Sezai Karakoç

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
sezaikarakoc.gif

SEZAİ KARAKOÇ KİMDİR ?

Sezai Karakoç 22 Ocak 1933 de Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğmuştur. Babası Yasin Efendinin koyduğu isim Muhammed Sezai’dir. Nüfus kayıtlarına geçerken bir karışıklık sonucu ağabeyinin ismi olan Ahmet Sezai’nin başına eklenmiştir. Resmi kayıtlarda adı Ahmet Sezai Karakoç’tur. Dedeleri Ergani ve yöresinde bir hayli tanınmış etkin kişilerdendir. Babasının babası Hüseyin efendi Plevne savaşına katılmış,Gazi Osman Paşanın takdirini kazanmıştır.Ailenin Lakabı Leventoğullarıdır.

Çocukluğu Ergani, Maden ve Dicle ilçelerinde geçen ve 1938 yılında Ergani’de 3 ay ilkokul öncesi ihtiyat sınıfına devam eden Sezai Karakoç 6 yaşında ilk mektebe başlar ve 1944te Ergani’de bitirir. Maraş Orta Okuluna parasız yatılı olarak kayıt olur.1947 de burayı bitirerek Gaziantep’te yine parasız yatılı lise öğrenimine başlar. Gaziantep lisesinden 1950’de mezun olur.Felsefe okumak istediği için İstanbul’a gider. Babasının isteği İlahiyat fakültesiydi.Kendi parasıyla okuyamayacağını anlayınca, o zaman parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavına girer. Sınav sonuçlarını beklerken de Felsefe bölümüne kayıt yaptırır.Şayet sınavı kazanmazsa felsefe tahsili yapacaktır.

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955’te fakültenin mali şubesinden mezuniyetle tamamlar.Mecburi hizmet sebebiyle Maliye Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi Bölümüne atanır. Bu vazifenin bir istikbal sağlayamayacağı düşüncesiyle Maliye müfettişliği sınavına girer, Kazanır ve 11 Ocak 1956’da müfettiş yardımcılığı görevine başlar.1959 yılında İstanbul’da Gelirler Kontrolörüdür.Bir ara Ankara çağrılıp Yeğenbey Vergi Dairesinde görevlendirilirse de kısa bir müddet sonra yine İstanbul’daki görevine döner. Görevi icabı Anadolu’yu çok gezer ve bir çok il, ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı bulur.1960-1961 yıllarında yedek subay olarak askerlik görevini ifa ettikten sonra İstanbul’daki görevine kaldığı yerden devam eder.1965’ten 1973’e kadar bir çok kez istifa eder. 1973’ten bu yana da hiçbir resmi görev almaz.

Kurucusu bulunduğu DİRİLİŞ YAYINLARI ve DİRİLİŞ DERGİSİ ile İstanbul’da hizmete devam eder. 1990 yılında “Güller Açan Gül Ağacı” Amblemiyle Diriliş Partisi (DİRİ-P) ni kurar. Yedi yıl Partinin Genel Başkanlığını yürütür.Ancak 19 Mart 1997’de 2 genel seçime girmedi diye parti kapatılır.

Devlet, millet ve medeniyet kavramlarına farklı boyutlarda anlam yükleyen Sezai Karakoç’un 41 yıllık “Diriliş” doktrini etrafında düşünsel alanda bir Diriliş Nesli oluşur.

ALDIĞI ÖDÜLLER:
1968 Milli Türk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası
1970 Sürgündeki Macar Yazarları Gümüş Madalya Ödülü
1982 Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü
1988 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü
1991 Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü

HAKKINDA SÖYLENENLER:

Rasim Özdenören:
“Sezai abiyle tanıştığımda yazı ve şiirlerini aşan bir kişilikle karşılaştım. Böyle bir insanın yazdığı bir dünyada, yazmamın gereksiz ve anlamsız olduğunu düşündüğüm için o dönem yazmamaya karar vermiştim. Fakat bu kararımı ne kendisine, ne başkasına söyledim"

Erdem Beyazıt:
“Romanını yazmak isterdim. Fakat yazabilmek için de Dostoyevski gibi biri olmak lazım"

Ömer Öztürkmen:
“Eğer bir gün (yeryüzünde) sahte ölçülerden, puta tapıcılıktan, madde perestlikten ve haksız yargılardan arınmış, kurtulmuş dürüst ve samimi bir dünya kurulursa, o dünyanın geçmiş ve gelecek zamanlar için gösterebileceği en büyük şair Diriliş Mesajı ile Sezai Karakoç olacaktır. Shakspeare için, Goethe için dahi derler, doğrudur. Fakat Sezai Karakoç dehadan da üstün bir yerdedir.zaten o deha kelimesinden hoşlanmaz. Ona göre deha vahye karşı çıkarılmak istenen insan egosudur.Evet, bu söz onundur ve dehaları böylesine suçüstü yakalayan başka bir söz de söylenmemiştir.”

Arif Ay:
“O, ulu hocaların öğretmediklerini öğreten öğreti ustası, bir haberci bir muştucudur”

Şiir
ŞİİRLER I: Hızırla Kırk Saat
ŞİİRLER II: Taha’nın Kitabı/Gül Muştusu
ŞİİRLER III: Körfez/Şahdamar/Sesler
ŞİİRLER IV: Zamana Adanmış Sözler
ŞİİRLER V: Ayinler
ŞİİRLER VI: Leyla ile Mecnun
ŞİİRLER VII: Ateş Dansı
ŞİİRLER VIII: Alın Yazısı Saati

Hikaye:
HİKAYELER I: Meydan Ortaya Çıktığında
HİKAYELER II: Portreler

Piyes:
PİYESLER I-ARMAĞAN

Çeviri şiir:
BATI ŞİİRLERİNDEN
İSLAMIN ŞİİR ANITLARINDAN

Düşünce:
RUHUN DİRİLİŞİ- KIYAMET AŞISI- ÇAĞ VE İLHAM I-II-III-IV- İNSANLIĞIN DİRİLİŞİ-YİTİK CENNET- MAKAMDA- İSLAMIN DİRİLİŞİ- GÜN DÖNÜMÜ- DİRİLİŞ MUŞTUSU- İSLAM- DİRİLİŞ NESLİNİN AMENTÜSÜ- İSLAM TOPLUMUNUN EKONOMİK STRÜKTÜRÜ – DÜŞÜNCELER I- DİRİLİŞİN ÇEVRESİNDE- FİZİKÖTESİ AÇISINDAN UFUKLAR VE DAHA ÖTESİ I-II-III- YAPI TAŞLARI VE KADERİMİZİN ÇAĞRISI I-II- UNUTUŞ VE HATIRLAYIŞ-VAROLMA SAVAŞI

Deneme:
EDEBİYAT YAZILARI I
EDEBİYAT YAZILARI II
EDEBİYAT YAZILARI III

İnceleme:
YUNUS EMRE
MEHMED AKİF

Günlük Yazılar
FARKLAR
SÜTUN
SUR
GÜN SATİ
SÖYLEYİŞLER

RÖPORTAJ:TARİHİN YOL AĞZINDA

KONFERANS:ÇIKIŞ YOLU:ÜLKEMİZİN GELECEĞİ
ÇIKIŞ YOLU-II-MEDENİYETİMİZİN DİRİLİŞİ
ÇIKIŞ YOLU III-KUTLU MİLLET GERÇEĞİ

(Derleme yapılarak hazırlanmıştır.)
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
sezai karakoç adına böyle bir sayfa hazırladığın için sağoll
emeğine sağlık .... adige batur
 
S

SaLtan

Guest
seai karakoç adına böyle bir sayfa hazırladığın için sağoll
emeğine sağlık .... adige batur


hatta benim önerim 'fun club' oluşturmak. bunu adminlere danışacam. kabul

eder ilginizi esirgemezseniz neden olmasın..

acaba 'fun clup' nedir biliyolarmıdır bizim adminler :D
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
olur hem de çok güzel olur
destekçilerinizdenim :)
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
Diyar Kardeşim Teşekkür ederim
ve Saltan kardeşim,
içinde Sezai karakoç'un olduğu her projede varım.

Bu bölümde Sezai karakoç'un şiirlerinin yanında diğer yönlerine de değine biliriz.
Özellikle düşünce dünyası...

.
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Diyar Kardeşim Teşekkür ederim
ve Saltan kardeşim,
içinde Sezai karakoç'un olduğu her projede varım.

Bu bölümde Sezai karakoç'un şiirlerinin yanında diğer yönlerine de değine biliriz.
Özellikle düşünce dünyası...

.

tabi neden olmasın kişiliğiyle de muhteşem bir insandı o...
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Güller Ülkesinde Bir Havari

Göz seni görmeli, ağız seni söylemeli

Hafıza seni anmak ödevinde mi

Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli

Sen eskimoların ısınması sevgililer mahşeri


SEZAİ KARAKOÇ

Uhrevi bir dünyadan sezdiklerini modern hayatın bilgisiyle harmanlayarak bize sunan, ilahi bir ses tonuyla ikinci yeni modernizminin pekala buluşabileceğini kanıtlayan şair...

Gazete, dergi sayfalarına, konferans salonlarına sığmayan, Kamera ve Fotoğraf Makinelerinin çekimini sıfırlayan Bir Işıktır Sezai Karakoç.
Yunus Emre’nin Mevlana’nın, Hac-ı Bektaşi Veli’nin, Hacı Bayrami Veli’nin, Şeyh Galib’in, Fuzuli’nin 20.Yüzyıldaki görüntüsüdür. “Mehmet Akif Ersoy biten bir dönemin son savaşçısıydı, bizlerde yeni bir dönemin ilk savaşçısıyız” ifadesi de ona ait. Necip Fazıl ve “Büyük Doğu”dan sitayişle bahseder.
Sezai Karakoç, hemen hemen bütün şiirlerinde bir medeniyet tasavvurunu dile getirmiştir. Onun şiirlerinde aşk bile bir medeniyet tasavvurunun etrafında şekillenmiştir.
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
Yeni Başlayanlar İçin Sezai Karakoç

Yeni Başlayanlar İçin SEZAİ KARAKOÇ

Modern Türk şiirinin zirve isimleri sayılacak olsa, akla gelen birinci isim hiç şüphesiz üstad Sezai Karakoç’tur. Karakoç’un, Monna Rosa adlı ünlü kitabı da dahil, daha önce çıkmış dokuz şiir kitabının tümü bir arada ilk kez 2000 yılının haziran ayında yayımlandı. Yedi yüz sayfalık hacmi, özenle seçilmiş kağıt, cilt ve kapak rengi gibi özellikleriyle de hemen dikkat çeken bu şaheser kitap “Gün Doğmadan” adını taşıyordu. Diriliş Yayınları’nın 53. Kitabı olarak yayınlanan Gün Doğmadan’ın, önümüzdeki dönemin en çok okunacak ve üzerine en çok yazılıp konuşulacak kitabı olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Aynı zamanda Türk dünyasının yaşayan en önemli düşünürü olan Sezai Karakoç, fikir ve sanatta “Diriliş Akımı”nın kurucusu olarak tanınıyor. Eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri Karakoç’un, Türkiye’de 1950’lerden; özellikle 1960’tan sonra üretilen dikkate değer bütün sanat ve düşünce eserleri üzerinde belirgin bir etkisinin bulunduğunu vurguluyorlar. İlk sayısı Nisan 1960’ta çıkan ve otuz üç yıl boyunca aralıklarla yayınlanan Diriliş Dergisi başta olmak üzere Edebiyat, Mavera, Yedi İklim, Yönelişler, İkindiyazıları, Kayıtlar, İpek Dili, Hece ve Kaşgar gibi dergiler etrafında toplanan farklı kuşaklardan yazarlar, hep O’nun yol göstericiliğinin ışığında eser verdiler. Eleştirmenler, Karakoç’u hiç okumamış olanların üzerinde bile, O’nun dolaylı tesirinin bulunabileceğini kabul ediyorlar
2000 yılında bir Divan
Eser, köklü şiir geleneğimizin muazzam divanlarının da günümüzdeki bir temsilcisi durumundadır. Aylık edebiyat, kültür, sanat dergisi Yedi İklim’in Gün Doğmadan’ı ve Sezai Karakoç’un şiirini konu edindiği yeni özel sayısında (Eylül 2000), Mücahit Koca şöyle diyor: “Gün Doğmadan şiirler toplamı olan kitap, aslında bir “Divan”dır. Divan, gelenekte şairlerin gazel, kaside vb. gibi bütün şiirlerini topladığı bir kitapsa da, günümüzde Mehmet Âkif Ersoy’un bütün şiirlerinin toplandığı Safahat ile Necip Fazıl Kısakürek’in Esselâm isimli mesnevîsinin dışındaki bütün şiirlerini topladığı Çile isimli şiir kitabı da bir bakıma “Divan” değil midir?...Nasıl kitap Safahat ve Çile’den sonra bir silsile gibi gelmişse, şair de bir silsile gibi gelmiş, milletten, devlet ve medeniyetten yana olanları sevince boğmuştur.”

Bir mütefekkirin şiiri
Sezai Karakoç’un şiirini hakkıyla okuyabilmek için, onun bir mütefekkirin şiiri oluşunu hatırda tutarak yaklaşmalı, hatta önce bu yaklaşım için gerekli donanımı edinmeliyiz. Karakoç, insanı, vücudu ve ruhuyla; hayatı ve ölümüyle; iradesi ve kaderiyle bir bütün halinde anladığı gibi varoluşu da metafizik açıdan asıl gerçekliğiyle görüp yorumlamış, fikir ve sanat eserlerini de bu büyük bakış alanı içinde gerçekleştirmiştir. Belki bu tür bir ayırım gereksiz hatta yanlıştır ama söylemekte fayda var, Sezai Karakoç öncelikle bir şair değil, bir düşünce ve dava adamıdır. Şiir yazması da bu kapsayıcı kimliğinin bir uzantısı, bir parçası olarak görülmelidir. Hiç şüphesiz Türkçe’nin yaşayan en büyük şairidir Karakoç. Yine de bu durum, onun öncelikle bir büyük –ve günümüz için hayati derecede önemli- düşünce adamı, şiirinin de bir düşünürün şiiri olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu yapıyı tersinden görmeye, yani Karakoç’u öncelikle şiiriyle ele almaya ve düşüncelerine de oradan ulaşmaya çalışmak ise, onun hem sanatını, hem de düşüncesini –ve eylemini- layıkıyla anlamaktan mahrum kalmamıza yol açabilecek ters bir tutumdur.

Önce ne okumalıBu sebeple önce düşünce eserleri bir bütün halinde okunup özümsenmeli, sonra şiire geçilmelidir. Yeni başlayanlar için Diriliş Neslinin Amentüsü veya İslamın Dirilişi adlı eserlerden biri ile başlayıp İslâm, İnsanlığın Dirilişi, Yitik Cennet ve Sütun ile devam etmeyi önerebiliriz. Toplum, devlet, devlet kurumları ve siyasetle doğrudan ilgili konulara öncelik tanıyanlar ise Fizik Ötesi Açıdan Ufuklar ve Daha Ötesi ile (üç cilt) Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı (iki cilt) adlı ilk kez 1995 ve 1996’da basılan eserlerden başlayabilirler. Hemen belirtelim ki Sezai Karakoç, yazdıkları arasında seçme yapılacak sıradan bir yazar değil, eseri bir bütün olarak dikkatle özümsenmesi gereken, yüzyılda bir etrafına parıltılı ışığından saçarak geçen büyük kuyruklu yıldızlar gibi çağımızda aramızdan geçmekte olan ender bir sanatçı-düşünürdür.

Diriliş Akımı nedir?
Sezai Karakoç, eserleriyle ülkemizin bilhassa fikir ve sanat hayatını derinden etkilemiş, bu alanda hâlen Diriliş Akımı adıyla anılan fikir ve sanat akımının kurucusu olmuştur. Edebiyat tarihçisi Ahmet Kabaklı, “20. Yüzyıl Türk Edebiyatı Tarihi” adlı eserinde, Mehmet Âkif, Yahya Kemâl ve Necip Fazıl ile bağlantılı olsa bile Sezai Karakoç’un düşünce adamı, şair ve yazar olarak bunlardan farklı, daha yeni ve esaslı bir yönelim içinde olduğunu, yeni bir akımın kurucusu olduğunu vurguluyor ve bu akıma Yeni İslamcı Akım adını veriyor. Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil, Âkif İnan, Erdem Bayazıt, Alaaddin Özdenören, Ebubekir Eroğlu, İsmail Kıllıoğlu, Turan Koç, Arif Ay, Cahit Koytak, Mustafa Miyasoğlu, ve daha başka isimleri de mensuplarından saydığı Sezai Karakoç’a bağlı bu akım, evet hem yenidir, hem de islamcıdır. Ancak akımın doğru adı Diriliş’tir. Yukarıdaki isimlere Necat Çavuş, Kâmil Eşfak Berki, Hüseyin Atlansoy, İhsan Deniz, Ömer Erdem, Cevdet Karal, Mustafa Ruhi Şirin, Hasan Aycın, Mevlana İdris Zengin, Mustafa Şahin ve daha pek çok genç sanatçıyı da ilave edebiliriz.
Sezai Karakoç hakkında yazılmış kitaplarda ve kendisiyle ilgili özel sayı çıkarmış dergilerde konuyla ilgili bilgi ve bulgulara ulaşmak mümkündür. Burada Kabaklı’nın tarifinden kısa bir bölüm aktarıyoruz: “Gerçekten, bu yeni İslamcılar, “yabancılaşma”ya karşı çıkarak, sanat ve edebiyatta “yerli düşünce”nin ölümsüz ve her çağı kaplar değerdeki Büyük Kitap (Kur’an) ve Büyük Öncü (Hz. Muhammed)’nün, bugünün gözüyle taze yorumlarını yapmaktadırlar. Onlarca millî olmaktan ziyade, evrensel olan İslam’ın büyük kahramanları, faziletleri, eğitimde, hikmette, siyasette, ekonomi ve “eylem”de sonsuz olan değerleri, edebiyatta bu “yeni İslam”ın, yeni insanın, meleksi ve çocuksu aşkların yeni çalışma, irade, çağdaşlık anlayışlarının şiir, hikâye, piyes ve düşünce malzemesi olmaktadır.” (A. Kabaklı, 20. Yüzyıl Türk Edebiyatı Tarihi, s.603)

Ve Monna Rosa
Bazı şiirler vardır, şairlerinin önünü adeta tıkar, okurun diğer eserlerine ulaşmasına engel olurlar. Hiçbir şair, falan şiirin şairi olarak tanınmak ve hep öyle anılmak istemez. Hele Sezai Karakoç gibi bir fikir ve dava adamı, gençlik yıllarında yazıp sonraki yıllarda yazdığı eserleriyle kat kat aştığı bir şiirle hiç anılmak istemez. Ancak bu yanlış ve bilinçsiz tutumdan şüphesiz asıl zararlı çıkan, o sanatçının şu ya da bu sebeple meşhur olmuş böyle birkaç şiirine takılıp kalan okurdur. Ne yazık ki, pek çok kişinin aklına da Sezai Karakoç denilince onun Monna Rosa (Mona Roza) şiiri gelmektedir. Böylelerinin durumu, padişahın hazinesine girip de şaşkınlıktan elindeki küreğin tersiyle ancak bir tek altın alabilen kişinin gülünç ve acıklı haline benzetilebilir.
Sezai Karakoç, Diriliş dergisinde yayınladığı “Hatıralar”ında da açıkladığı gibi (Diriliş, Haziran 1989), Monna Rosa’yı, gül, bülbül, Leyla gibi mazmunları yeniden diriltme gereğini göz önünde bulundurarak kaleme almıştır. Modern bir Leyla ile Mecnun denemesidir Monna Rosa. Yazıldığı dönemin (1952) aşk ve kadın anlayışına esaslı bir karşı çıkıştır. Kadını metres, aşkı flört olarak gören, şairaneliğe hor bakan yeni çürümüşlüğe karşı Mecnun’un yurdundan yükselen yepyeni bir itirazdır. Ciddi okurlara, Diriliş Dergisi’nin 1987 – 1993 arası koleksiyonunu derhal edinip Karakoç’un oradaki yüzlerce önemli başyazısını, makale ve hatıralarını dikkatle okumalarını öneririz. Monna Rosa hakkındaki en sağlıklı bilgiler de bu sayılardadır.

Karakoç’la ilgili kitaplar, özel sayılar
Sezai Karakoç, genç sayılabilecek bir yaşta iken yerli ve yabancı ansiklopedilerde madde olmuş, hakkında çok sayıda yüksek lisans ve doktora tezi hazırlanmıştır. Çok sayıda inceleme, makale, röportaj yayınlanmış, yine birçok dergi özel sayılar hazırlamıştır.
Karakoç hakkında yazılan bazı kitaplar, yazarları ve yayın tarihleri şöyledir: Sanat ve Düşünce Dünyasında Sezai Karakoç, (Şakir Diclehan, Piran y. 1980), Sezai Karakoç’un Şiiri, (Ebubekir Eroğlu, Bürde y. 1981), Doğunun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç, (Turan Karataş,Kaknüs y.1988).
Özel sayı hazırlamış dergilerden bazıları, sayı ve tarihleri ise şöyledir: Yedi İklim, “Üstad Sezai Karakoç’a” başlığıyla, sayı 44-45, 1993, Kitap Dergisi, “Özel Sayı- Kendisi Olabilen ve Kendisi Kalabilen Bir Düşünür Şair: Sezai Karakoç” başlığıyla, sayı 93, 1998, Ludingirra, “Dosya: Sezai Karakoç” başlığıyla, sayı 9, 1999, Biat, “Diriliş neslinden Sezai Karakoç’a armağan” başlığıyla, sayı 6, 2000, Yedi İklim, “Sezai Karakoç Şiiri Özel Sayısı” başlığıyla, sayı 126, Eylül 2000, Hece, “Bir Uygarlık Tasarımı Olarak DİRİLİŞ” Ocak 2003

Şaban Abak (Alıntıdır)
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
Monna Rosa'yı daha önce eklemiştim. Ama tekrar eklemenden mutlu oldum. Ne kadar okunsa da ne kadar tekrar edilse de hiç eskimiyor, her okuyuşta ayrı bir keyif veriyor...

Yeni şiirler eklemeniz temennisiyle...

.
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Orhan Veli olmaması gerekeni, Sezai Karakoç olması gerekeni göstermiştir.

O Diyor:

Yabancılarca işgal edilip, toprakları gittikçe daraltılan bir ülkenin, çatısı kırmızı kiremitli tahta evlerinde oturan basma entarili kız çocukları, elinde oyuncak mantar tabancası, şalvarlı ve yalınayak erkek çocukları, Allah tarafından sürekli kurtarıcı bir sahip gözleyip duran ve yabancıların tango'lukları karşısında bütün mahareti kendine zarar verdirmeksizin bir akrebin neresinden tutulacağını bilmekten ibaret olan ve tabii ölülerin dervişlerle konuşabileceğine, yağmuru, bir demir parçasının üzerine oturmuş meleklerin yağdırdığına bütün kalbiyle inanan mü'min ve mütevekkil doğulu; işte şairin halkı ve ülkesi...
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
Üstadın dönemi böyleydi... Onun çabaları ve Allah'ın inayetiyle yeni bir diriliş nesli var artık. İslam adına kafa yoran her fikir adamında ve yazarda onun izleri vardır... Artık Melekleri de yağmuruda çok iyi biliyoruz...

Eline sağlık, devamını da bekliyorum...

.
 
S

SaLtan

Guest
sezaikarakocwk2.jpg

BİR SEZAİ KARAKOÇ vardır sayın Cumhurbaşkanım. Adını, sanını belki de ilk defa benden duyduğunuz 43 yaşındaki bu mülkiyeli genç, uzun müddet maliyede çalıştıktan sonra istifa etmiş, kendi halinde, alçak gönüllü bir insandır. İnsandır Sezai Karakoç ama, alelade bir insan değil. Milletlerin tarihinde ancak beş yüz yılda, bin yılda bir tesadüf edilen ve bu mesut tesadüfle o milletlerin kültür ve sosyal hayatlarında büyük değişikliklere sebep olan bir sanat ve fikir adamıdır o.

KARAKOÇ BİZİM SANAT ve düşünce hayatımızda Mevlana ve Yunus’tan eşine ve benzerine rastlamadığımız bir şair, bir mütefekkirdir. O yalnız Türkiye’m için değil, dünya edebiyatında ve çağdaş düşünce âleminde daha şimdiden baş köşeyi alacak insanüstü bir kabiliyet ve bir şahsiyettir.Hepsi orijinal, hepsi birbirinden güzel tam 22 eseri vardır Karakoç’un. Tarihe bakış tarzı,Doğu ve Batı medeniyetleri üzerindeki değer yargıları ve estetik dünyamıza kazandırdığı yeni perspektiflerle o, bizim dünyaya tanıtacağımız ve iftihar edeceğimiz büyük bir dehadır.

SEZAİ, BATI DÜŞÜNCE ve sanat hayatında büyük tesirler bırakan ve halâ aşılamayan bir Heideger, bir Schopenhauver, bir Remba, T. S. Eliot’u çok çok gerilerde bırakmış. Onları fersah fersah aşmış bir fikir ve sanat mucizemizdir.

skarakocgr2.jpg


[I]İŞTE BÖYLESİNE BÜYÜK bir değer, bir değil bin Nobel’le hakkını veremeyeceğimiz bu büyük insan, şuanda Cağaloğlunda 8 metre karelik bir odada ve ondan çok daha geniş olmayan bir evde Türk toplumuna yeni sanat eserleri kazandırmanın sancısını çekiyor.[/I]
GÖNLÜM EL VERMEDİ sayın Cumhurbaşkanım. Böyle bir dehayı, bizim devrimizde dünyaya gelen böyle bir kafayı, bir şans eseri olarak aramızda yaşayan bu büyük insanı tanımamış olmamıza gönlüm elvermedi. Onu size ve sizin şahsınızda bütün Türk münevverlerine tanıtmak, anlatmak, yalnız Türkiye için değil, dünya medeniyeti ve insanlık tarihi için de bir kazanç ve iftihar vesilesi yapabileceğimiz bu üstün insan etrafında bir ilgi halesi kurmak, bana uzun

müddettir ağırlığını duyduğum tarihi bir sorumluluk gibi geldi.

NAPOLYON ALMAN TOPRAKLARINA girdiği vakit bütün harp planlarını bir kenara itip ilk iş olarak devrin dehası Goethe ‘yi görmek ve onunla tanışmak istemiştir. Kendi devrinde yaşadığı halde büyük bir fikir ve sanat adamlarıyla tanışmayan, onlarla ilgilenmeyen, onlardan takdir hislerini esirgeyen devlet büyükleri, daha sonraları tarihin acı ve hükmünden kurtulamamışlardır.

TÜRKİYE’NİN İKİ YÜZ yıldan beri geçirdiği kültür ve medeniyet buhranının bir gün bizi bugünkü siyasi keşmekeşe ve sosyo-kültürel kaosa sürükleyeceği beklenen bir gelişme idi. Çıkış yolu ise, ne Batı medeniyetinin yüzyıllardır denediğimiz kapitalizm modeli, ne de son yıllarda yarı aydın kesiminin heveslendiği Marksist rejimidir.Biz bunca denemeden ve zaman kaybından sonra kurtuluşu kendi tarihimizde, kendi kültürümüzde aramak, bu tarihten ve bu kültürden gelen sentezci kafaları bulmak, onlara sarılmak ve tıpkı Japonya’nın yaptığı gibi benliğimizi kaybetmeden kendi kalkınmamızı kendimiz gerçekleştirmek mecburiyetindeydik. Bu neden böyle olmamıştır.burada bunun üzerinde uzun uzadıya durmayacağım. Esasen bunun sebeplerini araştırmak benim ihtisasımda değildir.

BENİM ÜZERİNDE DURMAK istediğim husus, bin yıllık tarihimizin yükseliş devirlerinde devlet başkanlarımızın ve lider mevkiindeki Türk büyüklerinin kendi devirlerinde yaşayan ilim ve sanat adamlarımıza gösterdikleri hürmet ve onlara sağladıkları itibardır. Eğer bugün hala kültürümüzün ana kaynakları olan bir Gazali, bir Mevlana, bir Yunus Emre, bir İbni Kemal, bir Ak Şemseddin, bir Bâki, bir Şeyh Galip, bir Nedim, hatta hatta bir Yahya Kemal gibi tarihi şahsiyetler aramıza yaşıyorlarsa, bu birazda onların yaşadıkları devirlerde devlet büyükleri tarafından gördükleri itibar ve alakadır.

ÇANKAYA KÖŞKÜNDE ZAMAN zaman siyasi şahsiyetlerle veya yakınlarınızla yaptığınız görüşmeler ve akşam sohbetleri gibi ayda yılda bir defa olsun toplumumuzun Sezai Karakoç çapındaki değerli fikir ve sanat adamlarıyla da bir araya gelmenizi gönül ne kadar isterdi. Her Allah’ın günü kavga, itham, iftira ve çekişmelerle geçen bu siyasi atmosferde zamanımızın bir kısmını böyle kültür ve sanat sohbetlerine ayırmanız, hem memleketimizin kültür hayatına bir canlılık getirmiş, hem de zatı alinizin dinlenmesi için güzel bir fırsat yaratmış olmaz mı?

ÇANKAYA KÖŞKÜNDE NEDEN bir hukuk müşavirliği, bir basın müşavirliği olsun da bir kültür müşavirliği olmasın.Gönül isterdi ki, Cumhurbaşkanlığı gibi güzide bir devlet müessesesinde Türk kültürü ve Türk tarihi alanlarında otorite olan şahsiyetlerden kurulu bir kültür müşavirliği bulunsun, haftada veya on beş günde bir toplanmaları sağlansın.İşte sayın Cumhurbaşkanım o zaman Sezai Karakoç’u onunla beraber nice ilim, kültür ve sanat adamlarımızı tanımak, onlarla istişarelerde bulunmak gibi hayırlı bir fırsat elde etmiş olurdunuz.

EMİN OLUNUZ BÖYLE bir teşebbüs, hem zatı aliniz, hem de Türk kültürü için büyük bir kazanç olacaktır.

BUGÜNKÜ NÜSHAMIZ İÇ sahifelerinde Sezai Karakoç’un sanat ve fikir cephesini elimden geldiği kadar anlatmaya çalıştım. Okumak zahmetine katlanmanıza rica edeceğim sayın Cumhurbaşkanım. Umarım ki cüretimi bana bağışlarsınız..

EN DERİN SAYGILARMLA...
edebiyatevisezaikarakocru8.jpg


Bir Yazardan Cumhurbaşkanına Mektup
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
bu başlık altında yazılacak o kadar çok şey var ki
insan ne yazacağını bilemiyor
bahsedilecek kişi sezai karakoç olunca...
bütün yazılanları okudum herkesten Allah rağzı olsun
 
S

SaLtan

Guest
aldığım bir bilgiye göre başbakan (r.t.e) sezai karakoçla görüşmek, kendisini maaşa bağlamak istemiş fakat kendisi başbakana görüşme için bile randevu vermemiş. işte böyle..

ruh unu, ruhuma zerkedip birlikte sonsuzluğa ulaşmak istediğim insan..
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
Diyar,senden de Allah razı olsun... Söylenecek çok şey var, o zaman söyleyelim :)

Saltan kardeşim, Teşekkürler. Başbakanımız onu devlet sanatçısı olup üç kuruş para almak için canatan hokkabazlarla karıştırmış olmalı. Yine de en azından hatırlamış Üstadı...

.
 
B

.BeYzA.

Guest
(Ve Monna Rosa)

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
.................

...


en sevdiğim şiir...teşekkürler
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Sezai Karakoç yazdıklarıyla batı düşüncesiyle İslam düşüncesinin ilk ciddi münazarasını ortaya koymuştur diyebiliriz. Yoğun bir okuma sürecinin içinden geçen Sezai Karakoç batı ve doğu düşüncesinin en uç noktalardaki kaynaklarına ulaşmış, mukayese ve münazara etmiştir. Sezai Karakoç’a göre Müslüman aydının üç görevi vardır: 1) kendini bilmek. 2) doğuyu bilmek. 3) batı düşünce ve edebiyatını güçlü ve zayıf noktalarına varıncaya kadar bilmek.

Benim güneşimden öteye kimse gidemez
Benim güneşimin üstüne doğmadığı hayat hayat değil
"Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır"
Gerçek özgürlüktür kölelik değil Tanrı'ya kulluk
İstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü
Kıyamete kadar söylenecek türkü
 

AdigeBatur

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
1,678
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ayıntab
Web sitesi
www.blogcu.com
Benim güneşimden öteye kimse gidemez
Benim güneşimin üstüne doğmadığı hayat hayat değil
"Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır"
Gerçek özgürlüktür kölelik değil Tanrı'ya kulluk
İstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü
Kıyamete kadar söylenecek türkü

Ne güzel söylemiş üstad... Aklıma taleal bedru geldi. "Ente şemsun, Ente bedrun" Sen güneşsin, Sen aysın...

.
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Erdem Beyazıt kendisiyle yapılan bir söyleşide;''Belki bir romanın konusudur Sezai karakoç.
ve yazabilmek için de Dostoyevski gibi biri olmak lazım. onun mizacından kaynaklanan bazı
şeyler var''diyerek karakoç'un bu zor insan oluşunu vurgulamaktadır.Üsatd'ın hep güçüğü
omuzlayan bir yaratılışı vardır.
Hayatı boyunca hep zor işlere talip olmuştur . Rejimin hemen hemen dışladığı
bir davaya sahip çıkışı,sermayesiz,parasız pulsuz, dergi hatta günlük gazete çıkarması,
Türkiye'nin en büyük kenti İstanbulda yaşaması... Üstad,daha çok şair ve edebiyatçı
yönüyle tanınsa da o büyük bir düşünce adamıdır. Diriliş sahibidir.okunası,bilinesi,
takip edilesi,baş tacı yapılası ve UNUTULMAYASI bir kişidir...
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Büyük şair ve düşünce adamı Sezai Karakoç, önümüzdeki mayıs ayında yetmiş üç dünya yaşını geride bırakıyor.


On sekiz yaşından itibaren ömrünü kelimenin tam manasıyla düşünmekle, yazmakla, entelektüel eylemlerle geçiren Karakoç, yirminci yüzyıl Türk şiirine yeni bir ses, yeni bir nefes getirmiş, Türk-İslam düşüncesine taze bir açılım kazırmış örnek şahsiyetlerdendir.

Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya gelen şairimiz uzun zamır İstanbul’da yaşamaktadır. Karakoç, yüksekokul mezunu ve fevkalâde yeteneklere sahip olmasına karşılık, hayatının hemen hiçbir döneminde, ‘maddi refah’a istenilen şekilde kavuş(a)madı. “Sezai Karakoç ile Cemal Süreya” diyor Ece Ayhan, “Mülkiye’yi bitirmişlerdir ama ‘mülkiyet’le bir ilinti kurmamışlardır. Karakoç’un ıssızlığından ve yalnızlığından yakındığını bugüne dek duymadım.”

Onuru, ağırbaşlılığı, küçük hesapların peşinde olmayışı, günlük olayların, çelişki ve çatışmaların uzağında kalması, Karakoç’un kişiliğinin önemli özellikleridir. Mütevazıdır. Adeta, sabrı kendisine zırh edinmiştir. Yanlış anlaşılmak, en çok da yanlış anlatılmaktan çekinir. Gösterişten, reklamlardan uzakta durur. Bir parti lideri oluncaya kadar kimsede bir fotoğrafı dahi olmamıştır. Sanat ve düşünce dünyasında, saygın bir yere gelmesinde bu vasıflarının da şüphesiz payı vardır.

Medeniyetin ve Diriliş’in mimarı...

Karakoç, daha lise yıllarındayken kendine bir ideal belirlemiş ve o doğrultuda gerekli kültürel altyapıyı oluşturmak için yoğun bir okuma sürecinin içine girmiştir. Türk-İslam uygarlığı ve kültürünün yanı sıra, Doğu ve Batı medeniyetlerinden, kültürlerinden de haberdardır. Onu yakından tanıyanlar bilir ve eserlerini okuyanlar görürler ki, İslam düşüncesi hakkında “derinlemesine” bir bilgi sahibidir. Düşünce hayatının oluşmasında Muhyiddin-i Arabî, İmam-ı Rabbanî, İmam-ı Gazalî, Mevlânâ ve Said Nursî gibi büyük İslam alimlerinin önemli rolü vardır.

DOÇ. DR. TURAN KARATAŞ Kıyıda kalan dev adam: Sezai Karakoç
 
Üst