Sistem Eleştirisi

Uzak Yollar

Doçent
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
53
Bütünü parçalara ayırmak ve her parçayı ayrı bir paradigma içerisinde değerlendirmek modern çağın icadıdır. Özellikle de post modern anlayış parçaları da parçalara ayırarak, her parçanın ayrıldığı parçadan ve dolayısıyla ait olduğu bütünden bağımsız ve ayrı şeylermiş gibi algılamamızı sağlamak üzere strateji geliştirir. Bu geliştirdiği üst akıl yoluyla muhataplarına hiçbir zaman bütünü tam olarak görüp değerlendirme olanağı vermez. Her parçayı birbirinden uzaklaştırdığı ya da uzakmış gibi gösterdiği için bütüne ait eleştirel yaklaşımlarda kısır ve sonuçsuz olarak boy gösterir.

İslam dışındaki beşeri ideolojiler-yönetim sistemleri (ilahı beşer olan dinler), modern ve post modern düşüncenin toplumu ifsat etmek ve belli odaklara dünyevi çıkar sağlamak için ürettiği birer politik ve idari oluşumlardır. Bu oluşumların ayakta kalabilmeleri, varlıklarını sürdürebilmeleri, sosyal hayatta karşılık bulabilmeleri için ilk yaptıkları iş de hayatı paramparça etmek ve her parçayı ayrı değerlendirmek, bunun sonucunda da direk olarak eleştirilerin kendilerine yönelmesini engellemektir. Yani cahili Sistem kendi savunmasını bu minval üzere kurar, bunda başarılı da olur.

Parçalı değerlendirmelerin olumsuzluğunun görüldüğü en önemli yer, Müslümanların da bundan etkilenmesi, parçaları değerlendirip eleştirirken bütünden kopmalarıdır. Asıl sorun ise parça-bütün ilişkisini kurabilmenin es geçilmesi sonucunda, parçanın olumsuzluğu kasıtlı olarak öne çıkarılması sonucunda, bütünün gizlenmiş halini görememektir.

Beşeri ideolojilerin insanlara sunduğu hayatın tamamen kargaşa ve kaostan meydana gelmesi, bir yanlışlık olmaktan öte, mevcut ideolojinin kendi doğasında var olan bir özelliktir. Zihin dünyasının bulandırıldığı, bedenlerin yorgun ve bitkin düşürüldüğü yaşam tarzında, kasıtlı olarak ortaya çıkarılan sorunlar eleştirileri iğdiş etmekte mahirce iş görürler.

Cemil Meriç’in “İzm'ler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir" demesinin altında yatan gerekçelerden birisi de, kaos ve kargaşadan beslenen ideolojilerin, kendi bekaları için nasıl bir yol ve yöntem izlediklerini de göstermektedir. İdeolojiler idrakleri pasifize ederken, insanların kendilerine yapabilecek akıllıca reddiye ve eleştirilerinin de önüne rahatça geçmektedir.

Her insanda mutlaka bir reddiye ve eleştirel düşünce vardır, önemli olan bu reddiyeyi ve eleştirel olan yanı esas hedeften saptırmaktır. Bu saptırmayı sağlamak için her ideolojinin kendi bekası için feda edeceği ama hiçbir zaman vazgeçmeyeceği parçaları vardır.

Bu gün kapitalist sistemde, sürekli olarak bankaların haksız kazanç elde ettiğinden bahsedilir, çeşitli yöntemlerle insanların haklarını savunabilecekleri mekanizmalar geliştirilir, havale ücretleri düşürülür, komisyonlar aşağı çekilir ve sürekli olarak yüksek faizden bahsedilir. Bir bütün olan kapitalizmin bir parçası olan bankacılık sistemi eleştirilirken, kapitalizmin kendisine hiçbir şekilde ciddi bir eleştiri ya da reddiye gelmez. Bu hadiseler sürekli olarak dillendirilir, sürekli olarak gündem yapılır ama her zaman kazanan yine bankacılık sektörü ve dolayısıyla kapitalizm olur. Müslüman olduğunu söyleyenler bile, kapitalizmin muskaları olan kredi kartlarını hayata tutundukları bir zaruret olarak görürler.

Bu gün kendini parçalar arkasına en iyi saklayabilen ideolojilerden biri muhakkak ki demokrasidir. Hayatı ve insanı yüzlerce parçaya ayıran demokrasi, ayırdığı parçaları da parçalara ayırarak kendisine olağan üstü bir kamuflaj sağlamakta, İslam Dünyasında bile ne yazık ki itibar görmektedir. Kendisini öyle ustaca saklamaktadır ki, kendisinin çıkardığı sorunlar, sorunların kendisinden kaynaklandığının üstünü örtmektedir. Bu etki Müslüman zihinleri bile bulanıklaştırmakta, sorunun kaynağını unutarak, parçaları eleştirerek zaman kaybetmektedirler.

Batılı ve batıl kavramları hayatı kurgulamakta ve inşa etmekte kullanırken, kavramların aslında neye tekabül ettiğinin bile farkına varılmadan sahiplenilmesi, demokratik taarruzun muzaffer olduğu cephelerden biridir.

Kavramlar insanın hayatını şekillendiren değerler içerir, onlara yol gösterir, nasıl bir hayat yaşamaları gerektiğinin kılavuzluğunu yapar. Eğer kavramları asli köklerinden koparırsanız yani asıl kastettiklerinin ne olduğunu anlamazsanız, özgürlüğün kulluğun üstüne çıktığını fark etmezsiniz.

Kendinize ait hayatın kurgulanması ve inşasında “kul olmayı” değil de özgürlüğü savunursanız, farkına varmadan toplumu ifsat eden düşüncelerin ihyası için de mücadele ettiğinizi anlamazsınız. Demokrasi en basit manada ama çok büyük yıkıcı bir etkiyle sizi anlamadan asıl mecranızdan başka yerlere savurur. Özgürlük adına ortaya çıkan, etnik kimlik sahiplenmesi, bireysel haklar, beden özgürlüğü, ulusalcılık, israf, LGTB, gibi sonuçları belli bir zaman sonra eleştirmeye başlarsınız. Bu eleştirileri yaparken, bunların aslında demokrasi denilen ideolojinin birer ürünü olduğunu unutur, asıl olan sorunun kaynağını eleştirmekten uzaklaşırsınız.

Beşeri ideolojilere eklemlenmek, zaman içerisinde bu durumun kanıksanır hale gelmesi Müslümanların rahmetin elçileri olmasından uzaklaşması demektir. Bundan önceki safha ise, bütünün reddi ve eleştirisinden uzaklaşılarak parçalarla meşgul olmak, bütüne karşı olan muhalif kimliğin kaybedilmesidir. Eğer mevcut ideolojiye direk olarak reddiyenizi ve muhalefetinizi kaybederseniz, varacağınız durak burasıdır.

Bu gün devletin ve patronların işçileri sömürdüğünden yakınıp durur da bunun asıl sebebinin mevcut egemen sistem olduğu ifade edilmiyorsa, sonucu olmayan tartışmalara gark olunmuş demektir. Bu gün herkesin ayyaş olduğundan, eğitim sisteminin verimsizliğinden, yetişen çocukların asi ve vandallığından şikayet edilirken, bunların sebebinin sistemin bizzat kendisi olduğu yüksek sesle ifade edilmiyorsa, parçaların sizi esir aldığını anlamazsınız.

Kurgulanmış onlarca perdelik bir tiyatroda, bütün perdeleri bir araya getirdiğinizde senaryoyu anlarsınız, seyrettiğiniz tek perde size senaryo hakkında bütüncül bir fikir vermez. Eleştiriniz bütün gösterinin tamamını izlediğinizde mümkündür. Senaryonun öyle bir perdesini izlersiniz ki, birde bakmışsınız demokrat bir Müslüman olmuşsunuz, ret ettiğinizi söylediğiniz bir ideolojinin savunucusu haline gelmişsiniz, hem de hiç anlamadan.

Aslında bizden, yüzbinlerce parçası olan bir pazılın her parçasını ayrı ayrı değerlendirmemiz, her parçayı bütünden ayrıymış gibi algılanmamız isteniyor. Resmin bütününü görmemiz, oynanan oyunun farkına varmamız istenmiyor. Küresel yapılanma, reel anlayış dürtüleriyle iki yüzlü riyakarların kanlı ellerini görmemizi istemiyor. Bizi parçalara ayrılmış pazılın küçük küçük parçalarıyla meşgul ederek asıl olana muhalefetimizi, eleştirimizi engelliyor.

İslam var olan batılı ıslahı değil, onu tamamen kaldırıp yerine kendi hayat nizamını yerleştirmeyi hedefler.

Artık Müslümanlar, parçaları eleştirirken bütünü unutmamaları gerekmektedir. Hırsızlara hırsızlığını haykırırken, onları hırsız yapan, tefecilere tefeci derken onların tefeci olmalarını sağlayan, insanlık onurunu yerler altına alan her türlü hayasızları eleştirirken, onları böyle pervasız birer hayasız yapan, asi çocuklarımıza söz dinlemiyorlar diye kızarken, onları verdikleri eğitimle söz dinlemez birer asi yapan cahili düzene, mevcut egemen sisteme muhalefetlerini alenen dile getirmeleri gerekmektedir.

Asıl olan tuğyanın kendisinin yani sistemin eleştirilmesi ve kaldırılması gerektiğinin söylenmesidir. Tuğyanın parçalarını eleştirirken, tuğyanın üreticisi olan sistem ıskalanmamalıdır. Konuşmalarımızda, halk ile irtibatlarımızda, davetimizde kötülüğün sebebinin var olan beşeri ideoloji olduğu üzerine basılarak ifade edilmelidir.

Müslümanlar ret ettiklerini söyledikleri sistemlerin gösterdikleri yollarla kendilerine çare aramaktan uzaklaşmalı, kendine örnek olan Nebilerin yolunu benisemelidir.


Yakup Döğer
 
Üst