Semavi Dinlerin Tarihi Uydurma mı..?

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
Süleyman Aleyhisselamda Müslümandır.


Süleyman Aleyhisselamda bütün peygamberler gibi müslüman olup kavmini İslam dinine davet etmiştir. Melike (kraliçe) Belkis ve kavmini İslam dinine davet ettiği mektubunda şunlar geçmektedir. Ayette;

Meâlen; O mektup Süleymandandır. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyladır. Bana başkaldırmayın ve teslimiyet göstererek (İslam dininin çağrısını kabul ederek)bana geliniz diye buyrulmaktadır.

Belkis ile kavmi İslama çağrıyı kabul etmekle teslimiyet göstererek kendisine gelmeden önce
Ulularına şunu sordu;



قَالَ يَا اَيُّهَا الْمَلأُُ أَيُّكُمْ يَاْتِينِي بِعَرْشِهَا قَبْلَ أَنْ يَاْتُونِي مُسْلِمِينَ




Meâlen; Sonra Süleyman, kavminin ileri gelenlerine şöyle) dedi: “- Ey seçkin topluluk! Onlar (Belkıs ve kavmi), İslam dininin çağrısını kabul edipte bana müslüman olarak gelmezden önce onun (Belkıs’ın) tahtını hanginiz bana getirir?”

En Neml suresinin 42.Ayetinde de;


وَأُوتِينَا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمِينَ


Meâlen; Vakta ki (Belkıs) geldi, ona denildi ki: “- Böyle mi senin tahtın?” (Belkıs şöyle) dedi: “- Sanki odur. Bununla beraber bize bu taht mucizesinden önce (peygamberliğine delâlet eden Hüdhüd mucizesi ile) ilim verildi ve müslüman olduk.”

En Neml suresinin 44. Ayetinde de;



رَبِّ إِِنّى ظَلَمْتُ نَفْسِي وَأَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمٰنَ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ




Meâlen; Meğer ben gerçekten (şimdiye kadar Müslüman olmamakla)kendime yazık edip nefsime zulmetmişim. Artık Müslüman olup Süleymanla (aleyhisselam) beraber Alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum diye buyrulmaktadır.​
 

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
Musa ve Harun Aleyhisselamda Müslümandır.

Musa Aleyhisselam, kardeşi Harun Aleyhisselamla birlikte putperest bir kavım olan ve ilah olduğunu iddia eden firavuna Allah’ın varlığını ve birliğinine inanmakla onları İslam dinine çağırmaya gönderilen ulul azim peygamberlerden üçüncüsüdür.

Birgün İsrail oğullarına vaaz ve nasihatta bulunarak İslam dinine sımsıkı sarılmalarını ve Allah’a tevekkül etmelerini söyledi.
Allah Teâla Kur’ani Kerimde Yunus suresinin 84.ayetinde şöyle buyuruyor;

وَقَالَ مُوسٰى يَا قَوْمِ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا اِنْ كُنْتُمْ مُسْلِمِينَ


Meâlen; Mûsa da kavmine şöyle dedi: “Ey kavmim! Siz, gerçekten Allah’a iman edip Müslüman olmuşsanız artık o halde Allah’a tevekkül edin.”

Allah rasulu Musa aleyhisselama iman etmekle İslam dinine giren firavunun sihirbazları, firavunun kendilerine işkence yapacağını vaad edince onlar, Allah’tan kendilerine sabır verip İslam üzerinde ölmeyi nasip etmesini dilediler.


El–Araf suresinin 126.ayetinde şöyle buyuruluyor;

وَمَا تَنْقِمُ مِنَّا اِلاَّ أَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا رَبَّنَا افْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ


Meâlen; Senin bizden intikam almaya kalkışman ancak, Rabbimizin âyetleri gelince iman etmemizden ileri geliyor. Ey Rabbimiz! üzerimize sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür.”


Ve Allah’ın düşmanı firavunda boğulmak üzereyken Allah ve rasulu Musa Aleyhisselama iman edip İslam Dinine girmek istediğinde Yunus suresi 90.ayette şunları söyledi;


وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا حَتّٰى إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ ءَامَنْتُ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ الَّذِي ءَامَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ



Meâlen; İsraîloğullarını denizden (sâlimen karşı tarafa) geçirdik. Firavun, hemen askerleriyle zulüm ve saldırganlık yaparak arkalarına düştü. Nihayet denizde boğulmaya başlayınca şöyle dedi: “İman ettim, gerçekten İsrailoğullarının iman ettiğinden (Allah’dan) başka hiç bir ilâh yoktur. Ben de O’na teslim olan Müslümanlardanım.

Kur’ani Kerimdeki başka ayetlerde ise;


(ÂLİ-İMRÂN-suresi/99.ayet)

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللهِ مَنْ اٰمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاَنْتُمْ شُهَدَاءُ وَمَا اللهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ


De ki: “- Ey ehl-i kitap! İslâmın hak din olduğunu bildiğiniz halde neden iman edenleri, Allah yolundan çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”



(ÂLİ IMRÂN suresi 95. ayet)



قُلْ صَدَقَ اللهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ اِبْرٰهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكينَ





Sen de ki: “(Helâl ve haramı haber vermekde) Allah doğru buyurmuştur. O halde İslâma yönelerek İbrahim’in dinine(İSLAM)a uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”


(Enbiya suresi/92.ayet)



اِنَّ هٰذِهِ أُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَاَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ





İşte sizin dininiz olan bu İslâm dini (tevhid dini, bütün peygamberlerde) tek bir dindir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde yalnız bana ibadet edin, emirlerime itaat edin.


(TEVBE suresi 29. ayet)

قَاتِلُوا الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِاللهِ وَلاَ بِالْيَوْمِ الآخِرِ وَلاَ يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلاَ يَدِينُونَ دِينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذِينَ اُوتُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ


Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

O kâfir olanlara ve Allah yolundan (İslâm’dan) insanları çevirenlere; biz, başkalarını da ifsad ettiklerinden, (küfürlerinden ötürü hak kazandıkları) azab üstüne azab ziyade etmişizdir.(Nahl suresi/86.ayet)

اَلَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ


(Râsûlüm), de ki: “- Ey kitap ehli (olan Hristiyan ve Yahudî’ler)! Bizimle sizin aranızda müsavî bir kelimeye gelin. Şöyle ki: Allah’dan başkasına tapmayalım, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da birbirimizi Rab’lar edinmiyelim”. Eğer kitap ehli bu kelimeden yüz çevirirlerse, (o halde) şöyle deyin: “- Şâhid olun, biz gerçek müslümanlarız. (Bu ayet-i kerime, Yahudiler: İbrahim Yahudî’dir ve biz onun dinine bağlıyız, demeleri üzerine nâzil olmuştur.) (ÂLİ IMRÂN suresi 64. ayet


قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلٰى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلاَّ نَعْبُدَ اِلاَّ اللهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِه شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللهِ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ


Bu ayetlerde Musa Aleyhisselam gibi diğer bütün peygamberlerinde Müslüman olduğu ve hepsinin İslam dinine davet ettikleri açıkca görünmektedir. Kalplerinde eğrilik olanlar ve bu ayetlerin anlamlarından nasibini alamayanlar, Musa aleyhisselam için insanları Yahudilik dinine davet etti diyecek kadar ileriye gittiler.

İsa Aleyhisselamın hıristiyanlık dinini anlatmak için geldiğini ve onun hiristiyan olduğunu iddia ettiler. Başından beri batıl ve uydurma birer din olan Yahudilik ve hirisityanlığı adeta hak din, semavi din ve ilahi din olduklarını söyleyenler ve bu şekilde inananlar farkında olmadan Kur’anı yalanlamaktadırlar. Bu ayetleri anlayamadıkları gibi Kur’anı yalanladıklarınıda bilmemektedirler.

Fakat bilinmesi dinde zaruri ve farz olan bu meseleyi (yani İslamdan başka hak din olmadığını ) bilmeleri üzerlerine farzdı. Burada bilmemek, yanlış öğrenmek ve batıl bir şekilde inanmaları onlar için mazeret sayılmaz. İslam dininde bilinmesi zaruri olan meseleleri öğrenmek kadın erkek her müslümanın üzerine farzdır. Her Müslüman İslam dinini ve iman esaslarını öğrenmek zorundadır.

Yahudilik dinine gelince, Musa Aleyhisselam döneminde Yahudilik diye bir din yoktu. Batıl olan bu Yahudilik dini, Musa Aleyhisselamın vefatından kısa bir süre sonra uydurulup insanlara telkin edilmeye başlandı. Bazıları Yahudilik dininin ilk başta hak bir din olduğunu ve daha sonradan bozulduğunu sanmaktadır.

Oysa bu kesinlikle yanlıştır. Burada tahrif edilen Musa Aleyhisselama indirilen Tevrat şeraiti ve İslam dinidir. Yahudilik dinini uyduranlar önce tevrattaki İslam diniyle ilgili olan ayetlerin manalarını tahrif edip bozdular. Bu ayetleri Tevrattan kaldırıp onların yerine kendi uydurmuş oldukları Yahudilik (batıl ) inancını yazdılar. İnsanlarada Allah’ın tevratta indirip Musa Aleyhisselama emrettiği dininde Yahudilik dini olduğunu söylediler.

Musa aleyhisselama inananların hepsi Müslüman olup kelime-i şahadet getirirlerdi. günde iki vakit farz namaz kılarak İslam’ı yaşayan bir kavim idiler ve kendilerine İsrailoğulları denilmekteydi.

Aynı zamanda o zamandaki Müslümanlara lakap olarak el-yahud lakabıyla adlandırılmışlardı. Bir rivayete göre Yakup aleyhisselamın oğullarından yahuda adlı birisine nisbeten bu lakabla adlandırılmışlardı. diğer bir rivayete görede buzağıya tapmalarının ardından tövbe edip tekrar İslama dönmekle hidayete kavuştukları için “yahud” lakabıyla adlandırılmışlardı. Zaten “yahudun” manası hidayete kavuşanlar demektir. Nasılki peygamber efendimiz zamanında Müslümanlara lakap olarak ensar ve muhacirin ismi takılmiş ise onlarda o dönemdeki Müslümanları bu lakapla adlandırmışlardı.Velhasıl sebebler ne olursa olsun Müslümanların bilmesi gereken şudur; Musa aleyhisselam ve ona tabi olan kavmi müslümandırlar ve Yahudilik dini diye bir din ile amel etmiyorlardı. Tevratı ve İslam dinini tahrif edip Yahudilik dinini uyduranlar hahamlar ve onlar gibi bozuk inançlı kimselerdi.​
 

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
İsa Aleyhisselam Müslümandır ve İslama Davet Etti.

İsa Aleyhisselamda bütün peygamberler gibi müslümadır ve gönderildiği kavmi İslam dinine davet etmiştir. Tevratı ve İslam dinini tahrif edip Yahudilik dinini uyduran israiloğullarını İslam dinine davet etmek üzere gönderilen beş ulul azim peygamberlerin dördüncüsüdür.


Allah Teâla Kur’an-i Kerimde Âli-İmran suresinin 52.ayetinde

فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أََنْصَارِي إِلَى اللهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللهِ اٰمَنَّا بِاللهِ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ


Meâlen; İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız” dediler.


Ve El Maide suresinin 111.ayetinde de;

وَاِذْ أَوْحَيْتُ إِِلَى الْحَوَارِيّنَ أََنْ اٰمِنُوا بِي وَبِرَسُولِي قَالُوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّنَا مُسْلِمُونَ


Meâlen; Hani Havarî’lere (Îsa’ya bağlı olanlara): “-Bana ve Peygamberime iman edin” diye ilham etmiştim de onlar: “İman ettik, bizim hakikî müslümanlar olduğumuza şahid ol” demişlerdi.

Göründüğü gibi her iki ayette de İsa aleyhisselamın Müslüman olduğu ve İslam diniyle gönderildiği açıkca ifade edilmektedir. Çünki Havariler şahid ol ki bizler Müslümanlarız diyorlar ve havarilerde İsa Aleyhisselamın sahabeleridir ve en yakın arkadaşlarıdır. Onun sahabeleri; şahid ol ki biz Müslümanlarız derken, bu ayetleri ve Kur’anı anlamaktan yoksun olanlar İsa Aleyhisselamın hiristiyan olduğunu ve hiristiyanlık dinine davet ettiğini söylemektedirler.

Aynı zamanda hem Yahudilik hemde hiristiyanlık dinine hak dinler, ilahi dinler ve semavi dinler ibaresini kullanmaktadırlar.

Ayrıca 3 tane semavi din vardır diyenler, Müslüman olmasada Yahudi ve hristiyanların kurtuluşa ereceğini iddia edenler,

Dinler arası dialog yapıp onların inancınada saygılı olmalıyız diyenler, İsa Aleyhisselam hrıstiyan, Musa Aleyhisselama yahudi diyenler, Yahudi ve hıristiyanlık semavi dinlerdir diyenler, ehli kitaba kafir diyemeyiz diyenler ( zira bu onlar için ağır bir ifade olur) diyenler,

Bu yazdığımız ayetleri düşünsünler ve tefekkür etsinler. Batıl olan inançlarından dönüp, arkalarından giden ve onlarla aynı inanca sahip cahil insanlarıda ebediyen cehennem azabına sürüklemekten kurtarsınlar. Hidayet Allah tan’dır.


Bilsinler ki bu söz ve düşünceleriyle Kur’anı ve bu ayetleri yalanlamış olurlar. Kur’anı yalanlamanın hükmüde dinden olmaktır. Bunun başka bir yorumu olamaz. Nasıl oluyorda İsa aleyhisselamın hristiyanlık dinine çağırdığını iddia ediyorlar? Halbuki, peygamber efendimizin gönderilme müjdesini veren İsa aleyhisselamdır. İsa aleyhisselam kavmine şöyle buyurdu; benden sonra gelecek olan peygamberin adı Muhammed’dir (sallallahu aleyhi vessellem) ve o peygamberlerin sonuncusudur. Eğer onun zamanına yetişirseniz kendisine iman ediniz diye tavsiye etti. Çünki bu haberlerin hepsi İncilde İsa aleyhisselama kendisine bildirilmişti. İsa aleyhisselam henüz kundaktayken kavmini imandan ve İslam dininden haberdar etti. İslam’da namazın ve zekatın farz olduğunu bile bildirdi.

Meryem suresinin 27-28-29-30-31.ayetlerinde buyrulduğu gibi;



فَأَتَتْ بِه قَوْمَهَا تَحْمِلُهُ قَالُوا يَا مَرْيَمُ لَقَدْ جِئْتِ شَيْئًا





يَا أُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِيًّا




فَاَشَارَتْ اِلَيْهِ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَنْ كَانَ فِى الْمَهْدِ صَبِيًّا




قَالَ اِنِّي عَبْدُ اللهِ اٰتَانِيَ الْكِتَابَ وَجَعَلَنِي نَبِيًّا




وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا اَيْنَ مَا كُنْتُ وَاَوْصَانِي بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِ مَا دُمْتُ حَيًّا





Meâlen: Sonra ona (çocuğu İsâ’yı) yüklenerek kavmine getirdi. Ona dediler ki: “- Ey Meryem! Doğrusu, sen şaşılacak bir şey (babasız çocuk) getirdin. Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi. Bunun üzerine Meryem, (kendilerine cevap vermek için) çocuğu işaret etti. Onlar: “- Biz, beşikteki çocukla nasıl konuşuruz” dediler. Bebek (İsa aleyhisselam) şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”Beni, her nerede olsam mübarek kıldı ve hayatta bulunduğum müddet, bana, namazı ve zekâtı emretti.
Göründüğü gibi Allah Teâla İsa aleyhisselamı kundakda iken konuşturarak hakkı beyan etmesini nasip eyledi. Meryem validemize yapılan iftiraları ve İsa aleyhisselama yapılan iftiraları bu ayetler açıkca reddetmektedir.Eğerki İsa aleyhisselam daha kundaktayken İslam dinini biliyor ve insanlara İslamdan bahsediyorsa, nasıl olurda peygamber olduktan sonra insanları hristiyanlık dinine çağırıyordu diye kendisine iftira atılıyor. Bu tür iftiralardan İsa aleyhisselam ve bütün peygamberler beridir.

Hristiyanlık (uydurma) dinine gelince; İsa aleyhisselam döneminde hristiyanlık diye bir din yoktu. İsrailoğullarından Allah’a ve resulu İsa aleyhisselama inanan,şahadet getirip namaz kılan incildeki şeriatla amel eden Müslüman bir kavim vardı. Aynı zamanda Yahudilik dinini uyduran Yahudiler vardı. Bu Yahudiler İsa aleyhisselam en çok düşmanlık besleyen ve onu öldürmeye çalışan kimselerdi. Çünki İsa aleyhisselam onların batıl olan inançlarını ortaya çıkarmıştı.

Bazı kişiler, hristiyanlık dininin başta hak din olup daha sonra tahrif olup bozulduğunu iddia etmekte ve bu şekilde inanmaktadırlar. Oysa bu inançta yanlıştır, çünki tahrif edilen, İsa aleyhisselamın incilde bildirmiş olduğu İslam dininin kitabı olan İncil şeriatıdır, hiristiyanlık değil. Hristiyanlık dinini uyduran papazlar ve sahte din adamları önce incildeki İslam diniyle ilgili ayetlerin manalarını tahrif ettiler ardındanda bu ayetleri tamamen incilden kaldırıp yerlerine uydurdukları hıristiyanlık diniyle alakalı hükümleri yazdılar. Sonrada insanlara, İsa aleyhisselamın İncilde tebliğ ettiği din hristiyanlık dinidir diye anlatmaya başladılar.

İsa aleyhisselamın Müslüman kavmi iki nedenden dolayı nasara lakabıyla adlandırılmışlardı. Bir rivayete göre nasara kentinden oldukları için onlara nasaralar ve nasraniler denilmiştir. İkincisi İsa aleyhisselama iman edip onun yahudilere karşı mücedelesinde yardımcı oldukları için onlara İsa’nın ensarı ve munasırleri manasında nasara denilmiştir. Nasılkı,Peygamber efendimiz zamanında onun sahabelerine ensar ve muhacirin şeklinde bir lakapla adlandırıldıysa İsa aleyhisselamın sahabeleride nasara lakabıyla adlandırılmışlardı.


Müslümanın asıl bilmesi ve inanması gereken, İsa aleyhisselam döneminde hırıstıyanlık diye bir din asla yoktu. İsa aleyhisselamın diri olarak göklere kaldırılmasından bir süre sonra İncil kitabını (şeriatını), tahrif eden ve bozanlar hırıstıyanlık diye bir din uydurdular. İşte Müslüman olarak iman etmemiz gereken şudur; İsa aleyhisselamın dini İslam idi ve kendisi ve kavmide Müslümanlardandı.


Şüphesizki. Allah Teâlanın bizlere lutuf ve ihsan buyurduğu en büyük nimet imanla İslam dinidir. İslam dininin nimetine paha biçilmez ve hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Yeryüzü dolusu altınla bile fidye edilemez. İslam dini bütün nimetlerin tamamı ve kemâli'dir. Allah Teâla kime İslam’ı nasip etmişse, ona bütün nimetlerin tamamını ve kemâlini vermiş demektir. Velev ki ona bu dünyada hiç birşey vermemiş olsada. Ve Allah Teâla kimede İslam dinini nasip etmemişse, ona bütün dünyadaki nimetleri versede o zavallının biridir. Çünki bu dünyada İslam diniyle amel etmeden başka bir inanç üzerinde ölenler, Müslüman olarak ölmeyenler ahirette ebediyen cehennem azabında kalacaklardır.

Allah Teâla el Maide suresinin 3.ayetinde ;



اَلْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأََتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دينًا





Meâlen: Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm dininden razı oldum.

Allah Teâla mal, mülk ve mevkiyi sevdiği veya sevmediği kullarına verebilir. Ancak imanla İslam nimetini yalnızca sevdiği kullarına nasip eder. Buda O’nun bizlere bir ihsanı bir lûtfû ve keremidir.

El-Enam suresinin 125.ayetinde;

فَمَنْ يُرِدِ اللهُ أَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلإِسْلاَمِ وَمَنْ يُرِدْ أَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَاَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِى السَّمَاءِ كَذٰلِكَ يَجْعَلُ اللهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذينَ لاَ يُؤْمِنُونَ


Meâlen: Allah kime doğru yolu gösterir, îmana muvaffak ederse onun göğsünü İslâm için açar (genişletir). Kimi de sapıklıkda bırakmak dilerse onun da kalbini son derece daraltır. O, (İslâmı kabul hususunda) gûyâ zorla göğe çıkacakmış gibi (kendinde bir imkânsızlık) ve zahmet (görür). Allah,a inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.


Ve El-Zumer sûresinin 39.ayetinde şöyle buyrulmaktadır;


اَفَمَنْ شَرَحَ اللهُ صَدْرَهُ لِلإِِسْلامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهِ


Meâlen; O kimse ki, Allah onun göğsünü İslâmiyet için genişletmiş de o, Rabbinden kendisine bahşedilen bir nûr üzere bulunmaktadır.

İslam'da Sabit Kalıp Müslüman Olarak Ölmek

Bizim için en büyük nimet olan iman ile İslam dinini ihsan buyuran Allah Teâla; aynı zamanda bizlerin İslam dininde ölene kadar sabit kalıp Müslüman olarak ölmemizi emir buyurdu.

يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا اٰمِنُوا بِاللهِ وَرَسُولِه وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللهِ وَمَلٰئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعيدًا




Meâlen: Ey mü’minler! Allah’a, Peygamberine ve Peygamberine indirdiği Kur’an’a, daha önce indirdiği kitaplara olan imanınızda devamlı bulunun. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, muhakkak hidayetten uzak bir sapıklığa düşmüştür.
Bu ayetin tefsirinde Fahreddin el Razi; ey iman edenler imanınızdan şaşmayınız ve imanda sabit kalınız demektir diye bildirmiştir.

Âli İmrân suresinin suresinin 102.ayetindede ;


يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِِلاَّ وَأََنْتُمْ مُسْلِمُونَ


Meâlen: Ey îman edenler, Allah’dan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun. Sakın siz, Müslüman olmak’dan başka bir din(batıl dinler) üzere can vermeyin.
Şüphesizki, Allah Teâla bizlere İslam dinini öğrenmeyi ve onunla amel etmeyi, İslam'da sabit kalıp, İslam üzere ölmeyi emretmektedir. İslam dinini hakkıyla öğrenmeyen bir Müslüman onu gerçekten Allah'ın razı olduğu bir şekilde yaşamaz ve her an İslam dinini kaybetme, dinden çıkma durumuyla. karşılaşabilir.

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi vessellem) bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır; kul bazen bir söz söyler ve söylemiş olduğu sözde sakınca görmez, halbuki o söylemiş olduğu sözden dolayı yetmiş sene derinliğindeki cehennemin dibine yuvarlanmıştır. Yani o kişi bu sözden dolayı imanını kaybetmiştir ve bununda farkında değildir. Demek ki, kişiyi dinden eden bir söz, düşünce veya fiil bilmeyerekte olsa bunlar yapıldığı zaman o kişi imanını kaybeder. Çünki dinimizde bilinmesi zaruri olan ve öğrenilmesi gereken meseleleri öğrenmeyen bir kişi için öğrenmemesi mazeret sayılmaz. Eğer bilmemek mazeret olsaydı hiç kimse dinini öğrenmezdi ve bilmeyenler bilenlerden daha karlı ve avantajlı olurlardı.
Bu konuyla alakalı Zümer suresinin 9. ayetinde şöyle buyrulmaktadır;

أََمْ مَنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الآخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الَّذينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الأَلْبَابِ


Meâlen: Yoksa ahiretin azabından korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak, o gece saatlerinde kalkıp secde ve kıyam halinde ibadet eden mi? (Ey Rasûlüm, onlara) de ki; “- Hiç bilenlerle bilmiyenler bir olur mu?” Ancak gerçek akıl sahibleri anlar (öğüd alır).__________________

 

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
Bilmeden küfür bir söz söylemek hakkında;


Bilmemiz gereken çok önemli bir husus şudur;kur’ana ve iman esaslarına aykırı olan bir söz,düşünce ve davranışta bulunmak hükmünü bilmeyerekte olsa kişiyi iman dairesinin dışına çıkartır, kafir yapar. Nasıl ki İslam’a girmek bir kelime-i şahadet getirmek kadar kolay ise, imandan eden bir söz, düşünce veya davranışta bulunmakta kişiyi kolayca İslam dairesinin dışına çıkartır. İman ile küfür arasında çok ince bir mesafe vardır. Eğer Müslüman birisi imanını muhafaza edecek bilgisi yoksa her an imanını kaybetmekle karşı karşıyadır.

Eskiden kafir olan bir kişi, İslam dinine girdiğinde nasıl ki geçmişteki bütün günahları silinip yok oluyorsa, Müslüman olan bir kimseninde kendisini imandan eden bir söz, düşünce veya davranışta bulunduğunda onun geçmişte yapmış olduğu bütün hayırlı amelleri sevabları silinip yok olurlar.

Bu anlatılanlar haktır ve gerçektir. Bütün bu meseleleri Allah Teâla ve Peygamber efendimiz ayetlerde ve hadislerde bildirmişlerdir. Allah Teâla el Mâide suresinin 5.ayetinde;


وَمَنْ يَكْفُرْ بِالإِِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ



Meâlen:Kimki imanı inkar ederse (mumin iken küfre düşerse)onun yapmış olduğu hayırları hasenatları ve sevabları boşa gider. Ve o ahrette husrana uğrayanlardan olur diye buyurmaktadır.(yani tekrar şahadet getirip İslama dönmezse kafir olarak ölür)

Allah Teâla et-Tevbe suresinin 65-66.ayetlerinde ;


وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ قُلْ أَبِاللهِ وَاٰيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِئُونَ لاَ تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ


Meâlen; Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, “Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk”, derler. De ki: “Allah’la, O’nun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?” Mazeret belirmeyiniz, itirazda bulunmayınız, muhakkak ki, siz imânınızdan sonra kâfir oldunuz.


Tevbe suresi 74.ayette Allah Teâla şöyle buyurmaktadır;



يَحْلِفُونَ بِاللهِ مَا قَالُوا وَلَقَدْ قَالُوا كَلِمَةَ الْكُفْرِ وَكَفَرُوا بَعْدَ اِسْلاَمِهِمْ





Meâlen; Allah Teâlâ'ya yemin ederler ki, söylemiş değillerdir. Ve and olsun ki, o küfür sözü söylediler ve İslâmiyet'i kabul etmiş olduklarından sonra kâfir oldular

Tevbe suresinin 65-66-74.ayetleri açıkca ifade ettiği şudur ki; kur’an ve iman esaslarına aykırı olan bir söz, düşünce ve davranış hükmü bilmeden şaka ve öfke anındayken bile olsa kişiyi küfre düşürür. İşte günümüzde Müslümanlar arasında kanayan bir yara olan, kuran ve iman esaslarına uygun olmayan batıl sözlerden ve inançlardan biriside yahudilik ve hıristiyanlık dinlerinin hak, semavi, ilahi dinler olduklarını Musa ve İsa aleyhisselamın Yahudilik ve hıristiyanlık dinleriyle gönderildiklerini ayrıca bu peygamberlerden, Musa aleyhisselamın yahudi(haşa), İsa aleyhisselamında hıristiyan (haşa) olduğunu inanmak söylemek ve düşünmek küfürdür.

İslam dininden başka hak din, semavi din olduğunu veya Yahudilik ve hırıstıyanlığında ilk başta semavi ve ilahi dinlerdi fakat daha sonra bunlar bozuldu şeklinde bir inanç batıldır ve yalandır. Daha öncede değindiğimiz gibi tahrif edilen ve bozulan İslamın İncil ve Tevrat şeriatıdır, bozulan bu kitaplardır. Bu inançta olanlar bu hatasından dolayı hemen şahadet kelimesini söyleyip yeniden İslam dinine girmeleri gerekmektedir.​
 

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
EN BÜYÜK HÜSRAN İSLAM ÜZERE ÖLMEMEKTİR

Hiç kimse, cehennemdeki ebedi azabtan kurtulmayı İslam üzere ölmekten başka bir inançta aramasın ve hayal etmesin. İster baştan kafir olsun isterse Müslüman olupta sonradan küfre düşmüş birisi olsun. Küfür üzere ölen bir kimse yeryüzü dolusu altını fidye olarak versede veya yeryüzü dolusu altını dünyada insanların yayarı için harcasa onlara yardım etse hayır hasenatlar yapsada bu yapmış olduğu ameller onu ebedi (sonsuz) olan cehennem azabından kurtarmaz.


Örnek olarak, elektriğin mucidi sayılan Edison bütün insanlık için büyük önem taşıyan elektriği keşfetmesi ve insanların yararına sunması ona ahiret hayatında hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünki kendisi İslam inancı üzere ölmediğinden dolayı gideceği ve ebedi olarak kalacağı yer cehennemdir. Bazı cahiller derlerki; tamam adam kafir ama insanlığa bu kadar hizmet etti, iyilikler güzellikler yaşattı. Bu kişide cennete girmeyecekmi? İşte bu şekilde bir yaklaşım ve inançta kur’ana aykırıdır.

Allah Teâla Âli Îmran süresinin dokuzuncu ayetinde ;

اِنَّ الَّذينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِمْ مِلْءُ الاَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدٰى بِهِ اُولٰـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَليمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرينَ


Meâlen; Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

İşte bu ayet bizlere, İslam dininin ne kadar büyük nimet olduğunu göstermektedir. İslam dininden başka bir inanç üzere ölmenin ne kadar büyük bir hüsran olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca Müslüman olarak ölmeyen bir kişinin dünyadaki yapmış olduğu iyilikler ne kadar çok olursa olsun karşılığında ahirette hiçbir sevabı olmayacağını açıkca bildirmektedir.

El Furkan suresinin 23.ayetinde buyrulduğu gibi;



وَقَدِمْنَا إِِلٰى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاءً مَنْثُورًا





Meâlen: Hem biz, onlar (hayır diye dünyada) ne amel işledilerse, onları saçılmış zerre haline getirmişizdir, (artık hiç bir kıymeti kalmamıştır).

Durum böyle olduktan sonra bizlerin yapması gereken en önemli şey İslam dinini hakkıyla öğrenmek, İslam dinin'de sabit kalmak ve son nefeste İslam üzere ölmek için gayret sarfetmeliyiz. İslam'dan başka hak, ilahi ve semavi bir dinin olmadığını kalbimize yerleştirmeliyiz.

Her söz, fiil ya da itikad içinde; Allâh’a, meleklere, Peygamberlere, Cennete, İslâm’ın sembollerine hakaret niteliği taşıyorsa veya şeriatla alay etmeyi içeriyorsa küfürdür. İnsan bu tür şeylerden ne olursa olsun sakınmalıdır.

İmam Nevevi “El-Minhâc” ve “Ravdatu't-Tâlibin” adlı kitaplarında zikretmiştir. “El-Minhâc” adlı kitabında şöyle buyuruyor:



الرِّدَةُ هِيَ قَطْعُ الإِسْلامِ بِنِيَّةٍ أَوْ قَوْلِ كُفْرٍ أَوْ فِعْلٍ سَوَاء قَالَهُ اسْتِهْزَاءً أَوْ عِنَادًا أَوِ اعْتِقَادًا




Anlamı: ”Riddet İslâm dininden çıkmaktır. Küfür; niyetle, sözle veya fiille olur. Gerek onu alay etmek, inat etmek suretiyle gerekse inanmak suretiyle söylemiş olsun (hüküm aynıdır).”

İslâm dininden başka bir şeyi kendine din edinmek itikadi küfürlerdendir. Kurân-ı Kerim’in bir âyetine dahi olsa inanmayan kimse itikadi küfürdedir. Âlimlerin icmaı ile Peygamberliği sabit olan Peygamberlerden birisine iman etmeyen kimse de itikadi küfürdedir. İcma ile haram olan bir şeyin helal olduğuna, helal olan bir şeyin de haram olduğuna itikad etmekte itikadi küfürdendir. Allâh’ı mahlûkatlara benzeten veya Allâh’ın yeri veya yönü olduğuna itikad eden kimse itikadi küfre düşmüş olur.​
 

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
CENNETE GİRMENİN ŞARTI İSLAM ÜZERE ÖLMEKTİR;

Bazı kimseler Müslüman olmayanlarında cennete gireceklerini söylemektedirler. Oysa cennete girmenin tek şartı Müslüman olmaktır.

İslam davetini duyupta İslam üzere ölmeyenler cennete giremezler. Allah Teâla, kuranda hak olan tek din İslam diye buyurması, Yahudilik ve hıristıyanlık dinleri başta olmak üzere, İslamın dışındaki bütün dinlerin uydurma ve batıl olduklarını göstermektedir. Ayrıca kuran İslam'dan başka bir din seçenlerin, arayanların ve kabul edenlerin ahrette hüsrana uğrayacaklarını ve kafir olduklarını bildirmektedir. Allah Teâla bu kişilere rahmet etmeyeceğini ve cennetten mahrum olacaklarını bildirmektedir.


Bundan dolayı bir Müslüman kafir olarak ölen birisinin arkasından rahmet okuması , Yasin okuması ve Allahın onu affetmesi için dua etmesi kurana aykırıdır, böyle bir inançta batıldır. Bu inançtan’da Müslüman kendisini korumalıdır.

İslamdan başka bir din seçenler, yahudilik, hiristiyanlık veya başka bir inanç ile Allah’a şirk koşan dinlerden birisini benimseyenler hakkında Allah Teâla kur’ani kerimde el Maide süresinin 72.ayetinde şöyle buyurmaktadır;

إِِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَاْوٰهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمينَ مِنْ أَنْصَارٍ


Meâlen; Kim Allah’a ortak koşarsa, ona Allah Cennet’ini haram etmiştir; ve barınacağı yer de Cehennem’dir. Zâlimlerin hiç bir yardımcısı yoktur.”

Ve Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi vessellem),İmam Müslim’in rivayet ettiği bir hadisi şerifte meâlen şöyle buyurmaktadır; Müslüman olmayan bir kimse cennete giremez.


Yine başka bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi vessellem) mealen şöyle buyurmaktadır; Muhammedin nefsi(canı) onun tasarrufunda olan Allah’a yemin ederimki; bu ümmetten hiçbir kimse yoktur ki Yahudi olsun hırıstiyan olsun peygamberliğimi duymuş ve benim onunla(İslam dinine) gönderildiğime inanmayanlar cehennem ehlinden olmasınlar. Bu hadisi İmam Muslim rivayet etmiştir.

Birçok ayet ve hadislerde hak olan tek din İslam'dır. İslam'dan başka bir din kabul edenlerin akibetleri hüsrandır. Ahirette Allahın rahmetinden ve cennetinden mahrumdurlar. Bu hükümlerin Kuranda bildirilmiş olmasına rağmen insanların hala yahudilik ve hıristiyanlık dinlerinin hak din ilahi din semavi din olduğunu ve bunlarında cennete gireceklerini söyleyenler, bu şekilde inanlar bu kadar ayet ve hadisi yalanlamaktadırlar. Müslümanın her söz ve düşüncesi ayet ve hadislerde varid olanların kapsamına uygun olmalıdır. Aksi halde olmayan bir şeyi varsaymak ve var olan bir şeyide reddetmek kişiyi imandan eder.

Kafirlerin küfrünü övmek ve onların inancına saygı göstermek müslümanı imandan eder. Müslümanın görevi, kafirlerin küfürlerinden kurtulmalarına vesile olmak için onlara doğru inancı anlatmaktır. Zira onlar kafir olarak öldükleri taktirde ebediyen cehennemde azap göreceklerdir.
yahudi ve hıristiyanların kafir oldukları kesindir. Allah Teâla kurani kerimde NİSA suresi 168. ayet şöyle buyuruyor;



اِنَّ الَّذينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلاَ لِيَهْدِيَهُمْ طَريقًا إِلاَّ طَرِيقَ جَهَنَّمَ خَالِدينَ فِيهَا أَبَدًا وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللهِ يَسِيرًا



Meâlen; (Şüphe yok ki, küfredip kafir olarak ölenleri Allah bağışlayacak değil, cehennem yolundan başka bir yola çıkaracak da değil. Onlar, o Cehennem’de ebedi(devamlı) olarak kalacaklardır)


İslamın dışındaki bütün dinlerin batıl olduğunu içine sindiremeyen kişi Müslüman olduğunu iddia edemez. Ehlisünnet ulemalarının icması ve söz birliğiyle; kimki İslamdan başka bir din seçerse, ararsa veya kabul ederse o kişi kafir olur. O kişinin kafir olmadığını söyleyen ve onun kafir olmasından şüphe eden, tereddüd edip çekimser kalan ve ben ona “ne kafirdir nede kafir değildir demem şeklinde söyleyende kafir olur. Bunu El hafız fakih ve muhaddis El Herari “Essiratul mustekim “adlı kitabında bildirmiştir.

Hiç kimse sanmasınkı, konuşmuş olduğu her söz, melekler tarafından yazılmasın ve onların hesabı sorulmasın! Hepsinden hesab sorulacaktır.

ĞÂŞİYE suresi 26. ayette Allah Teâla şöyle buyuruyor;



ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ





Meâlen: Sonra, onların hesablarını görmek de yalnız bize aittir.


Müslüman, Müslümanı Sevmeli ve Ona Nasihat Etmeli

Peygamber efendimiz (sallallahualeyhivesellem) imam Muslimin rivayet ettiği hadisi şerifte meâlen şöyle buyurmuştur;”bizim dinimiz bize nasihat etmeyi emreder”

Başka bir hadisi şerifte meâlen;”biriniz kendisi için sevdiği bir şeyi din kardeşi içinde sevmedikce kâmil bir iman sahibi olamaz” diye buyurmaktadır.

Bu risaleyi kaleme almamızdaki tek amaç kişiyi, İslam dininden eden, bozuk inanç, sakıncalı sözler ve fiili olarak hatalara düşmüş olanları aydınlatmak, İslam dinine dönmelerine vesile olmaya çalışmaktır. En büyük nimet olan İslam dininin hakkaniyetini delilleriyle bozuk inançta olanlara bildirmektir.

Dolayısıyla risalemizde açıkladığımız hükümlerden herhangi birisine ters düşen ve bozuk inanç içinde olanlara nasihatımız şudur; hiçbir saniye bile kaybetmeden düşmüş olduğu bozuk inançlar'dan dolayı yeniden İslam dinine girmek niyetiyle “eşhedu elle ilehe illellah ve eşhedu enne Muhammeden âbduhu ve râsuluhu diyerek kelime-i şahadet getirmelidirler.

Çünki İslam dinine geri dönmelerinin tek yolu budur. Tövbe estağfurullah diyerek kişi iman dairesine girmiş olmaz. Ancak şahadet getirdikten sonra tövbe estağfurullah demesi kendisine fayda verir. Bozuk inanç üzerinde olanlar eğer hatalarından dönmek niyetiyle şahadet getirmeden ölürlerse küfür üzere öldüklerinden dolayı ebediyen (sonsuz) cehennem azabında kalacaklardır(Allah Korusun).

Değerli Müslümanlar ; her mükellef dindeki farz olan ilmi bilgileri öğrenmek zorundadır. Dinde öğrenilmesi gereken “Farz-ı Ayn” ilimler; İslâm’ın Müslümana yüklediği itikad ilmi, fıkıh ilmi ve ticaret ile uğraşanın muamelat (alış-veriş) ilmidir. Bunlardan başka; kalp, lisan ve diğer azaların günahlarını öğrenmek, zekât vacip olan kişinin zahir (açık) olan zekât ilmini öğrenmesi ve hacca gücü yetenin hac ilmini öğrenmesi farzdır. İmam Beyhaki’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:


" طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ"




Anlamı: ”İlim talep etmek (öğrenmek) her Müslümanın üzerine farz kılınmıştır.”
Bu bilgileri her Müslüman öğrenmek zorundadır ve farz olan bilgileri öğrenmediği takdirde sorumludur. Öğrenmeyen kişinin mazereti asla kendisinden kabul edilmeyecektir.


Her Müslüman öğrenilmesi farz olan bilgileri öğrenmekle imanını koruyabilir ve ibadetlerini kabul edilecek şekilde yapabilir. Bu bilgiler öğrenilmediği takdirde her an kişi imanını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir ve yaptığı ibadetleri kabul edilmez,emekler boşa gidebilir.

Allah’ı, rasulunu ve İslam dinini gerçekten tanımak ve ibadetleri usulleriyle ve erkanlarıyla yapabilmek için din ilmini öğrenmek çok önemlidir. İslam nimetini emredildiği gibi kabul edip, onu muhafaza etmemiz farzdır. Koruyup muhafaza edebilmek için de bazı şeylere çok dikkat etmeliyiz bu da akaid ilmini öğrenmekle mümkündür. Unutmayalım ki, malı biz insanlar korurken; ilim de insanı korur. Dinin temeli olan akaid ilmini öğrenmeliyiz ki, sorumsuzca söylenebilecek haram yada küfür sözlerden sakınabilelim, imanımızı muhafaza edebilelim.

Kişiyi ahirette ebedi kurtuluşa erdiren nimet Müslüman olarak ölmektir. Müslüman olarak ölmek için, İslam dinini öğrenmek,İslam dinini bilerek yaşamak ve son nefese kadar imanını muhafaza etmek ile olabilir. Yani 1)İlim 2)Amel 3)İhlas ile hayatını sürdürmesi gerekmektedir.​
 

EHLİ-SUNNET

Paylaşımcı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
384
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
Dünya
Web sitesi
www.islamlehrer.de
DİN İLMİNİN ÖĞRENİLMESİNİN FARZ OLDUĞU HAKKINDA.


Allah Teâla ''Ez Zümer''Süresi/9 ayette şöyle buyurmaktadır;



قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذينَ لاَ يَعْلَمُونَ إِِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُولُوا الأَلْبَابِ




Meâlen; De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar


Allah Teâla ''Fatır süresi/28. ayette şöyle buyurmaktadır;



اِنَّمَا يَخْشَى اللهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ إِِنَّ اللهَ عَزيزٌ غَفُورٌ





Meâlen; Allah’dan, kulları içinde, ancak (kudret ve azametini bilen) âlimler korkar.

Yani alimler Allah'tan en çok korkanlardır. İmam Tabarani'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor. ''Ey insanlar öğreniniz; ilim ancak öğrenmekle olur, fıkıh ise fıkhı öğrenmekle olur.''Kim şer'i ilim öğrenmek ve dinde fakih olmak istiyorsa doğru bir yol seçmesi gerekir. İlim ehlinden onu mümeyyiz derecesine getirecek kadar şer'i ilim almadan tek başına kitaplardan ilim almaya itimad etmesin yani yanında yalnışını düzeltecek kimse yoksa ve kendiside , kitaplardaki yalnışı doğrudan ayırt edebilecek mümeyyiz sıfatında değil ise sadece kitaplara bakarak ilim almaya kalkışırsa, bu kimse yalnış anlamaya düşüp düşmediğinden emin olamaz


Güvenilir ve Allah'tan korkan Alimlere gitmeden tek başına kitaplara bakma uslübü onu ne alim nede şer-i ilim talebesi yapar. Şer-i ilim ancak alimlerden ilim telakki etmekle olur. Peygamber Efendimiz ilimi öğrenmek için alimlere gideni meth etmiştir. İmam Tirmizi'nin nakletmiş olduğu bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ''Allah, şer-i ilmi öğrenmek için yola çıkan kimseye Cennete götüren yolu kolaylaştırır. ''İmam Buhari'nin ''Sahih''inde '' Kavilden ve amelden önce ilim'' başlığında bir bölüm vardır. Bu da Kur'an-ı Kerim'in '' Muhammed '' Süresinin 19. ayetine, yani ''Allah'tan başka ilah yoktur.''ayetine dayanarak belirtilmiştir.

Allah-u Teala Et - Tehrim Süresi/6 ayetinde şöyle buyurmaktadır;


يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا


Meâlen; Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.

Tabilerden olan Ataa b. Ebi Rebah -radiyallah-u-anh- bu ayeti şöyle tesfir etti: ''Nasıl namaz kılacağını, nasıl oruç tutacağını, nasıl alışveriş yapacağını ve nasıl evlenip boşuyacağını öğrenmekle olur.
Erkek ve Kadının Üzerine İlim Öğrenmenin Farz Olması
Din ilminin zaruri kısmını öğrenmek, hem erkeklere hemde kadınlara farzdır. Sadece erkeklere değildir.


İmam Beyhaki'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifde Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ''İlim talep etmek her müslümana farzdır. ''Başka bir hadisi şerifte ise peygamber efendimiz meâlen şöyle buyurmaktadır; ”Din ilminde bir bâb (mesele) öğrenmek, bin rekat nafile namaz kılmaktan hayırlıdır, üstündür.

Allah-u Teala ,''Ez-Zâriyât'' Süresi /56 ayetinde şöyle buyuruyor;


وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالإِِنْسَ إِِلاَّ لِيَعْبُدُونِ



Meâlen; Ben insanları ve cinleri, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Biz ,Allah'a ibadet etmekle ve onu hakkıyla tanımakla emrolunduk. Her durum ve her zamanda Allah'a ibadet etmeye ve taatte bulunmaya mecburuz. Allah'a tövbe et ve taatlerde acele et. Bu dünya hayatı seni aldatmasın.


''Dünya hayatı aldatıcı bir geçicilikten başka birşey değildir''
''El -Hadid '' Süresi/20

وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا اِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ


''İnsanların hesaba çekilecekleri (gün) yaklaştı. Hal böyle iken onlar, gaflet içinde yüz çevirirler.'' ''El-Enbiya'' Süresi/1

إِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَ



İSLAMDA, MÜSLÜMANIN İNANMASI GEREKEN HUSUSLAR

Her müslümanın bilmesi ve inanması gereken konular;

1) İslam dini son hak dindir, son ilahi ve semavi dindir şeklinde bir söz söylenmez bu caiz değildir. İslam dini Adem aleyhisselamdan, Peygamber efendimize kadar gelen bütün peygamberlerin tebliğ ettiği tek HAK, İLAHİ VE SEMAVİ dindir.

2) Musa ve İsa aleyhisselamın dini İslamdı.kendileri ve onlara tabi olanlar müslümandı.

3) İslamın dışındaki bütün dinler (Yahudilik ve hırıstiyanlık dahil) batıldır ve geçersizdir. bunların hepsi Allah’a şirk koşmaktadır.

4) Müslüman olmayan kimse ne kadar iyilik yaparsa yapsın, Allah Teâla o kişiden razı değildir. Ahirette, Allah’ın rahmetinden mahrum kalacaktır. Müslüman olmayan kişi ebediyen cehennemde kalacaktır.

5) İslam üzere Müslüman olarak ölen bir kimse ve levki günahkarda olsa cehennemde azabta görse, eninde sonunda mutlaka cennete girecektir. Cehennemde, günahkar Müslümanlardan bir gurup mutlaka azap çekecektir. Fakat bu azap çekenler orada ebedi olarak kalmayacaklardır.

6) Allahın varlığına ve birliğine, hak olan tek ilah olduğuna, eşi benzeri olmadığına ve mekansız olarak var olduğuna inanan, kelime-i şahadeti getiren bir kimse, kur’an ve iman esaslarına aykırı olan bir söz, düşünce ve fiilde bulunmadıkca, haram olana helal, helal olana haram söylemedikce bu kişi büyük günah sahibide olsa tekfir edilmez yanı ona kafir denilmez.

7) Müslüman bir kimsede kurana ve iman esaslarına aykırı bir söz düşünce ve davranışta bulunursa, haram olanı helal, helal olanıda haram olarak görürse dinden çıkar ve kafir olur. O kişinin yapmış olduğu bütün hayır hasenatlar boşa gider . Yeniden Müslüman olup İslam dinine dönsede geçmişte yaptığı hayır ameller ona fayda sağlamaz.

“Velhamdulillahi rabbil alemiyn.Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidina venebiyna murseliyn”​
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
Semavi dinlerde iman

Sual: Semavidin ne demek?

CEVAP

Semavi din demek, hak olan, doğru olan ilahi din demektir. Bütün peygamberler Müslümandı. Kur'an-ı kerim hariç, hiçbir semavi dinin kitabının bozulmadan önceki hâli yoktur. Hazret-i Nuh’a ve diğer Resullere verilen kitapların ise hiç birisi yoktur. Hazret-i Âdem’in, Hazret-i İbrahim’in ve kendilerine kitap gönderilen diğer Resullerin dinine de semavi din denir. Hak olan bu dinlere muteber kitaplarda semavi din denmesi, vahyi getiren meleklerin semadan gelmesinden dolayıdır. Semavi din denince ilahi din olarak anlamalıdır. Tevrat ve İncil’deki imana ait bilgiler de değiştirildiği için, iman bilgileri de farklı olmuştur. Aslında her peygambere, gönderilen iman bilgileri aynı idi. Fakat Hıristiyanlar değiştirerek, birbirinden farklı 4 İncil meydana getirmişlerdir.

İsevilik ve Musevilik de semavi birer din iken zamanla tahrif edilmiştir. Tahrif edilmemiş, bozulmamış, yani indirildiği gibi de olsalar, nesh edilmiş, yani yürürlükten kaldırılmış olduğu için, artık o dinlerle amel edilmez. Yürürlükteki İslamiyet kıyamete kadar devam edecektir.

Sual: Semavi dinlerde iman farklı mıydı?

CEVAP
Allahü teâlânın var ve bir olduğunu bildiren İlahi dinlerin hepsi, insanlar tarafından bozulmadan önce, inanılacak şeyler bakımından birbirinin aynı idi. Aralarında fark yok idi.

Şu âyet-i kerime de iman edilecek şeylerin hep aynı olduğunu bildirmektedir:
(Kur'an, önce gelmiş olan kitapları tasdik edicidir.) [Bekara 97]
Bu âyette, Amentü’de yer aldığı gibi önceki kitaplara iman etmeyi bildiriyor, onlarla amel etmeyi göstermiyor. O kitaplar hiç değişmemiş bile olsa, Allahü teâlâ onları nesh edip, yani yürüklükten kaldırıp yeni din gönderdiği için onlarla amel etmek asla caiz değildir. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]


(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.)
[Al-i İmran 85]

Musevilik ve İsevilik de, Allahü teâlânın bir olduğunu ve Allahü teâlânın peygamberlerinin bir insan olduğunu bildirmiştir. Ancak Yahudiler, Hazret-i İsa’ya inanmadılar. Hıristiyanlar da putlara tapınmaktan kurtulamadılar ve Hazret-i İsa, (Ben de sizin gibi bir insanım. Allah’ın oğlu değilim) dediği halde, Baba, Oğul ve Ruh-ul kuds ismi ile 3 ayrı ilaha tapındılar. Bunun yanlış olduğunu anlayan ve düzeltmeye uğraşanlar arasında papa Honorius da vardır.

Bu yanlış inançları, ancak Allahü teâlâ, son peygamberi Muhammed aleyhisselam vasıtası ile düzeltmiştir. O halde, bu dinleri, içerlerine sokulmuş olan hurafelerden temizleyen hakiki, doğru dinin, İslam dini olduğu pek açıktır. Müslüman olan İngiliz Fellowes, şöyle diyor: (Hıristiyanlığın yanlış inançlarını düzeltmeye kalkan Martin Luther, ne yazık ki İslamiyet ile bu kusurların düzeltildiğini bilmiyordu.)

Sual: Eski dinlerin neshi ne demektir?

CEVAP

Allahü teâlânın gönderdiği bütün dinlerde, iman bilgileri aynı idi. Her dinde Allah’ın var ve bir olduğu, Cennet, Cehennem ve ahiret hayatı bildiriliyordu. Bunlarda değişiklik olmaz. Hindistan ulemasından Rahmetullah Efendi diyor ki:

Nesh, peygamber kıssaları ile Cennet ve Cehennemden haber veren âyetlerde olmaz. Yalnız, emir ve yasakların bazılarında olur. Nesh; bazı emir ve yasakları değiştirmek demek değildir. Bunların yürürlük zamanlarının bittiğini haber vermek demektir. Kur’an-ı kerim, Tevrat ve İncili nesh etmiş, yürürlükten kaldırmıştır. (Beyan-ül-hak)

Hazret-i Hud, Âd kavmine; Hazret-i Salih, Semud kavmine; Hazret-i Musa, Beni İsraile gönderilmiştir. Peygamberlerden Harun, Davud, Süleyman, Zekeriyya ve Yahya “aleyhimüsselam” da, yine Beni İsraile gönderilmiştir. Fakat, bunların ayrı dini olmayıp, Beni İsraili, Hazret-i Musa’nın dinine davet etmişlerdi.

Hazret-i Davud’a inen Zebur’da ahkâm, emir ve ibadet yoktu. Vaaz ve nasihatle dolu idi. Tevrat’ı neshetmedi, yani, yürürlükten kaldırmadı, onu kuvvetlendirdi. Bunun için Hazret-i Musa’nın dini, Hazret-i İsa zamanına kadar devam etti. Fakat Hazret-i İsa gelince, bunun dini, Hazret-i Musa’nın dinini neshetti. Yani Tevrat’ın hükmü kalmadı ve bundan sonra, Hazret-i Musa’nın dinine uymak caiz olmayıp, Muhammed aleyhisselamın dini gelinceye kadar, Hazret-i İsa’nın dinine uymak lazım oldu. Fakat, Beni İsrailin çoğu, “Biz Tevrat’a uyarız” diyerek, Hazret-i İsa’ya iman etmedi. İşte Yahudilik ile Nasaralık [İsevilik] böylece ayrıldı.

İsa aleyhisselam, Beyt-ül-lahm’de doğdu. Sonra Mısır’a gidip, 12 yıl kaldı. Nasıra’ya gelip yerleşti. Burada 30 yaşında nebi oldu. Bunun için, İsa aleyhisselama iman edene Nasranî ve hepsine Nasara denir. Yahudiler, “Hazret-i Musa’nın dinine uyup, Tevrat ve Zebur okuyoruz” diyor. Nasara da, “Hazret-i İsa’nın dinine uyup, İncil okuyoruz” diyor.

Hâlbuki bütün âlemlere peygamber olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamın dini ki, din-i İslam’dır, bütün dinleri neshetmiştir. Bu dinin hükmü kıyamete kadar süreceğinden, dünyanın hiçbir yerinde, Onun dininden başka bir dinde bulunmak caiz olmaz. Ondan sonra, hiç peygamber gelmeyecektir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Muhammed, Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]

(Biz seni bütün âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107]
Yahudi ve Hıristiyanların kâfir olduğuna dair bazı âyet-i kerime mealleri de şöyle:
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Allah’ın oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin [“melekler Allah'ın kızlarıdır” diyenlerin] sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar.) [Tevbe 30]

("Allah’ın çocuğu oldu" dediler. Hâşâ, O yücedir, göklerde ve yerdekilerin hepsi Onundur, hepsi Ona boyun eğmiştir.)
[Bekara 116]

("Yahudi veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız" diyenlere de ki: "Aksine biz, hanif
[doğru yaşamış] İbrahim’in dinine uyarız.") [Bekara 135]

("Biz, Allah ve Onun indinde bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Esbata indirilene, Musa’ya, İsa’ya verilenlere, Rablerinden diğer peygamberlere gelenlere, onların hiçbiri arasında fark gözetmeden inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk" deyin!)
[Bekara 136]

(["Kur'an İsa’nın babasız olduğunu kabul ettiğine göre, ilahlığını da kabul ediyor" diyen Necranlı Hıristiyanlara] de ki: Gelin dua edelim, Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun!) [A. İmran 61]
[Fakat Hıristiyanların buna yanaşmadığı tefsirlerde bildirilmektedir.]
(İsa’ya, Allah diyenler kâfir olmuştur. Hâlbuki Mesih, "Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin" demiştir. "Allah üçün üçüncüsü" diyenler de kâfirdir.) [Maide 72, 73]

(Meryem, İsa’yı doğurup kucağında getirince, ona, "Çok garip bir iş yapmışsın, baban kötü, annen ise iffetsiz değildi" dediler. Meryem,
[sormaları için] çocuğu gösterince, ona, "Biz çocukla nasıl konuşuruz?" dediler. Çocuk dedi ki: "Ben Allah’ın kuluyum, O bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Bana namazı ve zekâtı emretti.") [Meryem 27–31] (Hıristiyanlar, İncil’de emredilen namaz ve zekâtı da tahrif etmişler.)

(İsa, "Ben Allah’ın resulüyüm. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı, benden sonra gelecek Ahmed isimli peygamberi müjdeleyici olarak geldim" demişti.)
[Saf 6]

Yukarıya birkaçını aldığımız âyetlerden de anlaşıldığı gibi, Yahudilik ve Hıristiyanlık bozulmuş, batıl bir dindir. Hazret-i İsa ile ilgili âyetlerden ikisi de şöyle:
(Ey Meryem oğlu İsa, seni mukaddes ruh ile desteklemiştim, böylece beşikte iken, yetişkin olunca da insanlarla konuşmuştun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncili öğretmiştim. Çamurdan yaptığın şekle üfleyince benim iznimle kuş oluyor, anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyor, ölüleri benim iznimle diriltiyordun. İsrail oğullarının seni öldürmesinden ben kurtardım.) [Maide 110]

(İsa dedi ki: "Allah, benim de, sizin de Rabbinizdir. Ona ibadet edin, işte doğru yol budur.")
[Zuhruf 63, 64]

Hazret-i İsa’ya ilah demekle, O yüceltilmiş olmaz. Allah’ın oğlu demek de Allah’a hakaret olur. Hazret-i İsa böyle sözler söylememiştir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Allah, "Ey İsa, insanlara "Beni ve anamı Allah’tan başka iki ilah bilin" diye sen mi söyledin?" diye sorunca, o da, "Hâşâ, seni tenzih ederim. Bu söz bana yakışmaz" demiştir.) [Maide 116]

(Kâfirler, Allah’ın emirleri ile Peygamberlerin emirlerini birbirinden ayırmak istiyor.
[Yahudiler] bir kısmına [Musa ve daha önceki peygamberlere] inanırız. Bir kısmına [İsa’ya, Muhammed’e] inanmayız. [Hıristiyanlar ise -hâşâ- İsa Allah’ın oğlu diyor.] Bu inanışları ve dinleri kıymetsizdir. Hepsi kâfirdir, hepsine çok acı azaplar hazırladık. Bütün peygamberlere iman edip, hiçbirini diğerinden ayırmayan [Müslümanlar] ise, Allah’ın mükâfatına kavuşacaktır.) [Nisa 150–152]

(Allah, inkârları yüzünden Yahudilere lanet etmiştir.)
[Nisa 46]

(İbrahim, ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan doğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.)
[Al-i İmran 67]
[Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa, Hazret-i İsa da, her peygamber gibi Müslüman idi. Hazret-i Musa’ya ve Hazret-i İsa’ya o zaman inanan kimseler de Müslüman idi. Şimdiki Yahudi ve Hıristiyanlar, Muhammed aleyhisselama inanmadıkça, yani Müslüman olmadıkça ebedi Cehennemliktir. Bu âyetler de gösteriyor ki, her peygamber Müslümandır, Yahudi ve Hıristiyanlar kitap ehli kâfirdir.]
Hazret-i Musa’ya ve Hazret-i İsa’ya o zaman inanan kimseler de Müslüman idi. Şimdiki Yahudi ve Hıristiyanlar, Muhammed aleyhisselama inanıp Müslüman olmadıkça Cehennemliktir. Çünkü Allahü teâlâ, (Ancak Resulüme uyan kurtulur) buyuruyor. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.)
[Nisa 80]

(Ey iman edenler, sizi hayat verecek şeylere
[dinin emrine, Cennete, ebedi hayat verecek itikada, amellere] davet edince, Allah’a ve Resulüne icabet edin!) [Enfal 24]

Müslüman olmayanın hâli

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!) [Al-i İmran 31]
[Bu âyet-i kerime inince, münafıklar, şimdiki müsteşrikler gibi, "Muhammed kendine tapılmasını istiyor" dediler. Aşağıdaki âyet-i kerime bunun üzerine indi. (Şifa-i şerif)]
(De ki, "Allah’a ve Resulüne itaat edin! Eğer [Resule uymayıp] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] elbette Allah da kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]

(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan
[Müslüman olmayan herkes] muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hâkim]

(Ben bir kulum. Hıristiyanların İsa aleyhisselamı
[ilah ve ilahın oğlu diye] övdükleri gibi, beni övmeyin!) [Şir’a]

Görüldüğü gibi Cennete yalnız Müslümanların gireceğini Allah ve Resulü söylüyor. Bazı okuyucularımız, Hazret-i Musa’ya ve Hazret-i İsa’ya o zaman inanan kimselerin Cennete girip girmeyeceğini soruyorlar. Bu peygamberler de hak peygamber idi. Onlara inananlar da mümin idi. Elbette onlar da Cennete gidecektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi, Hıristiyan ve sabiinlerden Allah’a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için elbette Rablerinin katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur, üzülmeyecekler de.) [Bekara 62]

Ehl-i kitabın [Yahudi ve Hıristiyanların] kâfir olduğunu gösteren bir âyet-i kerime meali de şu:
(De ki: "Ey Kitap ehli, ancak Allah’a kulluk etmek, Ona şirk koşmamak, Allah’ı bırakıp insanları Rab edinmemek üzere, aramızdaki müşterek bir söze gelin!" Yine yüz çevirirlerse, "Bizim Müslüman olduğumuza şahit olun" deyin!) [Al-i İmran 64]

Ehl-i kitap Müslüman olsaydı, böyle ifadeler kullanılmazdı. Bilindiği gibi Hıristiyanlar Hazret-i İsa’yı Rab edinmişlerdi. Ehl-i kitap hakkında bir âyet-i kerime meali de şöyle:
(Ehl-i kitaptan bir kısmı sizi sapıtmak ister; hâlbuki kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar.) [Al-i İmran 69]

Sual: Hazret-i Âmine niye İbrahim aleyhisselamın dininde idi?

CEVAP

Hazret-i İsa ve Hazret-i Musa’nın dini hiç bir yerde doğru olarak kalmadığı için.

Dinlerin gönderilişi

Sual:
Ateistlerce,(Eskiden dinlere korkudan dolayı inanılırdı. Artık, korkulacak bir şey yok. Tanrı’nın tek dini var, o da insan, barış, sevgi ve umut. İsa, Musa, Muhammed, hepsi birdir) gibi şeyler söyleniyor. Allah çeşitli dinler göndermedi mi?

CEVAP
Ateistler Allah’a inanmaz. Herkesi dinsiz yapmak için öyle söylüyorlar. Allahü teâlâ her millete, peygamberleri vasıtasıyla bir din göndermiştir. Son olarak da, Kıyamete kadar değişmeyecek olan İslamiyet’i göndermiştir. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Biz peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.) [İsra 15]

(Onlar [Müslümanlar], sana indirilene [Kur’an-ı kerime], senden önceki indirilen [diğer semavi] kitaplara kesin olarak iman ederler.) [Bekara 4]

(Allah’ın dininden başka bir din mi istiyorlar?) [Âl-i İmran 83]

Ebedî saadete kavuşmak için, eskiden zamanındaki peygamberlere uymak gerektiği gibi, bugün de İslamiyet’e inanmak ve uymak şarttır.

Eski ümmetlerin dini

Sual:
Okuduğum kitaplarda, (Bütün peygamberlerin getirdiği dinin esaslarında imanla ilgili şeyler aynıydı, fakat şeriatları farklıydı) deniyor. Bir de, (Hazreti Musa’nın şeriatı, hazret-i İsa’nın şeriatı) deniyor. Şeriat ne demektir? Şeriata karşı olmak günah olmuyor mu?,

CEVAP
Her peygamberin, Allahü teâlâ tarafından getirdiği dinin, amele ait hükümlerine şeriat denir. Mesela namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, nikâh, talak, miras ve alışveriş bilgileri gibi hükümlerdir. Bunlar her peygamberin dininde, az veya çok farklıydı. Şeriata karşı olduğunu söylemek, (Ben Allah’ın emirlerine karşıyım, namaza karşıyım, oruca karşıyım) demektir. Cahillikle böyle söz söylememelidir.

 

levent48

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2012
Mesajlar
3,518
Tepkime puanı
142
Puanları
0
@serdengeçti bildiğim kadarıyla Risalelere oldukça vakıf bir kimsesin.Ben de merak ettim Üstad R.A bu konuda bir beyanda bulunmuş mudur?
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
@serdengeçti bildiğim kadarıyla Risalelere oldukça vakıf bir kimsesin.Ben de merak ettim Üstad R.A bu konuda bir beyanda bulunmuş mudur?

Abim benim bildiğim kadarı ile de üstad hazretleri bu tür meseleler de delil olarak tablet yazıt belge den ziyade akli isbat yoluna gidiyor.. mesela evvela din nedir ne için gereklidir , nübüvvet müessesesi ne için vardır, Kuran ın mucize oluşunun Efendimizin risaletinin sahihliği hakkında akıl ve kalbi ikna eden delilleri zikrederek meseleye nokta koyar.. Nurlar da bununla ilgili bi hayli parça mevcut. Hatta diyebiliriz ki risale nurlar baştan sona bunun isbatını yapmaktadır.. Burada asıl mesele nurların bu hususiyetini görmezden gelip nurların vakti geçmiştir, iman hakkında bu kadar tahşidat a lüzum yoktur, ya da yalnız kuran yalnız tarikat yeterlidir gibi söylemlerin hakikati yansıtmadığı. Yanılıyorsam buyursunlar bu konuya deliller i ile gelip bizi aydınlatsınlar..
 
Üst