Sokak Sohbetleri-I

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,306
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
İşten çıktım. Servis arabasından inip yürüyorum uzun bir ara caddeden. On sekiz yirmi yaşlarında çocuklar ciddi duruşları ile konuşuyorlar. Selam veriyorum. Alıyorlar.
“Nasılsınız çocuklar? Beni tanıdınız mı?”
“Evet, amca diye atıldı.” birisi. “Sizi nasıl unuturuz ki... İnsan gönlünde en yüksek yere koyduğu kişiyi asla unutamaz.”
Gururumu okşamıştı bu söz. Demek ki olumlu bir sohbetimiz olmuştu.
“Teşekkür ederim. Geçen seneden beri hayatınızda değişiklik var mı?”
“Olmaz mı ki… Seyit isminde bir ağabey var. Her cumartesi evinde toplanıyor Kur’andan sohbet ediyoruz. Bir cemaate bağlı kalmıyoruz böylece!”
“Cemaat olsa ne olur ki?”
“Olsun. İstemiyoruz.”
“Dininizi doğru kaynaklardan öğrenin de, bir problem yok. Aslında cemaat lideri, önce kişiyi tanır. Allah’a kullukta kaldırabileceği ölçüde ne kadar ibadet etmesi gerektiğini usul ve kaidelerle kişiye öğütler. Allah giden yol Kur’an ve sünnetlerdir. Fakat bizim bunları hakkıyla öğrenmemiz tek başımıza mümkün değildir. Bu yüzden cemaatler olmuş. Neyse, siz bildiğiniz gibi yaşamaya çalışın! Okulunuz, dersleriniz nasıl? Üniversiteye gideniniz var mı? Ya da üniversite sınavına giren”
“Ben de üniversite sınavına girdim.” Dedi brisi.
“Nasıl geçti?”
“Eh işte. İki yıllığa girecek bir puan gelir. Buda bana kafi!”
“Sakarya’da İki yıllık bir okulda okuyorum. Aslında buraya giderken küçümsedim ama sonradan sevdim de. Eğitimi bayağı iyi…” dedi diğeri.
Aslında içimden, kızdım çocuklara. Hedefleri öyle küçüktü ki…
“Okuyun da, boş gezmeyin de… Ama bulunduğunuz yerin en iyisi olmaya çaba gösterin. Müslüman çalışkandır ve elindeki işin en iyisi yapmaya gayret eder.”
“Gayret ediyoruz Amca.”
Artık vedalaşma vakti geldi. Kısa bir sohbet oldu ama işten eve hemen gitmeye alışmışım.
“Peki, namaz kılıyor musunuz?”
“Hayır.” dediler bir ağızdan.
“Böylesi bir manevi havayı koklarken neden namaz kılmıyorsunuz?”
“Bilmiyoruz amca. Aslından tüm günüm boş. Ben Beş vakit kılabilirim!” dedi birisi. Duymazdan geldim.
“Düşünün bakalım, günün size uygun bir vaktini söyleyin beş vakit içinde ve sadece bir vakit kılın olur mu?”
“Dedim ya. Ben beş vakti de kılarım. “ diye atıldı yine duymazdan geldiğim çocuk..
“İnsan alışkanlıklarından zor uzaklaşır. Beş vakit size ağır gelebilir ilk anda. Siz benim tavsiyeme uyun. En uygun vaktinizi seçin, anlaşalım. Bu caddeden geçtiğim zaman sizinle bu konuyu yeniden konuşuruz çocuklar olur mu?”
Tebessümle başlarını evet anlamında salladılar. Dört çocuk ayrı bir vakti seçtiler. Kılarız diye söz aldım. Samimi çocuklar, inandım. Tekrar veda ettim ve ayrıldım yanlarından.
Çocuklarımız dışarıda. Ne yapıyorlar, kiminle konuşuyorlar, ne tür maneviyatlara ihtiyaçları var bilmiyoruz bile… Harçlık veriyoruz. Sağlıklı mı bilmek yetiyor. Geceleri yatağına yatmış mı diye kaçımız bakıyor ki? Yaş ilerledikçe bizim heyecanlarımız ölüyor, idealistlikler gidiyor. Sevgiler adıyla kalıyor evliliklerde. Her şey yapılması gereken bir kural gibi işliyor. En sonlarda, yapılmayanlar için dizler vurulsa da, ağlansa da nafile oluyor.
Çocuklarda bir sır perdesi açılıyor. Gizlerini ebeveynler bilmiyor. Onu açmak içinde bir çabamız ve gücümüzde yok sanırım.
Bir yerlerde hata yapıyoruz değil mi? Ne düşünüyorsunuz? Sokaklarda hangi çocukla dertleşiyoruz böylece. Bir nesil kurtarmak için, borcumuz yok mu?

Saffet Kuramaz
 
Üst