"Soykırım" hakkında.

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
ETYEN MAHÇUPYAN
[email protected]

Kitleler halinde bir ölüm yolculuğuna çıkarılmaları Ermenilerin 1915 yılını bir tarihsel felaket noktası olarak zihinlerine ve yüreklerine kazımalarına neden oldu. Binlerce yıl aynı toprakta yaşadıktan sonra yabancı diyarlara savrulmanın getirdiği ezikliği, geride bıraktıkları ve belki de ebediyen kaybettikleri hayatı iç dünyalarında dondurarak çözdüler. Bu savrulma kadim bir zihniyet alışkanlığının kırılmasını, modernliğin kucağında tutunma zorunluluğunu, kaçınılmaz ve sancılı bir bireyselleşmeyi, hepsinin ötesinde bir tür kendine yabancılaşmayı ima ediyordu. Böylece Ermeniler kendi kimlik ve kültürlerini ayakta tutma ihtiyacı ve gayreti içinde, o ilk savrulma anının canlı tutulmasının birlikteliğin temeli olabileceğini keşfettiler. Sonraları ortaya atılan soykırım terimi bu ‘canlı tutma’ işlevini ideolojik temele oturttu. ‘Ermeni soykırımı’ tabiri yaşanmış ve kaybedilmiş olan her şeyi özetliyor, fazlasını söyleme ihtiyacını ortadan kaldırıyordu. Bu anlamda ‘soykırım’ söylemi Ermeniler için hem sağaltıcı hem hastalandırıcı etkiler üretti. Sağaltıcıydı çünkü her ailenin somut olarak yaşamış olduğu, hatırlanması dayanılmaz acılar veren bir geçmişin üzerini ortak bir örtü ile kaplıyor, herkesi ortak acının parçası yapıyordu. Aynı zamanda hastalandırıcıydı, çünkü yaşanmış olanı ideolojikleştiriyor, siyasileştiriyor ve giderek insani duyarlılığın ötesinde bir misyon olarak tanımlıyordu.

Diğer taraftan Türkiye’nin Ermeni olmayan insanları bu yaşanmışlığı kendilerine anlatılmış olan bir sahte tarihin içinden okuyorlardı. Faille mağdurun yer değiştirdiği bu devlet propagandası ve aldatması ‘Türkleri’ de sağaltıcı ve hastalandırıcı etkiler üretti. Bir yandan imparatorluğun dağılma sancılarını ve göçlerle taşınan acıları unutup kendilerini yeniden kimlikleştirme imkânı verdi. Öte yandan da büyük ölçüde cahil bırakılmış bu geniş kitleyi tarihe ve kültürüne yabancılaşmak, yüzeysel ve sığ bir kimlikleşmeye sarılmak zorunda bıraktı.

Bugün herkes hem kendisiyle hem de ötekiyle karşı karşıya ve istese de istemese de bir yüzleşme yaşanıyor. ‘Türklerin’ görmesi gereken basit bir gerçek var: Birleşmiş Milletler’in soykırım tanımına göre 1915 tehcirinin ‘soykırım’ sayılmamasına ihtimal kalmıyor. Epeyce geniş tutulmuş olan bu tanım, belirli bir kimlik grubunun sadece bir kısmına bile, sırf o kimliğe sahip oldukları için ve grup halinde sistematik imha, zarar veya kültürsüzleştirme çabası içine girilmesine ‘soykırım’ diyor. Hatta hiç kimse ölmese bile, çocukların annelerinden koparılması da aynı adla karşılanıyor. Bu eylem çerçevesinde ‘niyet’ tartışmasının önemli bir yeri var. Soru İttihatçı hükümetin yapılanları ‘bilerek’ yapıp yapmadığı. Ne var ki Ermeni tehciri art arda birçok kafilenin ölüme gitmesini ifade ediyor. İlk kafile için ‘iyi’ niyet iddiası öne sürülebilse bile, herhalde sonrakilerin ‘iyi’ niyetle yapıldığını söylemek zor. Bu tabloya tehcirin tüm Anadolu’yu kapsadığını, Ermeni erkeklerin önceden askere alınarak amele taburlarında silahsızlandırıldığını, İttihatçı merkezin, Teşkilatı Mahsusa’nın ve dönemin İçişleri Bakanlığı’nın tehcirle sorumlu ilgili dairesinin arşivlerinin tümüyle yakılmış olduğunu ekleyelim. O dönemde yaklaşık 2500 kilise ve 2000’e yakın okula ve olası tüm kişisel servetlere el konması, bu siyasetin Cumhuriyet döneminde de açıkça sürdürülmesi ise olayın tamamlayıcı bir unsuru.

Kısacası önümüze gelen her vahşetin ‘soykırım’ olarak adlandırıldığı bir dünyada 1915’in bu tanımın dışında bırakılması pek gerçekçi bir beklenti değil. Buna karşılık Ermenilerin de görmesi gereken basit bir gerçek var: Soykırım terimi aynen ‘devrim’ gibi, yaşanırken gözlemlenen değil ancak sonradan tarihçinin koyduğu bir ad. Diğer bir deyişle yaşanan birçok şeyin toplu olarak adlandırılmasını ifade eden bir tanımlama. Soykırım bunun da ötesinde hukuk alanında üretilmiş olan bir kavram. Diğer bir deyişle 1915’in soykırım olup olmaması da söz konusu tanımın niteliği ve içeriği ile doğrudan bağlantılı. Eğer tanım değişirse bugün soykırım olan yarın olmaktan çıkabilir… Önemli olan yaşanmış olanın görülmesi, hissedilmesi, dokunulması, paylaşılması ve yüzleşilmesidir, ona hangi adın verileceği değil. İsteyen istediği adı verebilir. Yeter ki yaşanmışlığı gerçek haliyle ve bütün karmaşıklığıyla karşımıza koyabilelim ve ona adil bir biçimde birlikte bakabilelim.

Bu toprakların çocuklarının artık kendilerini hasta bırakan ideolojik ve psikolojik kıskacı kırmaları gerekiyor. Bu tür geçişler birlikte yapıldığı zaman çok daha kolaydır… Zaman bunun zamanı.


http://www.aksam.com.tr/yazarlar/etyen-mahcupyan/bazi-basit-gercekler/haber-399834
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Göçlerden bahsetmişken 5 Milyon osmanlı vatandaşı kaybedilen toprakdan anadoluya göç etmiş. Sadece balkanlarda, 650.000 müslüman katledılmiş bi okadarda sürülmüş.

Ya arkadaş bunların ki canda bizimki patlıcan mı?
Anlamadığım şey biz türkler çok sessizis şu hale bak bir sürü türk kanalını dolaştım, millet kafayı seçimle bozmuş. Ya dışarda herkes 24 Nisana kilitlenmiş.

Siz dışarda neler dönüyor haberiniz varmı ? Şurda bir avuç gurbetçi türkiyenin tezlerini savunur durumda. Girin sosyal medyaya ermenilerle birebir kıran kırana tartışmalar sürüyor.

Türkiye dış işleri
ne yapıyor Allah aşkına, bırakın şu iç politikayı, dünya 24 Nisana kilitlenmiş. Hergün soykırımla ilgi çeşitli haber geçiyorlar, biri nazi, soykırımından, biri bilmem neden.. insanları bir nevi psikolojikman buna hazırlıyorlar. Bakın Türklerde de yaptı, aslında biz (almanlar) çokta anormal birşey yapmadık,ççünkü her toplum nerdeyse yapmış demeye getiriyorlar.

Uyuma türkiye, altını oyuyorlar haberınız yok !!!
 

Takiyüddin

Yasaklı
Katılım
17 Kas 2014
Mesajlar
329
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Bir takım samimi ve "inkarcı olmayan" gerçekçi değerlendirmeler. Bu mesele politize olmamalı yoksa daha iyiye gitmez, bu konu "kürt meselesi" dedikleri konudaki gibidir, (gerçi bu kadar sıcak bir konuyu doğru algılayan bile -pek az düşünen sürüler nedeniyle- doğru dürüst yokken zor) duygusal sosyal psikolojiktir, onun için söylenen söz ve izlenen yolda çok dikkatli olnuması gerekmektedr.

Gerçi neyde olunmamalı ki, iş döner dolaşı bedensel, sinirsel, zihinsel yaşama düşünme hareket etmede dirayete/güce, uzun soluklu şikayetsiz (konu ve bireysel veya toplumsal ortamdan bağımsız sürekli-yayılı) bir sabra dairdir. (yani bir bakıma çok değil biraz namaza, çok değil biraz oruca, genel olarak komşu akrabaya "kredili" yaklaşmaya, onları gözetmeye, fakire fukaraya düşkünlere hallerini anlayarak küçümsememeye ve bu hal içerisinde umulur ki insanın aldığı ilhamlardaki uzun soluklu eda ve seda gücünde yatıyor).

Kimsenin kimseyi oyduğu da yok öyle bir şey. Propaganda önceki devirde de vardı şimdi de var, sen insan olursan, samimi olursan, aklı, üretmeyi, kültürel dünya mirasına pozitif katkıda bulunmada yol alırsan, zayıflıklarını ve olası becerilerini hesaba katıp(birileri bir yerinden onlara temas ettiğinde hıçkırıklara boğulup nayır nolamaz demiyorsan) muhasebeye de çekmişsen kendini gerisi hemen hemen "tırı vırı" olmaktan ibarettir.

(Kimsenin kimseyi oyduğu yok, ya da herkes herkesin potansiyel olarak kurdudur, bu durumda ahvalin sözünü etme kesinlikle anlamsızdır, hatta iki yüzlü ve haksızlık tarafı olur).
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
Kimse kimsenin altini oymuyor tabii, biz bu kadar safmiyiz. Batinin yediği haltlar anlatmakla bitmez. Bunları bir vicdan hesaplaşması olarak görmek batıyı tanımamaktır, onların neler yaptığını bilmemektir.

Batı tarafsız değildir, taraftır, 1913 de balkanlar dan sürülen ve katledilen 650.000 ınsanımız söz konusu, papa çıkmış bunu yok sayarcasına yüzyılın ilk soykırım ermenilere yapıldı diyor. Bizimkiler insan değil tabii, onlar sayılmıyor. Batının vicdanı işte böyle işliyor.

Hadi diyelim bu konu vicdan meselesi, ee o zaman gelsinler, hadiseleri araştıracak komisyonu kursunlar ermenistanı da buna ikna etsinler. Vicdan hedaplaşması böyle olur.
 

Takiyüddin

Yasaklı
Katılım
17 Kas 2014
Mesajlar
329
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Düzenli orduların kavgası olmadığı için elbette karşılıklı trajediler yaşandı. Mertce gerçekleşmiş trajediler de değildi. Her ne kadar ermeni çeteleri aptal, türkler ise acımasız olsa da, durum buydu. Karşılıklı.

***Bu vaziyet ne islami ne hiristiyanî idi. Hatta nerdeyse ne türki, ne de ermenî idi.. Bu vaziyetler, olaylar, trajediler pek az düşünen toplumların, ve onlara pek az düşünmeleri hakkında yardım da etmeyen uykudaki ve kendi çaplarında gafil diğer toplumların, birbirleriyle mücadele etmeleri için/şeklinde allahın verdiği bir cezadır.***

Anadolu halkı ve ermeniler arasında 1000 yıldır kavganın k'si ve de vesvesesi yokken, ingiliz ve rus intelijansiyası(!) ve devre ait "koyunluk rüzgarları" ermenilerin bir kısmını tahrik etmişti. Komşudaki ateş memlekete de düşmüştü.

[Bu biraz da (öncü olmayan halkın tümünden çıkan) osmanlı öncülerinin batıda yükselen ve alçalan değerleri, nasyonalizmin faşizmin bebek/çocuk hali olduğunu anlamayacak halde olmasıydı. Yani müstahak değildi diyemezsiniz, Allaha ve kitaba iman edip, kuru yaşın yakılacağı bir günden çekinmemiş insanlara gelen müstahaktır, yüce kanun söylüyor].

Nihayet, ermeni çeteleri APTAL DA oldukları itibarla, çoğu 5-10 sene belki daha fazla askerlik yapmış asker emeklisi alelade osmanlı vatandaşlarının gerçekliğinden de habersiz ve düşüncesiz, yâni irrasyonalist ve irrealist şekilde teröristlikler, şımarıklıklar, baskınlar ve yağmalar yapmışlardı. Bunu neye güvenerek yaptılar? rus ve ingilize tabi ki. Bu güvenme ve güvendirmenin yolu, toplumsal koyunsal bilinçaltı mekanizmalarıyla da desteklenir, doğalarını tam olarak anlamak imkansızdır ama etkileri sonuçlarıyla varlıklarını hissetmemek ise mümkün değildir...diğer adı cahillik ve aptallık olabilir..

Tepki etkinin cinsindendi fakat vur dersin öldürür ya, ya da vurmak niyetlenir ama el ağırsa(ve kalabalıksa) vurmaya tepkimeye girmek yok etmeye de dönüşebilir, onun gibi ermeninin yaptığına anadoludan bir tepkisel seferberlik olmuş ve ermeniler doğal olarak göçe zorlanmıştı. hayır tehcir kanunu olaylar başladıktan epey sonradır bahsettiğim tehcir kanunu değildir, kalabalığın azınlığı didişme esnasında doğal olarak göçe zorlaması gibidir..

tehcir kanunu memeleketin huzura kavuşması için az ve daha kolay olanın göçe zorlanması olması bir kenara, kesinlikle ve kesinlikle azınlığın ezilip soyca kırılmamsı için de atılmıştı.

anadolu halkı, silah kullanabilen gerektiğinde lidersiz ama sistemli, aynen değil, adeta düzenli birlikler gibi yanıt vermişlerdi. Bu kavga islami değil, hırıstiyani veya bozulmuş hırısitiyani geleneğe bile ait değildi; düzensiz toplulukların didişmeleriydi. Tam olarak cephelerde savaş olan bir memleketin şehirlerinde olabileceklere ait düzensiz gelişmeler yaşanmıştı.

Soykırım değildir, veya her iki tarafın yaptığı da (öldürüşmek demek idiyse soykırım), soykırımdır.

Her iki halde bu vaziyeti yükseltmek manidar değildir.

Ey ermeniler! Hatta türkler! Samimiysen! Gelecek nesilleri barıştırmak istiyorsun, soykırım deyip dur! (kimin daha haklı olduğu bir kenara, veya kimin başlattığı bile bir kenara)! Gelecek için ümitli olmak istiyorsun bu tarihi trajediyi an dur, gelecekte de fırsatlar gelince benzer çatışmaların içinde girmek için ya da torunlarını girdirmek için gönülden can atıyorsun, o zaman an dur SOYKIRIM de gitsin! Bre AHMAK APTAL. Hala görmüyor musun kötü örülmş bir zihnin, düşüncelerinin güdümünde bir koyunun tekisin! Kendi koyununsun! Kurban olmaya can atıyorsan bu imkanı allah senin elinden almayacak! Her mertebede balığı avlayan olur, avlayıcı her balıın en büyük balık da değildir!

* * *

Milliyetcilik, ermenicilik, türkcülük, hırıstiyancılık, ve az bilinen ama vaka olan din milliyetciliği allahın razı olmadğı ve farklı şekillerde cezalandıracağı muhakkak olan şeylerdendir.

Ömrü sonunda zaten hiçbir şeyin anlamı kalmayan her bir birey için, doğru ve güzel işleri sabırlar anıp yapmaktan başka hüsran yollarından çıkış yoktur.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Ermeni meselsi tek cümleyle ''benim başım kel mi?'' mantığıyla Türk'e yaşam sahası açmak için yapılmış keskin bir iteklemedir. O boşalan bölgelerin hepisine şu an Kürt kardeşlerimiz yerleşmiştir. Hdp/Bdp bugün oralardan bize ''Ermenileri katlettiniz'' diye sırtararak bağırabilmektedir. Anlıyacağınız yarım hoca dinden yarım doktor candan eder.. Asala'nın uzantısı olan Pkk/Hdp/Bdp, âdeta Kürtleri aynı arazi üzerinde Ermenileştiriyor..
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
rahmetli Mahir Kaynak´bu konuyla alakali zamaninda önemli uyarilarda bulunmus.

Bir sekilde kürt-türk catismasinin körüklenecegi, ordunun müdahalesin gelecegi, ve Türkler ayni erminelere yaptikalri gibi yeni Soykirima kalkisiyor yaygarasi kopartilacagi ve AB nin Türkiyeye müdahele edecebielcegini anlatmisti. Bunun icin Kürt-Türk kardesliginin öneminin altini cizmisti.

Soykirim dayatmasini bu baglamda degerlendirmek fevkalade önemlidir. Batinin yüzyillardir Tükrlere nasil baktigi malumdur. Birde "soykirimci" damgasini yedik mi olasi bir müdahale mesru hale gelecektir.

Oynanan oyunlarin farkinda olmak, lazim biz türklerin maalesef cok kötü bir huyu var, "lavbalilik, hadiseleri, hafife alma, nolcak canim " tavriyla hareket etmek. Ünlü bir tarihci cikmis, " soykirim" kabul olsa nolcak diyebiliyor. Dünyadan bir habersiz sekilde tazminat söz konusu degil, almanya dahi ödememistir diyebiliyor.

Almanya bugüne kadar cesitli yahudi kuruluslarina 71 Milyar€ ödedi.
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
"tarihin arka sayfasında" son günlerin revaçta konusu "ermeni meselesi" konuşuluyor.

Almanyanın yahudi soykırımdan girip rusyanın yaptığı sürgünlere gelindi.

Hoca(kadın) diyor: bizimki tehcir, rusların ki niye sürgün ?
 
Üst