Siyasette Ölçü

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
Demokratların ehven-i şer olmalarından dolayı desteklenmesi gerektiği iddiası zaman zaman ifade edilmektedir. Gerçekte demokratların desteklenmesi ise hürriyetçi olmalarından kaynaklanmaktadır. Demokratların ehven-i şer olarak desteklenmesi iddiası “hayır varken neden ehven-i şer” sorusunu akla getirir. Bu sebeple ehven-i şer iddiası ile demokratların desteklenmesini istemek pek mantıklı gelmemektedir.

Bediüzzaman’ın siyasete daima “hak ve hürriyetler” bağlamında bakar. Hürriyeti imanın hassası olarak görür. (Hutbe-i Şamiye, 67) İnsanın en değerli varlığının hürriyeti olduğunu belirtir. Hürriyetin kullanımını sağlayan ve insan iradesine değer veren sistem ise demokrasidir. Bu bakımdan demokratları desteklemenin birinci sebebi “ehven-i şer” ölçüsü değil, “hürriyet ve iman” ilişkisidir.
Bediüzzaman siyasete “ehven-i şerdir” demiyor; “demokratların yanlışlarına ehven-i şer olarak bakınız” buyuruyor. (Emirdağ Lahikası, 2006, s.874; Tarihçe-i Hayat, 2006, s.1088) Yanlış siyaset ayrı, siyasette yanlış tercih daha farklı, demokratların yanlışları ve siyasetçilerin yanlışları ayrı şeylerdir. Bediüzzaman hazretleri talebelerine vermiş olduğu son dersinde “Biz dünyaya bakmıyoruz. Baktığımız vakit de onlara yardımcı olarak çalışıyoruz. Âsâyişi muhafazaya müspet bir şekilde yardım ediyoruz. İşte bu gibi hakikatler itibarıyla, bize zulüm de etseler hoş görmeliyiz. Risale-i Nur'un neşri her tarafta kanaat-i tamme verdi ki, Demokratlar dine taraftardırlar.... Onun için benim Nur âhiret kardeşlerim, “ehvenüşşer” deyip bazı biçare yanlışçıların hatâlarına hücum etmesinler. Daima müspet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil... Çünkü dâhilde hareket menfîce olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur'a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; "ehvenüşşer" olarak bakınız. Daha "âzamüşşer"den kurtulmak için, onlara zararınız dokunmasın, onlara faydanız dokunsun” (Emirdağ Lâhikası, 877; Tarihçe-i Hayat, 1091) buyurmaktadır.

Bu ifadelerden anlaşılan siyasetin ehven-i şer olduğu değil,“Risale-i Nura” dost ve hizmetine müsadekar olan demokratların dine taraftar olduğu ve bu sebeple yaptıkları hata ve yanlışlarına ehven-i şer olarak bakılması gerektiği hususu anlaşılmaktadır.
**
Her şeyden önce şu bir gerçektir ki “
Allah insanı hür yaratmıştır. Hürriyet siyasilerin insanlara lutfu değil, Allah’ın verdiği en temel hakkıdır. Bu hakkı insanlardan gasp edenlere karşı mücadele etmek insanın en birinci görevidir.” Bediüzzaman hazretleri “ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam” derken hürriyetin ekmekten daha değerli olduğunu ifade etmiştir. Bediüzzaman hürriyeti Allah’ın “Rahman” ve “Rahim” isminin gereği ve imanın bir özelliği olduğunu belirtir.

Hürriyetin imanın kuvveti nispetinde parlayacağını da belirten
Bediüzzaman “iman” ile “hürriyet” arasındaki ilişkiye de dikkatimizi çeker. (Münazarat, 59) Asr-ı saadette iman sosyal hayatta da kemal mertebede olduğu için hürriyet de en kâmil manada yaşanmıştır.

İslama göre Allah’a hakiki kul olmak, kula kul olmamaktır. Bediüzzaman’a göre gerçekte mü’min hakkıyla hürdür. İman bağı ile sultan-ı kâinata abd ve hizmetkâr olan bir insanın halka tezellüle tenezzül etmemesi gerekir. (Münazarat, 58-59)

Din ve Vicdan Hürriyeti’nin ve İlim ve Fikir Hürriyetini insanlığa hediye eden İslamiyet’tir. İnsanın insanlığı ancak hürriyet ortamında gelişir, istidat ve kabiliyetleri hürriyet içinde inkişaf eder. Bu sebeple yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Hak ve hakikat Rabbinizden gelir. Dileyen iman etsin, dileyen küfrü tercih etsin. Sonunda biz herkesin hesabını görürüz” (Kehf, 18:29) buyurarak iman ve küfür tercihinde bile sonsuz bir hürriyet tanımıştır.

“Dinde zorlama yoktur” (Bakara, 2:256) ayeti de bize hürriyeti ders vermektedir. Zorlama hürriyetin sınırlanması ve insanın baskıya maruz kalmasıdır. Bu sebeple hukukçular “insanı iyiye ve kötüye zorlamak zulümdür” demişlerdir. Allah zulümden münezzeh olduğu için insanları iman gibi mahza hayır olan bir yola zorla sevk etmemektedir. İmanın ve küfrün mahiyetini ve sonuçlarını insanlara anlatıp gösterdikten sonra tercihi insan iradesine bırakmaktadır. İmanı ve hidayeti, küfür ve dalaleti insan iradesi ile tercih ettiği için sonuçlarına da layık olmakta ve itiraz hakkını da kaybetmektedir.

Sonuç olarak Bediüzzaman hazretleri “
Şeriat-ı Garra, müsavatı, adaleti ve hakiki hürriyeti cem-i revatıp ve levazımatıyla camidir” der. (Divan-ı Harb-i Örfi, 1993, s.84) hal böyle olunca insan hak ve hürriyetlerinin önündeki engelleri kaldırmak, “Din ve Vicdan Hürriyetini” “Düşünce ve İfade Hürriyetini” sağlamak için siyaset yapmak ve siyasi tercihi buna göre belirlemek insanın siyasi hayatının en büyük gayesi olmalıdır. Bunu sağlayacak olan zihniyet ise Demokrat zihniyettir. Bediüzzaman siyasi tercih yapma konusunda yanlış yapmamamız konusunda bizi uyarmaktadır. Siyasi tercih hatası “azamü’ş-şer” iken, demokratların siyasi ve şahsi hatalarına ise “ehven-i şer” nazarı ile bakmamız konusunda bizlere yol göstermektedir.




M. Ali KAYA
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
İstilahta siyaset;dünya ve ahiretin kurtuluş yollarına halkı sevk etmek veya davet etmektir.

Ebul-Beka Külliyatında ; '' Siyaset , halkı, dünyeviv ve uhrevi kurtuluş yollarına irşad eden , avam ve havasın zahirde ve batında kalblerini birleştiren kanundur.Bunun en güzelini , en geniş manasıyla yerine getiren , enbiyai izamdır.Buna siyaseti mutlaka denilir.iki nevi siyaset vardır: birincisi , zalim ve yalancıları susturmak , mazlumu kurtarmak , zayıfların elinden tutmak tan ibaret şer'i hizmettir.Bu hususta bir çok eser yazılmıştır. İkincisi , şeriata karşı gelen zalimi ve yalancıyı koruyan , ZALİM SİYASETTİR.

Üstad Bediüzzamanın Şeytan ve siyasetten Allah sığınırım dediği siyaset bu tür siyasettir.
 

Aşk Şairi

Kıdemli Üye
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,286
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Web sitesi
www.haksairi.com
Meleği şeytan, şeytanı melek göstermek, demokratik-laikçi sistemlerde ortaya çıkmış olan politikacıların mesleğidir. Türkiye demokrasi ile birlikte gelen çok partili günlere şahid Said Nursî (ra.) der ki: “Partiler muzırdır; çünkü meleği şeytan, şeytanı melek gösterir.” (Hutbe-i Şamiye, Sh: 98) Politik partilerde yalandan gayri yok ki servet. Kim konuşursa konuşsun, doğru varken nasıl yalandan umarsın medet. Nerede geçmişte bir doğru için hayatını ortaya koyan millet?

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Meleği şeytan, şeytanı melek göstermek... Demokrasi, laiklik, liberallik, politika gibi kavramlar, İslâm ümmetinin pek alışık olmadığı kavramlardır. Çünkü bu kavramlar bize Batı’dan gelmişlerdir. Vahiy kültürünün mahsulü olmayan hiçbir kavram, Müslüman’ı bağlamadığı gibi, böyle kavramların içini doldurmaya kalkışanların uydurmaları da Müslüman’ı bağlamaz. “Biz de Müslümanız..” dedikleri halde kendileri İslâmî kavramlarla değil, İslâm dışı kavramlarla, terimlerle ifade etmeye kalkışanlar, Cibt’e ve Tağut’a iman etmeye başlayanlardır. Allahû Teâla buyuruyor:
“Şu kendilerine kitaptan (okuma-yazmadan) bir nasib verilmiş olanları görmüyor musun! Onlar Cibt’e ve Tağut’a inanıyorlar. Ve Allah'ı tanımayanlara, ‘Bunlar, Mü'minlerden daha doğru yoldadır’ diyorlar.” (Nisa Sûresi / 51)
Kul kaynaklı sistemlerin, kriterlerin, yapıların peşinde koşanların İslâm’a bağlı kalanlardan daha üstün olduklarına inanmış olanlar, Hakk’ı batıl, batılı da Hakk diye göstermeye çalışanlardır. Hakk’ı batıla, batıla da Hakk’a karıştırmaya çalışanlar, ilahi iradenin belirlediği çerçevenin dışına çıkanlardır.
İslâm topraklarında Peygamberlerin mesleği olan Siyaset-i şeriyye yerine Müslümanlara dayatılan politika, İslâm uleması nezdinde “şeytan işi” olarak nitelendirilmiştir. Politikacıların mürebbiliğini şeytan yapar. Şeytanın telkin ve vesveseleri, politikacıların çevrelerine dağıttıkları teşvik kredileridir. Melekler iyiliğin sembolü oldukları gibi, şeytan da kötülüğün sembolüdür. Çünkü kötülüğün yapılmasında şeytan başrol oynar. Şeytan, insanlara her zaman kötülükleri iyi, çirkinlikleri güzel gösterir. Bu şekilde insanları doğruluktan uzaklaştırmaya çalışır. Şeytan, yegâne tek hak din olan İslâm’a göre Allah'a isyan etmiş bir varlıktır ve insanın baş düşmanıdır. Her türlü dinî değerin, her türlü iyilik ve güzelliğin karşısındadır. Bu özellikleri ile kötülüğün simgesi olarak kabul edilmiştir. Kul Allah’a secde ederek, Allah’ın hükümlerine uyarak nefsin kalesini yıkar. Şeytana meleği hissettirmekle görevli olan Mü’min insanın politikacılara itibar etmesi düşünülemez. Şayet bir memlekette politikacıların şeytandan aldıkları vesveselerden meydana gelmiş olan teşvik kredilerine itibar eden Müslümanlar türemiş ve üremiş ise, o memlekette şeytanı melek, meleği de şeytan göstermeye yeltenenlerin sayıları çoğalmış demektir.
Meleği şeytan, şeytanı melek göstermek, demokratik-laikçi sistemlerde ortaya çıkmış olan politikacıların mesleğidir. Türkiye demokrasi ile birlikte gelen çok partili günlere şahid Said Nursî (ra.) der ki: “Partiler muzırdır; çünkü meleği şeytan, şeytanı melek gösterir.” (Hutbe-i Şamiye, Sh: 98) Politik partilerde yalandan gayri yok ki servet. Kim konuşursa konuşsun, doğru varken nasıl yalandan umarsın medet. Nerede geçmişte bir doğru için hayatını ortaya koyan millet?
Siyaset-i şeriyye; edeb çimenliğini süsleyen fidandır. Demokrasiden kaynaklanan politika, ruhu kirleten yalandır.
Siyaset, Müslümanca duruşun kollektif bağlılığıdır. Politika ise; kabahat ve ma’siyetleri meziyet, ibadetleri ise eziyet sayan bir düzenin borazanlığıdır. Biliyorum; bu cümlelerim, sıradan insanlar tarafından servetlerine yahut mevkilerine gösterilen itibarın, akıl ve ilimlerine gösterildiği zehabıyla kimsenin aklını beğenmeyen, doğruyu araştırıp öğrenme ihtiyacı duymayan, böyle tuzu kuru modern Müslüman(!)ların ezberlerine ters gelecektir. İnancımızın incelik taşıyan tabirlerini kendi keyiflerine göre kullanmaya kalkışanlar, şeytandan alkış alanlardır. İslâm’ı yaşanılan hayatın bir çeşnisi, ihmal edilebilir bir ayrıntısı gibi sunmakla yükümlü resmi ideolojinin ücretli ilahiyatçılarından beslenen kitlelerde de “Bana göre...” diye başlayan fetva cüretkârlığı, ezberlerini bozmak istemeyenlerin en önemli silahlarındandır. Doğruyu yanlış, yanlışı doğru göstermeye çalışan, eşkıyaya evliya, evliyaya eşkıya muamelesi yapan hiçbir meslek, hiçbir kurum İslâmî değildir ve asla Müslüman’ı bağlamaz. Şu bir gerçektir ki; yalanı doğru sananlar değişiyor, söylenen yalanlar değişmiyor!
Yalan şeytandandır, peygamberlerin mesleği olan siyaset-i şeriyye onu kaldıramaz. Siyaset-i şeriyye; zulmün boyunlara taktığı zincire direnmek, gerekirse katlanmak ve ölümüne dişlerini sıkmak gibidir. O, şeytanın verdiği vereceği vesveseye kapılmadan, iftira kapılarını kapatıp, sabır şerbetinden içmek gibidir. Ama politika böyle değildir. Politika; sadaktın koynunda koca bir ihanettir. O, doğruya yalanı katan, masumları çileden çıkarandır.
Siyaset-i şeriyye yerine politikanın esas alındığı toplumlarda, en çok doğruluk ve doğrular zarar görür. Çünkü politika, bir anlamda yalana doğru cübbesi giydirme gayretidir. Demokratik sistemlerde politika; yalanlara aldanma ve insanları yalanlarla aldatma sanatıdır. Bunun için politikanın icracıları olan partiler, muzır kabul edilmişlerdir. Politik partilerin muzır kabul edilmelerinin ana sebebi, doğruyu yanlış, yanlışı doğru göstermeleri, yalancıların karargâhları haline gelmeleridir.
Politik partiler; yasalarla gelen yalanların toplumdan doğruları çalma çabalarıdır. Toplumu doğrulardan ve doğruları da toplumdan yalan adına çalmak isteyenlerin toplanma ocakları, politik partilerdir. Çünkü hedefe varmak için her yolu meşru görmek ve göstermek, politikacıların müşterek ahlâkıdır. Kendilerini Rabbanî doğrularla mukayyed görmeyen politikacılar, meleği şeytan, şeytanı da melek göstermekten çekinmezler. Kendi Müslümanlığının şuurunda olanlar, böylelerinin peşinden gitmezler.


Mustafa Çelik - Vakit
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
Benim bildiğim ise Bediüzzaman Said-i Nursi (r.a) şöyle buyurmuşlardır:
Büyük Mehdi’nin çok vazifeleri var. Ve siyaset aleminde, diyanet aleminde, saltanat aleminde, mücadele aleminde çok dairelerde icraatları olduğu gibi…(Şualar,sf.590)



Meselen Bediuzzaman in su cümlesini cok duydum ANTIlerden:

Euzubillahi min esseytan vessiyase.

yani Seytanin ve Siyasetin serrinden Allah a siginirim.


bu sözü DÜZ yorumlayip Bediuzzaman hazretlerinin yashadiklari tecrübeleri hice sayanlar bu cümleyi MILLI GÖRÜScülerin NIYE BIZE OY VERMIYORSUNUZ sorusuna cavab olaraq seciyorlar.

HALBUKI Bediuzzaman in ESKI said dedigi dönemde ishledigi SIYASI sehvler(hatalar) i ve yine Abdulhamid Han a qarshi yapdigi yanlislari göz önünde bulundurursak Bediuzzaman SIYASI bir cok yanlisa düsmüsdür.
(Nasilki bugünde bazi ilim sahibleri bu hatalara düsüyorlarsa)

Bediuzzaman bu hatalarindan TEVBE etmisdir.

(Amma bazilari sanki hic hata yapmamis kimi onu MASUM saniyorlar :rolleyes

Ve Cumhuriyet döneminde Ismet Pasha kimi bircok dine uymayan siyasetcilerin farkina varmis bu DINE UYGUN OLMAYAN SIYASETTEN ALLAH A SIGINMISDIR.
SIYASETTEN KACMISDIR.

(Risalelerinde ÜMMETIN KURTULUSUNUN 1-ISLAMIN MADDI TERAKKISIYLE ve 2- BIR CÜR VERGIYLE olacagini belirtmisdir.)

ANCAQ!!!!

Sunu da belirtmek lazim!
Zamaninda Elazig da HACI HAYDAR BABA Efendi hzleri var idi.Ve yine Urfa HARRAN hzleri var idi.
Bu mübarek Allah dostlarida Bediuzzaman hzleri kimi müridlerine SIYASETe girme yasagi koymuslardi.
Ve ne zaman a kadar biliyormusunuz?
MILLI NIZAM PARTIsi kurulana kadar.
MNP kuruldukdan sonra bu Veli ler müridlerine MNPde aktif olmalari yönünde talimatlar veriyorlardi.

Burda da bu SIYASET TESVIK EDEN ALLAH DOSTLARINI anmak istedim.

sadece bu kadarmi?
ELBETTE DEĞİL.
Size onlarca Allah dostu sayabilirim.


Bediuzzaman hzlerinin ömrü ise MNPye kadar yetmedi ve 1960da Hakkin rahmetine kavusdu.


Yine SEYH su Partiye oy verin demez diyenler bu örneklerden ders alsinlar.
Seyh hazretleri madem senin iyiligini dünyani ve ahiretini düsünüyor ayni bu saydigim iki Allah dostu kimi senin ne yönde istikamet alacagini ve hansi teskilatta calisacagini söylemeli.



EK BILGI:

Muhyiddin ibn-i Arabi hazretleri Hazret Mehdiyi Futuhat el Mekkiyyede anlatirken .... Kendisi SIYASETCIDIR...EVET EVET SIYASETCIDIR.... diye yazmis.
SIYASETCI olduguna BÜYÜK BIR VURGUN yapiyor.


Hazret Mehdi nin bashka görevleride vardir.

Ancak en büyük görevi SI- YA- SET- DIIIIIIIIIRRRRRRR
 

Aşk Şairi

Kıdemli Üye
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,286
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Web sitesi
www.haksairi.com
saliha kalem ne güzel diyorsunuz

DINE UYGUN OLMAYAN SIYASETTEN ALLAH A SIGINMISDIR.
SIYASETTEN KACMISDIR.


kardeşi küfürle munafıklıkla itham etmek
milli gorusten ayrılanları döneklikle munafıkla suclamak ve 2002 den beri bunlara benzer hatta daha ağır ithamlarda bulunmak bunlara oy verenleri nasipsiz amirakan yahudi uşakları cahil olarak nitelendirmek
kendi liderlerinide öve öve bitirememek yüceltmek
dine uygun olmayan siyasettir !!!

ve her seçimde bu sefer biz kazanacagız deyip seneye iktidar biz deyip her secim aynı yalanlarınızıda unutmamak gerek!!!
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
saliha kalem ne güzel diyorsunuz

DINE UYGUN OLMAYAN SIYASETTEN ALLAH A SIGINMISDIR.
SIYASETTEN KACMISDIR.


kardeşi küfürle munafıklıkla itham etmek
milli gorusten ayrılanları döneklikle munafıkla suclamak ve 2002 den beri bunlara benzer hatta daha ağır ithamlarda bulunmak bunlara oy verenleri nasipsiz amirakan yahudi uşakları cahil olarak nitelendirmek
kendi liderlerinide öve öve bitirememek yüceltmek
dine uygun olmayan siyasettir !!!

ve her seçimde bu sefer biz kazanacagız deyip seneye iktidar biz deyip her secim aynı yalanlarınızıda unutmamak gerek!!!

makaslama yapmışsınız
kardeşi münafıklıkla itham etmek gibi birşeyi kimse demedi en azından ben görmedim
münafıklıkla itham etmek için yetki kimsede yok
ama münafıklık alametleri bazı insanlarda olabilir ona kimse itiraz edemez
Hz.Ömer r.a hayatta olsa demek sizin gibilerle işi vardı
O mübarek bu işlerde çok sertti
Milli Görüşden dönenleri münafıklıkla itham etmek aşırı büyük bir iddia
bunları nereden yazıyorsunuz ne ruhsatla yazıyorsunuz anlamadım
ama anladığım kadarı ile size amerikancıları destekleyenler denilmesi ağrınıza gitmiş
ee sizde amerikancı politikaları güden siyasilerin peşinden giderseniz amerikancılıkla itham edilirsiniz
kim neyin peşindeyse onunla anılır aynı şekilde onunla dirilir aynı şekilde mahşerde onların sancağı altında yer alır
eğer birşeyin peşindeyseniz o gittiğiniz hareketin yaptığı herşeyi kabulleneceksiniz
kabullenemeyecekseniz siz doğru bulduğunuz hareketi aramaya devam edin
biz seçimi iktidar olmak için kazanmak için bir organize görmeyiz ki
biz seçimleri imtihanı geçtikmi geçmedikmi, zalime prim verdik mi vermedik mi
mazlumu savundukmu savunmadıkmı, işbirlikçi oldukmu olmadıkmı
milli görüşü savundukmu savunmadıkmı
biz bunlara bakarız
imtihanı geçtikmi biz kazanmışız deriz o yüzden biz hiç taviz vermediğimizden daima zalimin karşısında durduğumuzdan, haksızlıkların karşısında olduğumuzdan ve mazlumun yanında olduğumuzdan imtihanı geçtiğimize inanıyoruz o yüzden hep kazanıyoruz
yani bu konuyu akparti saadet tartışmasına çevirmeye gerek yoktu
sadece konu dinde siyasetin ölçüsü üzerine olsa kafi'dir
hayırlı geceler olsun
 

Aşk Şairi

Kıdemli Üye
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,286
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Web sitesi
www.haksairi.com
Milli Görüşden dönenleri münafıklıkla itham etmek aşırı büyük bir iddia
bunları nereden yazıyorsunuz ne ruhsatla yazıyorsunuz anlamadım demişşiniz

ooo bunlar ne ki daha ağır ithamlarınızı gördük (milli görüşcülerin)
gördüklerimizi yazıyoruz
2002 den beri dünün bugunun olayı değil buna ben degil herkes tanık olmuştur
siz nasıl görmedişiz hayret ama normaldir cunku siz daha kendi yazdıklarınızı görmüyorsunuz
hala böbürlenmeye devam ediyorsunuz
kendi yazdıklarınızdan haberiniz yok
Hz.Ömer r.a hayatta olsa demek sizin gibilerle işi vardı diyorsunuzda
dini istismardan ilk sizin kellenizi ucurmasın sonra

sizde amerikancı politikaları güden siyasilerin peşinden giderseniz amerikancılıkla itham edilirsiniz


bu buyuk bir iftiradır
işte dedigime geldinsiz yalan ve iftira,
böyle iftira atanlar kardeşine munafıkde der yeri gelir kafir der her yeşiyi der
işte siyasetin ölcüsü edebı ahlakı nerde

tek yaptıgınız birilerine hakaret etmek ifrita atmak
kendinizi yermek
sadece kendinizii HAK görür Hak Bilir dogru yolda kazananlardan olarak görmek
bu yaptıklarınızın siyasetle uzaktan yakından alakası yok
sizlerin yaptıkları sadece karalama operesyonları

olayın başı zaten ak parti ve digerleri tartışmasıdır iktıdarda olan Ak parti Erdogandır ve sizin tum ihtamlarınız onlaradır başkasına değil
bunlar ki Tum İslam alemin hayır dua etti onlar icin mitinler düzünledigi kişilerdir Filistin halkı bile bunları sevip sayarken
siz ancak kötülemeye calısıyorsunuz
Filistin halkının sevip saydıgını kötüleyen kimdir kimlerden olabilir !!!!
farkında olmadan olsa olsa yahudinin amerikanın asıl has uşagıdır oysa
 
Katılım
2 Ara 2010
Mesajlar
18
Tepkime puanı
6
Puanları
0
aşkşairi size katılmıyorum.bana göre biraz aşırı tepki veriyorsnuz gibi geldi
milligörüşçüler tekfir etmezler kimseyi.bende milligörüşçüyüm binlerce şükür.bizi liderimiz çocukluğumuzdan beridir yeitiştirdiler.hakkın tanımı olarak Allah'dan başkasına boyun eğmemek ve bu uğurda taviz vermemek olarak öüğrendik.amma şiimdiki akpartili arkadaşlara ırak savaşında neden boyun eğdiniz dediğimizde mecburuz ifadelerine başvurdular.ama kelimei tevhidi söylerken öyle demiyordun direk Allah dan başkasının önünde eğilmem kuvvet ve kudret sahibi ancak Allah dır diyordun dediğimizde malesef mecburuz günümüz politikaları vs....................... olmaz efendim böyle olmaz.ya hak bildiğin sözünde duracaksın yada günümüz gerçekleri adı altındaki palavralaraa yol tutmayacaksın.
saliha kalem güzel ifadeler kullanmış katılıyorum
amerikaya mütteifikimiz diyen hükmet amerikanın dış politikadaki emir altında hareket etmesi iftira olmasa gerek
kusura bakmayınnn ammmaa velakinn gerçekler acıdr
amerikanclığı kabullenememeniz ilginç
halbuki çok kıymetli hüükümetimiz bildiğim kadarı ile 3defa standby imzaladı imf ile.ekonomin onların borsada salladıkları 60milyar sıcak parayla dönüyor çekerlerse batarız.bu hale getireceklerine memleketi islam birliğine koşsalardı havuz sistemiyle ayağa kaldırıp bu milleti diriltirlerdi.ama koltukdan düşmemek için bedel ödemeyi göze alamadılar.o yüsden bedelide garibim asgari ücretle çırpınan millete ödetiyorlar.

ahlak ve maneviyat yerler altında oraya gelmeyeceğim
yoruldum ço k uzun yazmaya alışık değillim
ama akpartililere çok aşırı tepki vermeme k lazım
böyle yapanalr varsa bu ihvan sitesinde yanlış yapmışlardır
gerçekte liderimiz akpliler hakkında kötü konuşmayın diye tenbihliyor bizlere
bunca açıklamalardan sonra elinsaf diyen çıkar ve milligörüşçüleri ahlaksız yakıştırması yapmaya çalışanlarda sözlerini geri alırlar herhalde

gerçi çok akpartiliden erbakanla yaşlılığından dolayı alay ettiklerini biliyorum barajı geçemezler diye kafa bulduklarını biliyorum bunlarda çok ahlaklı yaklaşımlar bilyorum ama bunları dillendirmek ayrımcılığa sebep oılur
bu siteye ihvan yani kardeşlik var diye üye oldum
inşallah aşkşairi gibi düşünenler çok yoktur

Allahın selamı ve hidayeti müslümanların üzerine olsun
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Bediuzzaman hakkında defalarca cevabını bulmuş saçma bir itham vardı cevap vermeye niyetlenmiştim ama mesele zaten milli görüşcülerin iç işleri toplantısına dönmüş kalsın en iyisi...
 

Aşk Şairi

Kıdemli Üye
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,286
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Web sitesi
www.haksairi.com
ömer bekiroğlu size kısmen katılıyorum yani milli görüşcü var milli görüşcü var hepsi aynı değildir elbette
ama ben sözlerimi abarttığımı zannetmiyorum kafamdan uydurmuyorum 8 yıldır gördüklerimizi gözlemlediklerimizi yazdım

ayrıca Erbakan hocada amerikancıydı o zaman cünkü onun dönemindede amerika mütefikimizdi ve nice anlaşmalar vardı amerikayla avrupayla !!!!
yani farkı yok !!!
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
ömer bekiroğlu size kısmen katılıyorum yani milli görüşcü var milli görüşcü var hepsi aynı değildir elbette
ama ben sözlerimi abarttığımı zannetmiyorum kafamdan uydurmuyorum 8 yıldır gördüklerimizi gözlemlediklerimizi yazdım

ayrıca Erbakan hocada amerikancıydı o zaman cünkü onun dönemindede amerika mütefikimizdi ve nice anlaşmalar vardı amerikayla avrupayla !!!!
yani farkı yok !!!
güzel yorum yapmışsınız önce ben tebrik edeyim sizi
ama erbakan hoca amerikancı değildi buna katılamam
çünkü erbakan hoca durup dururken amerikayla anlaşma imzalamadı rutin teknoloji yenilemeleri vardır v.s..bunlar mecburi anlaşmalardır.11 aylık bir hükümetin ülkemizi maddi ve manevi özgürlüğüne bağımsızlığına kavuşturması o kadar kolaymı Allah aşkına.sizler 8 sene geçti halen o kadar değil değiştirmek herşeyi demiyormusunuz?
11ayda en azından abdye alternatif abye alternatif buldu hocamız.
D8ler bizi zalime bağımlı kılmayacak, müslümanlarla birlikte kılacak dev projedir.burada yiğidi öldür hakkını ver diye size rica etsek herhalde hakkını verirsiniz
 

Aşk Şairi

Kıdemli Üye
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,286
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Web sitesi
www.haksairi.com
eee yine farkı yok Erdoğandan o zaman ki bu hukumet değilmidir komşu arab ülkelerle arasını düzelten
müslümanlarla birlikte daha çok projeler yapmaya çalışan nice anlaşmalar imzalayan..teker teker hepsini kabul eden
haması bile ...
o zaman sizde .burada yiğidi öldür hakkını ver diye size rica etsek herhalde hakkını verirsiniz
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Demokratların ehven-i şer olmalarından dolayı desteklenmesi gerektiği iddiası zaman zaman ifade edilmektedir. Gerçekte demokratların desteklenmesi ise hürriyetçi olmalarından kaynaklanmaktadır. Demokratların ehven-i şer olarak desteklenmesi iddiası “hayır varken neden ehven-i şer” sorusunu akla getirir. Bu sebeple ehven-i şer iddiası ile demokratların desteklenmesini istemek pek mantıklı gelmemektedir.

Bediüzzaman’ın siyasete daima “hak ve hürriyetler” bağlamında bakar. Hürriyeti imanın hassası olarak görür. (Hutbe-i Şamiye, 67) İnsanın en değerli varlığının hürriyeti olduğunu belirtir. Hürriyetin kullanımını sağlayan ve insan iradesine değer veren sistem ise demokrasidir. Bu bakımdan demokratları desteklemenin birinci sebebi “ehven-i şer” ölçüsü değil, “hürriyet ve iman” ilişkisidir.
Bediüzzaman siyasete “ehven-i şerdir” demiyor; “demokratların yanlışlarına ehven-i şer olarak bakınız” buyuruyor. (Emirdağ Lahikası, 2006, s.874; Tarihçe-i Hayat, 2006, s.1088) Yanlış siyaset ayrı, siyasette yanlış tercih daha farklı, demokratların yanlışları ve siyasetçilerin yanlışları ayrı şeylerdir. Bediüzzaman hazretleri talebelerine vermiş olduğu son dersinde “Biz dünyaya bakmıyoruz. Baktığımız vakit de onlara yardımcı olarak çalışıyoruz. Âsâyişi muhafazaya müspet bir şekilde yardım ediyoruz. İşte bu gibi hakikatler itibarıyla, bize zulüm de etseler hoş görmeliyiz. Risale-i Nur'un neşri her tarafta kanaat-i tamme verdi ki, Demokratlar dine taraftardırlar.... Onun için benim Nur âhiret kardeşlerim, “ehvenüşşer” deyip bazı biçare yanlışçıların hatâlarına hücum etmesinler. Daima müspet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil... Çünkü dâhilde hareket menfîce olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur'a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; "ehvenüşşer" olarak bakınız. Daha "âzamüşşer"den kurtulmak için, onlara zararınız dokunmasın, onlara faydanız dokunsun” (Emirdağ Lâhikası, 877; Tarihçe-i Hayat, 1091) buyurmaktadır.

Bu ifadelerden anlaşılan siyasetin ehven-i şer olduğu değil,“Risale-i Nura” dost ve hizmetine müsadekar olan demokratların dine taraftar olduğu ve bu sebeple yaptıkları hata ve yanlışlarına ehven-i şer olarak bakılması gerektiği hususu anlaşılmaktadır.
**
Her şeyden önce şu bir gerçektir ki “
Allah insanı hür yaratmıştır. Hürriyet siyasilerin insanlara lutfu değil, Allah’ın verdiği en temel hakkıdır. Bu hakkı insanlardan gasp edenlere karşı mücadele etmek insanın en birinci görevidir.” Bediüzzaman hazretleri “ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam” derken hürriyetin ekmekten daha değerli olduğunu ifade etmiştir. Bediüzzaman hürriyeti Allah’ın “Rahman” ve “Rahim” isminin gereği ve imanın bir özelliği olduğunu belirtir.

Hürriyetin imanın kuvveti nispetinde parlayacağını da belirten
Bediüzzaman “iman” ile “hürriyet” arasındaki ilişkiye de dikkatimizi çeker. (Münazarat, 59) Asr-ı saadette iman sosyal hayatta da kemal mertebede olduğu için hürriyet de en kâmil manada yaşanmıştır.

İslama göre Allah’a hakiki kul olmak, kula kul olmamaktır. Bediüzzaman’a göre gerçekte mü’min hakkıyla hürdür. İman bağı ile sultan-ı kâinata abd ve hizmetkâr olan bir insanın halka tezellüle tenezzül etmemesi gerekir. (Münazarat, 58-59)

Din ve Vicdan Hürriyeti’nin ve İlim ve Fikir Hürriyetini insanlığa hediye eden İslamiyet’tir. İnsanın insanlığı ancak hürriyet ortamında gelişir, istidat ve kabiliyetleri hürriyet içinde inkişaf eder. Bu sebeple yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Hak ve hakikat Rabbinizden gelir. Dileyen iman etsin, dileyen küfrü tercih etsin. Sonunda biz herkesin hesabını görürüz” (Kehf, 18:29) buyurarak iman ve küfür tercihinde bile sonsuz bir hürriyet tanımıştır.

“Dinde zorlama yoktur” (Bakara, 2:256) ayeti de bize hürriyeti ders vermektedir. Zorlama hürriyetin sınırlanması ve insanın baskıya maruz kalmasıdır. Bu sebeple hukukçular “insanı iyiye ve kötüye zorlamak zulümdür” demişlerdir. Allah zulümden münezzeh olduğu için insanları iman gibi mahza hayır olan bir yola zorla sevk etmemektedir. İmanın ve küfrün mahiyetini ve sonuçlarını insanlara anlatıp gösterdikten sonra tercihi insan iradesine bırakmaktadır. İmanı ve hidayeti, küfür ve dalaleti insan iradesi ile tercih ettiği için sonuçlarına da layık olmakta ve itiraz hakkını da kaybetmektedir.

Sonuç olarak Bediüzzaman hazretleri “
Şeriat-ı Garra, müsavatı, adaleti ve hakiki hürriyeti cem-i revatıp ve levazımatıyla camidir” der. (Divan-ı Harb-i Örfi, 1993, s.84) hal böyle olunca insan hak ve hürriyetlerinin önündeki engelleri kaldırmak, “Din ve Vicdan Hürriyetini” “Düşünce ve İfade Hürriyetini” sağlamak için siyaset yapmak ve siyasi tercihi buna göre belirlemek insanın siyasi hayatının en büyük gayesi olmalıdır. Bunu sağlayacak olan zihniyet ise Demokrat zihniyettir. Bediüzzaman siyasi tercih yapma konusunda yanlış yapmamamız konusunda bizi uyarmaktadır. Siyasi tercih hatası “azamü’ş-şer” iken, demokratların siyasi ve şahsi hatalarına ise “ehven-i şer” nazarı ile bakmamız konusunda bizlere yol göstermektedir.




M. Ali KAYA

...
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Demokrasi aractir,amac islamdir...

Demokrasi yoluyla islami hizmetler icin gerekli olan hürriyetleri kisitlayan yasakci derin güclerin ve diktatörlerin önü acilmis olur.
Bu acidan demokrasiye iyiliklerin önünü acmak icin kötülükleri engellemek amaciyla kullanilan bir arac olarakta bakilabilir düsüncesindeyim.
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
ehveni şeri Erbakan hoca açıkladı; ''hak varken ehveni şere başvurulmaz.'' dedi ismailağada akpye chp korkusuyla oy veren hocalara söyledi bunu.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Refahyol döneminde uygulanan siyaseti gördük.
Iyilik niyetiyle bir adim atayim derken islami hizmetleri 10 adim geriletmek hak olamaz...
"ben ne dersem o" mantigi ile diktatörlük gibi yönetilen bir parti hak olamaz...
Icraatleriyle tüm müslümanlar etkileyen siyasi bir anlayisin istisare kurulunda müslümanlari temsil eden cemaat ve tarikat temsilcileri yoksa , sözleri gecmiyorsa,kendileriyle istisare yapilmiyorsa,aksine destek olmayanlar dislaniyorsa,suursuzlukla damgalaniyorsa bu hak olamaz...hesab sorma mekanizmasi yoksa bu hak olamaz...altyapi calismalari yoksa bu hak olamaz..."biz ve digerleri" sekilndeki bir anlayisla müminler arasi fitne cikarip tefrikaya alet olunuyorsa bu hak olamaz...
 
Üst