spesifik
آزادی قید و بند
Öyle ki, kalbe dokunan, güzel bir izlenimle; hitap edilenin yüreğinde iz bırakan, mümince bir duruş, tavır ile… Boşuna değil, “üslûp; düşüncelerin elbisesidir” denilişi. Kendini doğru ifade edebilme ve isabetli iletişim, kullanılan kelimelerin özenle tashih edilip kaleme alınışı ile söylenişinde kullanılan üslupla ilgilidir. Yıkmaya, bitirmeye değil de düzeltmeye yönelik bir telkini not düşelim satırlara…
Müslüman kardeşlerimle gerçekleştirdiğimiz sohbetlerde konu sosyal medya da kullanılan üsluba varınca şikâyetlerimiz, sitemlerimiz aynı... Her birimiz yaptığımız paylaşımlar sonucu diğer Müslümanların kullandığı eleştiri üslubundan yakınıyorduk. Bizleri üzen, iz bırakan, kıran yorumları birbirimizle her seferinde paylaşıp ortak bir noktanın bulunması yönünde nasıl ayrılıklar yaşadığımızı, bu ayrılıklar karşısında kullanılan hitabetin yanlışlığından bahsediyoruz.
"Lan" kelimesini dahi bir Müslümanın ağzına yakıştıramıyorken, Müslümanların Twitter'da, Facebook'da ve diğer iletişim ve paylaşım araçlarında ahlak seviyesini küfre kadar düşürdüğünü görmek çok üzücü...
Dostları bertaraf etmekten düşmanları eleştirmeye sıra gelmeyen bir dönemden geçiyoruz. Tarafı oldukları şeyin eleştirilmesine tahammülleri olmayanlardan ziyade tahammülleri olanları da biz mi kullandığımız üslubumuzla kırıp geçiriyorduk? Fark edemediğimiz, sınırımızı, eleştiri üslubunda kırmızıçizgilerimizi aştığımız yanlarımız vardı.
Kullandığımız, kelimeleri tane tane seçerek kurduğumuz nazik cümleler ile yapacağımız bir ikaz bile ne güzel şeyler yaptırabilirdi oysa...
Sosyal medyanın kırıcı, yakıcı, yapıcı değil, yıkıcı taraflarını saymakla bitiremeyiz. Sosyal medyanın bize getirdiklerinden ziyade bizden götürdüklerini saysak hiç şüphesiz ki sayfalarca madde sıralayabiliriz.
Bunlardan birisi eleştiri kültürümüz de ki yıkıcılığı ortaya çıkarması. İnternet ortamında yapılacak basit bir eleştiriyi nasıl yakıp yıkıcı haline getirebiliyoruz anlamak mümkün değil.
Eleştiri tarzımızdaki yıkıcılığımız karşı tarafta yapıcı bir etki bırakmaktan ziyade olumsuz yönde izlenimler uyandırıyor. Küçücük bir meseleyi dahi önce sertçe eleştiriye ondan sonra tartışmaya çevirebiliyoruz.
Daha nazik, duyarlı ve kibar olmalıyız!
Eleştirirken cümlelerin en zarifini, nezaket içerenini kullanmak varken Müslüman davetçilere yakışmadığı halde kullanılan bu kaba üslup neden?
Bu demek değil ki, eleştiriye kapalı olalım, eleştiri yapmayalım. Aksine eksiklerimizden biriside, yapıcı eleştiri anlamında dahi aleyhimize yapılan uyarılara kulaklarımızı tıkamamız ve tahammül edemiyor oluşumuzdur. Eleştiriye kapalı bir zihin, bize kaybettirir...
Eleştiriyi, eleştirilmeyi başkalarına bırakmadan önce sürekli kendinizi denetler, sorgular bir halde olun.
İnsanlar birilerini eleştirmekten, birilerini kınamaktan, başkalarının hatalarını düzeltmeye çalışmaktan dönüp kendisine bakmayı unutuyor... Herkesten önce kendinizi eleştirmeyi, kendinizin eksik ve kusurlarını düzeltmeyi öğrenelim.
Kendi hatalarını görmeyen, hep başkalarını eleştirmeye meyilli Müslümanlar haline geldik. Karşı tarafın hata ve kusurlarını örtmek yerine kınayıp aşağılama benimsenmiş durumda. Başkalarını eleştirmeyi ve başkalarının hatalarını aramayı bir kenara bırakıp önce kendi hatalarımızı görmenin ve bütün eleştiri oklarını önce kendimize çevirmenin zamanı gelmedi mi?
Yıkıcı değil, yapıcı cümleler kurmalıyız.
Hz Musa (as) Firavun’a tebliğ için giderken, Allahu Teala (cc) “Ona yumuşak sözler söyleyiniz.” (1) emrini vermiştir. İman eden, etmeyen konuşulan, nasihatte bulunulan kim olursa olsun güzel sözün, hoş öğütlerin muhataplarıdır.
Peygamber efendimizin (sav) “Kötü söz, girdiği meclisi kirletir, çirkin gösterir” (2) buyruğu unutulmamalıdır.
“Kur’an-ı Kerim’de güzel söz ile kötü söz şu şekilde ayırt edilmiştir: “Görmedin mi Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. “ (3) “Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.” (4)
Görüldüğü gibi kötü söz ile güzel söz arasındaki ayrım bir ağacın köküne benzetilmiştir. Bu benzetme ile kötü ile güzel sözün arasındaki ayrım açıkça anlaşılmaktadır. Bizlere ise sözün kötüsünden uzak durup, güzelini seçmek düşer.
Ahlaki değerler, üslubun güzelliği, eleştirinin zarifliğini yansıtmıyor cümlelerimiz. Sürekli bir tenkit etme, tartışma, suçlama halindeyiz... Sıcağı sıcağına, en kritik anlarda akidevi yönden vuruyoruz birbirimizi. Davet metodumuzu eleştirme üslubuna çevirmişiz; anlayış, sabır, zarafet çekip gitmiş...
Özellikle internet üzerinden başlayan tartışmalar iki tarafı da yıpratıp yüreklerde yıkıcılık oluşturmakta, tekfir etmeye kadar giden sonuçlar doğurmakta. Çözüm getirmeyecek, insanlar arası ilişkileri zedeleyecek sosyal medya üzerinden girilen tartışmalara son verilmeli. “Haklı bile olsa münakaşayı terk eden, şaka bile olsa yalanı terk eden ve ahlakı güzel olan kimselere sırası ile cennetin kenarında, ortasında ve en üstünde bir köşk, yani aslında cennetin kendisi garanti edilmektedir.” (5)
Sosyal medyayı kullanırken eleştiri de bulunduğumuz da seviyemizi ve ağırlığımızı da koruyacağız.
Müslümanlar olarak teknolojiyi kullanarak insanlara ulaşmak zorundayız. Hele de küfür sistemlerinin çektikleri videolar, yazı ve görsel yayınlarla milyonların aklını çeldiği bu devirde…
Unutmayalım ki, bir hadis, ayet veya İslam yüklü bir cümleyle yapılan davet insanların hidayetine, uyanmasına sebep olabilir. Davet bizden hidayet Allah’tandır.
Sosyal medyada kullandığımız eleştiri üslubunda; hitap eden kişi, hitap edilen kişiye sen, sen de, sence yerine siz, siz de, sizce kelimelerini kullanmalı. Sizlerin hitabetinde araya koyduğu bu sınır ve resmiyet aranızda samimiyet olmayan kişilere karşı yaptığınız eleştiri ve yorum da daha net mesajlar vermenizi sağlayacaktır. Bu hitabet hitap ettiğiniz kişiye duyduğunuz saygının bir göstergesi ve belirtisidir.
Hayatını İslami davete adamış, aynı zaman da sosyal medya aracılığıyla marufu emreden ve münkeri nehyeden bir Müslümanın ortak düşüncede buluşmadığımız bir paylaşımı sonucu yapmış olduğumuz yorum ve eleştiri ile gözümüzde ve sosyal medya aracılığı ile başka kişilerin gözünde tamamen sıfırlayıcı ve tenkit edici bir konuma düşürülmemelidir. Bizler tenkit edip hor görenler değil, tavsiye ve öneride bulunan, nasihat edenleriz.
Sosyal medya üzerinde, zulüm altında bulunan Müslümanların yaşadığı zulmün kanıtı olan resimlerin çekildiği yerlerle ilgili bilgi kirliliği hakim. Suriye’de çekilmiş bir resmin, Filistin’de yaşanan zulüm diye lanse edilmesi bilgi kirliliğini her seferinde ortaya döküyor. Amaç yapılan zulme dikkat çekmek olduğu için, niyetin temizliği göz önünde bulundurularak uyarı da bulunurken, paylaşım yapan kişiyi yayınladığı yanlış bilgiden ötürü adam karalama şeklinde tenkit etmek yerine gerçeği vurgulama ve doğru bilginin su yüzüne çıkartılması amacı güdülmelidir.
Uyarıcılık, davet metodu, yanlışı düzeltme üslubumuz, özellikle sosyal medya da kullanılan alaycılık, yaygın tabiri ile "kapak yapma" bir Müslümanın yaptığı paylaşımdan ötürü küçümseme ve kişiliğe saldırı birbirine karıştırılıyor. “Ey iman edenler! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin. Belki alay ettikleri kimseler, kendilerinden iyidirler…” (6)
Ayeti Kerime’de, “Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın” (7) diye buyruluyor. Özellikle bu ayeti göz önünde bulundurarak, bir Müslümana iftira atılmasını, sözlerinin çarpıtılmasını veya yanlış anlaşılmaya müsait bir paylaşım üzerine yaygara kopartılmasını önlemek amacıyla muhatap olduğumuz kişinin sözlerinde işaret ettiği yönü iyice anlaşıldıktan sonra yorumlanmalı.
Sarf ettiğimiz cümlelere, hitap ettiğimiz kişilere karşı kullandığımız üslubumuza, dildeki doğruluğa, söylemlerimizde adaletli davranmaya dikkat etmeliyiz. Farkında olmadan, önemsemeden sarf ettiğimiz bir cümle, yorum, paylaşım kendimiz ve muhatap olduğumuz kişi açısından ehemmiyetli sonuçlar doğurabilir. Ebu Hureyre’nin rivayetine göre Allah Rasulü (sav): “Kul, Allah’ın rızasına uygun olan bir kelamı, ehemmiyet vermek sizin sarf eder de Allah onun sebebiyle cennetteki derecesini yükseltir. Yine kul, Allah’ın hoşnutsuzluğuna sebep olan bir kelimeyi ehemmiyet vermeksizin sarf eder de Allah, o sebeple onu cehennemde yetmiş yıllık çukura atar” buyurmaktadır. (8)
Süfyan İbnu Abdillah’dan: “Ey Allah’ın Rasulü” dedim, “Uyaracağım bir amel tavsiye et bana!” Şu cevabı verdi: “Rabbim Allah’tır de, sonra doğru ol!” Tekrar “Ey Allah’ın Rasulü” dedim, “Benim hakkımda en çok korktuğun şey nedir?” Eliyle dilini tuttuktan sonra “İşte şu!” buyurdu. (9)
Allah Rasulü’nün (sav) bizler için en çok korktuğu şey olan dilimize sosyal hayatımızda olduğu gibi sosyal medyada da sakınarak, dikkat ederek, üzerimizde vebal, arkamızda kırılmış bir kalp bırakmayacak şekilde yorumlar, eleştiriler, paylaşımlar yapmak duası ile…
-Dipnotlar-1- Taha, 442- Tirmizi, Birr 473- İbrahim, 24,254- İbrahim, 265- Ebu Davud, Edeb 7 (4800)6- Hucurat, 117- Hucurat, 68- Buhari, Rikak 23; Müslim, Zühd 49
Müslüman kardeşlerimle gerçekleştirdiğimiz sohbetlerde konu sosyal medya da kullanılan üsluba varınca şikâyetlerimiz, sitemlerimiz aynı... Her birimiz yaptığımız paylaşımlar sonucu diğer Müslümanların kullandığı eleştiri üslubundan yakınıyorduk. Bizleri üzen, iz bırakan, kıran yorumları birbirimizle her seferinde paylaşıp ortak bir noktanın bulunması yönünde nasıl ayrılıklar yaşadığımızı, bu ayrılıklar karşısında kullanılan hitabetin yanlışlığından bahsediyoruz.
"Lan" kelimesini dahi bir Müslümanın ağzına yakıştıramıyorken, Müslümanların Twitter'da, Facebook'da ve diğer iletişim ve paylaşım araçlarında ahlak seviyesini küfre kadar düşürdüğünü görmek çok üzücü...
Dostları bertaraf etmekten düşmanları eleştirmeye sıra gelmeyen bir dönemden geçiyoruz. Tarafı oldukları şeyin eleştirilmesine tahammülleri olmayanlardan ziyade tahammülleri olanları da biz mi kullandığımız üslubumuzla kırıp geçiriyorduk? Fark edemediğimiz, sınırımızı, eleştiri üslubunda kırmızıçizgilerimizi aştığımız yanlarımız vardı.
Kullandığımız, kelimeleri tane tane seçerek kurduğumuz nazik cümleler ile yapacağımız bir ikaz bile ne güzel şeyler yaptırabilirdi oysa...
Sosyal medyanın kırıcı, yakıcı, yapıcı değil, yıkıcı taraflarını saymakla bitiremeyiz. Sosyal medyanın bize getirdiklerinden ziyade bizden götürdüklerini saysak hiç şüphesiz ki sayfalarca madde sıralayabiliriz.
Bunlardan birisi eleştiri kültürümüz de ki yıkıcılığı ortaya çıkarması. İnternet ortamında yapılacak basit bir eleştiriyi nasıl yakıp yıkıcı haline getirebiliyoruz anlamak mümkün değil.
Eleştiri tarzımızdaki yıkıcılığımız karşı tarafta yapıcı bir etki bırakmaktan ziyade olumsuz yönde izlenimler uyandırıyor. Küçücük bir meseleyi dahi önce sertçe eleştiriye ondan sonra tartışmaya çevirebiliyoruz.
Daha nazik, duyarlı ve kibar olmalıyız!
Eleştirirken cümlelerin en zarifini, nezaket içerenini kullanmak varken Müslüman davetçilere yakışmadığı halde kullanılan bu kaba üslup neden?
Bu demek değil ki, eleştiriye kapalı olalım, eleştiri yapmayalım. Aksine eksiklerimizden biriside, yapıcı eleştiri anlamında dahi aleyhimize yapılan uyarılara kulaklarımızı tıkamamız ve tahammül edemiyor oluşumuzdur. Eleştiriye kapalı bir zihin, bize kaybettirir...
Eleştiriyi, eleştirilmeyi başkalarına bırakmadan önce sürekli kendinizi denetler, sorgular bir halde olun.
İnsanlar birilerini eleştirmekten, birilerini kınamaktan, başkalarının hatalarını düzeltmeye çalışmaktan dönüp kendisine bakmayı unutuyor... Herkesten önce kendinizi eleştirmeyi, kendinizin eksik ve kusurlarını düzeltmeyi öğrenelim.
Kendi hatalarını görmeyen, hep başkalarını eleştirmeye meyilli Müslümanlar haline geldik. Karşı tarafın hata ve kusurlarını örtmek yerine kınayıp aşağılama benimsenmiş durumda. Başkalarını eleştirmeyi ve başkalarının hatalarını aramayı bir kenara bırakıp önce kendi hatalarımızı görmenin ve bütün eleştiri oklarını önce kendimize çevirmenin zamanı gelmedi mi?
Yıkıcı değil, yapıcı cümleler kurmalıyız.
Hz Musa (as) Firavun’a tebliğ için giderken, Allahu Teala (cc) “Ona yumuşak sözler söyleyiniz.” (1) emrini vermiştir. İman eden, etmeyen konuşulan, nasihatte bulunulan kim olursa olsun güzel sözün, hoş öğütlerin muhataplarıdır.
Peygamber efendimizin (sav) “Kötü söz, girdiği meclisi kirletir, çirkin gösterir” (2) buyruğu unutulmamalıdır.
“Kur’an-ı Kerim’de güzel söz ile kötü söz şu şekilde ayırt edilmiştir: “Görmedin mi Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. “ (3) “Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.” (4)
Görüldüğü gibi kötü söz ile güzel söz arasındaki ayrım bir ağacın köküne benzetilmiştir. Bu benzetme ile kötü ile güzel sözün arasındaki ayrım açıkça anlaşılmaktadır. Bizlere ise sözün kötüsünden uzak durup, güzelini seçmek düşer.
Ahlaki değerler, üslubun güzelliği, eleştirinin zarifliğini yansıtmıyor cümlelerimiz. Sürekli bir tenkit etme, tartışma, suçlama halindeyiz... Sıcağı sıcağına, en kritik anlarda akidevi yönden vuruyoruz birbirimizi. Davet metodumuzu eleştirme üslubuna çevirmişiz; anlayış, sabır, zarafet çekip gitmiş...
Özellikle internet üzerinden başlayan tartışmalar iki tarafı da yıpratıp yüreklerde yıkıcılık oluşturmakta, tekfir etmeye kadar giden sonuçlar doğurmakta. Çözüm getirmeyecek, insanlar arası ilişkileri zedeleyecek sosyal medya üzerinden girilen tartışmalara son verilmeli. “Haklı bile olsa münakaşayı terk eden, şaka bile olsa yalanı terk eden ve ahlakı güzel olan kimselere sırası ile cennetin kenarında, ortasında ve en üstünde bir köşk, yani aslında cennetin kendisi garanti edilmektedir.” (5)
Sosyal medyayı kullanırken eleştiri de bulunduğumuz da seviyemizi ve ağırlığımızı da koruyacağız.
Müslümanlar olarak teknolojiyi kullanarak insanlara ulaşmak zorundayız. Hele de küfür sistemlerinin çektikleri videolar, yazı ve görsel yayınlarla milyonların aklını çeldiği bu devirde…
Unutmayalım ki, bir hadis, ayet veya İslam yüklü bir cümleyle yapılan davet insanların hidayetine, uyanmasına sebep olabilir. Davet bizden hidayet Allah’tandır.
Sosyal medyada kullandığımız eleştiri üslubunda; hitap eden kişi, hitap edilen kişiye sen, sen de, sence yerine siz, siz de, sizce kelimelerini kullanmalı. Sizlerin hitabetinde araya koyduğu bu sınır ve resmiyet aranızda samimiyet olmayan kişilere karşı yaptığınız eleştiri ve yorum da daha net mesajlar vermenizi sağlayacaktır. Bu hitabet hitap ettiğiniz kişiye duyduğunuz saygının bir göstergesi ve belirtisidir.
Hayatını İslami davete adamış, aynı zaman da sosyal medya aracılığıyla marufu emreden ve münkeri nehyeden bir Müslümanın ortak düşüncede buluşmadığımız bir paylaşımı sonucu yapmış olduğumuz yorum ve eleştiri ile gözümüzde ve sosyal medya aracılığı ile başka kişilerin gözünde tamamen sıfırlayıcı ve tenkit edici bir konuma düşürülmemelidir. Bizler tenkit edip hor görenler değil, tavsiye ve öneride bulunan, nasihat edenleriz.
Sosyal medya üzerinde, zulüm altında bulunan Müslümanların yaşadığı zulmün kanıtı olan resimlerin çekildiği yerlerle ilgili bilgi kirliliği hakim. Suriye’de çekilmiş bir resmin, Filistin’de yaşanan zulüm diye lanse edilmesi bilgi kirliliğini her seferinde ortaya döküyor. Amaç yapılan zulme dikkat çekmek olduğu için, niyetin temizliği göz önünde bulundurularak uyarı da bulunurken, paylaşım yapan kişiyi yayınladığı yanlış bilgiden ötürü adam karalama şeklinde tenkit etmek yerine gerçeği vurgulama ve doğru bilginin su yüzüne çıkartılması amacı güdülmelidir.
Uyarıcılık, davet metodu, yanlışı düzeltme üslubumuz, özellikle sosyal medya da kullanılan alaycılık, yaygın tabiri ile "kapak yapma" bir Müslümanın yaptığı paylaşımdan ötürü küçümseme ve kişiliğe saldırı birbirine karıştırılıyor. “Ey iman edenler! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin. Belki alay ettikleri kimseler, kendilerinden iyidirler…” (6)
Ayeti Kerime’de, “Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın” (7) diye buyruluyor. Özellikle bu ayeti göz önünde bulundurarak, bir Müslümana iftira atılmasını, sözlerinin çarpıtılmasını veya yanlış anlaşılmaya müsait bir paylaşım üzerine yaygara kopartılmasını önlemek amacıyla muhatap olduğumuz kişinin sözlerinde işaret ettiği yönü iyice anlaşıldıktan sonra yorumlanmalı.
Sarf ettiğimiz cümlelere, hitap ettiğimiz kişilere karşı kullandığımız üslubumuza, dildeki doğruluğa, söylemlerimizde adaletli davranmaya dikkat etmeliyiz. Farkında olmadan, önemsemeden sarf ettiğimiz bir cümle, yorum, paylaşım kendimiz ve muhatap olduğumuz kişi açısından ehemmiyetli sonuçlar doğurabilir. Ebu Hureyre’nin rivayetine göre Allah Rasulü (sav): “Kul, Allah’ın rızasına uygun olan bir kelamı, ehemmiyet vermek sizin sarf eder de Allah onun sebebiyle cennetteki derecesini yükseltir. Yine kul, Allah’ın hoşnutsuzluğuna sebep olan bir kelimeyi ehemmiyet vermeksizin sarf eder de Allah, o sebeple onu cehennemde yetmiş yıllık çukura atar” buyurmaktadır. (8)
Süfyan İbnu Abdillah’dan: “Ey Allah’ın Rasulü” dedim, “Uyaracağım bir amel tavsiye et bana!” Şu cevabı verdi: “Rabbim Allah’tır de, sonra doğru ol!” Tekrar “Ey Allah’ın Rasulü” dedim, “Benim hakkımda en çok korktuğun şey nedir?” Eliyle dilini tuttuktan sonra “İşte şu!” buyurdu. (9)
Allah Rasulü’nün (sav) bizler için en çok korktuğu şey olan dilimize sosyal hayatımızda olduğu gibi sosyal medyada da sakınarak, dikkat ederek, üzerimizde vebal, arkamızda kırılmış bir kalp bırakmayacak şekilde yorumlar, eleştiriler, paylaşımlar yapmak duası ile…
-Dipnotlar-1- Taha, 442- Tirmizi, Birr 473- İbrahim, 24,254- İbrahim, 265- Ebu Davud, Edeb 7 (4800)6- Hucurat, 117- Hucurat, 68- Buhari, Rikak 23; Müslim, Zühd 49