Sema Maraşlı / Feminist kadın kaybedilmiş kadındır

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
erkekle baylari karistirdin mi abla:) bana tam tersiymis gibi geldi:thinking:

yazarın kullandığı mana da öyle bay deyince kibarlık geliyor değil mi akla :)
kadınla bayanda da öyle ama yazar fıtratı değerlendirmiş o yüzden bende aynı tarzı kullandım.

 

_Berceste_

bir tutam delilik...
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
6,798
Tepkime puanı
1,525
Puanları
0
bu yazi kadinlarla bayanlari,erkekle baylari birbirine sokar :p
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
"Yumuşak ipeği en keskin kılıç bile kesemez."

Muhteşem,mânidar bir söz, "Yumuşak ipeği en keskin kılıç bile kesemez."

Yazara sonuna kadar katılıyorum, koca hakları mevcut lâkin, kocalar keşke, bu hakları yerine getiren eşlerinin iyi niyetlerini suistimal etmeseler.Aradabir "eşlerininde hakları" olduğunu hatırlayabilseler...

Kendi haklarını nakarat etmişler, devamlı nağmeler diziyorlar!

O kadar makale,kitap okudum, sevgiyi bu kadar güzel,yalın,şirin anlatan başkasına rastlamadım! "Aşk sevdiğinizin kendi tabağındaki patates kızartmasını sizin tabağınıza koyması ve sizin tabağınızdan bir şey almamasıdır.” Küçücük çocuğun verdiği ders,takdire şayan! Çok şirin gibi gözüken tabir,bir o kadar da mânidar! Teşekkür ederiz SesS!zL!k
 

Cenan

Ordinaryus
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
3,059
Tepkime puanı
1,751
Puanları
113
Herkes kadınsa! Demekki hepimiz mükemmeliz.

O halde evliliklerde sorunun kaynagı erkekler yada beyler mi diyecektik :)
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Kelimelere takılmayın! Yazarın bayan ve kadın'ı ayırması,kelimelerden değil,altında yatan sebeplerden ötürüdür.Bayan baydan türemiş olduğunu ve bu tarz bayanların baylığa yatkınlığını söylemeye çalışmış! Bayların yerine gözünü diken kadınları anlatmaya çalışmış! Kısacası, dikkati kelimeye değil,anlama çekmeye çalışmış.Yüzeysel bakmayalım anlamı kavramaya çalışalım!

Kelimlere takılırsak,asıl anlamı kavrayamayız!

Kadın bakarmısın denmesi ne kadar kaba geliyorsa,bayan bakarmısın denmesi de "bana" kaba,tuhaf geliyor! Onun yerine, hanımefendi bakarmısınız denmesini tercih ederim.
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
bana da nedense bacım hep sıcak gelmiştir..başka birine küçük hanım, digerine teyze..kadın/bayan olmaktan sıkıldık mı nedir bu durumda :p
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Yani şimdi bir kadın -pardon- bir bayan [ benim kafam karıştı:) ]
kadın veya bayan neysene artık : bu yazıyı okuyunca acaba ben bayan mıyım yoksa kadın mıyım diye düşünürken (içlerinde)zaten az olan akıllı olanları hepten aklını da cinsiyetini de pembe cüzdanını da yitirmez mi?

bana bak sema maraş lımısın nesin sakın ola ki erkek misiniz? yoksa bay mısınız? başlıklı bir yazıyı kaleme alayım demeye kalkışma ha :p

Kendini bilen,konunun ne demek istediğini kavrayan aklını,kimliğini yitirmez!
 

Cenan

Ordinaryus
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
3,059
Tepkime puanı
1,751
Puanları
113
bana da nedense bacım hep sıcak gelmiştir..başka birine küçük hanım, digerine teyze..kadın/bayan olmaktan sıkıldık mı nedir bu durumda :p

Kesinlikle. Tesettüre girene kadar kimse bana bacım dememişti.

Tesettüre girdiğim gün muhterem bir kardeşim beni görünce selam vermiş ve bacım demişti. O günü hala unutmam.

Sizin için en anlmalı kelime hangisi diye sorsalardı "Bacım" derdim kesinlikle.
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Kelimelerdense, duyguya bakanlardanım.Bacım,bayan,kadın vs geçelim; kişiler,birtanem, canım vs derlerken bile o duyguyu veremeyebiliyorlar.

Samimiyet bana göre,hissedilendir.Hissetmeden,hissettirmeden ne derse desin,kulağıma hoş gelmiyor!
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
mü'HÜR'ün kullanıcı isminin kelime manası kadar degerli çünkü kadın/bayan oldugunuzda sınırlandırılıyorsunuz ama bacılık makamı hürriyet demektir. kelimelere de takılmalıyız diyorum bu durumda :p
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Şu romantık kelimesini,bunu bir iş gibi görenleri anlayamıyorum! Romantiklik, bir iş midir? İş gibi sorumluluk mudur? Yazarında dediği gibi, "sırf çenesi dursun,yüzü gülsün" diye alınan hediyenin ne manası var? İçten gelinen,doğal olanlar insanın yüzünü güldürür,hayatına neşe katar! Gerisi kocaman bir yalandır ve zamanı gelince,o yalanlardan ötürü boşanmaya kadar gidilir.

Zaten, sırf birileri gülecek diye çiçeklerin ziyan olmasına karşıyım! Çiçek katili olmaya,olanların ekmeğine yağ sürmek, bana göre vijdansızca bir tutum! Bebeği kürtaj eder gibi, çiçekler kürtaj ediliyorlar adeta... Neden? İki dakikalık zevk için hatta bazen, kıymet dahi bilinmiyor ola çiçeklere oluyor...

Özel günlerde hediye alınmasıymış(!) Hediye almak mecburiyet mi? Bunu mecburiyete dökmek ne kadar hakiki? Önemli olan her günü, özel gibi geçirmek,ruh katmaktır! Evlilik yıldönü müymüş(!) Eşlerin çoğu, "ay, unutmayayım yoksa tüm günüm zehir geçer" mantığı ile o günleri hatırlıyorlar.Ne önemi var o özel günü böyle basit düşüncelerle basitleştirmeye?

Bana göre, romantizm diye adlandırılan kelime,sadece vesvesedir! Romantizm değil,incelik vardır! Ve bu incelik,belirli zamanlarda gösterilen değil,yaşantı biçimine döndürülmesi gerekilen,kazanılması gerekilen bir kelimedir!

Neyse,bu konu çok harf yer...

Teşekkür ederiz SesS!zL!k
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
mü'HÜR'ün kullanıcı isminin kelime manası kadar degerli çünkü kadın/bayan oldugunuzda sınırlandırılıyorsunuz ama bacılık makamı hürriyet demektir. kelimelere de takılmalıyız diyorum bu durumda :p

Kelimelere takılmamak ile,kelimeleri yok saymak arasında uçurumlar vardır;

Kelimeden çok duygu önemli derken, kelimeleri kenara atalım demiyorum.Kelimeler önemli lâkin, o kelimeleri duygu kılıfına sarmaz isek,bir anlamı yok! Sizin dediğiniz gibi size bacım,birine bayan,diğerine kadın... Tercihler ayrıdır lâkin, ister kadın diyin,ister bacım,ister bayan;ruh yok ise,farklı harfler ile aynı kelime gibi olurlar!



mü'HÜR, "bana göre" çok manidardır,ruhumu yansıtan aynadır! Kelime olarak baksa idim,beğenmezdim;Türk filmlerinden fırlamış gibi,şarkı sözlerinden gelmiş gibi gelirdi bana.
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
ruhunu degiştirmeyi de düşünüyor insan zaman zaman demek ki.. çok tatlısın Allah için seviyorum seni :) tamam anladım ben senin demek istedigini :)
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Mü'min,Mü'minin aynasıdır.

Rabbim, yüzünüzü hep güldürsün inşaAllah.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Müminin Derdi Büyük Olur


Derdi veren dermanı önceden vermeyi kendine yazmıştır…


Müminin Derdi

Bugün aslında evlilik okulumuza yeni ders ekleyecektim; ama ilhamlar gelmedi. Bir yerde okumuştum, bir yazara verilen nasihat olduğu için ilgimi çekmişti :”İçinden gelmeden tek cümle bile yazma, okuyucu hisseder.” Yazının da bir kaderi var, zorlamadan akışa bırakınca ya yüreğe dokunan ya da bam teline dokunan yazılar ortaya çıkıyor. İlla ki aklınızdakini yazmaya zorladığınızda yazı ile mücadele etmeye başlıyorsunuz. Gönül, gönül, gönül illa gönül. Gönülden çıkınca ancak gönle gidiyor.

Fakat belki birazcık zorlamak lâzım. Azıcık; ama çok değil. Bıraksam kelimeleri “yazı yazmak” üzerine bir yazı çıkacak ortaya. Arada bir kelimelere de “hıııı” demek gerekiyor. Yoksa alıp başını gidiyor.

O zaman bu konuyu “Gönülsüz olduğunu konuyu yazma, gönüllü olduğun konular arasında ilk başta niyet ettiğin konudan şaşma.” diyerek toparlayalım.

Dün akşam iki çocuğu da zeka ve beden engelli bir hanımla konuştum.

Bu yazının gidişatını o etkiledi aslında. Ne zamandır yazmayı düşündüğüm bu konuyu yazmam gerektiğini hatırlattı. Hastalık çok büyük bir imtihan. Hastalığı çekene de hastaya bakana da. Özellikle sürekliliği olan bir hastaya ya da düşkün bir yaşlıya bakmak, bakımı ile ilgilenen için başına gelmeyenin pek anlayabileceği bir şey değil.

Akşam konuştuğum hanımın sözleri durumu çok iyi anlatıyordu. “Ben Rabbime isyan etmiyorum, sevabı çok büyük bir imtihan, buna inanıyorum, çocuklarımın hastalığını kabullendim; fakat çevremdeki insanların duyarsızlığına çok üzülüyorum. Bazen çok bunalıyorum, istiyorum ki biri gelsin çocuklarımın yanında dursun, ben de gidip bir hava alayım, alışverişimi yapayım, bir arkadaşımı ziyaret edeyim. Fakat kimse yardımcı olmuyor, kime söylesem işleri oluyor.”

Eminim bu cümleler, hasta bakan pek çok kişinin ortak derdini derli toplu dile getiriyor.

Sorun hastalıktan çok etrafınızdaki insanların duyarsızlığı. O hastalık o aileye verilmiş gibi görünse de aslında hepimizin imtihanı. O zaman çevremizde, akrabamızda, hasta bakanlar varsa yardımcı olmamız gerekiyor.

Aslında hangi iş, bunalmış, ihtiyacı olan bir mümine yardım etmekten daha önemli olabilir ki? Gezmeye gitmek mi, alışveriş yapmak mı, dini sohbete gitmek mi ? Tabi bunları tercih ediyoruz; çünkü nefsimize hoş geliyor. Diğeri zor. Gideceksin, hastaya bakacaksın, yeri gelecek belki tuvaletini yaptıracaksın, belki idrar kokusunu çekeceksin. Belki miden bulanacak; ama bir de onu her gün yapanı bir düşünmek gerek.

Fakat maalesef ki yardımcı olmak yerine bazen yük olunuyor. Bir tanıdığım var, yıllardır yatalak kayınvalidesine bakıyor, kimseden bir yardım yok. Daha bir de kayınvalidenin akrabaları; torunları diğer çocukları, gelinleri ziyaret için sık sık gelip; yiyip, içip, ağırlanıp gidiyorlar. El insaf. Kadın Allah rızası için bakıyor diye, bu kadarda üstüne gidilmez ki. Gidiyorsunuz madem, bir kaç çeşit yemek yapın alıp gidin. Haftada bir iki gün aranızda sıraya bağlayın, gidin biraz da siz bakın da o kadıncağız da bir nefes alsın. İşlerini halletsin, gideceği yerlere gitsin.

Hastalığa sabretmek sevap, hasta bakmak çok sevap, hasta ziyaret etmek de çok sevap; ama adabına dikkat etmek gerekiyor. Eğer yardımcı olamıyorsak ziyareti kısa tutalım bari. Sevgili peygamberimiz “En sevap olan en kısa ziyarettir.” buyuruyor.

Ben de hasta bakımı ile yedi yıl önce tanıştım.

Oğlum beş yaşında beyin ameliyatı geçirdi, bir kaç kez. Uzun zaman yattı, bakıma ihtiyacı oldu. Şimdi ayakta, elhamdulillah okuluna gidebiliyor, kendi işlerini görebiliyor. Ameliyatlar sonrası hastanelerin nöroloji servislerinde tedavi olduk, uzun zaman. Hâlâ da devam eden bir hastalığı var. Az görülen bir hastalık. Beyinde alınan sıvı ve çıkarılanı ayarlayan bir bölüm var. İki litre sıvı alınmışsa, iki litreye yakın idrar olarak çıkıyor. Bir litreyse, bir litre. Vücut kendi tutması gereken sıvıyı bırakmıyor. Oğlumun ameliyatta su dengesini ayarlayan bölüm hasar gördüğü için vücut bu ayarı yapamıyor. Biz dışarıdan ayarlamaya çalışıyoruz. Suyu saatle ölçülü olarak içiyor ve çıkardığının miktarını da takip ediyor. Vücut kendi suyunu bırakmasın, diye bir ilaçla bir süreliğine idrarı durduruyoruz. Çok hassas bir denge var. İçilen ve çıkarılan birbirine yakın olmazsa kanda tuz yükseliyor ya da düşüyor. Her iki durumda da hali kaçıyor, başı dönüyor. Bu yüzden de sürekli gözetim altında olması gerekiyor.

Fazladan içtiği bir bardak su, bazen bütün gününü yatarak geçirmesine sebep olabiliyor. Su onun için bazen zehir, bazen şifa oluyor. Bu hastalıkla yaşamaya epeyce alıştık; fakat altı ay öncesi hiç geçmeyen baş dönmeleri başladı. Baş dönmesi ile alakalı alanında en iyi doktorlara götürdük. Bir beyin cerrahı, iki endokrin doktoru, iki nörolog, dört ayrı kulak burun boğaz doktoru. Fakat henüz sebebini bulamadılar. İnsan acizliğini hastalıkta daha iyi anlıyor. Sizlerden de bol dua bekliyorum. Bazen hastalık dışındaki her şey çok anlamsız gelebiliyor insana. İyi ki hep aynı hal üzere kalmıyoruz.

Velhasıl çevrenizde hasta bakan varsa işinizden feragat edip gidip onlara yardımcı olun. Boş zamanı olan, demiyorum. Çünkü boş zaman kimsede yok. Rabbimiz “Beni ziyaret etmek isteyen bir hastayı ziyaret etsin.” buyuruyor, peygamberimizin bize aktarımı ile. Ziyarette bile böyle sevap varsa hasta bakanların sevabı kim bilir ne kadar çok. Rabbini bol sevaplı ziyaret etmek isteyen bir hastanın bakımına yardımcı olsun o zaman. Siz de o sevaplardan faydalanmak istemez misiniz? O zaman çevremize dikkatli bakmamız lâzım. Özellikle yatan hastası olanlara mutlaka yardımcı olmamız gerek.



Sema Maraşlı




Çocuk & Aile
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Evet eskiden insanlar sıkıntılarını paylaşırken omuzlarında ki yük hafiflerdi,
şimdi milletin diline sakız olmamak için tüm dertlerini heybelerinde saklar oldular
en dertlisi yüzüne taktığı huzur maskesiyle önce kendini sonra çevresini aldatır oldu
hayır gerçekten ruhlar sukun ise ne âlâ ,ama insanın aslını reddi tehlikelidir.
Kederler anlatıldıkça çığ gibi büyüdüğü için sessizlikte çığlık duyar olduk
Rabbim merhamet tohumları serpsin yüreklerimize.

teşekkürler.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Dizilerin kadınlar üzerinde çok etkili olduğuna dikkat çeken Haber Sema Maraşlı, "Dizilerdeki kadınlar çok erkeksi, dediğim dedik, akıllı ve kendini beğenmiş. Bu izlenimler, kadınları yanlış yönlendiriyor. Bu noktada kadınlarda erkekleşme başlıyor. Kadınlar hiçbir zaman edasını kaybetmemelidir. Hz. Muhammed, erkekleşen kadınlara, kadınlaşan erkeklere lanet etmiştir. Allah’ın kurduğu sistemde her şey zıttıyla vardır” dedi.

Evlilik ve eşler arasındaki ilişkiler üzerine yazdığı yazıları geniş yankı bulan gazeteci yazar Sema Maraşlı Küçükçekmece Belediyesi Cennet Kültür ve Sanat Merkezi’ndeki “Mutlu Bir Evlilik Emek İster” konulu söyleşide söyleşide konuştu.

HZ. MUHAMMED LANETLİYOR

Medyanın kadın üzerindeki etkisi, eşler arasındaki iletişim ve yaradılışta kadın ve erkeğin farklılıklarına dikkat çeken maraşlı, evlilikler üzerinde medyanın oyunlarının etkili olduğunu vurguladı. Dizileri aracılığıyla kadın yapısında bozulmaların olduğuna dikkat çeken Maraşlı, “Evlilik üzerinde medyanın oyunlarına dikkat etmek gerekir. Kadınlar eğer duygusal bir boşluktaysa ve çok fazla dizi izliyorsa o dizideki aşklardan ve kadın üstünlüğünden etkileniyorlar. Dizilerdeki kadınlar çok erkeksi, dediğim dedik, akıllı ve kendini beğenmiş. Bu izlenimler, kadınları yanlış yönlendiriyor. Bu noktada kadınlarda erkekleşme başlıyor. Kadınlar hiçbir zaman edasını kaybetmemelidir. Hz. Muhammed, erkekleşen kadınlara, kadınlaşan erkeklere lanet etmiştir. Allah’ın kurduğu sistemde her şey zıttıyla vardır” diye konuştu.

YARADILIŞTA FARKLIYIZ

Erkek ve kadının doğuştan farklı yaratıldığını belirten Maraşlı “Allah kadınları şefkatli ve teslimiyetçi yaratmıştır. Erkekler ise güç, iddia ve başarı üzerine yaratılmıştır. Erkeğin hayata bakışı serttir. Kadınlarsa duygusaldır. Kadınlar beynin sağ tarafını, erkekler sol tarafını kullanıyorlar. Hem kadın hem erkek aynı şekilde hayata bakamaz. Kadınlar erkeklerden kendileri gibi hayata bakmasını beklemesin ve eşim benim gibi olamaz demesin. Zaten normal olan erkeğin kadın gibi olmamasıdır” dedi.

EVİN REİSİ BELLİ!

Günümüzde aile yapısında en büyük bozulmanın kadının erkekleşmesi olduğuna dikkat çeken Maraşlı, yeni neslin evliliklerin zor olacağını dile getirerek, “ Kadınlar, okuyan kız çocuklarını bile elinde mesleğin olsun, kendine güven, eşine muhtaç olma diye yönlendiriyor. Bu bilinçle yetişen kızların ileride evlilikleri yürümüyor. Evliliklerin psikolojiden ziyade inançla yürütülmesi gerekir. Bu noktada, kadınlar erkeklerin üstünlüğünü kabul etsin. Kuran-ı Kerim’de de evin reisi erkek olduğu bildirilir. Kadından otorite olmaz.” diye konuştu.

ERKEK AYRINTIDAN HOŞLANMAZ

Gazeteci yazar Maraşlı, eşler arasındaki muhabbetin de maddi manevi kazanç açısından önemli olduğunu ifade etti. Kadınların eşlerinden bir şey isterken, iğneleme ve kıyaslama yapmasının yanlış olduğunu dile getiren Maraşlı, “Erkekten ne istiyorsanız direk onu söylemelisiniz. Erkekler, ince düşünceler ve ayrıntılardan hoşlanmaz. Direk söylerseniz, iyi bir sonuç alırsınız” diyerek, kadının bencillikten uzak durması gerektiğinin altını çizdi.

Haber7
 

z£LaL

Börtecine
Katılım
12 Eki 2009
Mesajlar
3,828
Tepkime puanı
561
Puanları
0
Konum
izmit/istanbul
Sevgililer Günü resmi bayram olsun

Ya boşanma ile ilgili kanunları düzeltin, evliliği kolaylaştırın, teşvik edecek çalışmalar yapın ya da sevgililer günü sayısını artırın, resmi bayram ilan edin!




Evliler günü yok, nişanlılar günü yok; fakat sevgililer günü var. Her ne kadar evliler de sevgililer gününü kutluyorsa da boş yere kendilerini aldatmasınlar, gün sevgililerin günü; sevenlerin günü değil. Yani nikahsız birlikteliklerin günü. Evliliğin sorumluluğundan kaçan, fıtratındaki karşı cins arzusunu sorumluluk almadan, her an bırakabilme keyfiyeti ile yaşayanların günü. "Evlilik aşkı öldürür." sloganının ardına sığınıp, sevdiğinin yanında olmayışını şiirsel anlatımla maskelemeye çalışanların günü. Zinaya niyet edenlerin günü. Evlilik yerine zinayı tercih edenlerin günü.

Peki bizim gibi Müslüman toplumların böyle günlere ihtiyacı var mıdır? Yoktur tabii ki; fakat galiba artık olacak. Neden? Batıyı bu kadar taklit ettiğimiz için günlerini de mecburen almamız gerekecek. "Daha modern olalım" diye batıdan aldığımız, evliliğin köküne kibrit suyu dökecek kanunlar olduğu sürece, daha çok ihtiyacımız olacak bu günlere. Gittikçe bu sorumsuzluk günü, zaruret gününe dönüşecek gibi. Neden mi?

Okurum Bilal bey batının bize sirayet etmeye başlayan durumunu çok iyi anlatmış:
"Amerika birleşik devletlerine staj yapmak için gitmiştim. Beraber çalıştığım 35-36 yaşlarında bir siyah arkadaşım, bir ara iki çocuğu olduğundan bahsetmişti. Sonra ben ona evliliklerle ilgili bir şey sorduğumda ‘ben evli değilim’ demişti. 'Bana iki çocuğum var, demiştin boşandın mı?’ diye sorduğumda ‘hayır’ dedi. Sonra da ‘Biz birlikte yaşıyoruz, evlenmek burada zengin insanların işi’ dedi. İlk önceleri anlayamamıştım; ama beyaz boşanmış bir Amerikalının karısına nafaka ödememek için çalışmadığını, bunun içinde haftada iki kez iş bulma kurumuna gittiğini görünce anladım.

Sonuç olarak Amerika da zenginler evlenip düzenli bir hayat kurarken, fakirler birlikte yaşıyorlardı. Eskiden Türkiye’de fakirler evlenir, düzenli hayat kurarken, bazı zenginler böyle birliktelikler yaşarlardı.

Ama artık Türkiye' de de ekonomiyle ahlak birbirine linklenmeye başladı. Bakın mesela evlenmek gibi meşru bir şey ne kadar zor artık ülkemizde. Güzel bir ev tutacaksınız, iyi bir işiniz, iyi bir arabanız, düğün ve balayı paranız olacak. Eşiniz sizden ayrılınca maddi manevi bitmeyi göze alacaksınız…Diye gidiyor. Fakat gayri meşru ilişkilerde nedense bunlar aranmıyor. Bir çay bahçesi, bir-iki güzel muhabbet yetiyor. Bir medeniyetin batmak üzere olduğunu tam buradan anlarsınız. Meşru olan gayrimeşrudan kat kat zorsa, o medeniyet çöküyordur."

Bilal beyin anlattığı gibi, bu evlenme ve boşanma işi batıdan gelen kanunlarla erkek açısından bu kadar külfet haline gelmeye başlayınca erkekler evlenmek istemeyecekler; kızlar istedikleri halde evlenemeyecekler.

Sevgililik ayaklarına zina yaygınlaşacak. Artık küçücük cocukların bile sevgilileri var. Sevgilisi olmayan gençler utanıyorlar, tercih edilmeyen kişi olduklarını düşünüp. Sevmeyi bilmeyenler, sevgili olmayı öğreniyorlar.

Magazin programları hangi ünlü, kaçıncı kez sevgili değiştiriyor, artık yetişemiyor. Gençler ekran başında evliliğin sadece bir imza olduğunu ve nikahsız birliktelikler yaşayanların daha mutlu olduklarını anlatanları saf saf dinliyorlar. "Evlilik zaten zorlaştı, madem böyle de iyiymiş, evlenmeye ne gerek var." diye gençler evlilikten iyice soğuyorlar.

İşte bu durumda bize tek bir gün yetmez; sevgililer günü sayısını artırmak lâzım! Hükümetimizin yetkililerine buradan sesleniyorum! Ya boşanma ile ilgili kanunları düzeltin, evliliği kolaylaştırın, teşvik edecek çalışmalar yapın ya da sevgililer günü sayısını artırın, resmi bayram ilan edin! Belki daha modern görünürüz dışarıya karşı. İçeri mi ne olacak? Kimin umurunda?
Sema Maraşlı - Haber 7
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
emeğine bereket zelal kardeş güzel bikonuyu açmışsın anlayanlar anladı
 
Üst