Filistinim
Üye
- Katılım
- 5 Kas 2006
- Mesajlar
- 20
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
Cihadla Yasayan Sehadetle Ölen Bir Büyük Önder
Filistin'de isgale karsi iki ayri intifadanin öncülügünü yapan, vücudunun felçli olmasina ragmen Allah yolunda mücadeleden, direnisten geri kalmayan büyük insan, büyük lider, HAMAS'in manevi lideri Seyh Ahmed Yasin siyonistlerin düzenledikleri bir suikast neticesi hayatini kaybetti. Seyh Yasin, evinin yakinindaki camide sabah namazini kilmasinin ardindan isgalci Siyonistlerin helikopterleri tarafindan firlatilan füzelere hedef olarak hayatini kaybetti. Saldirida ikisi Ahmed Yasin'in yardimcisi olmak üzere dört kisi daha hayatini kaybetti.
Siyonistlerin bu saldirisi Filistin'in her tarafinda genis çapli tepkilere ve hareketlilige sebep oldu.
Kutsal Direnisin Manevi Lideri: Seyh Ahmed Yasin
Ahmed Yasin 1937 yilinda Filistin'in Askalan sehrinin el-Cevra köyünde dünyaya geldi. Üç yasinda iken babasi vefat etti. Bundan sonra annesinin ve kardeslerinin himayesinde büyüdü. 1948 yilinda yahudilerin Filistin'in büyük bir bölümünü isgal etmelerinin yol açtigi felaket üzerine ailesi Gazze sehrine göç etti.
Ahmed Yasin, 1952 yilinda Gazze sehrindeki Imam Safii Okulu'nda ilkögrenimini tamamladi. Sonra er-Rihal Ortaokulu'nda ortaögrenimini tamamladi. Lise ögrenimini de 1958 yilinda Filistin Lisesi'nde tamamladi. Ahmed Yasin, hayatinin gerek bu döneminde gerekse sonraki dönemlerinde pek çok önemli olaya sahit oldu. Bütün bu olaylarin onun üzerinde önemli etkileri oldu.
Ahmed Yasin, 1952 yazinda bir yüzme faaliyeti esnasinda kafasinin üstüne düstü ve boyun kemigi kirildi. Bu yüzden bütün vücudu felç oldu.
Liseyi bitirdikten sonra bazi ilim adamlarindan özel dersler aldi. Bunun yani sira kendi özel çalismalariyla da kendini çok iyi yetistirdi. Çevresinde zeki ve kültürlü biri olarak taninirdi. Özel ögrenimini tamamladiktan sonra ögretmen olarak görev aldi.
1967 yilinda Filistin'in tamaminin siyonist isgalcilerin eline geçmesi üzerine insanlar vatanlarini isgalden kurtarma mücadelelerinde kendilerine önderlik edecek birilerini aramaya basladilar. Isgalci yahudilerden gelen tehlike konusunda insanlarin suurlandirilmasinda Seyh Ahmed Yasin'in büyük rolü oldu.
Seyh Ahmed Yasin, Gazze'de Islâm Merkezi'ni kurmasindan sonra iyice tanindi ve Filistin'in her tarafinda adi duyulmaya basladi. Bu durum isgal yönetimini son derece rahatsiz etti ve isgal yönetimi Seyh Ahmed Yasin'i defalarca polis merkezine çagirdi.
1984 yilinda Seyh Ahmed Yasin ve yardimcilarindan pek çok kimse tutuklandi. Yürütülen sorusturma sonunda Ahmed Yasin, Israil devletini yikarak yerine Islâmi bir devlet kurmak için çalistigi gerekçesiyle 13 yil hapse mahkum edildi. Ancak on bir ay sonra Filistinlilerle isgalciler arasinda gerçeklestirilen bir esir degisiminde serbest birakildi. 1985'te gerçeklestirilen bu uygulamadan sonra Seyh Ahmed Yasin yine Filistinli kitlelerin siyonist isgalcilere karsi sürdürdükleri cihadlarinda baslarina geçti. Ahmed Yasin 8 Aralik 1987 tarihinde baslayan intifadanin öncüsü durumundaki Islâmi Direnis Hareketi (HAMAS)'nin liderligini yürüttü. Bu teskilatin manevi lideri ve intifadanin devaminda bir motor görevi gördü.
Siyonistler, 18 Mayis 1989 tarihinde Seyh Ahmed Yasin'i yeniden tutukladilar. Onunla birlikte Islâmi Direnis Hareketi mensubu pek çok kimseyi de tutukladilar. Bu tutuklama, intifadayi durdurmayi amaçlayan sonuç getirmeyecek bir uygulamaydi. Ancak siyonistler umduklarini bulamadilar. Çünkü bu olay üzerine intifada daha da siddetlendi.
Uzun oyalamalardan sonra Seyh Ahmed Yasin 3 Ocak 1990 tarihinde mahkeme önüne çikarildi ve 15 suçlamadan yargilandi. Ahmed Yasin'in mahkeme mensuplarina söyledigi söz su olmustu: "Bu mahkeme kanuni olarak beni yargilama hak ve yetkisine sahip degildir. Çünkü bu mahkeme isgalciler tarafindan kurulmustur. Dolayisiyla tamamen gayri mesru ve kanun disidir."
Bu ilk durusmadan sonra yargiç yeniden durusmayi belirsiz bir tarihe kadar erteledi. Daha sonra siyonist yönetim Seyh Ahmed Yasin'in 6 Ekim 1991 tarihinde mahkeme önüne çikarilacagini açikladi. HAMAS bu sirada, Seyh Ahmed Yasin'in yargilanmasini protesto için genel grev ilan etti. 16 Ekim 1991 tarihinde de Seyh Ahmed Yasin hakkinda mahkemenin verdigi zulüm hükmü açiklandi. Israil askeri mahkemesi HAMAS'in kurucusu Seyh Ahmed Yasin'i ömür boyu hapis cezasina çarptirdi. Mahkeme Ahmed Yasin'e ayrica, öldürme emirleri verdigi ve Israil'i yikarak yerine Islâmi bir devlet kurmayi amaçlayan kanun disi (!) örgüt kurdugu iddiasiyla on bes yil hapis cezasi verdi.
Israil yönetimi söz konusu cezaya mahkum ettikten sonra Ahmed Yasin'le zaman zaman pazarliklar yapmak ve ona serbest birakilmasi için bazi sartlari kabul ettirmek istedi. Bir keresinde Israil'i tanidigini ve imzalanan özerklik anlasmalarina olumlu baktigini açiklamasi karsiliginda serbest birakma teklifinde bulundu. Ahmed Yasin bunu kesinlikle kabul etmedi. Daha sonra Israil'i tanima sartindan vazgeçerek sadece özerklik anlasmalarini kabullenmesi sartiyla serbest birakma teklifinde bulundu. Bunun üzerine Ahmed Yasin: "Bana disari çiktigimda karpuz yemememi sart kossaniz bile yine kabul etmem. Çünkü ben isgal rejimini muhatap kabul etmiyorum ki onun sartini kabul edeyim" cevabini verdi.
Yüce Allah Kur'an-i Kerim'de söyle buyurur:
"Bizim ugrumuzda cihad edenleri biz elbette yollarimiza iletiriz. Muhakkak ki Allah iyilik edenlerle beraberdir." (Ankebut suresi: 29/69)
"Allah: "Elbette ben ve peygamberlerim galip gelecegiz" diye yazmistir. Süphesiz Allah güçlüdür, yücedir." (Mücadele suresi: 58/21)
Ahmed Yasin, saglik durumunun kötülesmesine, maruz kaldigi kötü uygulamalara ve bedensel özürlü olmasi dolayisiyla zindanda çektigi sikintilara ragmen isgalciler karsisinda hiçbir taviz vermedi. Onun su sözü davasi ve inanci konusunda ne kadar kararli oldugunu açikça ortaya koymaktadir: "Benim için hapiste 100 yil kalmak karsiliginda birtakim tavizler vererek çikmaktan daha iyidir." Onun isgal rejiminin mahkemesi karsisina çikarildigi sira söyledigi sözler de inanci konusundaki kararliliginin bir göstergesiydi.
Seyh Ahmed Yasin sekiz yil süren zindan hayati boyunca kararliligindan hiç bir sey kaybetmedi ve siyonist yönetimi muhatap kabul etmeme konusundaki tutumunu degistirmedi. O gerçekten Hz. Yusuf (a.s.)'i kendisine örnek almis bir insandi. Kur'an-i Kerim'de Hz. Yusuf (a.s.) hakkinda söyle buyuruluyor: "Hükümdar: "Onu bana getirin" dedi. Bunun üzerine ona elçi gelince: "Efendine dön de ona sor: "Ellerini kesen kadinlarin durumlari neydi? Süphesiz Rabbim onlarin düzenlerini bilir" dedi. (Hükümdar kadinlara): "Yusuf'un nefsine yaklasmak istediginizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Hâsâ! Allah için biz ondan hiç bir kötülük görmedik" dediler. Azizin hanimi da dedi ki: "Iste simdi gerçek ortaya çikti. Ben onun nefsine yaklasmak istedim. O ise gerçekten dogru söyleyenlerdendir." (Yusuf, 12/50-51) Yusuf (a.s.) zindanda o kadar izdirap çekmesine ragmen hakkindaki dedikodularin kaynagini kurutmadan zindandan çikmamayi tercih etmisti. Ahmed Yasin de çektigi bütün izdiraplara ragmen davasindan zerre kadar taviz vermemek için zindan hayatina sabretti.
Seyh Ahmed Yasin bu kararliligiyla ayni zamanda esi az görülür müstesna bir örnek ortaya koydu. Hasta yataginda, acil tedaviye ihtiyacinin olmasina ragmen: "Benim buradan çikarilmam vatanimdan çikarilmam anlamina gelmeyecek. Ben bu topraklara yeniden dönme hakkimi muhafaza edecegim" diyerek Filistinlilere: "Bu vatana sahip çikma konusunda asla gevseklik göstermeyin. Isgalciler sizin en ufak bir zaafinizi kendi sinsi politikalari için kullanabilirler, buna firsat vermeyin" mesaji iletti.
Seyh Ahmed Yasin sekiz buçuk yila yakin bir süre zindanda kaldiktan sonra 30 Eylül 1997 Sali aksami serbest birakilarak tedavi edilmek üzere Ürdün'ün baskenti Amman'a getirildi. Ancak bu serbest birakma olayiyla ilgili iki önemli iddia ortaya atildi. Bunlardan biri, Ahmed Yasin'in serbest birakilmayip Ürdün'e sürgün edildigi, digeri ise 25 Eylül 1997 Persembe günü sabahi Ürdün'ün baskenti Amman'da HAMAS Siyasi Birimi baskani Halid Mes'al'e karsi suikast girisiminde bulunan Kanada uyruklu iki MOSSAD ajanina karsilik serbest birakildigi iddiasiydi.
"Sürgün" iddiasinin dogru olmadigi gerek Seyh Ahmed Yasin'in açiklamalariyla ve gerekse onun Gazze'ye dönerek açiklamalarini fiilen de dogrulamasiyla ortaya konmus oldu. Ahmed Yasin, söz konusu iddianin ortaya atilmasindan sonra yaptigi açiklamada, Amman'a tedavi için geldigini ve Allah'in izniyle sagligina kavusmasi durumunda vatanina geri dönecegini ifade etmisti.
Ahmed Yasin açiklamasinda, isgal yönetiminden yurduna geri dönmesine müsaade edilecegine dair yazili bir belge verilmeden, kendisini Remle'den alarak Amman'a götürmek için gelen Ürdün helikopterinin kalkmasina izin vermedigini dile getirerek istedigi zaman vatanina geri dönme hakkinin sakli olduguna dair yaninda yazili belge bulundugunu dile getirmisti.
O, zindandan çikarilmadan önce vatanina dönmesine müsaade edilecegine dair yazili belge istemesiyle de tam anlamiyla Hz. Yusuf (a.s.) tavri sergilemisti. Zindandan çikarilacagi haberinin kendisine ulasmasina ragmen hiç heyecana kapilmadan ve tam bir kararlilik göstererek hakkinda çikarilacak spekülasyonlara meydana vermemek ve vatanina olan bagliligini, ona karsi duyarliligini ortaya koymak için isgalcilerden yeniden vatanina dönmesine müsaade edilecegine dair yazili belge istedi. Bu tam anlamiyla Hz. Yusuf (a.s.) kararliligidir.
Ikinci iddiaya gelince, maalesef bu iddianin arka planinda gelisen olaylar tamamen Ahmed Yasin'in ve HAMAS'in iradesi disinda cereyan ettiginden ve çevrilen oyunlar bütünüyle Ürdün - Israil arasinda vuku buldugundan gelismeler açiklamalari yalanladi. Bu ise Ürdün krali Hüseyin'in kendi saltanatini korumak için izledigi zikzakli politikasinin bir yansimasiydi. Kral Hüseyin, ortada bir pazarlik oldugu iddialarinin dogru olmadigini ve Halid Mes'al'e suikast girisiminde bulunan MOSSAD ajanlarinin Ürdün'de yargilanacaklarini açiklamasina ragmen Seyh Ahmed Yasin'in Gazze'ye dönmesinin ardindan söz konusu suikast girisimine katilan MOSSAD ajanlarini Israil'e teslim etti.
HAMAS olayin hemen ardindan yaptigi açiklamada teslim isine siddetle tepki gösterdi. HAMAS konuyla ilgili açiklamasinda sunlari bildirdi:
"Biz MOSSAD adli terör örgütüne mensup ajanlarin yargilanmalarini beklerken onlarin siyonist yönetime teslimi yönünde gelismeler olmasina sasirdik. HAMAS, hareketin Siyasi Birimi'nin baskani kardesimiz Halid Mes'al'e karsi suikast girisiminde bulunan MOSSAD ajanlarinin Ürdün hükümeti tarafindan siyonist isgal yönetimine teslim edilmesini büyük bir üzüntüyle karsilamistir. Bu hareket siyonist teröre karsi yumusak tavir gösterilmesi anlamina gelir ki böyle bir tavir da onlara daha çok cesaret kazandiracak dolayisiyla benzer girisimleri tekrarlamaya tesvik edecektir. Bu ise Ürdün'ün istikrar ve güvenine zarar verecektir. Siyonist yönetimin basbakani Benjamin Netanyahu'nun Ariel Saron ve Izak Mordohay adli iki teröristi de yanina alarak dün aksam televizyonda yaptigi açiklama ve isgale karsi direnenler nerede olurlarsa olsunlar kendilerini izleyecekleri yönünde sözler sarfetmesi bizim görüslerimizi dogrulamaktadir."
Seyh Ahmed Yasin, Gazze'ye dönmesinden sonra da mücadelesine devam etti. Bu sebeple 29 Eylül 2000'de baslayan Aksa Intifadasi'nin da manevi lideri olarak biliniyordu. Isgalci siyonistler tarafindan da sürekli takip ediliyordu. Bu takip sebebiyle daha önce de bir suikast girisimine hedef olmus ama Allah'in izniyle mucizevi bir sekilde saldiridan sag kurtulmustu.
Ahmed Yasin sadece HAMAS'in degil bütün Filistin direnisinin lideri olarak bilinen önemli bir sahsiyetti. Bundan dolayi da bütün Filistin halki tarafindan sahipleniliyordu. Sehadeti karsisinda da bütün Filistin halkinin ve direnis örgütlerinin ortak tavir sergilemesi bu özelligini ortaya koymaktadir.
Ahmed Yasin'in Direnisinden Notlar
Seyh Ahmed Yasin 1983'te Gazze'de kurdugu Islam Merkezi'nde yaptigi konusmalardan dolayi Israil isgal kuvvetleri tarafindan polis merkezine götürülür. Orada komiserle aralarinda söyle bir konusma geçer:
Komiser: Seyh Ahmed! Peygamberinizin Hayber'de atalarimiza karsi zafer elde ettigi gibi sizin de bize karsi zafer elde edeceginizi ileri sürmüyor musunuz? Hadi öyleyse yaninda ne varsa ortaya dök ve bizimle savasmak için silahini çikar.
A. Yasin: Hayber çok uzak degildir. Günü geldiginde bizim size ne yapacagimizi görürsünüz.
Komiser: Ne demek istiyorsunuz?
A. Yasin: Demek istiyorum ki, sizin gerçek savasiniz Islâm'la ve Muhammed'in askerleriyle olacaktir.
Bu olaydan kisa bir süre sonra Ahmed Yasin tutuklandi. Daha sonra mahkeme önüne çikarildiginda yargiçla arasinda söyle bir konusma geçti:
Yargiç: Sen Israil devletini yikarak yerine Islâmi bir devlet kurmak için çalisan Islami bir askeri örgütün baskanligini yapmakla suçlaniyorsun.
A. Yasin: Onlarin üzerlerindeki zulmün kaldirilmasi için kendilerine yardimci olmam benim vatanima ve halkima karsi bir görevimdir.
Yargiç: Sen ayni zamanda kanundisi yollarla silah temin etmekle ve Israil'e karsi kullanilmasi durumunda büyük bir felakete sebep olabilecek kadar silah biriktirmekle suçlaniyorsun.
A. Yasin: Her gün bizi öldürmek isteyene, vatanimizi ve kutsal varliklarimizi isgal edene karsi canlarimizi ve kardeslerimizi savunmak bizim hakkimizdir.
Bu olaydan sonra, Israilli yargica gazeteciler Ahmed Yasin'in felçli ve oturak biri oldugunu hatirlattiklarinda yargiç söyle demisti: "O felçli ve oturak bir adam ama onun felçli ve oturak olmayan akli ve dili var. Ayni zamanda bir örgüt adami ve lider konumunda. Etkinlik sahibi biri. Israil açisindan ona güvenilemez."
Ahmed Yasin, 1989'da tutuklanmasindan sonra mahkeme önüne ilk çikarildiginda yargiçla arasinda söyle bir konusma geçti:
Yargiç: Sen HAMAS hareketini kurmakla, tas atanlari idare etmekle, onlari Israil devletine karsi savasmaya tesvikle ve onlara bazi Israil askerlerini ve yahudilerden bu topraklara yerlestirilenleri öldürme emri vermekle suçlaniyorsun.
A. Yasin: Ben HAMAS'i kurmakla seref duyarim. Yaptiklarim isgale karsi direnmem için dinime karsi görevimdir. Bunu yapmak ise Filistin'deki halkimin haklarini korumam için mesru bir hakkimdir.
Israil mahkemesi 16 Ekim 1991 tarihinde Ahmed Yasin'i "ömür boyu + on bes yil" hapis cezasina çarptirdigini açiklayinca Seyh Yasin kahkahayla güldü. Onun bu kahkahasinin mahkemenin kararini alaya almak anlamina geldigini düsünen Israilli yargiç hiddetlendi. Ama Ahmed Yasin yargicin tavirlarini hiç ciddiye almadi.
Siyonistler onu zindana attiktan sonra felçli olmasina ragmen insanlik disi uygulamalara maruz biraktilar. Ama buna ragmen onun kararli tavrini degistiremediler. Bir ara bazi sartlarla serbest birakmayi teklif ederek onunla pazarliga girismek istediler. Amaçlari onun yönlendirdigi kalabalik kitlenin azmini zayiflatmakti. Ama o kararli tutumundan hiçbir sey kaybetmeksizin su açiklamayi yapti: "Benim için hapiste 100 yil kalmak karsiliginda birtakim tavizler vererek çikmaktan daha iyidir."
Isgalciler pazarlik tekliflerini daha sonralari da sürdürdüler. Ama ondan hiçbir taviz koparamadilar. Onun isgalcilere en son söyledigi söz su olmustu: "Bana disari çiktigimda karpuz yemememi sart kossaniz bile yine kabul etmem. Çünkü ben isgal rejimini muhatap kabul etmiyorum ki onun sartini kabul edeyim."
Yüce Allah, Kur'an-i Kerim'de söyle buyurur: "Bizim ugrumuzda cihad edenleri biz elbette yollarimiza iletiriz. Muhakkak ki Allah iyilik edenlerle beraberdir." (Ankebut, 29/69) Allahu teala, onu felçle imtihan etmis ama ona cihad ve mücadele konusunda üstün bir azim ve direnis gücü lütfetmis.
Filistin'de isgale karsi iki ayri intifadanin öncülügünü yapan, vücudunun felçli olmasina ragmen Allah yolunda mücadeleden, direnisten geri kalmayan büyük insan, büyük lider, HAMAS'in manevi lideri Seyh Ahmed Yasin siyonistlerin düzenledikleri bir suikast neticesi hayatini kaybetti. Seyh Yasin, evinin yakinindaki camide sabah namazini kilmasinin ardindan isgalci Siyonistlerin helikopterleri tarafindan firlatilan füzelere hedef olarak hayatini kaybetti. Saldirida ikisi Ahmed Yasin'in yardimcisi olmak üzere dört kisi daha hayatini kaybetti.
Siyonistlerin bu saldirisi Filistin'in her tarafinda genis çapli tepkilere ve hareketlilige sebep oldu.
Kutsal Direnisin Manevi Lideri: Seyh Ahmed Yasin
Ahmed Yasin 1937 yilinda Filistin'in Askalan sehrinin el-Cevra köyünde dünyaya geldi. Üç yasinda iken babasi vefat etti. Bundan sonra annesinin ve kardeslerinin himayesinde büyüdü. 1948 yilinda yahudilerin Filistin'in büyük bir bölümünü isgal etmelerinin yol açtigi felaket üzerine ailesi Gazze sehrine göç etti.
Ahmed Yasin, 1952 yilinda Gazze sehrindeki Imam Safii Okulu'nda ilkögrenimini tamamladi. Sonra er-Rihal Ortaokulu'nda ortaögrenimini tamamladi. Lise ögrenimini de 1958 yilinda Filistin Lisesi'nde tamamladi. Ahmed Yasin, hayatinin gerek bu döneminde gerekse sonraki dönemlerinde pek çok önemli olaya sahit oldu. Bütün bu olaylarin onun üzerinde önemli etkileri oldu.
Ahmed Yasin, 1952 yazinda bir yüzme faaliyeti esnasinda kafasinin üstüne düstü ve boyun kemigi kirildi. Bu yüzden bütün vücudu felç oldu.
Liseyi bitirdikten sonra bazi ilim adamlarindan özel dersler aldi. Bunun yani sira kendi özel çalismalariyla da kendini çok iyi yetistirdi. Çevresinde zeki ve kültürlü biri olarak taninirdi. Özel ögrenimini tamamladiktan sonra ögretmen olarak görev aldi.
1967 yilinda Filistin'in tamaminin siyonist isgalcilerin eline geçmesi üzerine insanlar vatanlarini isgalden kurtarma mücadelelerinde kendilerine önderlik edecek birilerini aramaya basladilar. Isgalci yahudilerden gelen tehlike konusunda insanlarin suurlandirilmasinda Seyh Ahmed Yasin'in büyük rolü oldu.
Seyh Ahmed Yasin, Gazze'de Islâm Merkezi'ni kurmasindan sonra iyice tanindi ve Filistin'in her tarafinda adi duyulmaya basladi. Bu durum isgal yönetimini son derece rahatsiz etti ve isgal yönetimi Seyh Ahmed Yasin'i defalarca polis merkezine çagirdi.
1984 yilinda Seyh Ahmed Yasin ve yardimcilarindan pek çok kimse tutuklandi. Yürütülen sorusturma sonunda Ahmed Yasin, Israil devletini yikarak yerine Islâmi bir devlet kurmak için çalistigi gerekçesiyle 13 yil hapse mahkum edildi. Ancak on bir ay sonra Filistinlilerle isgalciler arasinda gerçeklestirilen bir esir degisiminde serbest birakildi. 1985'te gerçeklestirilen bu uygulamadan sonra Seyh Ahmed Yasin yine Filistinli kitlelerin siyonist isgalcilere karsi sürdürdükleri cihadlarinda baslarina geçti. Ahmed Yasin 8 Aralik 1987 tarihinde baslayan intifadanin öncüsü durumundaki Islâmi Direnis Hareketi (HAMAS)'nin liderligini yürüttü. Bu teskilatin manevi lideri ve intifadanin devaminda bir motor görevi gördü.
Siyonistler, 18 Mayis 1989 tarihinde Seyh Ahmed Yasin'i yeniden tutukladilar. Onunla birlikte Islâmi Direnis Hareketi mensubu pek çok kimseyi de tutukladilar. Bu tutuklama, intifadayi durdurmayi amaçlayan sonuç getirmeyecek bir uygulamaydi. Ancak siyonistler umduklarini bulamadilar. Çünkü bu olay üzerine intifada daha da siddetlendi.
Uzun oyalamalardan sonra Seyh Ahmed Yasin 3 Ocak 1990 tarihinde mahkeme önüne çikarildi ve 15 suçlamadan yargilandi. Ahmed Yasin'in mahkeme mensuplarina söyledigi söz su olmustu: "Bu mahkeme kanuni olarak beni yargilama hak ve yetkisine sahip degildir. Çünkü bu mahkeme isgalciler tarafindan kurulmustur. Dolayisiyla tamamen gayri mesru ve kanun disidir."
Bu ilk durusmadan sonra yargiç yeniden durusmayi belirsiz bir tarihe kadar erteledi. Daha sonra siyonist yönetim Seyh Ahmed Yasin'in 6 Ekim 1991 tarihinde mahkeme önüne çikarilacagini açikladi. HAMAS bu sirada, Seyh Ahmed Yasin'in yargilanmasini protesto için genel grev ilan etti. 16 Ekim 1991 tarihinde de Seyh Ahmed Yasin hakkinda mahkemenin verdigi zulüm hükmü açiklandi. Israil askeri mahkemesi HAMAS'in kurucusu Seyh Ahmed Yasin'i ömür boyu hapis cezasina çarptirdi. Mahkeme Ahmed Yasin'e ayrica, öldürme emirleri verdigi ve Israil'i yikarak yerine Islâmi bir devlet kurmayi amaçlayan kanun disi (!) örgüt kurdugu iddiasiyla on bes yil hapis cezasi verdi.
Israil yönetimi söz konusu cezaya mahkum ettikten sonra Ahmed Yasin'le zaman zaman pazarliklar yapmak ve ona serbest birakilmasi için bazi sartlari kabul ettirmek istedi. Bir keresinde Israil'i tanidigini ve imzalanan özerklik anlasmalarina olumlu baktigini açiklamasi karsiliginda serbest birakma teklifinde bulundu. Ahmed Yasin bunu kesinlikle kabul etmedi. Daha sonra Israil'i tanima sartindan vazgeçerek sadece özerklik anlasmalarini kabullenmesi sartiyla serbest birakma teklifinde bulundu. Bunun üzerine Ahmed Yasin: "Bana disari çiktigimda karpuz yemememi sart kossaniz bile yine kabul etmem. Çünkü ben isgal rejimini muhatap kabul etmiyorum ki onun sartini kabul edeyim" cevabini verdi.
Yüce Allah Kur'an-i Kerim'de söyle buyurur:
"Bizim ugrumuzda cihad edenleri biz elbette yollarimiza iletiriz. Muhakkak ki Allah iyilik edenlerle beraberdir." (Ankebut suresi: 29/69)
"Allah: "Elbette ben ve peygamberlerim galip gelecegiz" diye yazmistir. Süphesiz Allah güçlüdür, yücedir." (Mücadele suresi: 58/21)
Ahmed Yasin, saglik durumunun kötülesmesine, maruz kaldigi kötü uygulamalara ve bedensel özürlü olmasi dolayisiyla zindanda çektigi sikintilara ragmen isgalciler karsisinda hiçbir taviz vermedi. Onun su sözü davasi ve inanci konusunda ne kadar kararli oldugunu açikça ortaya koymaktadir: "Benim için hapiste 100 yil kalmak karsiliginda birtakim tavizler vererek çikmaktan daha iyidir." Onun isgal rejiminin mahkemesi karsisina çikarildigi sira söyledigi sözler de inanci konusundaki kararliliginin bir göstergesiydi.
Seyh Ahmed Yasin sekiz yil süren zindan hayati boyunca kararliligindan hiç bir sey kaybetmedi ve siyonist yönetimi muhatap kabul etmeme konusundaki tutumunu degistirmedi. O gerçekten Hz. Yusuf (a.s.)'i kendisine örnek almis bir insandi. Kur'an-i Kerim'de Hz. Yusuf (a.s.) hakkinda söyle buyuruluyor: "Hükümdar: "Onu bana getirin" dedi. Bunun üzerine ona elçi gelince: "Efendine dön de ona sor: "Ellerini kesen kadinlarin durumlari neydi? Süphesiz Rabbim onlarin düzenlerini bilir" dedi. (Hükümdar kadinlara): "Yusuf'un nefsine yaklasmak istediginizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Hâsâ! Allah için biz ondan hiç bir kötülük görmedik" dediler. Azizin hanimi da dedi ki: "Iste simdi gerçek ortaya çikti. Ben onun nefsine yaklasmak istedim. O ise gerçekten dogru söyleyenlerdendir." (Yusuf, 12/50-51) Yusuf (a.s.) zindanda o kadar izdirap çekmesine ragmen hakkindaki dedikodularin kaynagini kurutmadan zindandan çikmamayi tercih etmisti. Ahmed Yasin de çektigi bütün izdiraplara ragmen davasindan zerre kadar taviz vermemek için zindan hayatina sabretti.
Seyh Ahmed Yasin bu kararliligiyla ayni zamanda esi az görülür müstesna bir örnek ortaya koydu. Hasta yataginda, acil tedaviye ihtiyacinin olmasina ragmen: "Benim buradan çikarilmam vatanimdan çikarilmam anlamina gelmeyecek. Ben bu topraklara yeniden dönme hakkimi muhafaza edecegim" diyerek Filistinlilere: "Bu vatana sahip çikma konusunda asla gevseklik göstermeyin. Isgalciler sizin en ufak bir zaafinizi kendi sinsi politikalari için kullanabilirler, buna firsat vermeyin" mesaji iletti.
Seyh Ahmed Yasin sekiz buçuk yila yakin bir süre zindanda kaldiktan sonra 30 Eylül 1997 Sali aksami serbest birakilarak tedavi edilmek üzere Ürdün'ün baskenti Amman'a getirildi. Ancak bu serbest birakma olayiyla ilgili iki önemli iddia ortaya atildi. Bunlardan biri, Ahmed Yasin'in serbest birakilmayip Ürdün'e sürgün edildigi, digeri ise 25 Eylül 1997 Persembe günü sabahi Ürdün'ün baskenti Amman'da HAMAS Siyasi Birimi baskani Halid Mes'al'e karsi suikast girisiminde bulunan Kanada uyruklu iki MOSSAD ajanina karsilik serbest birakildigi iddiasiydi.
"Sürgün" iddiasinin dogru olmadigi gerek Seyh Ahmed Yasin'in açiklamalariyla ve gerekse onun Gazze'ye dönerek açiklamalarini fiilen de dogrulamasiyla ortaya konmus oldu. Ahmed Yasin, söz konusu iddianin ortaya atilmasindan sonra yaptigi açiklamada, Amman'a tedavi için geldigini ve Allah'in izniyle sagligina kavusmasi durumunda vatanina geri dönecegini ifade etmisti.
Ahmed Yasin açiklamasinda, isgal yönetiminden yurduna geri dönmesine müsaade edilecegine dair yazili bir belge verilmeden, kendisini Remle'den alarak Amman'a götürmek için gelen Ürdün helikopterinin kalkmasina izin vermedigini dile getirerek istedigi zaman vatanina geri dönme hakkinin sakli olduguna dair yaninda yazili belge bulundugunu dile getirmisti.
O, zindandan çikarilmadan önce vatanina dönmesine müsaade edilecegine dair yazili belge istemesiyle de tam anlamiyla Hz. Yusuf (a.s.) tavri sergilemisti. Zindandan çikarilacagi haberinin kendisine ulasmasina ragmen hiç heyecana kapilmadan ve tam bir kararlilik göstererek hakkinda çikarilacak spekülasyonlara meydana vermemek ve vatanina olan bagliligini, ona karsi duyarliligini ortaya koymak için isgalcilerden yeniden vatanina dönmesine müsaade edilecegine dair yazili belge istedi. Bu tam anlamiyla Hz. Yusuf (a.s.) kararliligidir.
Ikinci iddiaya gelince, maalesef bu iddianin arka planinda gelisen olaylar tamamen Ahmed Yasin'in ve HAMAS'in iradesi disinda cereyan ettiginden ve çevrilen oyunlar bütünüyle Ürdün - Israil arasinda vuku buldugundan gelismeler açiklamalari yalanladi. Bu ise Ürdün krali Hüseyin'in kendi saltanatini korumak için izledigi zikzakli politikasinin bir yansimasiydi. Kral Hüseyin, ortada bir pazarlik oldugu iddialarinin dogru olmadigini ve Halid Mes'al'e suikast girisiminde bulunan MOSSAD ajanlarinin Ürdün'de yargilanacaklarini açiklamasina ragmen Seyh Ahmed Yasin'in Gazze'ye dönmesinin ardindan söz konusu suikast girisimine katilan MOSSAD ajanlarini Israil'e teslim etti.
HAMAS olayin hemen ardindan yaptigi açiklamada teslim isine siddetle tepki gösterdi. HAMAS konuyla ilgili açiklamasinda sunlari bildirdi:
"Biz MOSSAD adli terör örgütüne mensup ajanlarin yargilanmalarini beklerken onlarin siyonist yönetime teslimi yönünde gelismeler olmasina sasirdik. HAMAS, hareketin Siyasi Birimi'nin baskani kardesimiz Halid Mes'al'e karsi suikast girisiminde bulunan MOSSAD ajanlarinin Ürdün hükümeti tarafindan siyonist isgal yönetimine teslim edilmesini büyük bir üzüntüyle karsilamistir. Bu hareket siyonist teröre karsi yumusak tavir gösterilmesi anlamina gelir ki böyle bir tavir da onlara daha çok cesaret kazandiracak dolayisiyla benzer girisimleri tekrarlamaya tesvik edecektir. Bu ise Ürdün'ün istikrar ve güvenine zarar verecektir. Siyonist yönetimin basbakani Benjamin Netanyahu'nun Ariel Saron ve Izak Mordohay adli iki teröristi de yanina alarak dün aksam televizyonda yaptigi açiklama ve isgale karsi direnenler nerede olurlarsa olsunlar kendilerini izleyecekleri yönünde sözler sarfetmesi bizim görüslerimizi dogrulamaktadir."
Seyh Ahmed Yasin, Gazze'ye dönmesinden sonra da mücadelesine devam etti. Bu sebeple 29 Eylül 2000'de baslayan Aksa Intifadasi'nin da manevi lideri olarak biliniyordu. Isgalci siyonistler tarafindan da sürekli takip ediliyordu. Bu takip sebebiyle daha önce de bir suikast girisimine hedef olmus ama Allah'in izniyle mucizevi bir sekilde saldiridan sag kurtulmustu.
Ahmed Yasin sadece HAMAS'in degil bütün Filistin direnisinin lideri olarak bilinen önemli bir sahsiyetti. Bundan dolayi da bütün Filistin halki tarafindan sahipleniliyordu. Sehadeti karsisinda da bütün Filistin halkinin ve direnis örgütlerinin ortak tavir sergilemesi bu özelligini ortaya koymaktadir.
Ahmed Yasin'in Direnisinden Notlar
Seyh Ahmed Yasin 1983'te Gazze'de kurdugu Islam Merkezi'nde yaptigi konusmalardan dolayi Israil isgal kuvvetleri tarafindan polis merkezine götürülür. Orada komiserle aralarinda söyle bir konusma geçer:
Komiser: Seyh Ahmed! Peygamberinizin Hayber'de atalarimiza karsi zafer elde ettigi gibi sizin de bize karsi zafer elde edeceginizi ileri sürmüyor musunuz? Hadi öyleyse yaninda ne varsa ortaya dök ve bizimle savasmak için silahini çikar.
A. Yasin: Hayber çok uzak degildir. Günü geldiginde bizim size ne yapacagimizi görürsünüz.
Komiser: Ne demek istiyorsunuz?
A. Yasin: Demek istiyorum ki, sizin gerçek savasiniz Islâm'la ve Muhammed'in askerleriyle olacaktir.
Bu olaydan kisa bir süre sonra Ahmed Yasin tutuklandi. Daha sonra mahkeme önüne çikarildiginda yargiçla arasinda söyle bir konusma geçti:
Yargiç: Sen Israil devletini yikarak yerine Islâmi bir devlet kurmak için çalisan Islami bir askeri örgütün baskanligini yapmakla suçlaniyorsun.
A. Yasin: Onlarin üzerlerindeki zulmün kaldirilmasi için kendilerine yardimci olmam benim vatanima ve halkima karsi bir görevimdir.
Yargiç: Sen ayni zamanda kanundisi yollarla silah temin etmekle ve Israil'e karsi kullanilmasi durumunda büyük bir felakete sebep olabilecek kadar silah biriktirmekle suçlaniyorsun.
A. Yasin: Her gün bizi öldürmek isteyene, vatanimizi ve kutsal varliklarimizi isgal edene karsi canlarimizi ve kardeslerimizi savunmak bizim hakkimizdir.
Bu olaydan sonra, Israilli yargica gazeteciler Ahmed Yasin'in felçli ve oturak biri oldugunu hatirlattiklarinda yargiç söyle demisti: "O felçli ve oturak bir adam ama onun felçli ve oturak olmayan akli ve dili var. Ayni zamanda bir örgüt adami ve lider konumunda. Etkinlik sahibi biri. Israil açisindan ona güvenilemez."
Ahmed Yasin, 1989'da tutuklanmasindan sonra mahkeme önüne ilk çikarildiginda yargiçla arasinda söyle bir konusma geçti:
Yargiç: Sen HAMAS hareketini kurmakla, tas atanlari idare etmekle, onlari Israil devletine karsi savasmaya tesvikle ve onlara bazi Israil askerlerini ve yahudilerden bu topraklara yerlestirilenleri öldürme emri vermekle suçlaniyorsun.
A. Yasin: Ben HAMAS'i kurmakla seref duyarim. Yaptiklarim isgale karsi direnmem için dinime karsi görevimdir. Bunu yapmak ise Filistin'deki halkimin haklarini korumam için mesru bir hakkimdir.
Israil mahkemesi 16 Ekim 1991 tarihinde Ahmed Yasin'i "ömür boyu + on bes yil" hapis cezasina çarptirdigini açiklayinca Seyh Yasin kahkahayla güldü. Onun bu kahkahasinin mahkemenin kararini alaya almak anlamina geldigini düsünen Israilli yargiç hiddetlendi. Ama Ahmed Yasin yargicin tavirlarini hiç ciddiye almadi.
Siyonistler onu zindana attiktan sonra felçli olmasina ragmen insanlik disi uygulamalara maruz biraktilar. Ama buna ragmen onun kararli tavrini degistiremediler. Bir ara bazi sartlarla serbest birakmayi teklif ederek onunla pazarliga girismek istediler. Amaçlari onun yönlendirdigi kalabalik kitlenin azmini zayiflatmakti. Ama o kararli tutumundan hiçbir sey kaybetmeksizin su açiklamayi yapti: "Benim için hapiste 100 yil kalmak karsiliginda birtakim tavizler vererek çikmaktan daha iyidir."
Isgalciler pazarlik tekliflerini daha sonralari da sürdürdüler. Ama ondan hiçbir taviz koparamadilar. Onun isgalcilere en son söyledigi söz su olmustu: "Bana disari çiktigimda karpuz yemememi sart kossaniz bile yine kabul etmem. Çünkü ben isgal rejimini muhatap kabul etmiyorum ki onun sartini kabul edeyim."
Yüce Allah, Kur'an-i Kerim'de söyle buyurur: "Bizim ugrumuzda cihad edenleri biz elbette yollarimiza iletiriz. Muhakkak ki Allah iyilik edenlerle beraberdir." (Ankebut, 29/69) Allahu teala, onu felçle imtihan etmis ama ona cihad ve mücadele konusunda üstün bir azim ve direnis gücü lütfetmis.