Yazık yazık,bu kafadan kurtulun,kendi açınızdan daha iy olur,Şeyh Saidin yaptığı ingiliz planı isyanla Peyagamber efendimizin(sav) ve sahabelerin yaptığı islam için yapılan cihatları nasıl bir tutuyorsun.Bizden size söylemesi bu vatanı kimse size böldürmez,Anadoluyu parçalayarak bir kürt devleti kurmak istemek kendi idam fermanını yazmak demektir.Bunu böyle bilin bu vatanı kimseye böldürmeyiz.Bakın biz islamiyetin hakim olmasını isteyen insanlarız,ancak vatan mevzu bahis oldumu kimseyi affetmeyiz.Vatan bir bütündür parçalanamaz.Bayrakta bir tanedir.
o yorumlama şeyh said e ait. mahkeme zabıtlarından bulabilirsin. birazda yavaş ol bakayım sen. bu vatanı bölmeye çalışan kim. tarihi bir realiteyi açığa çıkarma aryışında bulunmak, keşfetmeye çabalamak,vatana ihanetse bu istikamette düşünmek vatana ihanetlikse küllen bitmişizdir. işinize gelmediği noktalarda vatan, millet, sakarya demekle tiynetiniz belli oluyor zaten. jandarmamı kesildiniz bu noktoda..
Şeyh Sait kıyamını anlamak için Kürtleri bu kıyama götüren rolü çok iyi anlamak gerekiyor. Istiklal harbi süresince Kemal Paşa büyük destek veren bölge halkı Lozan´da yok sayılmayı hazmedemiyordu. Yine siyasal Kürt yelpazesinde Modern Kürt Milliyetcilerinin kemalizme biat edip, Geçmişlerine sünger çekmeleri Milli duyguları güçlendirip. Kemalist rejim ile Kürt motifli şark nüfusunu zıtlaştırıyordu. Kemalizme biat eden Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Abdullah Cevdet, M, Şükrü sekban gibi eski KTC içindeki mandacı zihniyet taban kabedip yok olmaya doğru gidiyordu. Ankara hükümeti çıkardığı yasalarla şark insanının 1000 yıllık kürt üst kimliğini alt edip. Kürtle Türkü birleştiren yegane noktanın Islam kardeşliği olduğûnu hatırlamak istemiyordu. Bunu daha önceden fark eden Y.Ziya bey ve Albay Halit bey önderliğnde kürtler kürt istiklal cemiyetini kurdular. Bu cemiyet kısa sürede tüm Kürdistan eyaletinde örgütlendi. Bu cemiyette en dikkat çekici özelik her türlü mandacılığı ret edip, Empreyalizme değil şarklı Ahaliye yüzünü çevirmesiydi. Istiklal cemiyeti yapısı ve manifestosu itibariyle bölge insanının kanını sıcaklaştıryordu. Kısa zamanda bir çok tanınmış aydın, tüccar, esnaf ve subay Cemyiete katıldılar. Cemiyet alt ve üst kimlikleri Kürtlerin varlığı için birleştiriyordu. Ayrıca cemiyet´de melekanlı
şeyh Abdullah, palolu
şeyh Şerif, Fakih Hasan,
Şeyh Abdulrahim gibi önde gelen Müslüman Kürt alimleride bulunuyordu. Cemiyet´de en dikkat çekici isim ise
şeyh Ali-ye Septi'nin soyundan Mevlani Halid-e Bağdadiye bağlı Piranlı Dini lider Ailenin Temsilcisi
şeyh Sait idi.
Şeyh Şait dini otoritesiyle hem topraksız köylüler, hem göçerler, hem Ağalar, hem askerlere Allahın yasalarıyla adil bir şekilde hükmedebilecek bir Milli lider kapasitesine sahipti. Cemiyet kuruluşundan itibaren bir halk devrimiyle şarkın üzerindeki baskıcı statükoyu geriletmek amacındaydı. Cemiyet ilk yıllarını tüm Kürtlerle işbirliği yapıp, tüm şarklı toplumlara inkılapı tebliğ etmeyle geçirdi. Cemiyetin siyasi kolunun lideri konumundaki Bitlis Meebusu Y. Ziya Bey 1924 yazında Kemalist statükonun iddialarına göre Muhalif Kazım karabekir yanlılarıyla Kürt-Türk işbirliği ve
Cumhurriyetin tekçi zihiniyetten yeniden kuruluş öncesi aşamasındaki gibi çoğulcu zihniyete geçmesi temennisiyle temas kurdu. Aynı yılın ekim ayında Resmi Zihniyet Devletin kuruluşunda büyük bir emeği bulunan bizzat ilk mecliste yeralan Y.Ziya beyi halkı devlete karşı isyanan kışkırtığı gerekçesiyle tutuklattı. Y. Ziya Cemiyetin beyni isimlerindendi. Onun tutuklanması cemiyetin beyin hücrelerine bir sabotaj niteliği taşıyordu. Y. Ziya tutuklatırılarak cemiyetin fikir binası çökertilmeye çalışılıyordu. Tutuklamaların bir başka dikkat çeken noktası ise Albay Halit bey idi. Halit bey hamidiye süvari alayrarında yeralmış Patnos, bulanık, Malazgirt, Varto arasında güçlü bir aşiret olan Cibranlılardandı. Askeri geçmişi başarılarla dolu olan Halit bey cemiyetin askeri beynini oluşturmakta idi. Halit beyin tutuklanması cemiyetin askeri kolluk kuvvetlerine karşı yapılan kansız bir darbe idi. Kemalizim cemiyete entrika üzerine entrika oyunuyordu.
Şeyh Sait ise plansız ve organizmasız bir inkılap girişimin mevcut statüko tarafından ezileceğinin farkındaydı. Şarkı köy köy dolaşıp Kürt Milletini Küfür rejimine karşı Kürdistan Istiklal Cemiyetine destek vermeye davet ediyordu. Kısa sürede Erzurumdan Elazığa büyük bir coğrafyada halkın büyük bir kısmını ikna etti.
Şeyh Sayit şarktaki Alevi, Yezidi, Süryani inanca sahip dinsel azınlıklara karşıda kendini modern diye tanımlıyan Taklitçi Ankara hükümetinden daha toleranslıydı. Bizzat Varto Alevi aşiretlerine mektup yazıp, onları inkarcı rejime karşı bir milli inkılaba davet ediyordu.
Şeyh Sait'deki bu inkılapcı, Islami ruh Ankara rejiminin gecelerini kabusa çeviriyordu. Ankara Hükümetinin yeniden huzura ulaşması için
Şeyh Said'in kellesinin altın tepside Demokratik Zeusların tahtlarına sunulması gerekiyordu.
Şeyh kış aylarınd bir yakınının düğününe iştirak etmek gayesiyle Piran'da (Diyarbakır'ın Dicle ilçesinin kemalistler tarafından değiştirilmeden önceki gerçek kürçe ismi) bulunmaktaydı.
Şeyh onur konuğuydu. Düğünü silahlı küçük bir askeri grup basıp. Ahmet adında birisinin mahkumları bu köyde evinde sakladığını iddia ettiler. Bu Ankara Hükümetinin bir hilesiydi.
Şeyh Said halkı tuzağa düşmemeleri için uyardı. Ancak askerler yaptıkları provakatör hareketlerle halkı köylerini korumak için silah sıkmaya zorladılar. 1 Asker yaşamını yitirirken bu Pravakasyon Ankara hükümetine şarkta Eşkiya Kürtlerin irticacı isyanı olarak telgraflandı. Ankara hükümetine göre şeh Sait mazlumların mallarına saldıran harami ordusu bir çopulcu eşkiya reisi yobazdı.
Şeyh Sait oynanan büyük oyunun farkına vararak Piran'da atı üzerindeyken insanlara iki seçenek sunuyordu. 1. Pis canları için her türlü baskıya göz yumarak, firavuni rejime ayak uydurmak 2. Allaha can ve mallarını cennet karşılığında hediye etmek. Piran'daki halkın büyük bir kısmı şeri hukuku, Beşeri hukuka tercih edip atlarıyla kuzeye doğru yöneldiler.
Şeyh said kısa sürede Genç'i ele geçirip, Kürdistan Islam Devletinin Başkenti ilan etti. O yönetimi altındaki insanlara en adil şekilde davranıyordu. Bütün mal ve servetini Atlarla köy köy dolaştırıp fakir ve mazlum milletine dağıtıyordu. O halkını küfür rejiminden korkmamaya davet edip, cennete koşmaya çağırıyordu. Ondaki bu devrimci Islami duruş belleklerde kullakları kuran okuduğu için yırtılan Ebuzer (r.a.)'i Baskıcı rejimin ilahlarına karşı yokdan var eden tüm insanların, canlıların evrenin yaratıcısı Allahi Ahad Ahad diye her türlü işkenceye karşı diliyle ve kalbiyle direnişci bir ruhla mazlumların onuru olarak korkmadan sloganlaştıran. Tevhidi ekolün yılmaz direnişcisi Bilal-ı Habbeşi'yi (r.a.)hatırlatan Muhammedi bir duruş idi.
Şeyh Said bu duruşuyla Mazlum kürt Toplumunda hergeçen gün daha da güçleniyordu ancak mevsim kıştı dağ şartları çok zordu. Cemiyetin askeri ve siyasi liderleri tutukluydu. Inkilap hayalleri projeleştirilememişti. Tüm Ortadoğu Emperyalist güçler tarafından işgal altındaydı. Emperyalizim Batı, taklitcisi Ankara rejimini,
şeyh Sait'e her zaman için tercih ediyordu.
Şeyh Said işte böyle zor bir süreçte Kürtlerin folklorik coğrafyasının Türkiye'ye düşen kısımlarının yaklaşık35%' ine egemen oldu. Bu başarıya bir ayda ulaştı. Artık hedefi hayallerdeki Başkent Diyarbakır'dı. Ankara Hükümeti 80000 kişilik bir güçle Diyarbekiri korumak için seferberlik ilan etti. Suriye'yi işgal etmiş olan Fransızlar, 35000 askeri trenlerle Diyarbekire suriye içinden yollayarak Rejime suni Tenefüs yaptılar. Kürtler gelen bu ek güçle zayıfladılar ve Diyarbekirden geri çekildiler. Sonrasında ise
şeyh Sait bizzat yakın akrabası Kasım bey tarafından ihanete uğradı A. Rahman paşa köprüsü
üzerinde (Muş-Varto'da) Kasım beyin ihaneti üzerine Ankara Hükümeti askerleri tarafından yakalanıp tutuklandı.
Şeyh Said ve arkadaşları Istiklal mahkemeleri denen ancak adaletle hiç bir alakası olmayan ve şekli tıpkı Ortaçağ Avrupasının Engizasyon Mahkemelerine benzeyen Mahkemelerde, idama mahkum oldular.
Şeyh Said idam Sehpasına gülerek gidiyordu. Kur'an-ı Kerim'den ayetler okuyordu. Son sözleri ise: 'Değersiz dalllarda asılmama pervam yoktur. Müaadelem Allah, din ve Milletim içindir' olmuştur. Kemalist statükonun bu tarihteki en derin Kürt islami haraketine yönelttiği Ingiliz işbirlikçisi iddiaları hiç bir delili bulunmayan koca bir yalandır. O dönemki mevcut statüko toplumların etnik alt kimlikleri ret edip yeni bir üst etnik kimliği dayatmıştır. Yine toplumun yaşantısının bir parçası olan inançları gerçekliğinden uzaklaştırıp Merkezi sistemin bir afyonu haline getirmiştir. Işte
şeyh Sait kıyamıyla üst kimlik ve Devlet dini dayatmalarını ret edip Islamın mazlumların dini olduğunu zalim hiyararşiye hatırlatmıştır. Yine Diyarbekir sevgisi
şeyh Said ile ölümsüzleştirmiştir. Statüko
şeyh Said´ ı idam sehpalarında şehid ederek ölümsüzleştirmiştir. Ve kıyam sonrası yapılan baskılar Türk-Kürt kardeşliğine çok derin darbeler vurmuştur. Ozamanda çozüm kardeşlikti tıpkı bugün gibi.
(alıntıdır)