Şeytandan Dahi Gizlenecek Kalbi Zikir?

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Ehlinden (Mürşid-i Kamilden) alınan gizli (kalbi) zikir ve Rabıta nuru ancak kalbi tasfiye eder. Gerisi faydasız. Ayet-i Kerime'de "Kalbler Ancak Allah'ı zikir ile mutmain olur" buyruldu.. İlimle, ibadetle, tedrisle, şunla, bunla buyurulmadı...

Dil ile zikir de değildir; illa kalbi zikir lazımdır. O da merciinden alınabilir. Merciinden alınmazsa içten yapılacak zikirler beyhudedir. Kalbe gerçek anlamda tesir etmezler. Ömer Ziyauddin efendi, Fetvalar kitabında kendi başına zikredenlere dolap beygirleri gibi olduğu yerde dolananlar demiştir. Terakki ettiğini, kalbi yolda ilerlediğini sanır; ancak olduğu yerde saymaktadır.

Abdulhalik Gucduvani efendimiz, zahir ilmini tedris ediyor, hocasıyla beraber Tefsir okuyordu. Kur'an-ı Kerim'i başından sonuna Ayet Ayet mütalaa ede ede devam ediyorlardı. "Allah'ı içinizden zikredin" Ayet-i Kerimesine geldiler. Orada Abdulhalik Gucduvani efendimiz sual etti:

"Hocam, Allah Teala burada gizli zikri emrediyor. Resulullah efendimiz de buyuruyor ki 'Şeytan sizin damarlarınıza girer, kalbinize muttali olarak ordaki gizli amellerinizi de ifsad etmeye çalışır'... Peki, bu haber mucibince, bir kimse Şeytan'dan emin, ŞEYTANDAN DAHİ GİZLİ zikir emrini nasıl tutacak?"

Hocası tebessüm edip takdir ettiler. Dediler ki "Oğlum, bugüne kadar bunca talebemiz oldu, böyle bir soruyu ilk soran sensin. Lakin biz, Şeytan'dan dahi gizlenecek zikri ve usulünü bilmeyiz. Onu ehline sor. Ehlini de Allah Tealadan iste ki seni onunla tanıştırsın"...

Bu hadiseden sonra Abdulhalik Gucduvani efendimiz, Allah Tealadan öyle bir gizli zikrin yolunu gösterecek merciini (ehlini) diledi ve Hızır As. ile buluştular. Ondan o gizli zikri, kalbe tesir eden usulü öğrendi. Bu usül zaten Eba Bekir Sıddık efendimize verilen yoldur. Abdulhalik Gucduvani efendimiz, manevi cihetten Nakşibendi efendimize de öğretti. Bugün Nakşilerden başka o usulü sürdüren herhangi bir yol, tarik, cemiyet yoktur.

Zikirsiz, Rabıtasız kalb temizlenmez. Tasfiye olmaz. İtminana da ulaşamaz.

Kalbimizde beslediğimiz Allah'tan gayrı ne kadar sevgi, ne kadar arzu var ise onlar kirletiyor zaten kalbi... Sözümüze itiraz eden varsa kendi kalbine baksın. Eğer bu gayri arzular orada mevcut ise boşuna itiraz etmeyip kalbinin çaresine baksın.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Abdülhakim Arvasi hz.leri, izinsiz zikir kişiye sevap getirir, cenneti kazandırır, ebrardan yapar der. İzinli zikr ise Hakk'a vasıl eder, mukarrebinden eder. (Hasenatül ebrar seyyiatül mukarrebin) "Ebrarların işledikleri sevap Mukarrebler yanında günahtır." demişler büyükler
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Dil ile zikir de değildir; illa kalbi zikir lazımdır.

İlla Kalbi zikir olacağı nerede geçiyor?

Kalbi zikre nasıl ulaşılır?


Bir başka yerde sizin yazdığınız bir ayet-i kerimede buyuruluyor ki

Araf, 205: Sabah akşam demeden, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an (zikret) ve gafillerden olma.

Alçak sesle anarken nasıl olur da kalbi zikreder insan?

Yoksa DİL ile değil KALBİ ZİKİR derken kasdedilen başka şey mi?
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Cehri Tarikatlerin yani Nefsi usülde gidenlerin yani sesli zikirle meşgul olanların ulaşacağı yer de kalbi zikirdir. Netice sesli zikir yapa yapa, yollarını tamamladıklarında kalbi zikre geçerler.

"Alçak sesle" zikrin anlamı: Kendi işiteceği kadardır.

Bu Ayet-i Kerimede (Gizli zikir emredilen Araf, 205'te) hem gizli duaya, hem gizli estağfirullah demeye (avf u mağfiret istemeye) hem de kalbi zikre emir vardır. Dua ve af dileği, insanın kendi işiteceği kadar, adeta fısıldayarak olmalıdır. Kalbi zikir ise dil dahil olsun olmasın zikrin manasını kalbde hissetmek (bulundurmak) şeklindedir. Yani kalbden aşk u şevk ile "Allah Allah" diyerektendir. O nedenle Ayet-i Kerimede hem "içeriden" hem de "kısık bir sesle" ifadeleri geçmektedir. Bu bir çelişki değildir haşa.

İmam Kurtubi bu Ayetin tefsirinde der ki: " 'Yüksek olmayan bir sesle' yani, sözünü yüksekten daha aşağı bir sesle. Bu da kendine işittirecek kadar anlamındadır. Nitekim bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır: '...ikisi ortası bir yol tut' (el-İsra, 17/110) Yüksek sesle söylemek ile gizli söylemek arasında bir yol tut, demektir."

İmam Razi bu Ayetin Tefsirinde der ki: "İnsanın zikirden (anıp hatırlamadan) istifadesi, ancak, zikir bu şekilde yapıldığında tam ve mükemmel olur. Çünkü bu şekilde yapılacak zikir, ihlasa ve tazarruya daha uygundur. ... Allah'ı içinden zikretmesinden murad, onun, lisanıyla söylediği zikirlerin manasını bilmesi, (kalbinde, gönlünde) kemâl, izzet, yücelik, celâl ve azamet sıfatlarını hatırlayıp, (kalbinde) devamlı bulundurarak anmasıdır. Bu böyledir, zira lisanıyla zikirde bulunan kimsenin lisanı, kalben zikirden de uzak olursa, bu faydadan hâil (boş) olur (faydasızdır). ... Cenâb-ı Hak, Resulüne, Rabbini içinden zikretmesini emredince,nefsi zikrin bulunduğunun tahakkuk ettiğini itiraf etmek gerekir. Kelam-ı nefsinin manası da sadece budur. ... Allah Teâlâ, "Rabbini içinden... an, zikret" buyurmuş, "İlahını ve diğer isimleri zikret, an!.." dememiştir. Cenâb-ı Hak, kendisini bu makamda "Rab" ismiyle adlandırmış ve zatını, Hz. Peygamber'e raci olan zamire izafe ederek, Rabbe-ke (Rabbî-ni) demiştir. Bütün bunlar, Allah'ın sonsuz rahmetine O'nun kurbiyyet ve yakınlığına, lütuf ve ihsanına delâlet eder. ... Kalbte, bu ilahî makam inkişâf edince, ümit kuvvetlenir. Bundan sonra kul, Cenâb-ı Hakk'ın, "Yalvararak ve korkarak" ifadelerini duyunca, o zaman haşyeti artar. Bu durumda da, kalbte, ümid ve korkuya, haşyete sebep olan şeyler, meydana gelir. ...

Binâenaleyh, insanın içinden yapmış olduğu zikirden, yalvarmaya, tazarrüya geçmesi, Miraç'tan inmeye; tazarrûdan zikre geçmesi ise, Mirâc'a yükselmeye benzer. İşte bu iki hal ile, kudsî ruhların, evliyâullahın Mirac'ı tamamlanır. ...

İbn Abbas, şöyle demektedir: "Hak Teâlâ'nın, "yüksek olmayan bir sesle..." kaydının manası, kişinin, Rabbisini kendi kendisi duyacak bir biçimde zikretmesidir. Zira, bu tabirden maksad, lisân ile yapılan zikrin bulunmasıdır. Lisân ile yapılan zikir, kişinin kendisinin duyacağı şekilde olduğu zaman, o kimsenin hayali bu zikirden müteessir olur.. Kişinin hayalinin müteessir olması ise, ruhanî ve kalbî zikirde, bir tür kuvvet meydana getirir. "


Tafsilatlı malumat için lütfen Razi Hz.lerinin Tefsirine bakınız.
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Hirahos Kardeşim;

"Dil ile zikir de değildir; illa kalbi zikir lazımdır."

Bu söz kimin sözüdür ve nerede geçiyor?
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Fahri Razi Hz.lerinin tefsirine bakınız. Yukarıda vardır. Son.Fedai ağabeyim. Hürmetler ederim.
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Hirahos kardeşim;

Hakkınızı helal ediniz.

Tefsire baktım. Dediğiniz yeri okudum.

Yukarıdaki ilk yazınızda kalbi zikir deyip sonra Nakşibendi yolunun büyükleri olan efendilerimizden bahsedince insan ister istemez aklına kalbi zikirden kastın nakşibendilerin hafi zikri olduğu geliyor.

Oysa Fahreddin Razi KS hazretlerinin tefsirinde, ne Kadirilerin cehri zikri ne de Nakşibendilerin hafi zikri kasdedilmiyor.

Öncelikle konuyu anlatırken Cehri zikirden bahsediyor. Fakat hem Cehri hem de Hafi zikri anlatırken her iki usulde de yapılan zikirde istifade olması için Kalbin zikredilenden gafil olmaması gerektiğini, zikredilen esmaların manalarını bilmek gerektiğini anlatıyor.

Bu manada baktığınız zaman konu hafi ya da cehri zikir değil tüm zikirleri kapsıyor.

Ayrıca tefsirin devamında sadece bu da yetmez diyor ve ekliyor.

"İkinci kayıt: Zikirde nazar-ı dikkate alınması gereken şartlardan birisi de, yalvarıp yakarmanın bulunmasıdır."

ve ekliyor

Binâenaleyh, insanın içinden yapmış olduğu zikirden, yalvarmaya, tazarrüya geçmesi, Miraç'tan inmeye; tazarrûdan zikre geçmesi ise, Mirâc'a yükselmeye benzer. İşte bu iki hal ile, kudsî ruhların, evliyâullahın Mirac'ı tamamlanır.

ve devamla (benim anladığım kadarıyla) diyor ki

Zikir ederken kişi, kendi eksikliğinin farkına
varıp Allah CC ı hakkıyla zikredemediğini düşünerek içinde Allah CC korkusunu hissetmelidir.

Özetlersek

İster Cehri, ister hafi zikir olsun zikirden fayda sağlanması için

1. Zikreden zikredilenden gafil olmamalı

2. Zikrettiği esmaların manasını bilmeli

3. Zikrederken Allah CC korkusunu hissetmelidir

4. Zikirden yalvarıp, yakarmaya (tazarru) geçmelidir


 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Allah razı olsun Son.Fedai abim. Mutabıkız. Amenna ve saddakna. Hakkımız ise yoktur amma yine de helal olsun. Siz de helal ediniz.
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
:)
ben yazdıktan sonra hirahos kardeşin yazısını gördüm. geri alıyorum yazımı o vakit:)
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Zikir konusunu dilerseniz bir de ehlinden dinleyelim.

CEHRİ VE HAFİ ZİKİR

Cenâb-ı Hak Tebareke ve Teâlâ buyurdular:

“Rabb’ini gönülden, yalvararak, boynu bükük ve ürpererek hafif sesle sabah-akşam zikret! Sakın gâfillerden olma.” (A’raf: 205)

Bu emir Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-e mahsusdur. O’ndan gayrisine gelince:

Zikir evvela cehren emredilmiştir; çünki cehri zikir, tesir ve havatırı def’etmek için daha kuvvetlidir.

Bundan sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

“Zikrin en hayırlısı hafi olanıdır” buyurmuşlardır.

Yani: “İktida etmek isteyene gizli zikir açık zikirden efdaldir.” diye buyurmuşlardır. (Hadis-i şerifi İbn-i Ömer rivayet etmiştir.)

İmam Nevevi -rahmetullahi aleyh- buyurmuşlardır ki:

“Zâkirîn zikir için toplandıklarında kendileri için evlâ olan ref-ı savt etmemeleridir (seslerini yükseltmemeleridir.) Lakin zâkir münferid ve havastan ise, hakkında evla olan zikr-i hafidir. Eğer avamdan ise zikr-i cehri efdaldir.”

İmam Süyuti buyuruyor ki:

“Zikr-i cehri diğerlerinden efdaldir. Çünki zikr-i cehride amel daha fazladır ve faidesi şudur ki samiiynin canlarına işlemesiyle kalplerini uyarır.”

İmam Ahmet er-Rifai -kuddise sırruh- da; Toplu halde zikredilirken cehren, münferiden zikredilirken sırran (hafiyyen) zikredimesini emretmiştir.

Cenâb-ı Hakk Teâlâ’nın:

“Rabb’inize yalvara yakara gizlice duâ edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf: 55) emrine gelince:

Bu Âyet-i celile’nin tefsirinde müfessirler demişlerdir ki: Burada cehri duâda aşırı gitmekten nehyedilmiştir, zikr-i cehrîden değil.

Ve bunu İmam Süyuti Risalet’ül-Fikri kitabında ve İbn-i Âbidîn “Haşiyet’üd-Dürr’il-Muhtar”ında tahkik ve tastik etmişlerdir.

KAYNAK : Risale-i Es'adiyye 7. Fasıl
 
Üst