durmuş göktekin
Paylaşımcı
- Katılım
- 16 Ağu 2009
- Mesajlar
- 185
- Tepkime puanı
- 7
- Puanları
- 0
- Yaş
- 87
SÖZÜN ÖZÜ!..
İnsanlar konuşa konuşa anlaşır. İnsan dilinin altında gizlidir. Dil dönmeye başlayınca altındakiler ortaya çıkar. İnsan diliyle konuşur, aklıyla anlaşır. Konuşmalarımız anlayış gücümüzü artırmalı, hız kazandırmalı ve bizi hakka ve hakikate yaklaştırmalı. Allah’a yakınlaştırmalı, Allah’a dost etmeli. Her şeyin yaratıcısı ve sahibi olanı tanımak, anlamak ve ona yakın olmak gaye ve maksadımız olmalı. Çünkü hayatı veren O, devam ettiren yine O’dur. Bütün doğruluklar, iyilikler, güzellikler ona ulaşmak içindir. O’nu hatırlatmayan, anlatmayan her söz boş ve zaman ziyanlığıdır.
Boş kalmanın, boş olmanın insana neler yaptırdığını az çok herkes bilir. Torunumun evde çok ıslık çalması dikkatimi çekti. Onu yanıma çağırdım. Karnesini görmek istediğimi söyledim. Hemen getirdi. Baktım bütün dersleri 5 ve yanında bir de takdir belgesi. Tebrik ettim, alnından öptüm, başarılar dileyip karne harçlığı verdim.
Kimler en çok ıslık çalar diye bir soru sordum. Cevabı kesin ve net oldu. Boş insan daha çok ıslık çalar, dedi. Ama sen pek boş kalmıyorsun dedim. Alışkanlıktan diye cevapladı. Öyle ya iyilikler de, kötülükler de alışkanlıkla yapılır. Aklı süzgeç olarak kullanmayan, yırtık kalbur gibi her şeyi alta geçirir. O zaman iyiler ve kötüler birbirine karışır, işe yaramaz olur. Halbuki ya konuşandan istifade etmeliyiz veya konuşmalarımızdan başkaları istifade etmeli.
Boş konuşmaların sunucusu ve takipçisi nefsimizdir. Dikkat ederseniz, ciddi ve ilmi konuşmalarda pek çokları uykuya geçer. Bu haller nefsin tepkileridir. Nefis ölçü ve ciddiyet kabul etmez. Nefsin işi malayaniliktir. Kahvehanelerde, İnternet kafelerde, gayrimeşru eğlence yerlerinde hangi işe yarar meseleler konuşulur? Şakrabanlık ve dedikodu yapanlar, hükümet yıkanlar, kuranlar, maliye bakanı olanlar alabildiğince çoktur. Kendini, evini ve şahsi ekonomisini idare edemeyenler, milleti ve millet ekonomisini idare etmeye kalkarlar. Garabetin bu kadarına pes doğrusu. Bunları anlatırken nefis bal yemiş gibi tat duyar lezzet alır. Nefis için önemli olan da zaten budur.
Zaman geri dönmeyecek. Hayat tekrar yaşanmayacak. Bu gerçekler karşısında insani değerlerimizi nasıl bir kenara itebiliriz?
Dünya hayatının geçiciliğini bilmeyen yoktur. Böyle olduğu halde nefsimiz ve bedenimiz hesabına bütün insani özelliklerimizi çalıştırıyoruz da, neden ruhumuzu ihmal ederiz? İnsanın can (ruh)’dan ve bedenden ibaret olduğunu bilmeyen yoktur!.. Öyle ise ruh ve bedeni dengede tutacak şekilde beslemeliyiz. Yiyip içerek yaşamamız Allah’a kulluk içindir. Hayatı manalandıran anlayış budur. Bunun zıddı insanlık dışı bir anlayış ve yaşayıştır. Başka türlü düşünmek insanın kendini inkar etmesi anlamına gelmektedir. İdrak etme kabiliyeti yalnız insana verilmiştir. Hayvan yaşarken hayvan olduğunu anlamadığı gibi yediği otu, içtiği suyu da idrak etmez. Dolayısıyla hayvanlar helal-haram kavramlarından habersiz yaşarlar. Aynı zamanda hayvanlar nikahsız da yaşarlar! Muhatap ve sorumlulukları yoktur. Sözün özü; Allah’a dost eden dostun olmalı!
29. 01. 2011
Durmuş Göktekin
İnsanlar konuşa konuşa anlaşır. İnsan dilinin altında gizlidir. Dil dönmeye başlayınca altındakiler ortaya çıkar. İnsan diliyle konuşur, aklıyla anlaşır. Konuşmalarımız anlayış gücümüzü artırmalı, hız kazandırmalı ve bizi hakka ve hakikate yaklaştırmalı. Allah’a yakınlaştırmalı, Allah’a dost etmeli. Her şeyin yaratıcısı ve sahibi olanı tanımak, anlamak ve ona yakın olmak gaye ve maksadımız olmalı. Çünkü hayatı veren O, devam ettiren yine O’dur. Bütün doğruluklar, iyilikler, güzellikler ona ulaşmak içindir. O’nu hatırlatmayan, anlatmayan her söz boş ve zaman ziyanlığıdır.
Boş kalmanın, boş olmanın insana neler yaptırdığını az çok herkes bilir. Torunumun evde çok ıslık çalması dikkatimi çekti. Onu yanıma çağırdım. Karnesini görmek istediğimi söyledim. Hemen getirdi. Baktım bütün dersleri 5 ve yanında bir de takdir belgesi. Tebrik ettim, alnından öptüm, başarılar dileyip karne harçlığı verdim.
Kimler en çok ıslık çalar diye bir soru sordum. Cevabı kesin ve net oldu. Boş insan daha çok ıslık çalar, dedi. Ama sen pek boş kalmıyorsun dedim. Alışkanlıktan diye cevapladı. Öyle ya iyilikler de, kötülükler de alışkanlıkla yapılır. Aklı süzgeç olarak kullanmayan, yırtık kalbur gibi her şeyi alta geçirir. O zaman iyiler ve kötüler birbirine karışır, işe yaramaz olur. Halbuki ya konuşandan istifade etmeliyiz veya konuşmalarımızdan başkaları istifade etmeli.
Boş konuşmaların sunucusu ve takipçisi nefsimizdir. Dikkat ederseniz, ciddi ve ilmi konuşmalarda pek çokları uykuya geçer. Bu haller nefsin tepkileridir. Nefis ölçü ve ciddiyet kabul etmez. Nefsin işi malayaniliktir. Kahvehanelerde, İnternet kafelerde, gayrimeşru eğlence yerlerinde hangi işe yarar meseleler konuşulur? Şakrabanlık ve dedikodu yapanlar, hükümet yıkanlar, kuranlar, maliye bakanı olanlar alabildiğince çoktur. Kendini, evini ve şahsi ekonomisini idare edemeyenler, milleti ve millet ekonomisini idare etmeye kalkarlar. Garabetin bu kadarına pes doğrusu. Bunları anlatırken nefis bal yemiş gibi tat duyar lezzet alır. Nefis için önemli olan da zaten budur.
Zaman geri dönmeyecek. Hayat tekrar yaşanmayacak. Bu gerçekler karşısında insani değerlerimizi nasıl bir kenara itebiliriz?
Dünya hayatının geçiciliğini bilmeyen yoktur. Böyle olduğu halde nefsimiz ve bedenimiz hesabına bütün insani özelliklerimizi çalıştırıyoruz da, neden ruhumuzu ihmal ederiz? İnsanın can (ruh)’dan ve bedenden ibaret olduğunu bilmeyen yoktur!.. Öyle ise ruh ve bedeni dengede tutacak şekilde beslemeliyiz. Yiyip içerek yaşamamız Allah’a kulluk içindir. Hayatı manalandıran anlayış budur. Bunun zıddı insanlık dışı bir anlayış ve yaşayıştır. Başka türlü düşünmek insanın kendini inkar etmesi anlamına gelmektedir. İdrak etme kabiliyeti yalnız insana verilmiştir. Hayvan yaşarken hayvan olduğunu anlamadığı gibi yediği otu, içtiği suyu da idrak etmez. Dolayısıyla hayvanlar helal-haram kavramlarından habersiz yaşarlar. Aynı zamanda hayvanlar nikahsız da yaşarlar! Muhatap ve sorumlulukları yoktur. Sözün özü; Allah’a dost eden dostun olmalı!
29. 01. 2011
Durmuş Göktekin