtulmuş hem Saadet Partisi’nin tüm nimetlerinden yararlanıyor, hem de tu kaka edip kötülüyor, her fırsatta aşağılıyor. Ve her şeyini seçmen tabanına kadar değiştireceğini söylüyor.
Oysa Numan Kurtulmuş’un geçmiştekilerin yaptıklarını yapması Millî Görüş’ün önemini gösteriyor.
Öncekiler ne yaptı kısaca bir göz atalım…
Millî Selamet Partili koalisyon hükümetlerinde İçişleri ve Tarım bakanlığı yapan GİK üyesi Korkut Özal 1977 Büyük Kongresinde ikinci liste çıkardı ve kaybetti. Sonra 12 Eylül 1980 askeri darbe sürecinde kendisi yasaklı olduğu için Millî Selamet Partisi İzmir adayı olan ağabeyi Turgut Özal öncülüğünde birlikte ANAP’ı kurdular.
Turgut Özal ANAP’ı kurarken 4 eğilimi birleştirse de Millî Görüş imajı hepsinden çok daha güçlü idi. Özal kardeşler seçimlerde Millî Görüş’ün parlak imajı ve toplumda oluşturduğu çok iyi intibadan sonuna kadar yararlandılar.
Bu yaklaşımları nedeniyle milletimiz 12 Eylül 1980 öncesi sağ-sol kavgaları ile ülkeyi badirelere sürükleyen Demirel’in AP’sini temsil eden emekli General Turgut Sunalp’ın kurduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi ile CHP’yi temsil eden İsmet İnönü’nün özel kalem müdürü Necdet Calp’ın kurduğu Halkçı Parti’yi değil Millî Görüş imajına sahip ANAP’ı iktidar yaptı.
Daha sonra siyasi yasaklar kalkınca da milletimiz Demirel’in DYP’sine, Ecevit’in DSP’sine değil yine ANAP’a oy verip yeniden iktidar yaptı.
Daha sonra ANAP Mesut Yılmaz’ın eline geçtiğinde Millî Görüş imajını tamamen silince bu kez Refah Partisi birinci parti oldu.
Ama işbirlikçi Masonik medya ANAP Millî Görüş çizgisinden koptuğu için iktidar oldu diye sürekli gerçeği çarpıttı. Oysa ANAP Millî Görüş’ten koptuğu için değil, Millî Görüş imajı ile iktidar oldu. Millî Görüş imajı silinince de giderek yok oldu.
Bu gerçeklik 28 Şubat post modern darbe sürecinde AKP tarafında tekrar teyit edildi. Milletimiz İttihat ve Terakki geleneğinin partilerine değil, Millî Görüş kökenli AKP iktidar olsun diye oy kullandı.
Öncü kurucu kadroları Millî Görüş içerisinde uzun yıllar siyaset yaptıkları için milletimiz AKP’ye oy verdi; Erbakan siyasi yasaklı olduğu ve Recai Kutan yetersiz kaldığı için Saadet Partisi’ne vermedi.
AKP kurucuları Erbakan’ın 54. Hükümetteki büyük başarılarını ve milletimizin Millî Görüş’e duyduğu büyük muhabbeti, sempatiyi alabildiğine referans yaptılar. Her ne kadar biz değiştik filan deseler de 28 Şubat süreci henüz hüküm sürdüğü için halk bunu politik taktik gereği yapılan kamuflaj olarak değerlendirdi, hiçbir zaman onların değiştiğine inanmadı.
Yani milletimizin Erbakan ve Millî Görüş’e sempati duymadığı, bu yüzden de ondan yolunu ayırıp kopan partilere oy verdiği, Millî Görüş partilerine oy vermediği bir büyük yalandır, yanıltmacadır, tam bir demagojidir.
Görüyoruz ki şimdi de Numan Kurtulmuş bu büyük yalan, yanıltmaca ve demagojiye asılarak Erbakan ve Millî Görüş’ten ne kadar uzaklaşırsak o kadar erken iktidar oluruz söylemini her platformda dillendiriyor.
Oysa milletimiz 40 yıllık siyasi mücadelesi içerisinde Erbakan’ın daima haklı çıktığını sayısız kere görmüş, Millî Görüş’ün tek kurtuluş yolu olduğunu her defasında test edip olumlu onay vermiştir.
Ne yazık ki Erbakan ve Millî Görüş düşmanı işbirlikçi Masonik medya bu gerçekliği çarpıtarak topluma sürekli yanlış algılatmaya çalışmıştır. Erbakan’ın şanlı mücadelesinin gölgesinde yetişip serpilen ve Millî Görüş sayesinde milletimizden itibar gören siyasetçiler de her zaman içinden yedikleri tabağa nankörce tükürmüşlerdir.
Eğer Erbakan liderliğindeki Millî Görüş mücadelesi olmasaydı ne Turgut Özal Başbakan, Cumhurbaşkanı olabilirdi ve ne de Recep Tayip Erdoğan, Abdullah Gül, Mehmet Ali Şahin, Bülent Arınç ve diğerleri bugünkü mevkilerde olabilirlerdi.
Numan Kurtulmuş da işbirlikçi Masonik medyanın göstermeye çalıştığı gibi Erbakan ve Millî Görüş’ten ne kadar uzaklaşılırsa o kadar Saadet Partisi’nin büyüyeceği düşüncesi ile hareket ediyor. Maalesef bazı ahmak Millî Görüşçüler de buna inanıyor.
Oysa ancak Millî Görüş sayesinde iktidar olanlar yalnızca Millî Görüş’ten kopup saptıkları için yok olmaya mahkûm oluyorlar.
Herkesten iyi Yahudi bu değerli inciyi tanıyor, biliyor ama gözden düşürüp öyle sahip olmaya çalışıyor.
Dolaysıyla Saadet Partisi olağanüstü büyük kongresine gösterilen olağanüstü büyük ilgi Numan Kurtulmuş’un kerameti değil, boşuna kuruntu etmesin.

ALINTI
 
Katılım
29 Tem 2010
Mesajlar
39
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Kurtulmuş, Kazan'ın CHP'li Sav'dan yardım istemesini eleştirirken, 'siyasi hayatının en ağır günü'nde yaşadıklarını anlattı.
Kongredeki liste tartışmaların nedenlerini sıralayan Kurtulmuş, CHP'li Önder Sav'dan yardım istemesine anlam veremediğini söyledi.
HABER7

Şevket Kazan-Önder Sav görüşmesinin Derin Amacı... Bilindiği gibi Millî Görüş Lideri Erbakan’ın bizzat girişimi ile olağanüstü büyük kongreye gitmek üzere yeterli sayıda delegenin imzası dosyalanıp Saadet Partisi Genel merkezine teslim edilmiş bulunuyor.
Bunun öncesinde gerçekleşen Kazan-Sav görüşmesinin Saadet Partisi içindeki bu gelişmeye ilişkin olduğu açık. Zaten Kazan’ın görüşmeye ilişkin yaptığı açıklama da bu amaçla yapıldığı şeklinde.
Ancak şeytan ayrıntıda gizlidir. Tamam, Saadet Partisi olağanüstü büyük kongresine ilişkin bir görüşmede asıl amaç Numan Kurtulmuş’u mu; yoksa Erbakan’ı mı desteklemeye yönelik. Asıl mesele burada.
Kazan malum medyanın koyduğu isim ile aksaçlı ekiptenve hep Erbakan’ın yanında yer alan biri. Ancak böyle bir konjonktürde Önder Sav ile yaptığı görüşme, özellikle yakın geçmişte medyaya yansıyan, hacca gitmek isteyen bir vatandaşa yönelik sarf ettiği çirkin sözler ve nefret ettirici tutumu nedeniyle Millî Görüş camiasında infiale yol açacak niteliktedir.
Nitekim Numan Kurtulmuş’a destek verenler bu ziyareti internet sitelerinde ilk günden beri alabildiğine kullanmayı sürdürmektedirler. Şevket Kazan gibi kurnazlığı ile temayüz etmiş ve geçmişte benzeri çok sabıkası olan birinin bu görüşmeyi bunları hiç düşünüp dikkate almadan safça yaptığını kabul etmek çok zor.
O zaman Kazan’ın bu görüşmeyi düşünüp tasarlayarak gözüaçıklıkla gerçekleştirip şu konjonktürde Numan Kurtulmuş’a tersinden destek vermek amacıyla yaptığını düşünmek asla uzak bir ihtimal değildir.
Geçmişte 12 Eylül 1980 darbesinden sadece 6 gün önce, 6 Eylül Günü Konya’da Millî Selamet Partisi’nin hazırladığı KUDÜS MİTİNGİ’ni Erbakan’a rağmen tertipleyen kişi olması… (o sırada MSP Konya Belediye Başkanı olan Mehmet Keçeciler o olaylı miting Erbakan’a rağmen Şevket Kazan-Oğuzhan Asiltürk ikilisi tarafından ısrar edilerek yapıldı diye daha sonra basına açıklama yapmıştı) Ve yakın adamı Nurettin Şirin’in öncülük ettiği bir grubun İstiklal Marşı okunurken oturma eylemi yapması sicilinde yer almaktadır.
Şevket Kazan ve Nurettin Şirin’in sicilindeki tek ajan provokatörlük olayı bundan ibaret de değildir. Benzeri bir provokasyonu da 28 Şubat 1997 post modern darbe sürecinde bu kez Sincan’da KUDÜS GECESİ tertipleyerek tankların yürütülmesine çanak tutmuşlardır. Bu provokasyonda Sincan Refah Partili Belediye Başkanı Bekir Yıldız da çok önemli roller almıştı. Nitekim Bekir Yıldız cezaevinde iken Şevket Kazan Adalet Bakanı sıfatıyla ziyarette bulunarak kışkırtıcılığını doruğa çıkartmıştır.
Şevket Kazanın sicilindeki sabıka bu kadar da değil. Susurluk olayına yönelik protestoların Refah-Yol iktidarına ve Erbakan’ın Başbakanı olduğu 54. Hükümete yöneltildiği bir sırada ışıkların yakılıp söndürülmesi ve mum yakılması eylemlerini Alevilerin mumsöndüsü şeklindenitelemesi de büyük tepkilere yol açmış ve bir hayli baş ağrıtıcı olmuştu.
Şimdi düşünün… Provokatörlük yaptığı olaylarla bu kadar kabarık kötü bir sicili olan Şevket Kazan’ın; bizzat Erbakan tarafından yapılan çağrı üzerine yapılmakta olan Saadet Partisi olağanüstü büyük kongresi sürecinde Önder Sav gibi Millî Görüş camiasının tüylerini diken diken eden biri ile yaptığı gizli görüşme provokasyon amaçlı değil de safça öylesine yapılmış olabilir mi?
Bakalım Şevket Kazan son tahlilde Erbakan’ın yanında mı; Numan Kurtulmuş’un yanında mı yer alacak?
Bu yaptığımız yorumun geçerliliği ve değeri o zaman anlaşılacak..

ALINTI
 
Üst