Sivil anayasa artık kaçınılmaz

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
Anayasa Mahkemesi, tartışmalı kararlarından birisini daha verdi.
Başörtüsü kararı, 367 kararı, parti kapatma kararlarının ardından dün de askeri mahallerde işlenen örgütlü suçların sivil mahkemelerde yargılanması düzenlemesini iptal etti.
Karar maalesef öncekiler kadar siyasi algılanıyor ve Yüce Mahkeme'nin mümtaz konumuna zarar veriyor.
Elden ne gelir.
28 yıldır uygulanan bir "darbe anayasası" var.
Mahkeme de ona göre karar veriyor.
Yapısı da o günden bugüne değişmedi.
Oysa halk ve sivil toplum kuruluşları sivil anayasa istiyor.
TÜSİAD'ın yeni Başkanı Ümit Boyner daha ilk konuşmasında önceki gün "30 yıldır darbe anayasasıyla yönetilmeyi içimize sindiremiyoruz" çıkışı yaptı.
AK Parti de, son genel seçimlerde iktidara talip olurken, meydanlarda açık olarak "sivil anayasa" sözü verdi.
O halde gerçek demokrasinin önündeki engelleri kaldırmak için anayasa değişikliği artık kaçınılmaz.
Hükümetin bu değişikliği Meclis'te mutabakat ile yapması tercih edilmeli.
Ancak terör meselesinin halli ile ilgili görüşmelere kapıları kapatan muhalefet, burada açar mı emin değilim.
Bu durumda geriye sadece referandum seçeneği kalıyor.
367 krizi sonrası, cumhurbaşkanını halkın seçmesi ile ilgili halk oylamasında yüzde 69 çıkmıştı.
Buna karşılık AK Parti üç ay önceki genel seçimlerde yüzde 47 oy alabilmişti.
Halk oylamasından 6 ay sonraki yerel seçimde ise yüzde 39'da kaldı.
Demek ki halk, oy verdiği siyasi parti ile referandumu ayrı değerlendiriyor.
Bu siyasi olgunluk, halkın basireti ve yanlışta icma etmeme refleksi, inanıyorum bundan sonra da devam edecek.
Genel, yerel ve cumhurbaşkanı seçimlerinde halka güvenip, anayasa değişikliği oylamasında güvenmemek doğru bir yaklaşım olmaz.
Kaldı ki halk yeni bir düzenlemeyi uygun bulmadıysa, bundan rahatsızlık duymak doğru değil.
Ya yasal düzenleme kamu yararına değil ya da kamuoyuna yararı iyi anlatılamamış demektir.
Avrupa Birliği bile hâlihazırda uygulamaya giren Lizbon Anayasası'nı İrlanda'da iki kez oylamak zorunda kalmıştı.
Erdoğan hükümeti, siyasi partiler yasası ve yargı reformu gibi hususları milletin onayına sunmakla, yani doğrudan katılım sağlamakla, "sivil dikta" eleştirilerinin de ne kadar yersiz olduğunu bir kez daha fiilen göstermiş olacak.
Seçim süresini kısaltan, her fırsatta sandığa giden bir iktidar, nasıl sivil dikta olabilir?
Başbakan Erdoğan, Moskova dönüşü uçakta "Türkiye referandumlara alışacak" derken sanırım "doğrudan katılımcı demokrasi" yönünde bu değişimin sinyalini çoktan vermişti.
**
İptalle gelen kafa karışıklığı
Anayasa Mahkemesi, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250'nci maddesinde yapılan değişikliği iptal etti.
Bunu "askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması iptal edildi" şeklinde okumak yanlış.
Ergenekon soruşturması, yasal değişiklik yapılmadan çok önce başladı.
Albay rütbesi dâhil muvazzaf (görevdeki) subaylar burada ifade verdi. Tutuklandı.
İptal, albay rütbesi üzerindeki askerlerin yargılanması ile ilgili sorular ortaya çıkarıyor.
Yani iptal, eşitsiz bir şekilde generallere sivil yargıda "dokunulmazlık" sağlıyor.
O da askeri mekânlarda işlenen, askeri suçlarla ilgili.
Darbe suçu, Meclis'i devre dışı bırakıp sivil hükümeti yıkmaya yönelik.
Bu tür durumlarda muvazzaf generallerin de sivil mahkemelerde yargılanması gerektiği tartışılıyor.
Kafa karışıklığı ve çift başlı yargı sistemini sona erdirmenin yolu anayasayı değiştirmekten geçiyor.
Siyasi irade ve Meclis "sivil anayasa" için üzerine düşeni eksiksiz yaparsa, halk da gereğini yapacaktır.


Bugün
 
Üst