Şıkşıkiyye Hutbesi ?

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ


Yaw, bir tarafta "vahdet" adı altında güya müslümanların birliğini çok istiyor görünen Zümrüd-ü Anka Kuşları ve bunlara teşekkür butonuyla sevgiler gönderen sapıklar; diğer tarafta burada olduğu gibi, yine bu “vahdet” konusuna destek veren ve nerede ne için ve nasıl durulacağını bilmekten dahi aciz cehalet abideleri!


Forumun düştüğü çukurluğun derinliği hakkında yeter derecede bilgi veriyor insana !
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
İlginç bir o kadarda düşündürücü

biz ne yapalım şimcik
Yapılacak olan belli. Kişiler ve kurumlar üzerine din bina edilemez. Din Allah'ındır ve Allah katındadır. Tevhid akidesidir. Eğer kişi ve kurumlar üzerine bina edersen o kişileri rivayetle çatıştırıp o dini bölük pörçük edebilirsin. Zira adı üstünde RİVAYET. İnanan olacak, inanmayan olacak. Bu iş bu kadar basit. Onun içindir ki DİN gibi bir olgu ebedi ve ezeli bir vücuda bina edilebilir ancak. Değişmez, değiştirilemez. Bundan dolayıdır ki bu fakir şeriat ile dîni keskin çizgilerle ayırıyor. Bu ayrımı yapmak, şeriati hafife almak değildir. Bilakis bu ayrımı yapmak, din adına oluşan (ama aslında şeriat tartışmaları yüzünden oluşan) bütün fırkaları cem etmektir. Zira bu fırkaların hiç birisi haşa Allah ikidir veya üçtür demiyor. O halde niçin küfürle ve şirkle itham ediliyoruz ki. Küfür ve şirk gibi yaftların sahibi insan değil bizzat Allah'ın kendisidir. Dinin hakkıdır bu yaftalar, şeriatin değil.

İşte reçeteyi sunuyorum. İşine gelmeyen âlimler bu reçeteyi elbette anlatmazlar zira karşılıklı dövüşmekle birbirlerinin pozisyonlarını pekiştiriyorlar. Tıpkı faşistlerle terörün birbirini beslemesi gibi düşünün bunu. Her şey menfaat olmuş. Oysa Kur'an'ı kalbinizde bir özel niyet olmadan samimice okusanız bu fakirin yaptığı bu ayrımı bizzat Allah'ın yaptığını bal gibi görüyorsunuz. Bu ayrım resmen Kur'an'ın bütün ayetlerinden fışkırıyor da insanlar gene de görmüyorlar. Niye? Çünkü öğretilmiş bir çaresizlik, öğretilmiş bir ön algı var. Atalardan miras kalan fırkacı bir din anlayışı var. Bu aşılamıyor malesef.

Hz. Ali ve sahabe arasında ki tartışmalara gelince. Bütün bu işler bize rivayet yoluyla gelmiştir, ayetle sabit değildir. Bu işlerin böyle uydurmayla gelişmesi normaldir. Bugün bile Kurtlar Vadisi diye bir dizi çevriliyor, birileri orada ki karakterlere hususi şahsiyetler biçiyorlar. Yok efendim Polat Muhsin Yazıcıoğlu'ymuş, Memati Yeşil'miş, ... gibi. Buna toplumun ruhu derler. Toplum her daim kendine bu tip şeyler arar, zira kendi kimliğini buralardan belirler. Dikkat ederseniz: BİR TOPLUM, DÜNYAYA HANGİ PENCEREDEN BAKIYORSA O TOPLUM, KENDİ İÇİNDE DAHİ BÜTÜN KIRILMALARINI ORADAN YAŞIYACAKTIR. Din penceresinden bakan toplumlarda ki kırılmalar dinî, bilim penceresinden bakanlarda ilmî olacaktır. Ekonomik perspektiften bakanların kırılmaları parasal olacak, bütün sınıflar bu kırılmalar üzerinden beslenecek, kimliğini buradan belirleyecektir. Onun içindir ki ümmetin zelil olmasının tek sebebi hakperestliği terk edip şeriatperest olmasıdır. Hayatımızda hep bu var. Tartışmalarımız, zaviyemiz hep bu. Bilim yok hayatımızda. Onun için bilim üretemiyoruz. Üniversitelerimiz bile bilim zaviyesinden bakamıyor. Problemin kaynağı burada yatıyor. Açık seçik ortadadır bu. Bunu inkar etmek için kör olmak gerekir kör.. Adamın biri bilimsel bir şey icad ediyor, birileri onun ateist olmasına takılıp ''bırak şu kafiri'' diyor. O adam dışarı gidiyor, orada işini yapıyor, yaptığı işle o ülke kalkınıyor, kalkınmakla kalmıyor, onu kovanların kafasına kafasına bu icadla vurabiliyor. Bu nedir biliyor musun? ADALET, İLAHİ ADALET. Zira hakperest olsaydı o adama Allah'ın yapmadığı bu adaletsizliği yapamazdı.. Unutmamalı ki Hz. Ali'yi öldüren harici taifesi din penceresinden bakardı her şeye. Ne demişlerdi ''Kur'an aramızda hakem olsun''. Evet, bu sloganla çıktılar yola. Hz. Ali bunlarla savaştı, unutmayalım. Ve sonunda bu kara zihniyyetin eliyle şehit edildi. O günden beri bu mikrop perspektif, ümmeti bölük bölük bölmektedir.

Şunu da dile getirmek gerekir ki: Sahabe'de bir insandı. Ben bu rivayetlerin ekserisinin uyduruk değil de abartı olduğuna inanıyorum. Zira ateş olmayan yerden duman tütmez. Bununla birlikte sahabenin de insan olması hasebiyle kavga ve gürültülerin kaçınılmaz olduğuna da inanıyorum. Lakin tam bu rivayetlerde olduğu gibi olmuştur demek akıl işi değildir. İnsanoğlunun rivayet kültürüne aykırıdır bu. Hem bu rivayetlerin bir faydası da vardır. Gizli bir el bize ''kimseyi putlaştırmayın'' şeklinde ikaz yaparak kendine yönlendiriyor aslında. O el diyor ki: Benden başkası yalandır, din benimdir, tevhidi unutmayın. İşin mucizesi de bu zaten. Zira genel tabloyu tersinden okursanız tevhid bu yolla kıyamete kadar korunuyor aslında. Çünkü hatasız ve masum bir sahabeye cem'an inanmak, zamanla bu dini (tevhidi) tahrif ederdi.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bir şey sormak istiyorum, şia itikadına göre sünniler mümin midir?

Cevap gelmesini bekledik. Geldiğine göre;

Şia'nın ekserisi, Hz. Ali efendimizin haklı içtihadına uyan Sahabe dışındaki ne kadar Sahabe var ise hepsini; hatta ilk üç halife efendimizi ve Rasulullah efendimizin pâk hanımlarını annelerimizi dahi (haşa) dinden dönmüş hain kafirler olarak görmektedir. Onlara lanet okur, sayıp söverler. Seni beni nerde Müslüman/Mümin görecekler?! Mümkün mü?

Bildiğim kadarıyla, çoğunlukla Yemen'de yaşayan Zeydiler, şii olmalarına rağmen Sahabeye dil uzatmazlar. Sayıp sövmezler. İstisnadırlar.

Yalan söylemeyi, inanç gizlemeyi dini bir vecibe olarak kabullenen Şiilerin cevaplarına da güvenilmez. Takiyye yapıp yapmadığını asla bilemezsin. İşte yalancıların layığı budur. Müslüman asla ve kat'a yalan söylemez. Bizi aldatan bizden değildir.

Rafizilerin (Şianın) inançları, Sahabeye sövmek, hakaret etmek ve onları tekfir etmek üzere kuruludur. (Allah Teala, Sahabeden razı olsun...) El kuleyni, furuu'l kafi adlı kitaplarında şöyle diyorlar; Cafer (as) şöyle dedi; peygamber (s.a.v) den sonra üç kişi dışında insanlar dinden döndüler. O üç kişi kimler denince şöyle dediler; El Miktad B. El Esved, Ebu Zer El-Gafari ve Selman El Farisi demiştir. El meclis biharu'l envar adlı kitaplarında şöyle zikrederler; Ali b. El huseyn'in azatlısı dedi ki; onunla yanlız kaldıgım bir sıra dedim ki; benim senin üzerinde bir hakkım vardır, bana şu iki kişi (Ebu bekir ve Ömer) hakkında bilgi ver. dedi ki; ikisi de kafirdir. O ikisini seven de kafirdir. (El Meclisi Biharu'l Envar 69/137,138)

Yine el meclisi ve onlardan naklederek sözde iran İslam inkilabının önderi ve asrımızın şiilerinin imamı Humeyni şöyle der; şüphesiz ki Ebu bekir ve Ömer kafirdir. Onları sevenler de onlar gibi kafirdir demiştir. (El Meclisi, Hakku'l Yakin 522; Humeyni, Keşfu'l Esrar, 112)
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Allah müslümanların ilklerinden razı olduğunu tevbe 100. ayette belirtmiştir kurtuluşa erenler olarak göstermiştir. şimdi tevbe 100. ayeti ortadayken hz ebu bekir ve hz ömer'i haşa kafir görmek tevbe 100. ayeti red etmek olacaktır dolayısıyla bu kavmin ne kadar sapık olduğu tevbe 100. ayeti sabittir
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
Şia'nın ekserisi, Hz. Ali efendimizin haklı içtihadına uyan Sahabe dışındaki ne kadar Sahabe var ise hepsini; hatta ilk üç halife efendimizi ve Rasulullah efendimizin pâk hanımlarını annelerimizi dahi (haşa) dinden dönmüş hain kafirler olarak görmektedir. Onlara lanet okur, sayıp söverler. Seni beni nerde Müslüman/Mümin görecekler?! Mümkün mü?

Şiîlikte böyle bir yaklaşım olduğu doğru değil. Biz de şiî ve caferî toplum kesimindeniz. Ama ben hiç böyle bir şey duymadım bizdeki hocalardan, ahundlardan, din adamlarından.

Bilmiyorum, farklı farklı şiî topluluklar mı var, ama benim bildiğim kadarıyla (hatalı da olabilir) böyle bir durum söz konusu değil. Aksine, pek çok konuda sunnî islama benzer bir durum var.
 

alı

Yeni
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
1,784
Tepkime puanı
51
Puanları
0
2008 yılında Ali Hamaney bi fetva yayınladı ve fetvada
" Ehli Sünnet büyüklerine, ilk üç Halife ye Resulullah’ın eşlerine dil uzatmak haramdır" denildi. Bu fetvaya rağmen ingiliz mollalarini (Sadik Şirazi yasir el Habib gibi )referans olarak göstermek adaletli bi yaklaşım değildir. Eleştirmek ayrı bi şeydir kufretmek ayrı bi şeydir...
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars

Yapılacak olan belli. Kişiler ve kurumlar üzerine din bina edilemez. Din Allah'ındır ve Allah katındadır. Tevhid akidesidir. Eğer kişi ve kurumlar üzerine bina edersen o kişileri rivayetle çatıştırıp o dini bölük pörçük edebilirsin.

İyide herkesin çıkış noktası kişiler yada topluluklar?
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
@Ali nikli üye ya kendi mezhebinin üsulüddin esaslarını bilmiyor, yada buradaki üyelerinin şianın usuliddin konusundaki yetersizliklerini istismar etmektedir..Şiadaki takiyye inancından dolayı Hamaneyin bu tür sözleri şia için bir şey ifade etmez..Siyaset için söylenmiş sözler olarak telakki edilir..Bizim bakacağımız esas husus, şianın usuliddin anlayışında, ''
Allah Teala Hazreti Muhammede aleyhisselam Alinin imamlığını bildirmiş, O da Son veda haccından dönüşünde Ğadirhum denilen yerde ümmetine bildirmiştir'' sözlerinin yer almasıdır..

Şianın bu anlayışı ortada dururken, onların sahabe hakkında hususen, Hazreti Ebubekir, ömer, vb. hakkında olumlu düşünmelerini beklemek mümkünmü? Bu din anlayışı, onları, Alinin nasla sabit imamlığını sahabenin gasbettiğini söylemeye götürmezmi? Kİ Şianın hususen Caferilerin/isna aşeriye, imamet inancı , ı bu sonuca tabii olarak götürür.

Türkiye caferileri lideri selahaddin özgündüz, türkiyede alevilere hak verilmsi noktasındaki sözlerinde samimi ise, öncelikle irandaki sünnilerin özgürlüğü konusunu da gündemine almalıki, çifte standart anlayışta olmadığını bizde anlayalım..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Şiîlikte böyle bir yaklaşım olduğu doğru değil. Biz de şiî ve caferî toplum kesimindeniz. Ama ben hiç böyle bir şey duymadım bizdeki hocalardan, ahundlardan, din adamlarından.

Bilmiyorum, farklı farklı şiî topluluklar mı var, ama benim bildiğim kadarıyla (hatalı da olabilir) böyle bir durum söz konusu değil. Aksine, pek çok konuda sunnî islama benzer bir durum var.

Videoyu izlerseniz bütün Şiiler aynı değildir. Çeşit çeşit.

Şia denilince daha çok imamiye kastedilir ki Nechul belaga yani konu başlığında geçen Şıkşıkiye hutbesinin yer aldığı eser imamiyece muteberdir. Şıkşıkiye denilen 3. hutbeyi okursanız, Sahabenin en büyükleri olan Hulefa-i Raşidine nasıl hakaret edildiğini ve iftiralar atıldığını, hezeyanlar dizildiğini net görürsünüz. Mesela ordan bir cümle:

"Ama işi elimle aldıktan sonra bir bölük, biatten döndü; ahdini bozdu. Öbür bölük ok yaydan fırlar gibi fırladı, inancından vazgeçti; öbürleri de itâatten çıktı" Bu ifade Sahabe hakkındadır. Haşa. Nechul Belaga, bu tarz hezeyanlarla doludur.

Mesela Hz. Ebubekir ve Ömer efendilerimiz hakkında aynı uydurma hutbeden:

"...ölümünden sonra yerine öbürünün geçmesini sağladı. Bu iki kişi hilâfeti, devenin iki memesi gibi aralarında paylaştılar. O, hilâfeti, düz ve düzgün olmayan çorak bir yere attı; sözü sertti, insanı yaralardı; onunla buluşup görüşeni incitirdi. Meselelerde şüphesi çoktu; özür getirmesinin sayısı yoktu. Onunla konuşan, arkadaşlık eden, serkeş bir deveye binmişe benzerdi; burnuna geçen yularını çekse burnu yırtılır, yaralanırdı; bıraksa üstündekini helâk olma çukuruna götürür, atardı."

Mesela 150. hutbede: "Resûlünün vefâtına dek böyle gitti. Onun vefâtından sonraysa bir bölük, gerisin geriye topukları üstünde döndüler; sapıklık yolu onları helâk etti; şüphelere uydular, zanlara dayandılar; Hazreti Rasûl'ün yakınlarından başkalarına tâbi oldular"

İşte bu hezeyanlar Rasulullah efendimize ve O'nun Ashabına iftiradır. Biz Sahabenin tamamından dinimizi aldık. Onların bir kısmını çürüten İslam'ı çürütmeye yönelmiştir. Şianın sözlerinden beriyiz, Hulefa-i Raşidini ve bütün Ashabı, Şianın uydurmalarından tenzih ederiz.

Ayrıca diğer yazımızda bazı itibar etikleri kaynaklar zikredilmiştir. Bakılabilir.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Şiîlikte böyle bir yaklaşım olduğu doğru değil. Biz de şiî ve caferî toplum kesimindeniz. Ama ben hiç böyle bir şey duymadım bizdeki hocalardan, ahundlardan, din adamlarından.

Bilmiyorum, farklı farklı şiî topluluklar mı var, ama benim bildiğim kadarıyla (hatalı da olabilir) böyle bir durum söz konusu değil. Aksine, pek çok konuda sunnî islama benzer bir durum var.


senin şiaya mensup olduğundan emindim zaten sadece sormamıştım insanlar kelimeleriyle renklerini belli edebiliyor
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Hz.Hüseyin’in yasını tutmak yerine halifeleri lanetlediler! - 13 Aralık 2014 (kerbela)

 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
@Ali nikli üye ya kendi mezhebinin üsulüddin esaslarını bilmiyor, yada buradaki üyelerinin şianın usuliddin konusundaki yetersizliklerini istismar etmektedir..Şiadaki takiyye inancından dolayı Hamaneyin bu tür sözleri şia için bir şey ifade etmez..Siyaset için söylenmiş sözler olarak telakki edilir..Bizim bakacağımız esas husus, şianın usuliddin anlayışında, ''
Allah Teala Hazreti Muhammede aleyhisselam Alinin imamlığını bildirmiş, O da Son veda haccından dönüşünde Ğadirhum denilen yerde ümmetine bildirmiştir'' sözlerinin yer almasıdır..

Şianın bu anlayışı ortada dururken, onların sahabe hakkında hususen, Hazreti Ebubekir, ömer, vb. hakkında olumlu düşünmelerini beklemek mümkünmü? Bu din anlayışı, onları, Alinin nasla sabit imamlığını sahabenin gasbettiğini söylemeye götürmezmi? Kİ Şianın hususen Caferilerin/isna aşeriye, imamet inancı , ı bu sonuca tabii olarak götürür.

Türkiye caferileri lideri selahaddin özgündüz, türkiyede alevilere hak verilmsi noktasındaki sözlerinde samimi ise, öncelikle irandaki sünnilerin özgürlüğü konusunu da gündemine almalıki, çifte standart anlayışta olmadığını bizde anlayalım..
@adams77

Güzel kardeşim iman nedir? Önce şu kaideyi bir ortaya koyalım inşallah. İman Allah'adır. İman evrenseldir. Sahabeye başka iman şartı, bize başka iman şartı yoktur. Bunu akıl sahibi herkes kabul eder değil mi? Kişiler ve kurumlar üzerinden itikat kaideleri belirlenmez demiştim. Vakia odur ki sahabe birbirine kılıç çekmiş. Kılıç çekmeye giden süreci siz herhalde düğün dernek zannediyorsunuz! Silaha sarılmak, bir kriz sürecinin son noktasıdır. Kılıç çekildiğini biliyoruz. O halde bu sürecin önünü tahmin etmek herhalde zor olmasa gerek. Küfür mü ararsın, hakaret mi ararsın, iftira mı ararsın, nefret, dedikodu, kin ve öfke.... hepisi mümkündür. Bunların hepisi birden olabileceği gibi muhakkak birkaçcı olduğu kesindir. Bu noktada sosyolojik olarak ''nereden biliyorsun, delilin nedir?'' diye bir soru sormak abeste iştigaldir. Boşanan karı kocalarda bile bir ön aile krizi vardır. Şiddet mi dersin, iftira mı dersin, ...., mutlaka bir şey var olur. Boşanan karı kocalar hakkında: ''efendim biz birbirimizi çok severiz, birbirimiz için canımız veririz ama boşanıyoruz işte.'' denebilir mi? Nereden biliyorsun, delilin var mı denebilir mi? Serseriliğin lüzumu yok. Bir şeylerin olduğu kesin. Birbirllerinin kara kaşına, kara gözüne hasretle silaha sarıldıklarını iddia etmek, ancak karşısındakilerin zekasıyla alay etmek olur. Bunu niye anlatıyorum? Şunun için: İster bu kılıç çekme olayını yahudilere yükleyin, ister münafıklara yükleyin, ister başka günah keçileri bulun. Nereye çevirirseniz çevirin lakin işi itikadi noktaya taşımayın. Mesele tamamen siyasidir. Hatta dini argümanları siyasete alet etmek bile vardır burada. Bu normaldir zira ikna için bu yolu kullanmakta kendi çapında bir silahtır neticede. Yapacak çünkü insanız ve kazanmak istiyoruz. Kaybetmek ve yok olmak yerine her yolu mübah görmek vardır. Bu gayet doğal bir savunma, hayatta kalma iç güdüsüdür. Anlayın ve kabul edin artık bunu. Şunu iyi bilin ki: Fani insanların birbirlerin yok etmek için kullandıkları dini argümanlar onlara aittir. Onar bunu yaptı etti veya dedi diye Allah katında bu siyasi söylemlerin muteber olduğunu sanmayın. Allah'ın iman terazisini Allah belirler, kul değil. Onun için kişi ve kurumlar üzerinden din olmaz dedim.

Muhal farz: Diyelim ki Hz. Ali gerçekten de Hz. Ebubekir ve birkaç sahabeyle husumeti vardı ve bunları sevmezdi. Veya tam tersi onlar Ali'yi sevmezlerdi. Mesela diyorum... Peki bu durum Ali'yi veya diğer sahabeleri kafir yapar mı? Yapmaz zira bu işin dinle alakası yoktur. Allah'a iftira atan yok çünkü. Peki onları kafir etmeyen bir durum nasıl olurda başkalarını kafir yapar? İnsan insandır, fani fanidir, kul kuldur. Sahabe için başka itikat kaideleri, sonra gelenler için başka kaide diye bir din olmaz. İman, yani TEVHİD, yani Allah'ın hakkı -açık söylüyorum- Hz. Muhammed'i bile aşar, ehli beyti de aşar. Eğer bu paradigmayı içselleştiremezseniz ümmet içinde ittifak kurmak mümkün olmaz. Zira fırkaların ayrışması tamamen bu paradigmayı kaybetmiş olmaktan kaynaklanıyor. Dini ayaklar altına indirdik biz. Cezamızı da çekiyoruz hepsi bu...

Bu arada hükümetin Alevilere haklarını iade etmekte bu kadar çekinceli olmasını gerçekten anlamıyorum. Hep eskiden kalma memlerin tesiri altında kalıyorlar onun için. Neyden korkuyorlar anlamıyorum. Problemin Aleviler olmadığını, bizzat kendi şeriatperest/harici/ötekileştirici şuur altı olduğunu bilmiyorlar. Problem vallahi başkaları değil. Problem biziz biz.. Bunu anlayalım artık. Kendimizle yüzleşelim artık. Kendimizi fırka-i naciye patalojisinden kurtaralım artık. Fırka-i naciye tevhidi yakalamış olanlardır. Alt kategorilerden herhangi birisi mantıken fırka-i naciye olamaz. Çünü aynı kategorilerin unsurlarıdırlar. Elmayla armut, muzla portalakın birbiriyle olan ihtilafı ''asıl meyve benim, siz meyva değilsiniz'' tartışması üzerinden yürüyemez. Kurtuluşa erecek meyvayı bu söylemi güden meyvalarda aramayın. Kurtuluşa eren meyva ''hepimiz meyvayız'' diyen olacaktır. Bu kadar basit.

Ama dur bi dakka! Çok zor değil mi bu açık seçik ortada olan basit denklemi kabul etmek. Çünkü herkesin kendi takip ettiği hocası var ve bu hocaların işine gelmiyor bu. Aklını teslim etmek insanı vebalden kurtarmaz, tam aksine vebale sokar haberiniz olsun! Sanmayın ki ahirette ''ben masumum'' diyebileceksiniz. Aklı sana veren Allah, onu gitte başkasına teslim et diye vermedi. Eğer teslim etmeni dileseydi zaten baştan seni hayvan yaratır, aklını direk teslim ettiğin kişiye yazardı. (burada ki 'sana' hitabı herhangi bir üyeye değildir. Genel manada aklını teslim edenleredir.)

Her şeye rağmen gene de ümitvarım. Hayırda şer, şerde hayır ararım. Göreceksiniz! Mezhep kavgaları ve oluk oluk akan kan ve gözyaşı geride kalanları bu noktaya getirecektir. Ben 100, belki 150 yıl sonrasını yazıyorum. Ne yaparsın ki! İnsanoğlu böyle işte. Birbirini gebertmeden ezberlerini kıramıyor. Kurban olduğum Resulullah ne demiş: Fitne çağı gelecek, elinizi kolunuzu kıpırdatmayın. Aynen öyle. Zira bu yerinde oturanlar çok kıymetlidir. Sağlıklı din algısı onların üzerinden geleceğe taşınacak. Birbirini gebertenlerin nesli kuruyacak. Acı gerçek bu malesef.. Bırak o müslümana kılıç çekenler kendini kahraman görsün cihad yaptıklarını sansınlar. Zalimin zulmü dururken ondan tırsıp kılıcını mazluma çekenleri tarih asla kahraman olarak yazmaz. Ne büyük bir yanılgıdalar bir bilseler..
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Tebrik ederim DostunDostu cok guzel izah ettin.
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
senin şiaya mensup olduğundan emindim zaten sadece sormamıştım insanlar kelimeleriyle renklerini belli edebiliyor

Yanlış. Benim rengim herhangi bir mezhebi belli etmez. Seküler dünya görüşü hakimdir benim üslubumda. Şiaya mensubuz ama bu bizim kökenimiz ve aidiyetimiz. Yoksa hayat tarzım olarak da düşünce ve inanç biçimi olarak da dinî ayrışmalara taraf olan bir yapıda değilim. Din kavramına eski dönemlerin bakışıyla yaklaşmıyorum.
 

Yüzde bir

Doçent
Katılım
18 Haz 2011
Mesajlar
711
Tepkime puanı
356
Puanları
63
Akıl hiç kendini ateşe atar mı ki ?...

17959647-lg.jpg


Tüm arkadaşlara merhaba;

DostunDostundan yazılanları okuyunca dostu Allah olan aleyhisselatü vesselam efendimizin “Ben dost edinseydim Ebu Bekir’i dost edinirdim” buyruğu geldi gönlümüze … Aceb diyorum Ebu Bekir efendimizin, fahri kainat efendimize imanı akıl ile miydi ki … Mirac haberini yalanlayanların, alaya alanların; O nun ağzından duyduk cevabına karşılık sergilenen “O ne diyorsa doğrudur” şeklindeki bir tasdik ve sıddıkkiyet … Sahiden üzerinde çok tefekküre şayan değil midir ki; O nasıl bir akıl, nasıl bir tasdik, nasıl bir teslimiyet ve sıddıkiyet … Peki nasıl alsın da kabul etsin ol münevveri şol ademin Akl-i cüz-i’si, mümkin mi ?.. Aciz-i biçarenin havsalası yetmiyor, alamıyor ki … Aman ya rabbi … Sanki bir tarafta halilini, sadık dostunu da ateşe atan dostu değil miydi ki … Hiç anlayamadım ol anda aman ya rabbi demesi gereken halilinin aklı neredeydi ki ?.. Nasıl bir teslimiyet, sanki aklı omuzlarının üzerinde değil de adımını düşünmeden atan ayak gibi … Havsalası bu kadar cüz-i olan aciz; onları nasıl anlayabilsin, anlatabilsin … Aceb bu iş hiç böyle mümkin olur mu ki ?.. Sahi be güzel akıl çok mühim; elbette akıl, amma nasıl ve nerede ?.. Rabbim anlayabilmemizi ihsan buyursun ...

Nâdanı nâdan bulur, dânâyı dânâ, dûnu dûn ...
Cinsine meyleyler elbet bu cihanda her kişi …
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
17959647-lg.jpg


Tüm arkadaşlara merhaba;

DostunDostundan yazılanları okuyunca dostu Allah olan aleyhisselatü vesselam efendimizin �Ben dost edinseydim Ebu Bekir�i dost edinirdim� buyruğu geldi gönlümüze � Aceb diyorum Ebu Bekir efendimizin, fahri kainat efendimize imanı akıl ile miydi ki � Mirac haberini yalanlayanların, alaya alanların; O nun ağzından duyduk cevabına karşılık sergilenen �O ne diyorsa doğrudur� şeklindeki bir tasdik ve sıddıkkiyet � Sahiden üzerinde çok tefekküre şayan değil midir ki; O nasıl bir akıl, nasıl bir tasdik, nasıl bir teslimiyet ve sıddıkiyet � Peki nasıl alsın da kabul etsin ol münevveri şol ademin Akl-i cüz-i�si, mümkin mi ?.. Aciz-i biçarenin havsalası yetmiyor, alamıyor ki � Aman ya rabbi � Sanki bir tarafta halilini, sadık dostunu da ateşe atan dostu değil miydi ki � Hiç anlayamadım ol anda aman ya rabbi demesi gereken halilinin aklı neredeydi ki ?.. Nasıl bir teslimiyet, sanki aklı omuzlarının üzerinde değil de adımını düşünmeden atan ayak gibi � Havsalası bu kadar cüz-i olan aciz; onları nasıl anlayabilsin, anlatabilsin � Aceb bu iş hiç böyle mümkin olur mu ki ?.. Sahi be güzel akıl çok mühim; elbette akıl, amma nasıl ve nerede ?.. Rabbim anlayabilmemizi ihsan buyursun ...

Nâdanı nâdan bulur, dânâyı dânâ, dûnu dûn ...
Cinsine meyleyler elbet bu cihanda her kişi �
Allah Resulunun vahye hazirlik asamasindaki basindan gecen bir takim olaylardan Hz Ebubekir habersiz degildi. Peygamberimiz garip ruyalar goruyor, tuhaf sesler duyuyor, korkuyor ve bunlara bir anlam veremiyordu. Durumu esi Hz Hatice'ye aciyor o da peygamberin en yakin arkadasi Ebubekir ve bilgisine guvendigi akrabasi Varaka b.Nevfel'e gidiyor fakat onlar da ne diyeceklerini bilemiyorlardi.

Bu gariplikler durmayinca Varak b.Nevfel bu garipliklerin daha once gelmis peygamberlerde gorulmus hallere benzedigini soyler. Hz Ebubekir'in bunlardan habersiz olmasi mumkun degildi.

Hz. Ebubekir'in imanina vesile olan bir baska husus da, Allah Resulunun akrabalari gozetmesi, dogrulugu, acizlere yardima kosmasi, yoksullara destek olmasi, guvenilir biri olmasi gibi hasletleri kendisinde barindirmasiydi. O, musrikler de dahil herkesin sevdigi, guvenilen, bilgi ve goruslerine itimat edilen (haceru'l esved tasi olayi gibi) birisiydi.

Hz Hatice'nin dedigi gibi boyle birisi yalan soyleyemezdi. Hz Ebubekir'de boyle dusunmus olmalidir.
 
Üst