Bîdâr
Aktifleşmemiş
- Katılım
- 31 Tem 2007
- Mesajlar
- 5,222
- Tepkime puanı
- 207
- Puanları
- 0
İki hafta kadar önceydi. Bir pazar günü, hüznü yaşamak sanki bir kader gibi diye başlayan bir yazı yazmıştım bu köşede.
Sevgili Hrant'la ilgiliydi.
Cinayetin nasıl göz göre göre geldiğini, Hrant Dink'in kaderine yürür gibi gün be gün
nasıl cinayete doğru kendi başına adım adım yaklaştığını anlatmıştım.
Marquez'in ünlü romanının adını da yazımın başlığıydı: “Önceden Haber Verilmiş Bir
Cinayetin Güncesi.”Hrant cinayeti de böyleydi.
Trabzon'da polis biliyordu.
İhbar yapılmıştı.
Trabzon'da jandarma biliyordu.
İhbar yapılmıştı.
İstanbul'da polis haberdardı.
Peki, gereğini yaptılar mı?
Gereken özeni gösterdiler mi?
Hayır.
Trabzon'da iki jandarma astsubayı, Hrant Dink'in öldürüleceğinden haberdar
olduklarını, kendi komutanlarına, Jandarma Alay Komutanı'na bildirdiklerini, ancak
bunun savsaklandığını, daha vahimi, Jandarma Alay Komutanı'nın bu istihbaratın
kendilerine cinayet sonrasında geldiğini cinayet sonrası düzenlediği düzmece rapora
bağladığını mahkemede itiraf ettiler.
Dehşet verici bir itiraftı bu.
Ama yer yerinden oynamadı.
Ses çıkmadı.
Şimdi ikinci bir dehşet verici gelişme var. Bu da İstanbul polisi ile ilgili. Taraf
gazetesinin önceki günkü manşeti:
“Polisin Hrant raporu da düzmece!
Vali açıkladı:
İstanbul polisi de Trabzon jandarması gibi es geçip Hrant Dink cinayetinde suç işledi
ve cinayetten üç gün sonra da sahte rapor düzenledi.
Önce jandarmanınki ortaya çıktı.
Trabzon'da yargılanan iki jandarma astsubayının Hrant Dink cinayetini aylar
öncesinden bildiklerini, cinayetten sonra ise yeni öğrenmiş gibi rapor
düzenlediklerini itiraf etmesinden sonra, aynı oyunu İstanbul polisinin de oynadığı
ortaya çıktı.
Şimdi de polisin sahte raporu.
İstanbul Valisi, biri amir beş polisin Trabzon'dan gelen cinayet ihbarı için hiçbir şey
yapmayıp, cinayetten sonra da yapmış gibi rapor düzenlediğini saptadı. Altı polis
için de soruşturma izni verdi.”
Taraf gazetesinin Perşembe günkü manşetinde bunlar yazılıydı.
Polis ve jandarmanın bu tüyler ürpertici tutumunun kökleri nereye uzanıyor?
Görevi düpedüz ihmal mi?
Hukuku es geçen adam sendecilik mi?
Irkçılık mı?
Derin komplo mu?
Hangisi?
Ya da hepsinden bir parça mı?..
Bilemiyorum.
Benim en çok içimi acıtan, Türkiye'yi derinden sarsmış siyasal bir cinayetle ilgili
vahim gelişmeler karşısındaki sessizliktir, kayıtsızlıktır.
Yaprak bile kımıldamıyor.
Yazık!
Kuvvet komutanlarının 2003-2004 darbe tertipleri ile ilgili günlüklerin eski Deniz
Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in bilgisayarından çıktığı Emniyet raporuyla
doğrulanıyor. Bunları yayınlayan Nokta dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper
Görmüş 'iftira davası'ndan beraat ediyor.
Ve dava burada duruyor.
Tıs yok!
Abdullah Gül'ün Çankaya yolunu kesmek için icat edilmiş bir hukuk skandalı olan
geçen yılki '367 vakası' ile ilgili olarak Anayasa
Mahkemesi'yle askeriye arasındaki gelgitlerin perdesi aralanıyor; yüksek
mahkemenin asker kökenli üyeleriyle Deniz Kuvvetleri Komutanı arasında geçen yıl
bu zamanlar bazı görüşmelerin yapıldığı kamuoyuna yansıyor.
Tıs yok! (*)
'Ergenekoncular'la Cumhuriyet'e atılan bombalar ve kanlı Danıştay saldırısı
arasındaki bazı bağlar su yüzüne vurmaya başlıyor; geçen yıl bu zamanlar yapılan
Cumhuriyet Mitingleri'ni tetikleyen bu önemli olayların perde arkasına dair ciddi
iddialar ortaya çıkıyor.
Tıs yok!
Ne zaman ses verecek bu ülke?
Adaletsizliğe karşı, haksızlığa karşı, hukuk adına, insanlık adına, demokrasi adına ne
zaman ses verecek, ayağa kalkacak bu ülke, söyler misiniz?..
Sevgili Hrant'la ilgiliydi.
Cinayetin nasıl göz göre göre geldiğini, Hrant Dink'in kaderine yürür gibi gün be gün
nasıl cinayete doğru kendi başına adım adım yaklaştığını anlatmıştım.
Marquez'in ünlü romanının adını da yazımın başlığıydı: “Önceden Haber Verilmiş Bir
Cinayetin Güncesi.”Hrant cinayeti de böyleydi.
Trabzon'da polis biliyordu.
İhbar yapılmıştı.
Trabzon'da jandarma biliyordu.
İhbar yapılmıştı.
İstanbul'da polis haberdardı.
Peki, gereğini yaptılar mı?
Gereken özeni gösterdiler mi?
Hayır.
Trabzon'da iki jandarma astsubayı, Hrant Dink'in öldürüleceğinden haberdar
olduklarını, kendi komutanlarına, Jandarma Alay Komutanı'na bildirdiklerini, ancak
bunun savsaklandığını, daha vahimi, Jandarma Alay Komutanı'nın bu istihbaratın
kendilerine cinayet sonrasında geldiğini cinayet sonrası düzenlediği düzmece rapora
bağladığını mahkemede itiraf ettiler.
Dehşet verici bir itiraftı bu.
Ama yer yerinden oynamadı.
Ses çıkmadı.
Şimdi ikinci bir dehşet verici gelişme var. Bu da İstanbul polisi ile ilgili. Taraf
gazetesinin önceki günkü manşeti:
“Polisin Hrant raporu da düzmece!
Vali açıkladı:
İstanbul polisi de Trabzon jandarması gibi es geçip Hrant Dink cinayetinde suç işledi
ve cinayetten üç gün sonra da sahte rapor düzenledi.
Önce jandarmanınki ortaya çıktı.
Trabzon'da yargılanan iki jandarma astsubayının Hrant Dink cinayetini aylar
öncesinden bildiklerini, cinayetten sonra ise yeni öğrenmiş gibi rapor
düzenlediklerini itiraf etmesinden sonra, aynı oyunu İstanbul polisinin de oynadığı
ortaya çıktı.
Şimdi de polisin sahte raporu.
İstanbul Valisi, biri amir beş polisin Trabzon'dan gelen cinayet ihbarı için hiçbir şey
yapmayıp, cinayetten sonra da yapmış gibi rapor düzenlediğini saptadı. Altı polis
için de soruşturma izni verdi.”
Taraf gazetesinin Perşembe günkü manşetinde bunlar yazılıydı.
Polis ve jandarmanın bu tüyler ürpertici tutumunun kökleri nereye uzanıyor?
Görevi düpedüz ihmal mi?
Hukuku es geçen adam sendecilik mi?
Irkçılık mı?
Derin komplo mu?
Hangisi?
Ya da hepsinden bir parça mı?..
Bilemiyorum.
Benim en çok içimi acıtan, Türkiye'yi derinden sarsmış siyasal bir cinayetle ilgili
vahim gelişmeler karşısındaki sessizliktir, kayıtsızlıktır.
Yaprak bile kımıldamıyor.
Yazık!
Kuvvet komutanlarının 2003-2004 darbe tertipleri ile ilgili günlüklerin eski Deniz
Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in bilgisayarından çıktığı Emniyet raporuyla
doğrulanıyor. Bunları yayınlayan Nokta dergisi Genel Yayın Yönetmeni Alper
Görmüş 'iftira davası'ndan beraat ediyor.
Ve dava burada duruyor.
Tıs yok!
Abdullah Gül'ün Çankaya yolunu kesmek için icat edilmiş bir hukuk skandalı olan
geçen yılki '367 vakası' ile ilgili olarak Anayasa
Mahkemesi'yle askeriye arasındaki gelgitlerin perdesi aralanıyor; yüksek
mahkemenin asker kökenli üyeleriyle Deniz Kuvvetleri Komutanı arasında geçen yıl
bu zamanlar bazı görüşmelerin yapıldığı kamuoyuna yansıyor.
Tıs yok! (*)
'Ergenekoncular'la Cumhuriyet'e atılan bombalar ve kanlı Danıştay saldırısı
arasındaki bazı bağlar su yüzüne vurmaya başlıyor; geçen yıl bu zamanlar yapılan
Cumhuriyet Mitingleri'ni tetikleyen bu önemli olayların perde arkasına dair ciddi
iddialar ortaya çıkıyor.
Tıs yok!
Ne zaman ses verecek bu ülke?
Adaletsizliğe karşı, haksızlığa karşı, hukuk adına, insanlık adına, demokrasi adına ne
zaman ses verecek, ayağa kalkacak bu ülke, söyler misiniz?..
Hasan Cemal/Milliyet