Shoot On Sıght

SHOOT ON SIGHT

Hangi Müslüman vurulabilir?


Batı kaynaklı filmlerin %99’u klasik Batı düşüncesini aktarır ekranlarımıza. Ancak nadir de olsa bazı filmler madalyonun arka yüzünü de gösterir.



Londra’da sakallı, takkeli, spor mont ve keten pantolon giymiş, mavi sırt çantasına iliştirdiği mp3’ünden uzanan kulaklıkları kulağına takmış bir gencin, Bekir Hasan’ın kurumsal ırkçılık kurbanı oluşunu anlatıyor film.



Her Müslüman potansiyel terörist mi?
Caddeden metro durağına kadar onu takip eden ajanlardan bihaber müzik dinleyerek yoluna devam eden Bekir, bir süre sonra “Dur!” ikazına maruz kalıyor. Kulağındaki kulaklık nedeniyle tepki vermediği için daha da dikkat çekiyor ve terörist damgasını yiyor. Onun terörist olduğuna dair şüphesi kalmayan ajanlar birkaç ikaz sonra Bekir’i tam kalbinden vuruyor ve çantasını kontrol ediyorlar. Ajanlar şaşkın çünkü Bekir’in çantasından bir yemek kabı ve MP3 çalardan başka hiçbir şey çıkmıyor. 11 Eylül saldırılarından 6 ay sonra olmuş gerçek bir olay aslında bu sahne.
Ve bir Müslüman polis basın açıklaması yapıyor. Tarık Ali adındaki bu polis işine ve ailesine dinini katamamış, başarılı bir polis, başarısız bir Müslüman profiline sahip bana kalırsa. Eşi Müslüman değil, kızı uyuşturucu kullanıyor ve kendisi de Müslümanları birer terörist olarak gören ve “gördüğünüz yerde vurun” emrini veren bir idarenin basamaklarından birinde yer alan bir görevli. Bunca kesişim noktasından sonra Tarık Ali’nin basın açıklaması ilgi çekiyor elbette.


Kurumsal faşizm her yerde aynı
Muhabirler, bu olayın bir insanlık dramı olduğunu ve Bekir Hasan’ın kamusal ırkçılığın kurbanı olduğunu savunarak ona “Ülkemizdeki Müslümanlar ne olacak?” diye soruyorlar. O da olanları yadsır bir tavırla ‘’Ben de bir Müslümanım’’ diyor ve basın açıklaması bitiyor. Bekir Hasan’ın ölümü bilinen ölümlerden aslında. Guantanamo gerçeğini göz ardı eden ülkeler bilmezler ama biz biliyoruz ki; şüphe üzere bir çok Müslümana haksız zulüm gösterilmiş ve gösterilmektedir. Irak, Afganistan, Filistin hatta bir yönüyle ülkem, Türkiye… Ülkemdeki faşist bilincin altyapısı ve yüzeysel direniş malzemesi yine bu “vur emri” nin geldiği batı senfonisinin yankısıdır.
Müslüman, sınanandır yine de. Tarık Ali ne olursa olsun Allah’la arasını iyi tutmaya çalışıyor olacak ki; ofisinde namaz kılıyor ve şefi dahi ona ses çıkarmıyor. Cümlemin başında “Müslüman, sınanandır” demiştim. Tarık Ali öyle bir şey ile sınanıyor ki filmin sonunda…




İnsan haklarının abideleşmiş(!) devletleri
“Canlı bomba olduğunu düşündüğünüz şüphelileri gördüğünüz yerde vurun!” Bu emre itaat ile onlarca Müslümanı vuran ve onları sırf kıyafetleriyle yargılayarak terörist ilan eden “insan hakları” deyince akla gelen devletler, insan deyince de akıllarına yalnızca kendileri gibileri getiriyor olacaklar ki; böyle suçların başını çekiyorlar.
İngiltere’de gerçekleşen bu tip olayların iç yüzü çok karışık. Film bunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Bir Müslüman, zulmü kim yaparsa yapsın karşı koymalıdır. Müslüman Müslümana zulmediyor bazen… Buna da karşı koymalı ve çıkarlarını gözetmeksizin, ondan feragat ederek ilk bilinci Müslüman bilinci edasıyla hareket etmeli. Tarık Ali’nin filmin sonunda başına gelenler ona bunu ispatlıyor. Üzeri kapatılmış bir cinayetti çünkü Bekir Hasan’ın ölümü. Annesi ve ablası “o terörist değildi” diye feryat edişi canını yaksa da üzerini kapatanlar basamağında yer aldı. Filmde bir de terör tarikatı vardı ki; tam bir dram. Müslüman bir grup sık sık camiye gidiyor, namazı niyazı aksatmıyor. Ancak öyle bir düşünceyle doluyorlar ki; öldürülmek onlar için kaçınılmaz. El Kaide’nin bir kolunu temsil eden bu grup gençleri istişhad eylemine teşvik ediyor.
Bu filmi mutkaka izleyin
Filmin yönetmenliğini Jag Mundhra üstlenmiş. Senaristleri; Carl Austin, Jag Mundhra, Pervaiz. Yapımcısı; Aron Govil.
Böyle bir film benim için 11 Eylül saldırılarından sonra bunun bahanesiyle Irak’a savaş açan Amerika’nın petrol içen bir vampir gibi nasıl senelerce kan döktüğünü bir kez daha koydu ortaya.


Öznur Balık


http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=5331