- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
(cem'an cellecelalühu ve aleyhisselatüvesselam verradiyallahü anh)Allah Resulunun vahye hazirlik asamasindaki basindan gecen bir takim olaylardan Hz Ebubekir habersiz degildi. Peygamberimiz garip ruyalar goruyor, tuhaf sesler duyuyor, korkuyor ve bunlara bir anlam veremiyordu. Durumu esi Hz Hatice'ye aciyor o da peygamberin en yakin arkadasi Ebubekir ve bilgisine guvendigi akrabasi Varaka b.Nevfel'e gidiyor fakat onlar da ne diyeceklerini bilemiyorlardi.
Tüm arkadaşlara merhaba;
DostunDostundan yazılanları okuyunca dostu Allah olan aleyhisselatü vesselam efendimizin “Ben dost edinseydim Ebu Bekir’i dost edinirdim” buyruğu geldi gönlümüze … Aceb diyorum Ebu Bekir efendimizin, fahri kainat efendimize imanı akıl ile miydi ki … Mirac haberini yalanlayanların, alaya alanların; O nun ağzından duyduk cevabına karşılık sergilenen “O ne diyorsa doğrudur” şeklindeki bir tasdik ve sıddıkkiyet … Sahiden üzerinde çok tefekküre şayan değil midir ki; O nasıl bir akıl, nasıl bir tasdik, nasıl bir teslimiyet ve sıddıkiyet … Peki nasıl alsın da kabul etsin ol münevveri şol ademin Akl-i cüz-i’si, mümkin mi ?.. Aciz-i biçarenin havsalası yetmiyor, alamıyor ki … Aman ya rabbi … Sanki bir tarafta halilini, sadık dostunu da ateşe atan dostu değil miydi ki … Hiç anlayamadım ol anda aman ya rabbi demesi gereken halilinin aklı neredeydi ki ?.. Nasıl bir teslimiyet, sanki aklı omuzlarının üzerinde değil de adımını düşünmeden atan ayak gibi … Havsalası bu kadar cüz-i olan aciz; onları nasıl anlayabilsin, anlatabilsin … Aceb bu iş hiç böyle mümkin olur mu ki ?.. Sahi be güzel akıl çok mühim; elbette akıl, amma nasıl ve nerede ?.. Rabbim anlayabilmemizi ihsan buyursun ...
Nâdanı nâdan bulur, dânâyı dânâ, dûnu dûn ...
Cinsine meyleyler elbet bu cihanda her kişi …
Bu gariplikler durmayinca Varak b.Nevfel bu garipliklerin daha once gelmis peygamberlerde gorulmus hallere benzedigini soyler. Hz Ebubekir'in bunlardan habersiz olmasi mumkun degildi.
Hz. Ebubekir'in imanina vesile olan bir baska husus da, Allah Resulunun akrabalari gozetmesi, dogrulugu, acizlere yardima kosmasi, yoksullara destek olmasi, guvenilir biri olmasi gibi hasletleri kendisinde barindirmasiydi. O, musrikler de dahil herkesin sevdigi, guvenilen, bilgi ve goruslerine itimat edilen (haceru'l esved tasi olayi gibi) birisiydi.
Hz Hatice'nin dedigi gibi boyle birisi yalan soyleyemezdi. Hz Ebubekir'de boyle dusunmus olmalidir.
Hz. Ebubekir'i Resulullah üzerinden tarif edersek gene işi anlamamış oluruz. Olaylara tevhit/vahdet/bütün/fena fillah/''gören gözü olurum'' denilen perspektiften bakmak durumundayız. O zaviye haricinde bakılacak tüm pencereler eksik kalır. Bu kadar sert çıkışlar yaptığıma bakmayın siz. Bu benim tarzım, belki ezberleri kırmak için.
Şunu iyi anlayalım. Hz. Ebubekir'i ''sıddık'' yapan paradigma Allah'tandır. Dolayısıyla en üst perdedendir. Bunun böyle olduğuna delil: Resulullah vefat ettiğinde cinnet geçiren Hz. Ömer'e ''kendine gel, Muhammed öldü. Allah'tır ebed ve ezel olan'' ihtarı eşliğinde atılan tokattır. En üst perdeden bakmazsanız bu detayları göremezsiniz. Resulullah'ın en yakınında olmak, Allah'a yakîn olmakla mümkündür. Resulullah'a Allah'tan fazla muhabbet beslemekle değil.
Bana öyle geliyor ki Hz. Ömer'in Resulullah'a olan muhabbeti Hz. Ebubekir'den üstündü. Onun için cinnet hali geçirmiştir. Lakin Ebubekir'in muhabbeti Allah üzerinden yürümekle kıymetli olmuştur. Bu noktayı çok iyi anlamak lazım..